Книга Akıllı yaşama sanatı - читать онлайн бесплатно, автор Baltasar Gracian
bannerbanner
Вы не авторизовались
Войти
Зарегистрироваться
Akıllı yaşama sanatı
Akıllı yaşama sanatı
Добавить В библиотекуАвторизуйтесь, чтобы добавить
Оценить:

Рейтинг: 0

Добавить отзывДобавить цитату

Akıllı yaşama sanatı

Baltasar Gracián

Akıllı Yaşama Sanatı

Sunuş

Baltasar Gracián ya da tam adıyla Baltasar Gracián y Morales hakkında bildiklerimiz çağdaşı diğer bazı yazarlara göre nispeten fazla aslında. Bunu da Gracian’ın Cizvit tarikatına mensup bir keşiş olmasına ve Cizvitlerin de “kardeş”lerinin eserlerini bir dilden birçok dile çevirmeye ve yaymaya çok meraklı olmalarına borçluyuz. Bu kitapta okuyacağınız üç yüz aforizma felsefe alanında değer taşımalarının dışında bir de aforizma türü içinde özel bir yere sahip; çünkü aforizma türünün günümüze ulaşan ilk yetkin örnekleri arasında sayılabilecek düşünceler bunlar. İspanyolcada agudeza (nükte) denen bu kısa ve özlü sözler sonraları yaygınlaşsa da ilk yetkin örnekleri arasında elinizde tuttuğunuz bu kitap yer alıyor.

Baltasar Gracián 8 Şubat 1601 tarihinde Aragon Krallığı topraklarında bulunan Calatayud kentinin Belmonte bölgesinde dünyaya gelir. Adından da anlayabileceğiniz gibi, bir Mağribi kenti olan Calatayud (asıl adı olan Kalat Ayub “Eyüb’ün Şehri” demektir zaten) oldukça kuzeyde olmasından dolayı Avrupa kültürüyle Mağribi kültürü arasında bir geçit niteliğindedir o zamanlar, ancak 17. yüzyılın başına denk gelen Gracián’ın doğumundan sonra kent tamamen İspanyol ve Hıristiyan kimliğindedir artık. Soylu bir doktorun oğlu olarak dünyaya gelen düşünür-yazarın önünde de dönemin tüm soylu erkekleri gibi sadece iki seçenek vardır: Ordu ya da kilise. Yazarın kendi hakkında söylediklerinden anladığımız kadarıyla anne ve babası o küçükken ölmüş; Gracián çocukluğunu Toledo’da yaşayan zanaatkâr amcası Antonio Gracián’ın yanında geçirmiştir.

1619 yılında İsa’nın hizmetkârlarına katılan Gracián’ın yaşamı hakkında kesin olarak bildiğimiz tek şey, bir Cizvit rahip olduğu ve öğretmenlikle geçirdiği uzun yıllar ardından Tarragona’daki Cizvit Koleji’nde rektörlük yaptığı. Bir başka bilgimiz de yazarın hayatı boyunca yakın bir dost olarak kaldığı Don Vincencio Juan de Lastanosa’nın eserlerinin basımı konusunda kendisine büyük destekler sağladığı; yani o günlerin deyişiyle hamilik, bugünkü deyişle sponsorluk yaptığı. Arkeolojiye meraklı, eski para, heykel vs. biriktiren bu soylu adamın yardımıyla rahat bir hayat geçiren Baltasar Gracián, Madrid, Zaragoza gibi yerlerde çalıştıktan sonra Tarragona’ya yerleşiyor ve 6 Aralık 1658 tarihinde oradaki Cizvit Koleji’nin rektörlüğü görevini sürdürürken hayata gözlerini yumuyor. Yazar öldükten uzun yıllar sonra doğduğu Belmonte de Catalayud kasabasının adının Belmonte de Gracián olarak değiştirilmesi de sanata ve sanatçıya verilen değerin hoş bir ifadesi olarak hatırlanmaktadır günümüzde…

Don Vincencio’nun bir mektubundan anlaşıldığı kadarıyla, bir kez Kral III. Philip’in de sofrasına konuk olan Gracián, döneminde verdiği ateşli vaazlarla ünlenen ve konuştuğu zamanlar dinleyicileri kendisinden geçiren bir hatipmiş. İlk kitabı El Héroe’yi (Kahraman) 1630 yılında Don Vincencio’nun desteğiyle yayımlatan yazarımız, o zamanlar akıllı uslu adamların, hele de bir Cizvit rahibinin kitap yazmasının hoş karşılanmayacağını düşünerek kitabında Lorenzo Gracián mahlasını kullanmış. Bu kitabı okumadık diye üzülmeye gerek yok; çünkü kitabın tamamı parçalar halinde elinizde tuttuğunuz kitapta var.

