banner banner banner
Kızıl Odanın Rüyası II. Cilt
Kızıl Odanın Rüyası II. Cilt
Оценить:
 Рейтинг: 0

Kızıl Odanın Rüyası II. Cilt

Baoyu Tanchun’ün mektubunu aldığı zaman Xiren de oradaydı ve okur okumaz Cuimo ile beraber heyecanla fırlayıp gittiğini görmüş ama bu heyecanın sebebinin ne olabileceğini kestirememişti. O gittikten kısa bir süre sonra, iki yaşlı kadın ellerinde begonya saksılarıyla arka kapıdan girdi. Xiren çiçekleri kimin gönderdiğini sordu; kadınlar açıklayınca saksıları koymaları için yer gösterdi. Sonra onları hizmetçi odasına buyur edip kendisi para getirmek için Baoyu’nün odasına gitti. On sekiz gram gümüş tartıp paketledi, ilaveten üç yüz bakır sikke alıp kadınların yanına döndü.

“Gümüş, çiçekleri getiren çocuklar için.” dedi. “Para da sizin, içecek bir şeyler alırsınız.”

İki kadın yüzleri ışıldayarak kalktı. Defalarca teşekkür ederek istemiyormuş gibi yaptılar ama Xiren’in ısrarı üzerine kabul ettiler.

“Kapıda görevli kimse var mı?” diye sordu Xiren.

“Tabii, Bahçe’deki siz genç hanımlar dışarıdan bir şey istersiniz diye orada her zaman dört kişi olur.” dediler. “Yapılmasını istediğiniz bir şey varsa, söyleyin, yaptıralım.”

“Benim ne haddime, kendim için değil.” dedi Xiren gülerek. “Efendi Bao, Bayan Shi için Zhongjing Markisi’nin evine bir şeyler göndermek istiyordu. Şimdi siz burada olduğunuza göre, sakıncası yoksa giderken kapıdaki çocuklara benim için bir araba bulmalarını söyler misiniz? Araba gelince de buraya gelip parasını alırsınız. Kapıdakileri bununla uğraştırmayalım.”

Kadınlar bu işi halletmek için çıkınca, Xiren içeri gidip Xiangyun’e göndermeyi planladığı şeyleri koymak için tabak aradı. Ama dolabı açıp baktığında tabak rafını bomboş buldu. Arkasını dönüp nakış işleyen Qingwen, Qiuwen ve Sheyue’ye baktı.

“Buradaki helezon desenli, beyaz akik tabağa ne oldu?” diye sordu.

Kızlar birbirlerine boş gözlerle bakarak hatırlamaya çalıştılar. Biraz sonra Qingwen’in yüzünde bir gülümseme belirdi.

“Hatırladım. Ben onunla Bayan Tanchun’e liçi götürdüm. Geri göndermediler.”

“Kullanacağın başka bir sürü günlük tabak varken neden onunla götürdün?” diye sordu Xiren.

“Ben de aynı şeyi düşündüm. Ama beyaz tabak koyu renk liçilere o kadar yakıştı ki Bayan Tanchun bile ne kadar hoş olduğunu söyledi ve meyvelerin tabakta kalmasını istedi. Bu yüzden tabağı geri getiremedim. Dolabın üzerinde duran iki vazo da geri gelmedi.”

“Vazo deyince aklıma çok komik bir şey geldi.” dedi Qiuwen. “Bilirsiniz Efendi Bao aklına koyduğu hiçbir şeyi yarım yamalak yapmaz. Geçen gün aniden bir sorumluluk duygusuna kapıldı. Bahçe’deki kokulu osmantusların çiçek açtığını görünce iki tanesini koparıp vazoya koyarken, birden fikrini değiştirdi. ‘Bu çiçekler bizim Bahçe’mizde ilk defa açıyor. Keyfini yalnız başına sürmek olmaz.’ dedi. O iki vazoyu alıp su doldurdu, içine çiçekleri yerleştirip Büyükanne Jia ve Wang Hanım’a gönderdi. İşin güzel tarafı, vazoyu taşıyan kişi için de şans oldu, o da bendim. Büyük hanımefendi çiçeği görünce ne kadar sevindi, anlatamam. ‘Ah, şuna bak! Ne kadar iyi bir çocuk! Yaşlı büyükannesini düşünmeden çiçek bile koklamıyor! Bir de ona çok düşkün olduğum için insanlar söyleniyorlar.’ dedi. Bilirsiniz büyük hanımefendi normalde benimle pek ilgilenmez, neden bilmem ama sanki bende hoşuna gitmeyen bir şey var. Bu olayda bana yüz sikke verdi. ‘Ah zavallıcık! Zavallı minik şey! Ne kadar da hastalıklı görünüyor.’ dedi. Böyle bir şans aklıma bile gelmemişti! Yani yüz sikke bir şey değil ama o şeref! Hem de herkesin içinde! Wang Hanım’ın dairesine gittiğimde, hanımefendi Bayan Lian ve Odalık Zhao ile beraber sandıkları karıştırıp, birisine vermek için gençken giydiği bazı giysileri arıyordu. Kime verecekti bilmem. Neyse, çiçekleri görünce işini bıraktı. Tabii Bayan Lian de ona yaranmak için Efendi Bao’nın ne kadar hayırlı ve düşünceli bir evlat olduğu, şöyle mükemmel, böyle harika olduğu konusunda övgüler yağdırdı. Bir araba dolusu laf söyledi, yarısını bile hatırlamıyorum. Wang Hanım oğlunun herkesin içinde övülmesinden büyük bir memnuniyet duydu. Onun dedikodusunu yapanlar ağızlarını bile açamayacaklardı. O kadar sevindi ki hemen bana iki elbise verdi. Bize zaten her yıl iki yeni elbise veriliyor, bunları vermesi çok muhteşem bir şey sayılmaz ama ya şeref!”

“Aman canım! Ne aptalsın! Ne çabuk memnun oluyorsun! Başka birisine verilecek kadar iyi olmadıklarını düşünmüştür. Ben bunda şeref duyacak bir taraf görmüyorum.” dedi Qingwen.


Вы ознакомились с фрагментом книги.
Для бесплатного чтения открыта только часть текста.
Приобретайте полный текст книги у нашего партнера:
Полная версия книги
(всего 1131 форматов)