banner banner banner
Sherlock Holmes'un Vaka Kitabı Bütün Maceraları 9
Sherlock Holmes'un Vaka Kitabı Bütün Maceraları 9
Оценить:
 Рейтинг: 0

Sherlock Holmes'un Vaka Kitabı Bütün Maceraları 9


“Carlton Kulübü bana mesajınızı ulaştırır. Ama acil bir durum olursa özel bir numaram var: XX.31.”

Holmes numarayı not aldı. Oturduğu yerde hâlâ gülümsüyordu. Telefon defteri de dizlerinin üzerinde açık kalmıştı.

“Baronun adresini de verir misiniz lütfen?”

“Kingston yakınlarında Vernon Köşkü. Büyük bir ev. Bazı karanlık borsa oyunlarında şansı yaver gitti, şimdi zengin bir adam. Bu da onu daha da tehlikeli bir düşman yapıyor.”

“Şu an evde mi?”

“Evet.”

“Anlattıklarınızın dışında bu adam hakkında başka bilgi verebilir misiniz?”

“Çok pahalı zevkleri var. Atlara çok düşkün. Hurlingham’de kısa bir süre polo oynamış ama bu Prag olayı ortaya çıkınca bırakmak zorunda kalmış. Kitap ve tablo koleksiyonu var. Doğasında çok sanatsal bir yan var yani. Sanıyorum, aynı zamanda Çin çömlekçiliği üzerine oldukça tanınmış bir uzman; hatta bu konuda bir kitabı bile var.”

“Karmaşık bir zihne sahip.” dedi Holmes, “Bütün büyük suçlularda olduğu gibi. Benim eski arkadaşım Charlie Peace de bir keman virtüözüydü. Wainwright da bir sanatçı sayılırdı. Daha bir sürü isim sıralayabilirim. Her neyse Sör James, müşterinize Baron Gruner üzerinde yoğunlaşacağımı söyleyebilirsiniz. Daha fazla ayrıntıya giremeyeceğim şimdi. Benim de bilgi edinmek için kendimce yollarım var ve eminim bu meseleyi kısa sürede açıklığa kavuşturacağız.”

Ziyaretçimiz yanımızdan ayrıldıktan sonra Holmes o kadar uzun bir süre düşüncelere daldı ki benim varlığımı unuttuğunu sandım; ancak en sonunda, canlanarak harekete geçmişti.

“Eh, Watson, bu konuda fikrini beyan edecek misin?” diye sordu.

“Bence, şu genç bayanla bir de sen görüşmelisin.”

“Sevgili Watson, zavallı, kalbi kırık babası bile onu vazgeçiremezken ben bir yabancı olarak kendisini nasıl yola getirebilirim ki? Yine de bütün çabalarımız boşa giderse son çare olarak onunla görüşebilirim. Ancak konuya farklı bir açıdan yaklaşmalıyız. Sanırım Shinwell Johnson’ın bize bir faydası dokunabilir.”

Anılarımda Shinwell Johnson’dan söz etme fırsatını bulamamıştım; çünkü arkadaşımın meslek hayatının son dönemlerindeki davalarını çok nadiren kaleme almıştım. Yüzyılın ilk yıllarında Johnson denen bu adamın çok değerli katkıları olmuştu bize. Ancak üzülerek şunu da belirtmeliyim ki adını ilk duyurduğunda çok tehlikeli bir suçluydu ve iki defa Parkhurst Hapishanesi’ne girmişti. En sonunda tövbe ederek Holmes ile iş birliği yapmış ve Londra’nın büyük suç dünyasında onun ajanı olarak çalışmıştı. Oldukça önemli bilgiler elde etmişti bizim için. Johnson, polis muhbiri olsaydı bu kısa sürede ortaya çıkardı ama doğrudan mahkemeye yansımayan davalarla ilgilendiğinden, arkadaşları yaptıklarını asla fark etmemişti. İki defa hüküm giymenin ona sağladığı cazibeyle şehirdeki her gece kulübüne, batakhaneye ve kumarhaneye girebiliyordu. Gözlem yeteneği ve zekâsı, onu bilgi toplamak için uygun bir ajan hâline getiriyordu. Sherlock Holmes işte bu adama başvurmamızı önermişti.

Arkadaşımın atacağı her adımı takip etmem imkânsızdı, ne de olsa benim de aciliyeti olan işlerim vardı; ama o gece sözleşerek Simpson’s’ta buluşmuştuk. Ön taraftaki ufak bir masada oturup Strand’de hızla akıp giden hayatı seyrederken olanları bir çırpıda anlatıverdi bana.

“Johnson etrafı kolaçan ediyor.” dedi, “Yeraltı dünyasının en karanlık noktalarından bize bir miktar bilgi verebilir. Bu adamın sırlarını suç dünyasının kök saldığı bir yerde bulabiliriz ancak.”