Özgün adı Oráculo manual y arte de prudencia (İşini Bilenin El Kitabı ve Sağduyu Sanatı) olan elinizdeki kitap Joseph Jacobs’ın 1892 tarihli İngilizce çevirisinden çevrilmiştir. Yazar-çevirmen Sabri Kaliç prensip olarak yazım dili İngilizce olmayan kitapların çevirileriyle hiç ilgilenmemesine rağmen bu kitabın bu kadar zamandır İspanyolca bilenler tarafından fark edilmediğini görünce dayanamamış ve kendi zamanında büyük övgüler almış olan Joseph Jacobs çevirisine el atmak zorunda kalmıştır. Bir gün Oráculo Manual İspanyolca aslından da Türkçeye çevrilirse buna en çok sevinenlerin başında bizim geleceğimiz aşikârdır. Jacobs kitabın çevirisinin adını The Art of Worldy Wisdom koyduğu için biz de Türkçede Akıllı Yaşama Sanatı demeyi yeğledik…

1640 yılında El político Don Fernando el Católico (Politikacı Katolik Kral Fernando) kitabını yayımlamış yazar. 1642 yılında ise, altı yıl sonra Agudeza y arte de ingenio (Nükte ve Yaratıcı Zeka Sanatı) adıyla tekrar yayımlayacağı Arte de ingenio (Yaratıcı Zeka Sanatı) adlı kitabı çıkarmış. Gracián’ın 1647’de çıkan kitabı El Discreto (Olgun Adam) da diğerleriyle hemen hemen aynı şartlarda yayımlanmış. Bu kitabında da yazar serseri gibi yaşayan insanları eleştirerek akıllı, uslu, durmuş, oturmuş yaşamasını bilen adamların nelere dikkat etmesi gerektiğini anlatmaktadır. Akıllı Yaşama Rehberi, Gracián’ın başyapıtı olması nedeniyle aynen El Héroe’nin olduğu gibi El Discreto’nun da hemen hemen tamamını içermektedir.

1651-53 ve 57 yıllarında ise “Gençliğin Baharında”, “Olgunluğun Güzünde” ve “Yaşlılığın Kışında” adlı üç ciltten oluşan El Criticón (Eleştirmen) adlı bir kitap daha yayımlayan Gracián, bu eserinde insan ruhunun gelişimi üzerine düşüncelerini anlatır. Kitapta Saint Helena adında bir adaya düşen Critilo adında bir İspanyol orada Andrenio adında uygarlıktan uzak bir yerliyle karşılaşır. Anlaşmaya başladıkları zaman Critilo, Andrenio’ya 3-4 yaşındaki hayatından bugüne dek olanların bir muhasebesini yapar. Adadan kurtulup birlikte Fransa’ya, İspanya’ya ve sonunda da Roma’ya giden ikili oralarda kadın ve erkek kimliklerinde kişileştirilmiş olan Gerçek, Yiğitlik, Sahtelik vb. karakterlerle karşılaşırlar. Critilo bu kitapta çeşitli katakullileriyle çağın insanını örneklerken, Andrenio ise tüm samimiyeti ve açık yürekliliği ile doğayı simgelemektedir. Yazar sonuç olarak, 17. yüzyıl İspanyol insanının sahip olması gereken ideal yapıyı kurar bu anlatısında. Elbette dikkatinizi çekmiştir; felsefi yanı bir yana, El Criticón’un olay örgüsü kendisinden sonra yayımlanan Robinson Crusoe’yu epey andırmaktadır ve De Foe’nun, Gracián’dan haberdar olduğunu ve esinlendiğini ileri süren edebiyat tarihçileri de bulunmaktadır.

