banner banner banner
Aforizmalar
Aforizmalar
Оценить:
 Рейтинг: 0

Aforizmalar


12 Fikir, ebedi ve tektir. Çoğul hali ile kullanıyor olmamız iyi olmamıştır. Bizim algıladıklarımız ve konuştuklarımızın tümü fikrin tezahürleridir. Kavramları konuşuyoruz, dolayısıyla fikrin kendisi de aslında bir kavramdır.

13 Fikir olarak adlandırılan: her zaman tezahür edendir ve dolayısıyla bütün tezahürlerin yasası olarak karşımıza çıkandır.

14 Sadece üst düzey ve en genelinde fikir ile tezahür bir araya gelir. Seyrin ve tecrübe edişin bütün orta basamaklarında ayrılırlar. En üst düzey olan farklı olanın aynı olarak seyridir, en geneli ise ayrı olanı aktif bir biçimde kimliğe bağlama eylemidir.

15 Öz-fenomenler: ideal, gerçek, sembolik ve özdeştir.

Ampirizm: Yukarıda saydıklarımızın sınırsız çoğalması, yardımdan umut ve bundan ötürü tamlıktan umutsuzluktur.

Öz-fenomen:

Son fark edilebilir olan olarak ideal olan,

Fark edilmiş olarak gerçek,

Bütün halleri kavrayabildiği için sembolik,

Bütün hallerle özdeştir.

16 Öz-fenomenleri doğrudan algılamamız bizi bir tür korku haline sokar. Yetersizliğimizi hissederiz. Yalnızca ampirik olanın sonsuz oyunu ile bizi canlandırır ve sevindirir.

17 Örtüsüz olarak duyularımıza tezahür ettiklerinde öz-fenomenlere karşı bir nevi korkuya varan çekingenlik hissederiz. Duygularına bağlı olarak yaşayan insanlar şaşkınlığa sığınırlar. Ancak anında çöpçatanlığa meraklı olan akıl devreye girer ve kendince en asil olanla en sıradan olanı bir araya getirmek ister.

18 Oysa gerçek aracı sanattır. Sanat hakkında konuşmak, aracıya aracı olmak demektir ve yine de bunu yaparak çok leziz şeyler başardık.

19 Mıknatıs sadece onu açıklamak için telaffuz edilebilir temel bir fenomendir. Telaffuz edildiğinde, ne ismi ne tanımı olmayan diğer her şey için de bir gösterge/sembol haline gelir.

20 En sonunda artık öz-fenomende sakinleşebiliyorsam bu sadece boyun eğdiğimdendir. Ancak insanlığın sınırlarında mı boyun eğiyorum, yoksa dar kafalı bireyselliğimin hipotetik sınırlılığı içerisinde mi boyun eğiyorum? Bu ikisi arasında hala büyük bir fark vardır.

21 Canlı tekliğin temel özellikleri: ayrılmak, kavuşmak, genele karışmak, özelde kalmak, dönüşmek, özelleşmek ve canlı olanın binlerce şartlar altında nasıl yapıyorsa o şekilde zuhur etmek ve yok olmak, lütfetmek ve erimek, donmak ve akmak genişlemek ve daralmak. Bütün bu etkiler aynı anda gerçekleştiğinden, her şey ve her biri aynı zamanda gerçekleşebilir. Var olmak ve yok olmak, yaratmak ve helak etmek, doğum ve ölüm, sevinç ve acı, hepsi karmakarışık etki eder, aynı anlamda ve aynı ölçüde. Bu yüzden oluşumların en önemli olanı, her zaman genel olanın resmi ve meseli/ benzeri olarak açığa çıkmaktadır.

22 Doğanın büyük, devasa olanını edinmek hiç de kolay değildir, çünkü bu sonsuz küçük olanı kapsayabilecek küçültme camlarına veya lenslere sahip değiliz. Ve eğer zihne bir avantaj sağlanacaksa gerçekten Carus ve Nees gibi gözlere sahip olmak gerekir. Fakat doğa en büyüğünden en küçüğüne kadar hep benzer olduğundan ve her puslu cam güzel maviliği dünyayı bulutlarıyla kaplayan atmosfer kadar iyi gösterdiği için, örneklere yönelmeyi ve bunları önümde bir araya koymayı doğru buluyorum. Burada devasa olan küçültülmemiştir, küçüktür ve sonsuzda olduğu gibi bu boyutlarda da anlaşılmazdır.

