Özlem Horuztepe
DOĞU İLE BATI ARASINDA FARK VAR
Giriş
Artık Doğulu ve Batılı eskisinden daha sık karşılaşıyorlar. Dolayısıyla birbirlerini anlama konusunda daha sık zorluk yaşıyorlar ve çoğu zaman çatışmanın kökenini kültürel farklardan kaynaklandığını göremiyor, onu kişisel bir çatışma zannediyorlar. Biz bu çatışmayı yalnızca Batı’yla karşılaşmamızda değil, her gün içimizde yaşıyoruz; ne de olsa kendimizi seksen yıldır Batılılaşmaya çalışan Doğulular olarak görüyoruz. Ve belki son zamanlarda ufak ufak Doğululuğu bir erdem olarak görmeye başladık; sonu nereye varır kim bilir?
Elbette “Doğulu” ve “Batılı” kavramları göreceli kavramlardır. Her yerin bir batısı, bir de doğusu olduğu gibi Batı olmasa Doğu olmayacak, Doğu olmasa Batı. “Asya’dan bir kısrak başı gibi Avrupa’ya uzanan” biz Türkler bir elimizde Doğu, bir elimizde Batı, bir Batılı gibi faydalı, bir Doğulu gibi insaflı bir karara varabiliriz.
Bu kitapta bir Batılı gibi araştırdık, soruşturduk, analiz ettik; bir Doğulu gibi, eğlendik, eğlendirdik, senteze vardık. Bilgilenelim, çözelim dedik ama kara kara da düşünmeye hiç niyetimiz yok. Karadeniz’de gemilerimiz batmadı ya! Boşuna dememişler işte…
“İdraki meali bu küçük akla gerekmez, zira bu terazi bu kadar sikleti çekmez.”
Kavram Olarak Doğulu Ve Batılı
“İnsanlardaki önyargıyı parçalamak atomu parçalamaktan çok daha zor.”
– Einstein
Peki Doğulu ne demek, Batılı ne demek? Mesela “Uzak Doğu” diyoruz, ama kime göre uzak? Evet, Amerikalılara göre Japonlar Doğulu, ama Amerika Japonya’nın doğusunda.
Bugün kullandığımız “Doğu” ve “Batı” kavramları, “Orta Doğu,” “Uzak Doğu” gibi kavramlar hep Avrupa’ya göre tanımlanmış. Batı deyince Avrupalı demek istiyoruz. Batı uygarlığı kültür öğelerini Yunan, Roma, Yahudi ve Hıristiyan düşününden aldı ve kendini bu şekilde tanımlıyor. Nitekim ortaçağda Kudüs merkez olarak alınır, kıtalar buna göre konumlandırılırdı.
Bununla birlikte ayrım tümüyle coğrafi değildir. Mesela 1400’lü yıllarda Avrupa’nın en batısı olan Endülüs bir Doğu ülkesi olarak görülürdü. “Batılı” aslında bir kültürel öğe olarak, “Doğulu olmayan” anlamında tanımlanıyor. Bu alanda bir uzman olan N. Davies şunları söylüyor: “Merkez üs olarak Avrupa’da yerleşmiş olan Hıristiyan uygarlığı, 7.yy.dan itibaren İslamiyet ile olan dinsel sınırla tanımlanmıştır. Hıristiyanlık Batı’dır, İslamiyet Doğu.”
Klişeler: Doğulu ve Batılı Kim?
• Batılı en iyi ile,
Doğulu en kötü ile yarışır.
• Batı’da iyi yapılan işlerin duyulması âdettir.
Doğu’da ise kötü işlerin duyulması adettir.
• Doğu’da felaket ve acılarla karşılaşmak, insanların dayanma gücünü azaltır.
Batılı insan böyle durumlarda başkasının yardımına koşarak kendi moralini yükseltir.
• Doğu toplumlarında kötülüğün en az zararlısı, iyilik gibi karşılanır.
Batılı böyle bir ayrım yapmaz; kötülük kötülüktür.