Daha önce de değindiğimiz Cizvit olma avantajı sayesinde Bal-tasar Gracián’ın hemen hemen tüm eserleri daha kendi zamanında belli başlı tüm Avrupa dillerine çevrilmiş ve geniş okur kitlelerine ulaşma fırsatını yakalamıştır. Akıllı Yaşama Rehberi’nde yazılan birçok şeyin günümüzde de aynen geçerli olduğunu göreceğinizi tahmin ediyoruz; ama gerek “mümin bir Hıristiyan” olmak isteyenlere yol gösterme amacıyla yazılmaları, gerekse de zaman içinde bazı değer yargılarının değişmesi sonucu kimi sözlerin de okurlara garip, hatta saçma geleceğini göze alarak yayımlıyoruz bu kitabı…

MAYA KİTAP

Çevirmenin notu: Bazı paragraflarda konuyla çok ilgisi yokmuş gibi görünen cümlelerle karşılaşabilirsiniz. Bunlar yazarın bazen de konu dışındaki fikirlerini dile getirmesinden kaynaklanmaktadır. Bu gibi durumlarda biz (özgün metne sadık kalmak adına) yazarın anlattıklarında herhangi bir değişiklik yapmadık. S.K.

Kitabın orijinal ilk baskısının ön sayfası.


I Her Şey Kendi Doruğunda Olsun,

özellikle de insanın dünyada kendine yön çizme sanatında. Bugünlerde tek bir bilge yaratmak için gerekenler, geçmişte Yedi Bilge1 yaratmak için gerekenlerden daha fazla. Zamanımızda tek bir insanla uğraşmak için bile geçmişte koca bir halkla uğraşmak için gerekenlerden fazlası lazım.

II Karakter ve Idrak:

Kapasitemizin iki kutbudur; biri eksikse mutluluğumuz yarım kalır. İdrak yetmez, karakter de gerekir. Öte yandan kendine uygun bir mevki, iş, muhit ve arkadaş çevresi edinememek ancak aptalın talihsizliğidir.

III Bir Süre Merakta Bırakın

Yeniliğin yarattığı hayranlık, başarılarınızın değerini artırır. Kartlarınızı açık oynamak hem yararsız hem de yavandır. Kendinizi hemen ifşa etmezseniz beklenti uyandırırsınız, özellikle de mevkinizin önemi çoğunluğun ilgisini çekiyorsa. Her şeye biraz gizem katın; gizem saygı uyandırır. Açıklama yaparken çok net olmayın, sıradan konuşmalarda en gizli düşüncelerinizi sergilemeyin. İhtiyatlı suskunluk dünyevi bilgelikler arasında en kutsalıdır. Açığa vurulan bir karar asla beğeni toplamaz, sadece eleştiriye yer bırakır. Hele de başarısızlıkla sonuçlanırsa, talihsizlik ikiye katlanır. İnsanların sizi merakla takip etmesini sağlarsanız, ilahi yoldan gidiyorsunuz demektir.

IV Bilgi ve Cesaret

yücelik unsurlarıdır. Ölümsüz oldukları için ölümsüzlük bahşederler. Herkes bildikleriyle sınırlıdır, bilgeler ise her şeyi yapabilir. Bilgisiz insan ışıksız bir dünyadır. Bilgelik ve güç, gözler ve ellerdir. Cesaretsiz bilgi meyve vermez, kısırdır.

V Bağımlılık Hissi Oluşturun

Tapındığını güzelleştiren değil, güzelleştirmeye ihtiyacı olmayana tapınan kişi tanrısallığı yaratır. Bilge adam kendisine teşekkür edilmesinden ziyade ihtiyaç duyulmasını tercih eder. Başkalarını umudun eşiğinde tutmak diplomatça, size minnet duyacaklarına güvenmek acemicedir; umudun iyi, minnetinse kötü bir hafızası vardır. Bağımlılık yaratan, nezaket görenden daha kazançlıdır. Susuzluğunu gideren, kuyuya arkasını döner; sıkılan portakal altın servis tabağından çöp kutusuna düşer. Bağımlılık ortadan kalkınca, saygının yanı sıra kibar tavırlar da kaybolur. Tecrübenin temel derslerinden biri şu olmalıdır: Umudu canlı tutun ama bekleneni vermeyin; tahtta oturan haminiz bile size ihtiyaç duymaya devam etmelidir. Ama hata yapma endişesiyle sessizliği de aşırıya kaçırmayın, kendi çıkarınız için başkasının batmasına izin vermeyin.