“Ama hanımefendi herkesin bildiği şeyleri bile kabullenmiyorsa senin elde edeceğin yeni bilgileri niye kabullensin ki?”

“Kim bilir Watson? Kadın kalbi ve aklı, erkekler için çözülmesi zor bir bilmece gibidir. Cinayet hoş görülebilir, hatta ona bir açıklama bile getirilebilir ama daha ufak kusurların affedilmediği olur… Baron Gruner bana dedi ki…”

“Siz konuştunuz mu?”

“Ah, sana planlarımdan bahsetmemiştim değil mi? Her neyse Watson, peşine düştüğüm adamla yakın ilişki içinde olmayı severim. Onunla göz göze gelmeyi ve nasıl bir yapıda olduğunu görmeyi isterim. Johnson’a talimatlarımı verdikten sonra bir arabayla Kingston’a gittim. Baron bana karşı oldukça nazik davrandı.”

“Seni tanıdı mı?”

“Bunda pek zorluk yaşamadı; çünkü kartvizitimi göndermiştim. Müthiş bir düşman… Soğukkanlı, kadife gibi bir sesi var. Senin şu şık mütehassısların kadar rahatlatıcı… Ama bir kobra gibi zehir saçıyor aynı zamanda. Suç dünyasındaki gerçek bir aristokrat gibi davranıyor, âdeta soyunda var bu özellik. Bana çay içme teklifinde bulunduğunda, ondaki yapmacıklığı ve içten gelen zalimliği görecektin. Gerçekten de dikkatimin Baron Adelbert Gruner’ya yöneltilmesinden hoşnutum.”

“Nazik davrandığını söylemiştin.”

“Biraz sonra fareyi yakalayacağına inanan uysal bir kedi gibiydi. Bazı insanların nezaketi diğerlerinin şiddetinden daha ölümcüldür. Kendine has tarzıyla beni buyur etti. ‘Sizi er ya da geç göreceğimi biliyordum Bay Holmes.’ dedi, ‘Şüphesiz kızı Violet ile olan evliliğimi engellemek için sizi General de Merville tuttu. Bu doğru, öyle değil mi?’

Haklı olduğunu söyledim.

‘Sevgili dostum…’ dedi, ‘Sadece hak ettiğin itibarlı unvanını bir felakete sürüklemiş olursun. Başarıyla sonuçlandırabileceğiniz bir dava değil bu. Maruz kalacağınız tehlike bir yana, boşuna çabalamış olacaksınız. Gerçekten de bu davadan geri çekilmenizi tavsiye edeceğim.’

‘Çok ilginç…’ dedim, ‘Ben de size aynı tavsiyede bulunacaktım. Zekânıza saygım sonsuz baron ve gördüğüm kadarıyla kişiliğiniz de bu düşüncemi destekliyor. Sizinle erkek erkeğe konuşalım. Hiç kimse geçmişinizi ince ince araştırıp sizi gereksiz yere rahatsız etmek istemiyor. Geçmiş geçmişte kaldı ve artık serin sularda sayılırsınız. Ama bu evlilikte ısrar ederseniz İngiltere’yi sizin için yaşanmayacak bir hâle getirmek isteyen bir sürü güçlü düşmanınız ortaya çıkacaktır. Bu oyuna değer mi? Hanımefendiyi terk ederek çok daha akıllıca davranmış olacaksınız. Geçmişiniz onun dikkatine sunulursa tabii ki sizin için hoş bir durum olmaz.’

Baronun burnunun altında uzanan bıyıkları, bir böceğin kısa antenlerine benziyordu. Beni dinlerken bıyıkları keyifle titredi. En sonunda dayanamayarak kıkırdamaya başladı.

‘Neşemi bağışlayın Bay Holmes.’ dedi, ‘Ama düzgün bir eliniz olmadığı hâlde kâğıt oynamaya çalıştığınızı görmek beni bayağı keyiflendirdi. Bunu sizden daha iyi kimse yapamazdı. Ama yine de acınacak bir hâlde olduğunuzu düşünüyorum. Elinizdeki kâğıt en ufağın da ufağı sayılır Bay Holmes.’

‘Öyle mi diyorsunuz?’ ‘Öyle olduğunu biliyorum. Bir konuyu açıklığa kavuşturayım; çünkü benim elim o kadar iyi ki size gösterebilirim. Bu bayanın bütün sevgisini kazanacak kadar büyük bir şansa sahibim. Geçmişte yaşadığım bütün tatsız olayları kendisine anlattığım hâlde yine de sevgisi azalmadı. Ona bazı gaddar ve düzenbaz insanların -bu arada kendinizi de bu insanlardan biri sayılabilirsiniz- kendisine geleceğini ve bazı şeyler anlatacağını söyledim. Onlara karşı nasıl davranması gerektiği konusunda kendisini ikaz ettim. Hipnotizma sonrası telkinleri duymuşsunuzdur Bay Holmes. Her neyse, adi numaralara veya maskaralıklara başvurmadan kişilik sahibi bir beyefendinin hipnotizma yoluyla neler elde edebileceğini göreceksiniz. Sözün kısası, sizi görmeye hazır. Hiç şüphem yok ki sizinle görüşmeyi kabul edecektir. Çünkü babasının isteklerine karşı boynu kıldan incedir. Sadece bizim ufak meselemiz dışında tabii.’

