banner banner banner
Mürver Ağacı
Mürver Ağacı
Оценить:
 Рейтинг: 0

Mürver Ağacı


Değirmenci, ‘Koca kışı nasıl geçirdin?’ diye sormuş.

‘Doğrusunu istersen,’ demiş Hans, ‘sorduğun iyi oldu, hem de çok iyi oldu. Korkarım bu kış bayağı zor geçti, ama artık bahar geldiği için mutluyum, zaten çiçeklerimin de durumu iyi.’

Değirmenci, ‘Bütün kış senden söz ettik, Hans,’ demiş, ‘ve nasıl olduğunu merak ettik.’

Hans, ‘Çok iyisiniz,’ demiş. ‘Ben de beni unuttuğunuzdan korkmuştum.’

Değirmenci, ‘Hans, beni şaşırtıyorsun,’ demiş. ‘Arkadaşlık asla unutmaz. Onun en güzel yanı budur, ama sen galiba hayatın şiirselliğini anlamıyorsun. Bu arada, çuhaçiçeklerin de ne güzel görünüyor!’

Hans, ‘Evet, çok güzeller, değil mi?’ demiş. ‘Ve neyse ki bu sene bol oldular. Onları pazara götürüp belediye başkanının kızına satacağım ve parasıyla el arabamı geri alacağım.’

‘El arabanı geri mi alacaksın? Onu sattığını mı söylüyorsun? Ne büyük bir aptallık!’

‘Aslını istersen,’ demiş Hans, ‘mecbur kaldım. Bu kışın benim için çok kötü geçtiğini anlamışsındır; ekmek alacak param bile kalmadı. O yüzden önce pazar ceketimin gümüş düğmelerini, sonra gümüş zincirimi, sonra büyük pipomu, son olarak da el arabamı sattım. Fakat artık hepsini tekrar geri alacağım.’

Değirmenci, ‘Hans,’ demiş, ‘Ben sana el arabamı veririm. Pek iyi durumda değil, hatta bir yanı düştü ve tekerleğinin çubuklarında da kırık var, ama yine de sana verebilirim. Kendi hesabıma büyük bir cömertlik yaptığımı biliyorum ve birçok insan onu vermemi son derece aptalca bulacaktır, ama ben herkes gibi değilim. Bence cömertlik arkadaşlığın özüdür, ayrıca kendime zaten yeni bir el arabası aldım. Evet, için rahat olsun, sana el arabanı ben veririm.’

Küçük Hans, ‘Ne diyeyim, gerçekten çok cömertsin,’ demiş ve komik yuvarlak yüzü sevinçle parlamış. ‘Evde döşemelik bir tahtam var, onunla arabayı kolayca tamir edebilirim.’

Değirmenci, ‘Tahta mı?’ demiş. ‘Ahırın çatısı için tam ihtiyacım olan şey! Çatıda kocaman bir gedik var ve kapamazsam bütün darı nemlenecek. İyi ki söyledin! Bir iyiliğin başka bir iyiliği doğurması ne şaşırtıcı. Ben sana el arabamı veriyorum, sen de bana tahtanı veriyorsun. El arabası tabii ki tahtadan çok daha değerli, ama gerçek arkadaşlık bunları önemsemez. Hadi, getir de hemen bugün ahırda işe koyulayım.’

Hans, ‘Hay hay,’ diyerek barakaya seğirtmiş ve tahtayı sürüyerek getirmiş.

Tahtayı gören Değirmenci, ‘Pek büyük bir şey değilmiş,’ demiş. ‘Ahırın çatısını onardıktan sonra el arabasını tamir etmeye yetmeyebilir. Fakat bu elbette benim hatam değil. Ayrıca sana el arabamı verdiğime göre sen de karşılığında bana biraz çiçek verebilirsin. İşte sepet; lütfen iyice doldur, olur mu?’

Küçük Hans epeyce üzgün, ‘İyice doldurayım mı?’ demiş, çünkü sepet sahiden de kocamanmış ve onu doldurursa pazara götürecek çiçeği kalmayacakmış. Oysa gümüş düğmelerini geri almayı ne kadar istiyormuş.

Değirmenci, ‘Sana el arabamı verdiğime göre birkaç çiçek istememde bir mahzur olmayacağını düşünüyorum,’ demiş. ‘Belki yanlışım var, ama bence arkadaşlık, gerçek arkadaşlık her tür bencilliğin üstündedir.’