VI Zirvedeki Insan

Mükemmel doğmayız; üstünlüklerimizin, becerilerimizin tamamını elde edip varlığımızın bütünlüğüne erişene kadar, kişiliğimiz ve mesleğimiz açısından her gün daha da gelişiriz. Bu durum zevklerimizin saflığı, zihnimizin berraklığı, muhakememizin olgunluğu ve irademizin sağlamlığından anlaşılır. Bazıları bu bütünlüğe hiç erişemez, bir şey hep eksik kalır; bazılarıysa daha geç olgunlaşır. Varlığında bütünlüğü yakalamış, konuşması bilgece ve eylemleri sağduyulu olan kişi, ölçülü insanların yakın çevresinde kabul görür, hatta özellikle aranır.

VII Üstlerinize Karşı Zafer Kazanmaktan Kaçının

Tüm zaferler nefret doğurur, üstlerinize karşı kazandığınız zaferler ise aptalca veya ölümcüldür. Üstünlük diğer insanlarda, özellikle de üstler üzerinde kurulduğunda her zaman tiksinti uyandırır. Genel avantajların üzeri ihtiyatla örtülebilir; mesela güzel fiziki görünüm, özensiz giyim tarzı ardına saklanabilir. Kimisi şans veya iyi huy konusunda önceliği size bahşetse de, söz konusu sağduyu olunca, hele de bir prensse bunu asla yapmaz. Çünkü sağduyu kraliyetin ayrıcalığıdır, bu konuda üstünlük talep etmek krallara hakaret olur. Prensler, prenslere yakışır özellikler taşımak ister. Kendilerine yardım edilmesine izin verseler de, onları aşmanıza müsaade etmezler; kendilerine sunulan tavsiyeleri, bulamadıkları şeyler için kılavuz değil, unuttukları şeylerin hatırlatılması olarak kabul ederler. Nabza göre şerbet verme ustalığını bize gökteki yıldızlar öğretir; güneşin çocukları olup onun gibi parladıkları halde, onun parlaklığıyla asla boy ölçüşmezler.

VIII Ihtiras Yoksunluğu,

en asil zihinlerin ayrıcalığıdır. Bu yoksunluk bizi geçici ve ucuz dürtülerin etkisinden kurtarır. İnsanın kendine, nefsine hâkim olması en önemli ilkedir; özgür iradenin zaferi burada yatar. İhtiras kişiliğimizi yönetmiyorsa, gözümüz yükseklerde değilse, küçük mevkiler bile en büyüklerinden farksızdır. Skandallardan kaçınmanın tek rafine yolu ve yeniden saygın bir insan olmanın en kısa yolu budur.

IX Milletinizin Kusurlarından Uzak Durun

Su aktığı yolun; insan, içinde doğduğu şartların iyi ve kötü niteliklerini alır. Bazıları yurtlarına daha fazla şey borçludur, çünkü zirvede daha elverişli bir ortam mevcuttur. En uygar milletlerin bile kendilerine özgü kusurları vardır; bu zayıf yanlar, diğer milletlerin böbürlenerek veya onları uyararak kınamalarına yol açar. İnsanın kendi milletinden aldığı kusurları düzeltebilmesi ya da en azından saklayabilmesi zekâ göstergesidir; böylece kendi toplumunuzda özgün olmanın itibarını kazanabilir ve bu yöndeki beklentiler az olduğu için daha da saygın addedilirsiniz. İnsanların mevkilerinin, görevlerinin veya yaşlarının beraberinde getirdiği zayıflıklarının yanı sıra, aileden gelen kusurları da olabilir. Eğer bu zayıflıkların hepsi bir kişide toplanır ve doğru düzgün önlemler alınmazsa, ortaya tahammül edilemez bir canavar çıkar.