Evet, Watson, söyleyecek başka söz kalmamıştı, bu nedenle elimden geldiğince asil davranarak oradan ayrılmaya karar verdim. Ama kapıya yönelir yönelmez beni durdurdu.

‘Bu arada Bay Holmes…’ dedi, ‘Fransız ajanı Le Brun’ı tanır mıydınız?’

‘Evet.’ dedim.

‘Onun başına gelenleri de duydunuz mu?’

‘Montmartre bölgesinde bazı kabadayılar tarafından fena hâlde dövüldüğünü ve kötürüm kaldığını duymuştum.’

‘Doğrudur, Bay Holmes. Çok ilginç bir tesadüftür ki ondan daha bir hafta öncesinde benim işlerime burnunu sokuyordu. Yapmayın Bay Holmes, sizin için iyi olmaz. Birkaç kişi bunu daha önce öğrendi. Size söyleyecek son sözüm, kendi yolunuza gitmenizdir. Hoşça kalın!’

İşte durum bu Watson. Artık her şeyi biliyorsun.”

“Adam çok tehlikeli görünüyor.”

“Oldukça tehlikeli. Ben kabadayılık taslayanlara pek aldırmam ama bu adam dediklerini yapacak türden.”

“Bu işe karışmak zorunda mısın? Bu kızla evlenip evlenmemesi çok mu önemli senin için?”

“Son eşini öldürdüğüne dair şüphemiz olmadığına göre önemli olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca müşterimizi de unutma! Her neyse, bu konuya girmemize gerek yok. Kahveni bitirdiğinde benimle daireme gelsen iyi olur; çünkü bizim gamsız Shinwell, raporunu vermek üzere orada hazır bulunacak.”

Gerçekten de eve ulaştığımızda bizi bekliyordu. İri yarı, kaba, kırmızı yüzlüydü. İskorbüt hastalığına yakalanmıştı. Bir çift kopkoyu siyah göz, kurnazlığını dışarı vuran tek özelliğiydi. Belli ki krallığı denilebilecek yeraltı dünyasına hemen dalmıştı. Hemen yanında oturan zayıf, solgun, ciddi bir yüze sahip bir kadın oturuyordu. Hâlâ genç olan bu kadın, geride bıraktığı o korkunç yılların günahları ve acı dolu izleriyle yıpranmıştı. Üstelik cüzzamlı bir kadındı.

“Bu, Bayan Kitty Winter.” dedi Shinwell Johnson tombul eliyle işaret ederek, “Onun bilmediği… Her neyse, kendi adına konuşsun… Mesajınızı alır almaz Bay Holmes, onu bir saat içinde buldum.”

“Beni bulmak kolay zaten.” dedi genç kadın, “Kahrolası Londra! Beni her arayan buluyor! Şişko Shinwell için de adres aynı. Biz eski arkadaş sayılırız şişko, sen ve ben. Ama vay canına! Şu dünyada adalet olsaydı, cehennemin dibine kadar yolu olan bir herif daha var! İşte siz de o adamın peşindesiniz Bay Holmes.”

Holmes gülümsedi. “İyi dileklerinize katılıyorum Bayan Winter.”

“Onu ait olduğu yere sokmayı başarabilirseniz sonsuza kadar emrinize amadeyim.” dedi ziyaretçimiz büyük bir öfke patlamasıyla. Kadınlarda çok nadir görülen ama erkeklerin asla sahip olamayacağı nefret yoğunluğunu o beyaz, kararlı yüzünde ve alev saçan gözlerinde görebiliyorduk.

“Geçmişimi araştırmanıza gerek yok Bay Holmes. Zaten pek bir geçmişim de yok. Ben sadece Adelbert Gruner’nın yarattığı bir kişiyim. Onu cehenneme bir gönderebilsem!..” Elleriyle havaya çıldırmışçasına yumruklar savurdu. “Birçok insanı düşürdüğü çukura bir de ben onu itebilsem!”

“Durumun ne olduğunu biliyorsunuz.”

“Şişko Shinwell bana olanları anlattı. Başka bir zavallının peşinde ve bu sefer de onunla evlenmek istiyormuş. Siz de buna engel olmak istiyorsunuz. O adamla kilisede evlenmek isteyen terbiyeli bir bayanın bunu yapmasını engellemek gerektiğini bilecek kadar tanımışsınız o şeytanı.”

“Bu kız mantıklı düşünemiyor. Delice âşık ona. Bu adam hakkında bilmesi gereken her şey anlatıldı ama umurunda değil.”