banner banner banner
Yeni Hayat, Doğru Yol
Yeni Hayat, Doğru Yol
Оценить:
 Рейтинг: 0

Yeni Hayat, Doğru Yol

Yeni Hayat, Doğru Yol
Ziya Gökalp

"Ziya Gökalp büyük bir düşünce adamıdır. Büyük düşünce adamları, toplumu etkiler. Fakat yeni ve karmaşık bir düşünce ürettikleri için de daima yanlış anlaşılma ve basmakalıp bir değerlendirme ile basite indirgenme tehlikesine maruz kalırlar. Toplum, büyük düşünce adamlarına ihtiyaç duyduğu dönemde onların ruhundan, tutkusundan ve kişisel özelliklerinden etkilenir. Ama sonradan gelenler o ruhu anlama ihtiyacını yeteri kadar duymadan, tasavvur dünyasında o tutkuyu kendileri de yaşamadan ve fikirlerin ayrıntılarına yeteri kadar dikkat etmeden o büyük düşünce adamına yaklaşırsa, basmakalıp övgüler, anlamsız saldırılar ortalığı kaplar ya da o büyük düşünce adamı görmezden gelinir. Düşüncenin verimliliği onun kişisel bir çeşni olmaktan kurtulmasıyla ve başka zihinlerle eleştirel işbirliği kurmasıyla mümkündür. Düşünceleri kendi köşelerinde kalmaktan kurtaracak bir düşünce geleneğine, eleştirel işbirliğine ihtiyaç vardır. Ziya Gökalp, kendi zamanında bunu yapmıştır. Bizim de onun fikirlerini birer müze eseri gibi saklamak yerine, o fikirlerle düşünmemiz ve gerektiğinde yeni fikirlere doğru ilerlememiz gerekiyor." Prof. Dr. Yılmaz ÖZAKPINAR

Ziya Gökalp

Yeni Hayat, Doðru Yol

YENİ HAYAT

DİN

Benim dinim ne ümittir, ne korku;
Allah’ıma sevdiğimden taparım!
Ne cennet, ne cehennemden bir koku
Almaksızın vazifemi yaparım.

Vaiz! Deme cehennemin ateşi
Çıkar bilmem kaç bin çeki odundan.
De ki vardır bir güzellik güneşi
Doğmuş bizim aşkımızın od’undan…

De ki vardır “Tûbâ” adlı bir ağaç,
Kökü gökte, gönüllerde dalları…
Yemişinden yedi ruhum, değil aç;
Bütün sevgi, şefkat onun balları.

Vaiz! Bana muhabbeti şerh eyle,
Ben aramam şeytan nedir, melek ne?
Erenlerin esrarından söz söyle:
Seven kimdir? Sevilen kim? Sevmek ne?

Beni cennet va’di ile avutma,
O kalbimdir, çünkü sevgi ilidir,
Cehennemin azabıyla korkutma,
Korku nedir bilmez: Gönlüm delidir…

DİN İLE İLİM

İnsanların ilk mürşidi kimlerdir?
Hiç şüphesiz peygamberler, veliler…
Bu devirde din, hikmete rehberdir;
Ahlak, sanat hep o nurdan alır fer…

Fakat sonra din yerini ham zühde
Verir, artık coşkun vecdi azalır;
Velilerin yeller eser yerinde,
Mürşit adı fakihlere irs kalır.

Fakihlerin kılavuzu nakliyyat,
Dini zorla sürüklerler bu yola…
Hikmet der ki, “Bana rehber akliyyat;
O hâlde siz sağa gidin, ben sola!”

Din mürebbi olur, hikmet muallim;
Her birisi çeker ruhu bir yana!
Savaşırken bunlar, çıkar meydana
Tecrübeden doğma müspet bir ilim.

Bu son üstat der ki: “Nakil tarihtir,
Akıl yolu, bu tarihin usulü;
İkisi de aynı şeyi gösterir,
Matlup olan: ruhun ona vusulü!”

O şey nedir? Bir vecidli gönül mü?
Kutsi olan her şey ona dil midir?
Öyleyse al benim de son sözümü:
“Din kalpteki vecdin müspet ilmidir!”

MİLLET

Sorma bana oymağımı, boyumu,
Beş bin yıldır millet gibi yaşarım.
Sorma bana ailemi, soyumu,
Soyum Türklük, soy büyüğüm hünkârım…

Süngü beni ayırsa da vahdetimi unutmam,
Dilde, dinde müşterekiz, hep gelmişiz bir belden,
Devletimin kaygısıyla milletimi unutmam.
Anadolu bir iç ildir, ayrılamaz dış ilden…

Deme bana: “Oğuz, Kayı, Osmanlı…”
Türk’üm, bu ad, her unvandan üstündür…
Yoktur Özbek, Nogay, Kırgız, Kazanlı
Türk milleti bir bölünmez “bütün”dür.

Gök, Ay, Yıldız, Dağ ve Deniz Hanlar bütün ölmüşler,
Yalnız diri Gün Han kalmış altın yayı elinde.
Baktı, dedi “Moskof’la Çin Türk kavmini bölmüşler,
Artık onlar hür olacak Rus ilinde ve Çin’de…

Her ülkede Türk bir devlet yapacak,
Fakat bunlar birleşecek nihayet…
Hep bir dille aynı dine tapacak,
Olacak tek harsa malik bir millet!”

Ey Türk oğlu! Artık ne ben, ne sen, ne o; bir şey yok.
Uluslar yok, uruklar yok, ancak büyük Turan var…
Siyasette şirk olamaz, ayrıca Han ve Bey yok.