X Servet ve Ün:

Biri gelir geçer, diğeri kalıcıdır. Birincisi hayat boyu, ikincisi daha sonrası içindir; birisi gıpta uyandırır, diğeri unutulmamayı sağlar. Para arzu edilir, bazen de hazır bulunur; ün ise hak edilir. Ünlü olma tutkusu insanın en iyi yönünden kaynaklanır. Çağlar boyu devlerin kardeşi olmuştur, her zaman uçlara meyleder; ya insanı dehşete düşüren ucubeler ya da göz kamaştıran dâhiler yaratır.

XI Sizi Eğitebileceklerin Dostluğunu Kazanın

Bırakın dostça ilişkiler bilgi ve tecrübe okuluna dönüşsün, sohbetlerde kültür aktarılabilsin; böylece arkadaşlarınız öğretmenleriniz olur, sohbetin hazzına eğitimin avantajlarını da eklersiniz. Akıllı kişiler hazlarını böyle değiş tokuş etmekten keyif alırlar: Konuşurken beğeni toplar, duydukları sayesinde eğitim alırlar. Diğer insanlara hep çıkarlarımız yüzünden ilgi duyarız ama buradaki durum daha saygın niteliktedir. Buralar kibrin mabedi değil, görgünün sahnelendiği birer tiyatro olduğu için, bilge insanlar asilzade konaklarının müdavimidir. Öyle beyefendiler vardır ki, sadece kişilikleri ve davranışları ile soyluluk kerametini sergilediklerinden değil, çevrelerinde dünyevi bilgeliğin en iyi ve asil temsilcileri olan, iyi yetişmiş kişiler bulunduğu için de görmüş geçirmiş kimseler olarak itibar görürler.

XII Doğa ve Sanat:

Malzeme ve işçiliktir. Sanatla, ustalıkla desteklenmeyen mükemmeliyet ve üzerinde çalışılmamış güzellik olmaz, işlenmeyen kaba kalır. Sanat kötü durumdakini iyileştirir, hayırlı olanı ise geliştirir. Doğa bize en uygun olanı nadiren verdiği için sanata başvurmak zorundayız. Doğadaki en kusursuz görünen yaratım bile yontulmamıştır, eğitim yoksa mükemmellik yarım kalır. Yüzeysel eğitim alınmadığı sürece herkeste parlatılmamış bir yön kalır ve mükemmelliğin her türü biraz cila gerektirir.

XIII Bazen Düşünerek, Bazen de Sezgiyle Hareket Edin

İnsanın hayatı insani kötülüklere karşı savaşmaktan ibarettir. Sağduyu stratejik plan değişiklikleri aracılığıyla mücadele eder: Savurduğu tehdidi asla gerçekleştirmez, tek beklentisi fark edilmeden kaçabilmektir. Mücadele taktiğini her zaman gizlemeye çalışarak ustalıkla havaya nişan alıp hedefini umulmadık bir yönden vurur. Karşı tarafın dikkatini çekmek için göstermelik bir maksat belirler, sonra geri dönüp umulmadık bir hamleyle zafer kazanır. Fakat keskin bir zekâ, dikkatle gözlemleyip işin aslını kavrayarak pusuya yatar. Rakibinin vermeye çalıştığı izlenimin zıddını her zaman anlar, tüm yanıltıcı hileleri fark eder. İlk dürtünün geçip gitmesine izin verir; ikinciyi, hatta üçüncüyü bekler. Bunun üzerine sağduyu, hilesinin tahmin edildiğini görerek daha yüksekten uçuşa geçer ve gerçeği kullanarak kandırmaya çalışır. Farklı bir dolap çevirebilmek için oyununu tersine çevirir, rakibini hiçbir hile yapmadan aldatmaya, son derece açık yürekli davranarak kandırmaya çalışır. Fakat karşısındaki keskin zekâ da artan bir dikkatle tetiktedir; ışıkla gizlenen karanlığı fark eder, daha basit olduğu için daha zor anlaşılsa da, her eylemin anlamını çözer. Piton ejderi, Apollon’un uzaklara erişen oklarıyla işte böyle kurnazca savaşmıştır.2

XIV Bir Şeyin Kendisi ve Yapılış Şekli:

Ortaçağ bilginlerinin söylediği gibi, “öz” yeterli değildir, “şartlar”a da bakmak gerekir. Görgüsüzlük her şeyi, sağduyu ve adaleti bile bozar; görgü ise her şeyin eksiğini örter, olumsuz cevapları allayıp pullar, gerçeğe tat katar ve yaşlılığı bile güzelleştirir. İşlerin nasıl yapıldığı gidişatın belirlenmesinde önemli rol oynar, görgülü tavırlar insanların duygularını derinden etkiler. Hoş davranışlar hayata neşe katar ve iç açıcı ifadeler zorlukları aşmada muazzam fayda sağlar.