Küçük Hans, ‘Sevgili arkadaşım, en iyi arkadaşım, bahçemdeki bütün çiçekler senin olsun. Gümüş düğmelerimi almaktansa her gün senin güzel sözlerini dinlemeyi tercih ederim,’ demiş ve koşarak bütün sevimli çuhaçiçeklerini toplayıp Değirmenci’nin sepetine doldurmuş.

Değirmenci, ‘Hoşça kal, küçük Hans,’ demiş ve omzunda tahta, elinde koca sepetle evine doğru gitmiş.

Küçük Hans, ‘Sen de hoşça kal,’ diyerek neşeyle işine dönmüş. Değirmenci ona el arabasını vereceği için çok sevinçliymiş.

Ertesi gün hanımellerini sundurmaya tuttururken Değirmenci’nin yoldan ona seslendiğini duymuş. Seyyar merdivenden inip bahçenin öbür yanına koşmuş ve duvarın üstünden bakmış.

Değirmenci koca bir çuval unla orada dikiliyormuş.

‘Sevgili küçük Hans,’ demiş, ‘şu bir çuval unu benim için pazara taşır mısın?’

Hans, ‘Hay Allah, çok üzgünüm,’ demiş, ‘ama bugün gerçekten çok işim var. Sürünücü bitkilerimin hepsini tutturmam, tüm çiçeklerimi sulamam ve tüm çimlerin üstünden silindirle geçmem gerekiyor.’

‘Ama nasıl olur?’ demiş Değirmenci. ‘Sana el arabamı verdiğim halde beni reddetmen biraz samimiyetsizce geliyor.’

Hans, ‘Lütfen öyle deme,’ diye üzülmüş. ‘Ben kimseye samimiyetsiz davranamam.’ Ve koşarak şapkasını almış, omuzlarında koca bir çuvalla yola düşmüş.

O gün hava çok sıcak, yol da fena halde tozluymuş. Hans daha altıncı mil taşına ulaşamadan o kadar yorulmuş ki, oturup dinlenmek zorunda kalmış. Fakat sonra gücünü toplayıp devam etmiş ve sonunda pazara ulaşmış. Orada bir süre bekledikten sonra unu çok iyi bir fiyata satmış ve gecikirse yolda karşısına hırsızların çıkacağından korkarak hemen eve dönmüş.

Yatağa girerken kendi kendine, ‘Çok yorucu bir gün oldu,’ diye düşünmüş. ‘Ama Değirmenci’nin isteğini kıramazdım; ne de olsa en iyi arkadaşım, üstelik bana el arabasını da verecek.’

Ertesi sabah Değirmenci erkenden un parasını almaya gelmiş, ama küçük Hans çok yorgun olduğundan hâlâ yataktaymış.

Değirmenci, ‘Aman Tanrım, ben sana el arabamı veriyorum, sen tembellik yapıyorsun,’ demiş. ‘Daha çok çalışmalısın, Hans. Tembellik büyük bir günahtır ve ben hiçbir arkadaşımın asla tembel veya aylak olmasını istemem. Seninle açık konuşmamı yadırgama. Arkadaşın olmasam elbette böyle yapmam. Ama insan tamamen açık konuşamayacaksa arkadaşlığın ne anlamı kalır? Herkes güzel şeyler söyleyebilir, karşısındakini memnun edip pohpohlayabilir, ama gerçek bir arkadaş daima hoşa gitmeyecek şeyler de söyler ve incitmeyi göze alır. Hatta gerçek bir arkadaşsa bunu tercih eder, çünkü o zaman doğrusunu yaptığını bilir.’

Küçük Hans gözlerini ovalayıp gece kukuletasını çıkararak, ‘Çok üzgünüm,’ demiş, ‘ama o kadar yorgundum ki, yatakta biraz daha kalıp kuşların şakımalarını dinlemek istedim. Onları dinleyince her zaman daha iyi çalıştığımı biliyor muydun?’

Hans’ın sırtına hafifçe vuran Değirmenci, ‘Eh, bunu duyduğuma sevindim,’ demiş, ‘çünkü giyinir giyinmez senden değirmene gelmeni ve ahırın çatısını benim için onarmanı istiyorum.’

Çiçeklerini iki gündür sulamayan zavallı küçük Hans ise bahçesine gidip çalışmaya can atıyor, ama çok iyi arkadaşı olduğu için de Değirmenci’yi kırmak istemiyormuş.