• Doğu ve Batı iki ayrı dünyadır. Doğu’da beraberliğin hamuru sevgi ve inançtır.
Batı’da yararlılık ve güven düşüncesi insanları birleştirir.
• Doğu’da aile hayatı, yatak odası ile sofra arasında kurulu bir temel üzerine oturtulmuştur.
Batılı aile ise temellerini toplumda hissetmedikçe rahatlamaz. Bunun içindir ki Doğulu aile doğa kanunlarıyla, Batılı aile ise toplum kurallarıyla bağdaşmış olarak yaşar.
• Batı’da önde gidenler arkadakilere bereket tohumları saçarlar.
Doğu’da ise arkadan gelenler önden gidenlerin saçtıkları tohumları yiyerek geçinirler.
• Doğu’da kendini bilenler daima kendini bilmeyenler tarafından ezilmiştir.
Batı’da ise kendini bilenleri yol aydınlatıcı bir ışık gibi kullanırlar.
• Batılının karnını doyur haklarına dokunma, o zaman bir kuzu kadar uysal olur.
Doğulunun ister haklarını tanıma, ister aç bırak; ama gönlünü almasını bil, o da kuzu kesilir.
• Batılı, amacını gerçekleştirmek için günlerini de yıllarını da üşenmeden, yorulmadan harcamasını bilir.
Doğuluya gelince onun beklemeye tahammülü yoktur. Başarı uğruna kendini de başkalarını da harcayıverir.
• Doğu’da mevki insanlara değer kazandırır.
Batı’da insanlar mevkilere değer katarlar. Bunu Doğulu da bilir. Onun için, “Bazı kollar bileziklerle, bazı bilezikler de kollarla övünür,” demişlerdir.
• Doğu’nun sosyal hizmet anlayışı ölmemek için,
Batınınki yaşamak içindir.
• Doğulu gönlü isterse, özveride bir Batılıdan çok cömert davranabilir.
Batılı için özveri, bir gönül işi değil bir görev işidir.
• Doğulu hisseder,
Batılı düşünür.
• Batılı düşünür,
Doğulu konuşur.
• Batılı konuşur,
Doğulu ya susar ya bağırır.
• Doğulu bekler,
Batılı bağlasanız durmaz.
• Doğulu, Batılı gibi giyinip, Batılı gibi eğlenmeye başlayınca kendini Batılı olmuş sayar ama hiçbir zaman onun gibi çalışıp onun gibi sorgulamaz.
• Doğu halim selim,
Batı ise daha katı bir kültüre gebedir.
• Doğu kedi, Batı köpektir.
Doğu, kedi gibidir; iyiliğin dokundu mu gözlerini yumar, bir daha da seni sormaz, vefasızdır.
Batı, köpek gibidir; menfaat kokladığı yerde köpeğin kemiği araması gibi çıkarlarının peşinde koşar ve bulduğu her şeyi sonuna kadar kullanır tüketir.
• Doğu erildir (erkek),
Batı dişil (kadın).
• Güneş Doğu’dan doğar,
Batı’da batar.
• Doğu’da erkekler zenginleşince üçüncü-dördüncü kez evlenir,
Batı’da erkekler zenginleşince boşanırlar.
• Doğu’da evin içi temizdir.
Batı’da evin dışı temizdir.
• Doğu’da hemcinslerin el ele tutuşması normaldir,
Batı’da eşcinsellik göstergesidir.
• Doğu’da sükût altındır,
Batı’da başarının sırrı kendini ifade etmek ve ön plana çıkmaktır.
• Doğu’da huzur aranır,
Batı’da huzur satın alınmaya çalışılır.
Gündelik Hayatta Doğu-Batı
“Batı’ya özenmiş Doğulu, ona benzemeye çalışırken daha çok, onun yapmadıklarını yapmak illetine tutulur. O zaman da, artık ne Doğuludur ne de Batılı.”