XV Yanınızda Size Hizmet Eden Üstatlar Bulundurun

Akılca üstün kimseleri çevrelerine toplamak kudretlilerin bir ayrıcalığıdır; bu kimseler onları her türlü cehalet korkusundan ve tartışmalı meseleleri düşünüp taşınmak külfetinden kurtarır. Bilgelerden faydalanmak nadir rastlanan bir azamettir ve esir aldıkları hükümdarları hizmetkarları olarak kullanmayı seven Dikranlar’ın3 barbarca zevkini fazlasıyla aşar. Üstadımız olabilecek yaradılışa sahip kişileri hizmetimize almayı başarmak, hayatın bize sunabileceği en büyük, en benzersiz üstünlüktür. Bilmek çok önemliyken, yalnızca yaşamak o kadar da önemli değildir; bilgisiz bir yaşam gerçek olmaz. Çaba harcamadan öğrenmek, başkalarının deneyimlerinden yararlanmak ve bu şekilde bilgeleşmek son derece zekicedir. Sonrasında meclis salonunda başkalarını temsilen konuştuğunuzda, önceden danıştığınız çok sayıda bilge sizin aracılığınızla konuşmuş olur; böylece başkaları zahmet çekerken, siz de bir uzman olarak nam salarsınız. Size bu şekilde hizmet eden üstatlar en iyi kitapları damıtarak bilgeliğin özünü çıkarır. Bilgeleri hizmetine alamayanlar ise onlarla dostluk kurmalıdır.

XVI Bilgi ve Iyi Niyet

bir arada olunca, başarının sürekliliği muhakkaktır. Kendini kötülüğe adayan parlak bir entelektüel, doğadışı bir canavardır. Kötü niyet tüm mükemmellikleri zehirler, bilgiyle birleşmesi ancak vereceği hasarı arttırır. Yalnızca yıkım getiren, sefil bir üstünlük sağlar. Sağduyusuz bilgi çılgınlığı ikiye katlar.

XVII Farklı Taktikler Uygulayın;

bir rakip karşısında, onun dikkatini dağıtmak için yöntem değiştirmek yararlıdır. Her zaman ilk dürtülerinizle harekete geçmeyin, rakibiniz çok geçmeden tekdüze davranışlarınızın farkına varacak, sonraki hamlelerinizi tahmin ederek tasarılarınızı gerçekleştirmenizi engelleyecektir. Düz uçan kuşu vurmak kolay, dönerek uçanı vurmaksa zordur. Her zaman aklınıza sonradan gelen fikirlere göre de hareket etmeyin; ikinci hamlenizde planınızı fark edebilirler. Düşman hep tetiktedir, hakkından gelebilmek yüksek beceri gerektirir. Kumarbaz, rakibin beklediği kartı elinde tutar, ona istediğini asla vermez.

XVIII Uygulama ve Yetenek

olmaksızın hiçbir mevkiye ulaşılmaz; ancak bu ikisi birleştiği zaman en yükseklere erişilir. Bazen orta zekalı insanlar sadece eylem içinde oldukları için, oturduğu yerde oturan üstün insanlardan daha başarılıdırlar. Çalışmak itibarın bedelidir. Bedeli az olanın değeri de düşüktür. En yüksek mevkilere ulaşmanın önünde, uygulama eksikliği sık sık, yetenek eksikliği ise nadiren bir engel teşkil eder. Mütevazı bir işte şöhret ve saygınlık kazanmaktansa büyük işlerde ortalama bir başarı yakalamayı tercih etmek, en azından asil bir zihnin göstergesidir. Fakat en yükseklerde parlayabilecekken, ortalama bir başarıyla tatmin olmak bu şekilde mazur gösterilemez. Dolayısıyla hem doğal yeteneğe hem de onu işleme becerisine ihtiyaç vardır, uygulama ise insanı bütünlüğe eriştir.