Çekingen ve ürkek bir sesle, ‘Çok işim olduğunu söylesem samimiyetsizlik yapmış olur muyum?’ diye Değirmenci’yi yoklamış.

Değirmenci, ‘El arabasını vereceğime göre senden fazla bir şey istediğim küçük sayılır; ama beni geri çevirirsen tabii ki gidip çatıyı kendim onarırım,’ demiş.

Küçük Hans, ‘Hayır! Kesinlikle olmaz,’ diye bir çığlık atarak yataktan fırlamış ve giyinip ahıra yollanmış.

Orada gün boyu, güneş batana kadar çalıştıktan sonra gurup vakti Değirmenci işlerin nasıl gittiğine bakmak için uğramış.

Neşeli bir sesle, ‘Çatıdaki deliği onardın mı, küçük Hans?’ diye seslenmiş.

Küçük Hans merdivenden inerek, ‘Evet, iyice onardım,’ demiş.

Değirmenci, ‘Harika!’ demiş. ‘İnsanın başkaları için yaptığı iş kadar güzel bir şey yoktur.’

Oturup alnını silen küçük Hans, ‘Senden bu sözleri duymak kesinlikle büyük bir ayrıcalık,’ demiş, ‘hem de çok büyük. Fakat korkarım senin kadar güzel fikirlerim hiç olmayacak benim.’

Değirmenci, ‘Merak etme, olacaktır!’ demiş, ‘Ama daha çok gayret etmelisin. Şimdilik arkadaşlığın uygulamasını yapıyorsun; bir gün bunun teorisine de sahip olacaksın.’

Küçük Hans, ‘Gerçekten mi?’ diye sormuş.

Değirmenci, ‘Bundan hiç şüphem yok,’ demiş. ‘Ama madem çatıyı onardın, eve gidip dinlenmelisin, çünkü yarın senden koyunlarımı dağa götürüp gütmeni istiyorum.’

Zavallı küçük Hans korkusundan itiraz edememiş ve ertesi sabah Değirmenci erkenden koyunlarını evine getirmiş, Hans da onlarla dağa doğru yola koyulmuş. Oraya gidip dönmesi bütün gününü almış; döndüğünde de o kadar yorgunmuş ki, koltuğunda uyuyakalmış ve gün iyice ışıyana kadar da uyanmamış.

Kalktıktan sonra, ‘Bahçemde ne güzel vakit geçireceğim,’ diyerek bir an önce işe girişecek olmuş.

Fakat çiçeklerine bakmaya hiçbir fırsat bulamamış, çünkü arkadaşı Değirmenci her seferinde uğrayarak ya çok vaktini alan ayak işleriyle meşgul ediyor ya da ondan değirmene gelip yardım etmesini istiyormuş. Küçük Hans ihmal ettiği çiçeklerinin küsmesinden korkarak zaman zaman büyük bir endişeye kapılıyor ve ancak Değirmenci’nin en iyi arkadaşı olduğu düşüncesiyle teselli buluyormuş. ‘Ayrıca,’ diyormuş, ‘katıksız bir cömertlik örneği olarak bana el arabasını verecek.’

Küçük Hans böylece Değirmenci için çalışıp durmuş. Değirmenci ona arkadaşlık hakkında türlü güzel şeyler anlatıyor, çok iyi bir öğrenci olan Hans da bunları bir deftere kaydedip geceleri üstünden geçiyormuş.

Bir akşam küçük Hans ocağın başında otururken gürültüyle kapı çalmış. Hava fırtınalı olduğu için rüzgâr evi sallayarak öyle fena esiyormuş ki, Hans başlangıçta sesin oradan geldiğini sanmış. Fakat sonra kapı ikinci kez çalmış, ardından, hepsinden daha güçlü olmak üzere, üçüncü kez.

Küçük Hans kendi kendine, ‘Herhalde zavallı bir yolcu,’ diyerek kapıya koşmuş.

Değirmenci bir elinde fener, öbüründe büyük bir sopayla karşısında duruyormuş.

‘Sevgili küçük Hans,’ demiş, ‘başımıza çok kötü bir şey geldi. Küçük oğlum merdivenden düşüp yaralandı, ben de Doktor’a gidiyorum. Ama Doktor o kadar uzakta ve hava o kadar fena ki, yerime senin gitmenin çok daha iyi olacağını düşündüm. Sana el arabamı vereceğimi biliyorsun, o yüzden benim için bunu da yapabilirsin.’