– Kazım TaşkentKola içmek, kot pantolon giymek ve bilgisayar teknolojilerini kullanmak, Batılılaşmak ve Batılı zihniyeti benimsemek manasına gelmez. Tüketim nesneleri Batı kaynaklı olabilir ama tüketim alışkanlıkları ve şekli hâlâ Doğulu zihniyeti yansıtabilir. Meselâ otomobil Batı kaynaklı bir ulaşım vasıtasıdır fakat bunun kullanılabileceği yolların düzeni ve trafikte seyir alışkanlıkları Doğulu zihniyeti yansıtıyor olabilir.
Ferdi Yaşam
Batı'da her birey prensip olarak yalnız doğar, yalnız yaşar ve yalnız ölür. Kişi, genellikle, büyük bir evde yaşayan küçük bir ailenin üyesi olarak başlar hayata. Aile en iyi ihtimalle üç kişiden oluşur: Anne, baba ve çocuk. Fakat daha büyük bir ihtimal, çocuk eğer taşıyıcı bir anneden doğmamışsa, babasını yalnızca sperm bankasındaki fotoğrafından tanır. Batı’da bebekler kanlı manlı çirkin, garip yaratıklardır. Ailenin üstüne titizlikle hesaplanmış, ama yine de büyük bir yük getirirler.
Doğu’da doğum sırasında anne ve babanın haricinde, anneanne, babaanne, teyzeler, amcalar, halalar, dayılar, eltiler, görümceler, erkekse gelecekteki kirvesi, ayrıca komşular ve bir ihtimal mahallenin muhtarı hazır bulunur. Çocuklar küçük bir eve, ama büyük bir aileye doğarlar. Bebekler hep nur topu falan gibidir, sofraya hemen bir kaşık eklenir. Ve bilinir ki erkekse babanın işi, kızsa ananın işi bundan böyle azalacaktır.
Batı’da çocuk, yetişkinlere özgü bütün kişilik haklarına doğuştan sahip bir birey olarak giderek artan sorumluluklar ve bu sorumluluklarla beraber gelen yetkiler alır. Önemli meselelerde herkes evcilik oynar gibi bir araya gelir ve çocuğun fikri en az büyüklerinki kadar, hatta çoğu zaman daha fazla, geçerlidir. Aile, evi taşıyacağı; anne, başka bir çocuk doğurmak istediği; baba, işini değiştirmeye niyetlendiği zaman çocuğun onayını almak zorundadır. Daha gaga, mama diye sesler çıkaran bebek, sorulan sorulara cevap veremeyecek durumdaysa da bir yetişkin gibi ona her şey anlatılır. Şimdi değilse bile ileride nasıl olsa anlayacaktır.
Doğu’da hak verilmez, alınır ve çoğu zaman da zorla alınır. Tabii bu durum sadece erkek çocuklar için geçerlidir. Kız çocuklarının hakları genelde bir sonraki reenkarnasyona bırakılır. Erkek çocuk ablalarının saçlarını yolarak, yaşıtlarının gözlerini morartarak ne kadar büyüdüğünü anne ve babasına kanıtlar. Aile, çocukla ciddiyetle konuşabilmek için onun dövülme yaşına gelmesini bekler. O zamana kadar hep “aferin oğlum” alır. Ailede önemli konular konuşulurken çocuklar odadan dışarı çıkarılır. Eğer söz hakkı almaya çalışılırsa, ona, “İki kişi konuşurken üçüncüye … yemek düşer” nakaratı hatırlatılır.
Batı’da üniversite biter bitmez, gençler yirmi küsur senedir cep harçlığına bağlı olmanın hırsıyla hemen bir işe girerek hayatın sorumluluğunu üstlenir. Ancak daha önce iş hayatında doğru bir seçim yapması için ailenin son kıyağı olarak bir dünya seyahatine çıkar. Gelir gelmez kendilerine bir ev alır ve hayatlarının geri kalanı boyunca onu öderler.