XIX Başlangıçta Abartılı Beklentiler Uyandırmayın

Önceden yaratılan beklentileri karşılayamamak, tüm ünlülerin genel şanssızlığıdır. İdealleri oluşturmak kolay, gerçekleştirmek zor olduğu için gerçekler hayallerin yerini asla tutmaz. Hayal gücü, umutla birleşerek, ikisinden de daha üstün beklentilerin ortaya çıkmasına yol açar. Meziyetler ne kadar üstün olsa da beklentileri asla tatmin etmez ve insanlar aşırı yüksek beklentileri yüzünden düş kırıklığına uğradıkça, hayranlık duymak yerine hayal kırıklıkları yaşamaya daha meyilli olurlar. Umut gerçeği fena halde çarpıtır; becerilerinizin sizi bu durumdan korumasına izin verin, çünkü amaca ulaşmak arzuları tatmin etmekten daha önemlidir. Başlangıçta merak uyandırmak için, nihai sonucun teminatı sayılmayacak, övgüye değer birkaç girişimde bulunmak yeterlidir. Gerçeğin beklentileri gölgede bırakarak onların ötesine ulaşması daha faydalıdır. Ancak aynı abartı onların en büyük yardımcısı olduğu ve genel beğeniyi üzerlerine çektiği için, bu kural kötüler üzerinde geçerliliğini yitirir: Başlangıçta büyük bir yıkım gibi görünen durum, daha sonra katlanılır bulunmaya başlanır.

XX Çağın Adamı

Yaşadıkları çağdan destek alan bireylere nadiren rastlanır. Herkes hak ettiği çağda yaşamaz, yaşasa da nasıl değerlendireceğini bilemez. Bazı insanlar daha iyi bir yüzyılda yaşamayı hak eder, çünkü iyilik her zaman galip gelmez. Her işin kendi zamanı vardır, mükemmel nitelikler bile modaya göre belirlenir. Bilgenin avantajı ölümsüz olmasıdır; değeri yaşadığı yüzyılda anlaşılmasa bile sonrasında anlaşılacaktır.

XXI Şanslı Olma Sanatı

Şansın kendi kuralları vardır ve akıllı insanlar her işini şansa bırakmaz. Şansa, ona ilgi göstererek de yardımcı olabilirsiniz. Bazıları, kader tanrıçası kapısını aralayana kadar beklemekle yetinir. Diğerleri daha iyisini yapar; hızla ilerler, zekice ataklarıyla tanrıçaya ulaşır, erdem ve yüreklilikleri sayesinde onun desteğini kazanırlar. Fakat gerçek bir dünya görüşüne göre, erdem ve içgörüden başka yargıç yoktur; çünkü bilgelik ve cehalet dışında iyi ya da kötü şans yoktur.

XXII Bilgili Insan Sadede Gelir

Akıllı adamlar kendilerini zarif ve mükemmel bir bilgelikle donatır, çevrelerinde yapılan dedikodulardan uzak durup önemli bilgilerde uzmanlaşırlar. Anlamlı, zekice vecizeleri ve soylu eylemleri hafızalarına alarak içselleştirip bunları uygun fırsatlarda kullanabilirler. İnsan deneyerek daha kolay öğrenir; bir musibet bin nasihatten iyidir. Basmakalıp bilgi özgürce kullanıldığı sürece, bazılarının işine yedi sanat dalından daha fazla yarar.

XXIII Lekesiz Olun

Lekesizlik, mükemmelliğin zorunlu, olmazsa olmaz koşuludur. Pek az insan fiziksel veya ahlaki bir lekesi olmadan yaşar. Bu lekeler kolaylıkla temizlenebileceği için, çoğunlukla fazla önemsenmezler. Başkalarının keskin zekâsı, yüksek niteliklere iliştirilmiş ufak falsoları görmekten hoşnutsuzdur, yine de tek bir bulutun güneşi tamamen örtebileceği akıldan çıkmamalıdır. Benzer şekilde, itibarımızda da kötü niyetli kişilerin çabucak fark edip sürekli dikkat edeceği bazı lekeler vardır. En gelişmiş maharet, o lekeleri bir övünç kaynağına dönüştürmektir. Sezar doğuştan gelen kusurlarını başındaki defne dallarının altına gizlemiştir.