23 Her var olan bütün var olanın analoğudur. Bu yüzden varlık bize daima aynı anda ayrışmış ve bağlantılı olarak görünür. Analojiye fazla dalınırsa, o halde her şey aynıyla çöker. Ondan uzak durulursa her şey sonsuzluğa serpilir. Her iki durumda da seyir durağanlaşır, birinde aşırı canlı olarak diğerinde öldürülmüş olarak.

24 Analoji iki sapmadan korkar; biri nükteye kaymaktan ki orada hiç olur, diğeri ise kendisini mecazlar ve benzetmelerin kendisini kuşatmasından ki bu daha az zararlı olanıdır.

25 Analojilerle ifade edilişleri hem faydalı hem de latif bulurum. Analog hal kendini kabul ettirmeye çalışmaz, bir şey kanıtlamaya çalışmaz; o kendisini bir diğerinin karşısına koyar ama onunla bağlanmaz. Birden fazla analog hal kapalı olmayan sıralar halinde birleşir. O verici olmaktan çok canlandırıcı olan iyi bir sohbet ortamı gibidir.

26 Analoglar halinde düşünüyor olmanın kızılacak bir yanı yoktur. Analojinin avantajı sonlandırmaması ve aslında nihai olan bir şey istememesidir. Buna karşı genelleme çürütücüdür. Gözden kaçırmadığı bir amacı vardır ve ona yönelik çalışır, yanlışı da doğruyu da beraberinde söker alır.

27 Doğa sınırsız üretkenliği ile bütün mekânları doldurur. Sadece dünyamıza bir göz atalım: kötü, mutsuz olarak adlandırdığımız her şey, bütün oluşana mekân vermemesinden ve hatta ona süreklilik tanımamasından kaynaklanıyor.

28 Oluşan her şey kendine bir mekân arar ve süre ister. Bu yüzden bir diğerini yerinden eder ve onun süresini kısaltır.

29 Canlı olanın, dış etkenlerin en çeşitli şartlarında dahi rahat etme ve yine de belirli, elde edilmiş bir bağımsızlığı elden bırakmama yetisi vardır.

30 Bütün varlıkların ne kadar kolay sinirlendirilebilir olduğunu bir düşünelim. Mevcut bir durumun en ufak değişikliği, en ufak bir esintide aslında herkesin bedeninde sessizce uyuyan kutuplaşma olgusunu nasıl da ortaya çıkarttığını görebiliriz.

31 Gerilim; olanı açığa çıkartmaya, kendini ayrı göstermeye, kutuplaştırmaya hazır olan enerjik bir varlığın kayıtsız görünen halidir.

32 Doğanın zaman zaman gerçekleştirmediği ve açığa çıkartmadığı hiçbir şeye yasal yetisi yoktur.

33 Kuşlar doğanın çok geç bir ürünüdür.

34 Yalnızca serbest olan madde değil, haşin ve sık olan da varlığa bürünür. Birçok kütle tabiatı ve yapısı gereği kristalindir, ehemmiyetsiz, şekilsiz bir kütle içinde stokiyometrik yaklaşımlarla ve iç içe geçmelerle porfir benzeri bütün formasyonlardan geçen bir görünüm oluşur.

35 Doğa cansız başlangıçlarında bu denli titiz stereometrik olmasaydı, sonunda tahmin edilemez ve ölçülemez hayata nasıl ulaşabilirdi ki?

36 Organik olmayan âlemin en güzel metamorfozu, oluşum esnasında şekilsiz olanın şekle bürünmesidir. Her kütlenin buna dürtüsü ve hakkı vardır. Mika cevheri lal taşına dönüşür ve sıklıkla mikanın içerisinde neredeyse tamamen hapsedilmiş ve sadece en az bağlantı maddesi olarak kristallerin arasında bulunan, dağ kütleleri oluşturur.

37 Bütün kristalleşmeler gerçeğe dönüşmüş bir kaleydoskoptur.

38

Süreklilik (olarak) ile

(ve yine de)

zıtlık

39 Doğa nitelendirilmelere çıkmaz sokağa girmişçesine tepki verir: oradan geçemez ama geri dönmek de istemez; milli oluşum meselesindeki ısrar bu sebepledir.