Doğu’da üniversite okuyanlarla okumayanlar akşam kahvede buluşup okey oynarlar. Gazetelerde iş arayıp internet kafelerde oyun oynayıp geceleri sokak lambalarının altında ait oldukları çeteyle çekirdek çitleyip mavra atarken yuva kuracak çağa geliverirler. Bunu da zaten önce kendileri değil, anne ve babaları fark eder. Başka işleri güçleri olmadığı için evlendirilmelerine karar verilir. Evdeki, varsa çocuk odasındaki eşyalar çıkarılır ve yerine çift kişilik bir yatak konur. İş meselesi ise bir tanıdık veya akraba aracılığıyla çözülür.
Batı'da bireyler tümüyle kendilerinden sorumludur; hatalı bir davranışın utancını sadece hatayı yapan taşır. Başarı ve hata bireyseldir.
Doğu'da ise önemli bir hata durumunda sırasıyla birey, ailesi, akrabaları, mahallesi ve en son ait olduğu şehir utanç içinde yaşar.
Batı’da bir insanı tanımak istediğiniz zaman, onu uzun uzun inceleyip dinlemek zorundasınızdır.
Doğu’da bir insanı tanımak istediğiniz zaman nereli olduğunu sorarsınız.
Batı’da dinlenmek için birey bir anlamda hayatın dışına çıkmak zorundadır. Karı ve kocanın birbirinden yorulup yalnız tatile çıkması nadir rastlanılan bir olay değildir. Bireyler yalnız başına dinlenmeyi tercih ederler, ziyaretlerden önce mutlaka, ama mutlaka, evet mutlaka aranmalı, mümkünse bir hafta önceden haber verilmeli ve bir saat önce telefonla kişinin rahatsız edilip edilmeme isteği teyit edilmelidir.
Doğu’da çat kapı yapılır. Kapı açıldığı anda her iki taraftan aynı anda, “Aaaa, Haaaa, Hoooo, Yavvv” gibi mutluluk sesleri çıkar. Yalnızlık acınılacak bir durumdur. Bir şekilde yalnız yaşamak zorunda olanlar arkadaşları ve akrabaları tarafından sırayla ziyaret edilir. Gelirken de dolma, içli köfte gibi yemekler getirilir. Erkekse eve gelindiğinde bulaşıkları ve çamaşırları yıkanır (Kadın zaten kendi başına yaşayamaz).
Hava – Ruh Durumu İlişkisi
Tümüyle yapay bir atmosferde yaşamak, hava durumunu da isteğe göre düğmelerle ayarlamak bir Batı düşüdür. Zaten bütün dünya aslında büyük bir fanus değil midir?
Birçok Batı ülkesinde bulutlu bir günde güneş aniden çıkarsa trafik kilitlenir. Çünkü yayalar kaldırıma, sürücüler arabalarının üstüne çoktan serilmiş, güneş kremlerini sürmektedirler. Batılı için cennet altın kumlu bir plajdır.
Doğulular için fark etmez. Hava güneşliyse köşedeki kasaptan pirzolalar alınır ve trafik adalarındaki çimlere uzanılır, yağmurluysa sokağa çıkıp “Aşığım ulaaaan, aşığım ulaaan” diye böğürerek şarkı söylenir, kar yağıyorsa başbakan bile görevi bırakıp bahçede muhalefete kartopu fırlatır.
Batılı için atmosfer olayları anlaşılması, çözülmesi ve zapt edilmesi gereken bir doğa fenomenidir. Doğa istediğini vermiyorsa, Batılının tadı kaçar. Doğuluda kendinden daha büyük güçleri kabul etme konusunda doğuştan bir beceri vardır. O bilir ki tavşan dağa küsse, dağın umuru olmaz.
Hissi İfade
Batılı kimliksiz doğan bir varlıktır. İleride olacağı kişi onu bir potansiyel olarak gelecekte bekler. Batılı toplumlarda görülen ilericilik, kalkınmacılık, gelişmecilik, bireysel düzeyde de güçlü motiflerdir. Kişiler kendilerinden çok şey beklerler ve kendilerini acımasızca yargılarlar. Doğal olarak aynı şey karşıdakiler için de geçerlidir. Karşıdaki insanın hoş anılabilmesi için kendini kanıtlaması gerekir. Birisi hata yaptığında onun puanı verilir ve bu hata puanını silmek çok zordur.