XXIV Hayal Gücünüzü Denetleyin

Onu bazen düzeltmeniz bazen de desteklemeniz gerekir. Çünkü bunu yapmak mutluluğunuz açısından önemlidir, hatta mantığınızı da güçlendirir. Hayal gücünüz size zulmedebilir, çünkü hayata seyirci kalmakla yetinmememize yol açar. Aynı zamanda hayatınızı etkileyip, onun üzerinde egemenlik kurmanızı sağlar; fakat sizi mutlu edebilmesinin yanı sıra, çılgınlığa doğru sürükleyerek taşınması zor bir yüke de dönüşebilir. Kendinizle barışık olmanıza ya da kendinize sırt çevirmenize yol açar. Bazıları için, eylemlerinin cezalarını sürekli erteleyen bir etmen haline gelir ve sonunda, aptalları perişan eden acı sonuçlara dönüşmesi kaçınılmazdır. Bazılarının keyifli yanılsamalara kapılmasına yol açarak, onlara mutlu ve maceralı bir gelecek vaat edebilir. Eğer ihtiyatlı bir bireysel kontrol mekanizmasının hakimiyeti altına alınmazsa, tüm bunları yapabilir.

XXV Leb Denmeden Leblebiyi Anlamayı Öğrenin

Bir zamanlar güzel konuşabilmek en yüce sanattı; bugünse hitabet yeterli değildir. Özellikle de gözümüzü açık tutabilmek için, leb denmeden leblebiyi anlamayı öğrenmek zorundayız. Başkalarını kolayca anlayamayan biri, diğerlerinin onu anlamasını nasıl sağlayabilir ki? Diğer yandan, kendini insan yüreğine ve temiz niyetlere adamış gibi rol yapan kişiler de vardır. Bizi ilgilendiren gerçeklerin ancak yarısını dile getirebilsek de, dikkatli olursak bunların tümünü kavrayabiliriz. Olumlu bir şey duyduğunuzda saf yanınıza gem vurun, ama duyduğunuz olumsuzsa, iyice dikkat kesilin.

XXVI Insanların Zayıf Noktalarını Öğrenin

İnsanların iradelerini eyleme geçirmek, düzenlemek bu sanatı kullanarak mümkündür. Azim değil maharet gerektirir. Herkese nasıl ulaşacağınızı bilmelisiniz. Her iradenin harekete geçmesini sağlayacak, kişiye özel dürtüleri vardır. Her insanın putları, ilahları vardır; bazılarınınki ün, bazılarınınki kişisel menfaat, çoğunluğunki de zevk ve sefadır. Burada hüner, bu dürtüleri hangi sırayla oyuna sokacağınızı bilmektir. Herhangi bir insanı harekete geçiren temel dürtüyü bildiğinizde, onun iradesinin anahtarı elinize geçer. İnsan doğasının yüksek değil de, genellikle alçak tarafında kalan itici güce sığının: Kötü eğilimler iyilerin karşısında son derece baskındır. Öncelikle karşınızdakinin baskın tutkusunu tahmin edip sözlerle ilgisini uyandırın, onu baştan çıkararak harekete geçirin, sonunda onun irade özgürlüğünü alt ettiğinizi göreceksiniz.

XXVII Içeriğe Değil, Istikrara Değer Verin

Mükemmeliyet nicelikle değil, nitelikle ilgilidir. En iyiler her zaman azdır ve onlara nadiren rastlanır; bir şeyin fazla olması onun değerini düşürür. İnsanlar arasında, gerçek cüceler bile devmiş gibi kabul görebilir. Bazıları kitapların değerini, sanki beyni değil de kas gücünü sınamak üzere yazılmışlar gibi, onların kalınlığına göre ölçer. İçerik tek başına vasat olmaktan öteye geçemez; evrensel dehaların talihsizliği her yerde kendilerini evlerinde gibi hissetmeye kalkışmalarıdır, bu yüzden her yerde dışlanırlar. İstikrar ise kişiye saygınlık kazandırarak, görkemli konularda insanı kahraman mertebesine yükseltebilir.