40 Tüm etkinlikler merkeze Mars ile Jüpiter arasındaki mesafeden daha yakındır.

41 Büyük, ezelden beri var olan veya zaman içinde oluşmuş temel kuvvetler durdurulamaz biçimde gelişir. Yararlı yönde mi zararlı yönde mi gelişirler bu tesadüfidir.

42 “Seyyahlar dağlara tırmanışlarından büyük bir zevk adlıklarında, bu ihtirasları bana göre barbarca, tanrısızca bir şey barındırır. Dağlar doğa gücünün bize neler ifade ettiğinin göstergesidir belki ancak öngörünün ne kadar iyi bir şey olduğunu anlatmaz. İnsanın hangi ihtiyacına yararlar ki? Dağlarda yaşamak istese kışın evini heyelan, yazın ise bir toprak kayması alıp götürecektir. Sürülerini sular alır, tahıllarını fırtınalar. Yola koyulsa her tırmanış Sisifos’un işkencesi olur, her iniş de Vulkan’ın düşüşü; patikaları her gün çakıllarla dolar, dereleri gemiciliğe olanaksızdır. Küçücük sürüleri zor bela yiyecek bulsa dahi veya kendisi onlar için bir şeyler toplasa, ya doğa olayları onları elinden kopartır alır ya da vahşi canavarlar. Bir başına, gariban bir bitki gibi bir yaşam sürdürürdü mezar taşındaki yosun gibi, hiçbir rahat ve cemiyet olmaksızın. Ve dünyanın en güzel enlemlerini, Kuzey Kutbu’nun korkunçluğu ile kaplayan bu çetrefilli yamaçları, bu iğrenç sarp kayaları, bu şekilsiz granit piramitleri, iyi niyetli bir insan nasıl beğenebilir ve bir insan dostu bunları nasıl övebilir?” (Bkz. ek notlar)

43 Onurlu bir insanın halini anlatan bu eğlenceli tezat anlatıma şunu da eklemek gerekir. Eğer ilk dağ sıralarını Nubiya’dan en batıdaki denize kadar geliştirmek ve devam ettirmek ve bunları ara ara kuzeyden güneye bölmek Tanrı’nın ve doğanın hoşuna gitseydi, o zaman öyle vadiler oluşurdu ki atamız Hz. İbrahim öyle geniş bir arazi, Albert Julius da öylesine bir Taşkale bulmuş olurdu ki, zürriyetleri yıldızlarla rekabet edercesine üreyebilirlerdi. (Bkz. ek notlar)

44 Yunanların Entelecheia diye adlandırdıkları şey, daima işlevsel halde bir varlıktır. (Bkz. ek notlar) 45 Bu işlevsel varlık, faal olarak düşünülmüştür.

46 Hayvanların içgüdülerine yönelik soru sadece Monadlar ve Entelechieler kavramı üzerinden çözümlenebilir. Her Monas belirli şartlar altında tezahür eden bir Entelechiedir. Organizmanın ayrıntılı bir araştırması sır perdesinin aralanmasına… (Bkz. ek notlar)

47 Canlı olan her şey etrafında bir atmosfer oluşturur.

48 Bizi uğraştıran doğanın, artık bir doğa olmadığı, Yunanlıların uğraşmış olduğu varlıkla da alakasının olmadığı bir gerçektir.

din ve hıristiyanlık

49 Bizler doğa bilimci olarak Panteist, şair olarak Politeist, ahlaki olarak Monoteistiz.

50 Tanrı, yukarıda durduğumuzda her şeydir, alçakta durduğumuzdaysa zavallılığımızın tamamlayıcısıdır.

51 Yaratılan güçsüzdür, çünkü bir şey aradığında onu bulamaz. Güçlü olan ise Tanrıdır, çünkü yaratılanı aradığında, o hemen elindedir.

52 Sadece iki tane gerçek Din vardır. Biri içimizde ve etrafımızda mevcut olan, görünmez ve tamamen şekilsiz kutsal tanrıyı tanır ve ona tapar, diğeri ise onun en güzel şekline tapar. Bunun arasında kalan her şey putperestliktir.