Doğu’da insan zaten çiğ süt emmiştir. İnsandan mükemmel olması beklenmez. Herkesin ufak tefek hatası mutlaka vardır. Büyük hataları da affetmek gerekir. Çünkü o insan büyük ihtimalle ya bir akrabanız ya bir arkadaşınız ya da otobüste tanıştığınız biridir, yani mutlaka bir hısımlık ve yakınlık ilişkisi vardır. Atsan atılmaz, satsan satılmaz.
Batılı bir insanı düşünürken nesnel olmaya, puanını doğru vermeye çalışır; hayatın ciddiye alınması gerekir. Yanlış yapanı, babası olsa tanımaz.
Doğulu için hayat kozmik bir şakadır. Ve bütün insanlar bu kozmik şakada kırık dökük birer kukladır. Hayat kısa, dünya yalandır.
Batılı mutlu olmak için dış uyaranlara ihtiyaç duyar. Onu mutsuz etmek istiyorsanız sandviçini soğuk getirmek ya da kötü bir şaka yapmak yeterlidir.
Doğulu mutlu olacaksa size sormaz. Öyle kolay kolay hiç kimse de onun keyfini bozamaz.
Batı’da bir insanla arkadaş olabilmek için bir sürü sınavın başarıyla verilmesi gerekir. İnsan arkadaşının yanındayken sürekli olarak onun bağımsız, onurlu, özel alanları olan bir birey olduğunu hatırlamak ve bu sınırları asla geçmemek zorundadır. Bir baş ağrısı olmadığını arkadaşına kanıtlamak zorundadır.
Doğu’da kimse kimseyle arkadaş olmaya çalışmaz çünkü zaten can ciğer ahbaptırlar.
Kendini İfade Etme
“Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.”
– Mevlana
Batı’da en sevilen söz “punch line”dır ki “yumruk gibi laf” diye de çevrilebilir. Batılılar her an, yaşadıkları zaman darlığından olsa gerek, bir hikâyeyi, bir romanı, bir filmi tek bir cümlede özetleyebilmek isterler. Eğer bu yapılamıyorsa, mesaj açık değildir.
Doğu sanki içgüdüsel bir biçimde söze güvenmez. Daha doğrusu içgüdüsel olarak sözün gerçekleri doğrudan anlatmakta yetersiz kaldığını bilir. Onun için söz kaçınılmaz olarak her zaman gerçeklerin üstünü örten bir şeydir. Bir şeyi söylediğiniz zaman diğeri eksik kalır. Belki bu yüzden Doğulular konuşurken bin dereden su getirirler. Doğrudan karşıdakine hitap etmek yerine sözü ortaya bırakacak şekilde dolaştırırlar –“Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla” gibisinden.
Giriş, gelişme ve sonuç, yine bir Batı icadıdır. Söze başlanmalı, söylenecekle söylenmeli ve son nokta yerinde konmalıdır. Bütün akademik dünya bu mantık üzerine kuruludur. Sözde ekonomi ve doğrudanlık tercih edilir. Batılı insanların yazdıkları kompozisyonlar madde madde ilerleyen bir argümantasyon üzerinden kurulur.
Doğu’da bir fikir helezonsal bir kompozisyon içinde anlatılır. Konuşmanın başında bir fikir verilir. Sonra bu fikrin doğrudan çıkan sonucu değil de çağrışımları serbest bir şekilde işlenir. Sanki Batılı bir meselenin tam ortasından geçmeye çalışırken, Doğulular onu olası her açıdan gördürtecek veya hissettirecek bir dolaşma eylemini tercih ederler.
Batı kültüründe sorunları çözmeye dair doğrudan iletişim ve yüzleşme önerilmiştir. Problemleri hissetmek, sonrasında çözmek, önem arz etmiştir. “Gözlerine bakarak sorunlarla yüzleş”, “yüzleşilen problem çözülür”, “kelimeleri birbirine karıştırma”, “düşüncelerini yüksek sesle ifade etmekten korkma”, “durum neyse olduğu gibi anlat” gibi ifadeler hep bu telkinde bulunur.
Doğulular yine bilir ki konuşmaya neden olan gerçek, bir gün solup dünyadan yok olurken, söz sonsuza kadar yankılanmaya devam edecektir. Bu yüzden güzel bir söz, doğru bir söze tercih edilir.
İlişkiler
“Ayni dili konuşan değil, aynı duyguları paylaşanlar anlaşabilirler.”
– Mevlana
Batı’da herkes öncelikle bireydir.
Doğu’daysa herkes grup üyesidir.
Batı’da bir kişi başka bir kişiyle evlenir.
Doğu’da bir aile ötekiyle birleşir.
Batı’da bir iş için sınava girerken CV’nize bakılır. Mevkiler boşaldığında sıradaki kişi işe alınır.
Doğu’da ise soyadınız önem kazanır. Bir mevki boşaldığında en yakın akrabadan başlanır.
Batı’nın oyunu satrançtır, iki kişiyle tam bir sessizlik içinde oynanır.
Doğu’nun oyunu tavladır, iki grup arasında büyük bir gürültüyle oynanır.
Batı’da geometri ve matematik düşkünleri mühendis, sağlıkla ilgilenenler doktor olur.
Doğu’da Rizeliler bakkal, Kastamonulular kapıcı, Sinoplular hurdacı, Adanalılar kebapçı olur.
Batı’da bir insandan yeterince nefret edilirse, sinsi bir plan kurularak cinayet işlenir ve o kişi –mümkünse cesediyle birlikte– yeryüzünden silinir.
Doğu’da böyle durumlarda mümkün olduğunca adam toplanarak önce o kişi, ardından sülalesi kurutulur. Doğu’nun tarzı cinayet değil linçtir ve kişi ibreti âlem olsun diye güpegündüz sokak ortasında öldürülür ve cesedi teşhir edilir.
Batı toplumunda tüm ilişkiler sözleşmelere bağlıdır: Evlilik sözleşmesi, iş sözleşmesi, sendika sözleşmesi, hasta-hastane sözleşmesi, kredi/banka sözleşmesi, elektrik sözleşmesi, su sözleşmesi, telefon sözleşmesi vs. Her biri bireyseldir, bireyi bağlar.
Doğulu toplum bütünüyle ya da büyük ölçüde hane, geniş aile, aşiret, köy/kasaba, çalışma topluluğu vb. içindeki bağlantılar ilişkisinin egemen olduğu bir toplumdur.
Batı'da insanların kökü birdir. Dalları geniştir. Kökten bağlı olanlar, sosyal düzen tarafından birbirlerine benzer hallere sokulmuş insanlardır. Ancak bunlar büyüyüp gelişir ve ayakları sosyal güvenlik numaralarına saplanmışken elleriyle gidebildikleri kadar uzağa erişir.
Oysa Doğu, kapalıdır. Kök ve dallar birlikte yaşar. Bunun nedeni, dalları koruyacak tarafsız bir sosyal düzeneğin olmamasıdır. Dal, ancak köküne yakınsa yaşar.
Batı’da evden kaçmak, gelişmenin tek yoludur. Belli bir yaşa gelip de annesinin yanında ayrılmamış olan batılılar kendileri ve toplumları için bir utançtır.
Doğulu kolay kolay ailesinden kopmaz. Çünkü bu deliliktir. Evden kaçanı kimse koruyamaz. İnsan insana muhtaçtır.
Batı’da yaşlılar daha hiç kimse onlara bir şey söylemeden mallarını satar, kişisel eşyalarını toplar ve bir bakım evine yerleşir.
Doğu’daysa sadece nankör torunlar ve çocuklar anne ve babalarını huzurevine gönderirler. Bu nankör çocuklar bile ailelerini sık sık ziyaret ederler.
Batı’da anahtar kelimeler “ben”, “benim hayatım”dır.
Doğu’daysa anahtar kelimeler “biz” ve “bizim hayatımız”dır.
Liderin Konumu
“Doğu’da makamlar insanlara kıymet kazandırır. Batı’da ise, insanlar makamlara kıymetler katarlar.”
– Kazım Taşkent
Doğu’da bir milletvekilinin kapıcısı koltuğunun altında iki karpuz varmış gibi kasıla kasıla yürür.
Batı’da dışişleri bakanları temizlikçi kadınlardan az biraz hallicedirler.
Doğu’da herkes liderin ağzının içine bakar, ondan konuşmasını ve ötekilere haddini bildirmesini isterler.
Batı’da lider onları seçenlerin ağzının içine bakar ve sürekli olarak kendine haddinin bildirilmesinden korkarak dinlemededir.
Doğu’da liderden haşmetli olması beklenir. Lider hayallerde iki metrelik çınar gibi bir adamdır, kapıdan içeri zor sığar ve konuştuğu zaman gökyüzü gürler.
Batı’da liderin içeriden, halktan biri olması beklenir.
Doğu’da lider dinlenir.
Batı’da halk dinlenir.
Batı’da patron, yönetici, müşteri, garson herkes yatay bir ilişki içinde eşittir.
Doğu’da erkek kadından, büyük küçükten, zengin fakirden, güçlü güçsüzden üstündür ve ötekinin doğal lideridir.
Batı’da en büyük korku bir diktatörün gelip halkın özgürlüğünü elinden almasıdır.
Doğu’da en büyük korku başsız kalmaktır.
Batı’da herkes kendisiyle övünür.
Doğu’da önemli olan liderdir.
Batı’da lider belli bir süre için bir kamu görevini üstlenir. Bu süre içerisinde yaptıkları onun başarısıdır.
Doğu’da liderliği ele almanın yolu o an başta olanı zorla devirmektir. Başarılı lider demek en uzun süre koltukta kalan lider demektir.
Batı’da herkes eşit söz hakkına sahiptir.
Doğu’da ise mevkii bakımından en yüksek olan en çok konuşur.
Partilerde
Batı’da geleneksel sosyal yaşam ağları pek az örüldüğünden kişiler, sosyalliklerini evlerinde verdikleri partiler ile karşılarlar. Ev sahibinin arkadaş çevresinin davet edildiği ortamlarda, parti verilen odanın içindeki eşyalar büyük ölçüde kaldırılıp alan açıldığı için, kişiler ikili üçlü gruplar halinde konuşurlar veya eğlenirler. Batılı için partiler hiç tanımadıkları bir insana teklifsizce yaklaşıp “şanslarını denemeleri”, yakın bir ilişki kurabilmeleri için mükemmel bir ortam oluşturur. Batı’da pek çok arkadaşlık partilerde kurulur. İçki ve meze açık büfe halinde sunulur, isteyen istediğini kendisi alır, ev sahibi de konuklardan biri gibi davranır.
Doğu’da ise parti verileceği zaman alan açmak için eşyalar duvarlara doğru çekilir ve herkesin odanın ortasına bakacak şekilde oturması sağlanır. İnsanlar bu yüzden bir çember oluşturacak şekilde oturmayı tercih ederler. Doğu’da partiye gelen insanlar zaten tanıdık insanlardır, yabancılar pek davet edilmez. Olur da bir yabancı gelirse, hem kendi gerilir hem de evdekileri gerer. Konuşmalar ortaya yapılır, kimse kimseyi bölmemek için sırasıyla konuşur. Bu arada konuklara çay, kahve, içki, meze sorularak ve sürekli servis halinde olunarak konukların rahat etmesi sağlanılır. Ev sahibinin hizmet etmesi beklenir.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
Вы ознакомились с фрагментом книги.
Для бесплатного чтения открыта только часть текста.
Приобретайте полный текст книги у нашего партнера:
Полная версия книгиВсего 10 форматов