banner banner banner
Şarap ve tanrı
Şarap ve tanrı
Оценить:
 Рейтинг: 0

Şarap ve tanrı

Şarap ve tanrı
Kamil Sarhanlı

Yunan Mitolojisi’nde tanrıların tanrısı Zeus’un oğlu Dionysos, dile gelip kendi hikâyesini anlatıyor. Şarabın ve eğlencenin tanrısının başından geçenler, tarihsel bilgiyle yoğuruluyor.

Şarap ve Tanrı’da yazar yaptığı araştırmayla Dionysos’u edebi bir dille ete kemiğe büründürüyor.

”Dionysos’un tarihsel süreç içindeki mitolojik serüvenine, güvenilir bilgi ve farklı anlatım tarzıyla tanık olacaksınız…”

Dr. Phil. Anneliese PESCHLOW

”Kaynak metinlerin Olympos dünyasına götürdüğü gizemli bir köprü. Dionysos hakkında bilgilerimize çok şey ekleyecek ve onu tanımamıza yardım edecek, kurgusallık ve şiirsellikle dolu, sınırsız okuma keyfine davet eden bu kitabı severek okuyacağınıza inanıyorum.”

Yrd. Doç. Dr. Nazlı Çınardalı Karaaslan

”Başka türlü asla giremeyeceğiniz bir dünyanın en gizli kapılarından birini size açan bir anahtar…”

Yrd.Doç.Dr. Bora Uysal

Kamil Sarhanlı

Şarap ve Tanrı

Kamil Sarhanlı

1989 yılında Kuşadası’nda doğdu. Hacettepe Üniversitesi Arkeoloji bölümünü birincilikle bitirdi.

Yazarlık yolculuğu KUYETA Yerel Tarih Araştırmalar Grubu sayesinde başlayan yazar, bu dergide bir yıl boyunca aralıksız araştırma yapıp yazılar yazmıştır. Burada Hayat Var dergisinin Kültür, Sanat ve Edebiyat köşesinde yazarlık çalışmalarını sürdürmektedir.

Şarap ve Tanrı KÜKSAD Kuşadası Kütüphane Yaptırma Yaşatma Kültür ve Sanat Derneği 2013-2014 Kültür Sanat Ödülü’ne layık görülmüştür.

Önsöz

Can bir şaraptır, insan onun testisi;

Beden bir ney gibidir; kan, o neyin sesi.

Hayyam!… Bilir misin nedir bu ölümlü varlık?

Hayal fenerinde bir ışık pırıltısı.

“Hiç kimseye nasip olmayan bir aşktı onlarınki… Ölümlü, ölümsüzü çok sevmişti; ölümsüzlüğü aramıştı onun bedeninde. Aynı bedende bir olmaktı isteği… Ölümsüz de ölümlüyü çok sevmişti. Doğadaki coşkunluğu ve hazzı, yani seni döllemişti ölümlünün rahminde,’’ dedi büyükannem Rhea.

Uzun uzun bekledi… Gözlerini uzaklara dikmişti… “Sen bir aşk çocuğusun,’’ demişti.

Ey insan!… Ey ölümlü varlık!… Sen kendinden vazgeçtin de benim peşime düştün.

Ben kimim?… Neyim?… Nereliyim?…

Ben!…

Ben, insanlar için var olmanın dayanılmaz hazzıyım. Nefsin kölesi… Esaretin kendisiyim…

Ben, özgür adam…

Trakya’dan Nysa Dağı’na, oradan Yunanistan’a, Hindistan’a giden, İran’dan Afganistan’a yol çizen bir gezgin…

Aşk kadar özgür… Aşk kadar sınırsız… Aşk kadar sancılı… Ben… Ben aşkın meyvesi…

Orası ya da burası, ne fark eder ki? Kim olduğumun, nereli olduğumun ne önemi var? Önemli olan inançtır. İnanç yaratır her şeyi ve ben bunu birçok yerde yapmış, birçok gönülde yer etmişim ki herkes sahiplenmek istemiş beni.

Ben!… Dinini ve ayinlerini öğretmeyi görev bilen öğretici…

Benim dinimin özünde coşku ve kendinden geçme var. Bütün dinlerin özünde olduğu gibi… Kimi zaman bir Şaman’ın elindeki davulun sesinde coşup yükselirim perde perde… Kimi zaman da bir tefin tınısında kaybolurum… Bazen de narteks denen kamışın özünde uzun uzun yanarım… Bu ayinlerde kendinden geçerek Tanrı’yı bulmak değil midir gaye?

Ben!…

Ben, sizin varlığınızla varım, yokluğunuzla da yokum. Unutmayın ki, ne tanrıların ne de insanların evrende önceliği yoktur. Bir arada anlam kazanır varlıkları.

Evrende tanrısal olan ne varsa bazen en güzel, bazen de en garip biçimde kendini ortaya koyduğunu söyler dururdu büyükannem Rhea.

Tanrı yazar… Sizler okur…

Doğadaki izleri okumayı bilmek gerek… Doğaya sahip çıkmak gerek… Kışa, bahara, yaza… Toprağa ve ağaca saygı göstermek… Sevmek onu…

Ey!… Euripides!… Ne güzel söylüyorsun!

Koşmak ne güzel, dağlarda.
Sarılıp yatmak ceylan postuna,
Serilip yatmak toprağa!

Ey!… Hayyam… Ne güzel söylüyorsun!

Bahar geldi, başka şey istemem kafamda;
Hele akla hiç yer vermem bahar soframda.
Şarap, seninleyim bu mevsim, koru beni!
Söğüt ağacı, sen de ser gölgeni altıma.

Ben toprağım!… Her şeyin altında duruyorum. Her şey benim üzerimde. Bahar festivali… Bereket festivali… Ağaçlar… Azaltmayın, çoğaltın onları…

Ey ölümlüler!… Sizin tek kurtuluşunuz doğaya dönüşmekle mümkündür!…

“Dionysos şenlikleri, sadece insanla insan arasında değil, aynı zamanda insanla doğa arasında da birlik kurar,’’ der Nietzsche. Ne akılldır Nietzsche…

Ben!…

Ben, Şarap Tanrısı!… Şarap Tanrısı Dionysos!… İnsanlara şarap yoluyla kendi özlerine dönmeyi, kendilerini tanımayı ve yaşamlarını anlamlandırmayı öğreten…

İnsanlara şarapla, dünyada daha önce hiç farkına varmadıkları güzellikleri göstermeye başladım. Bu sayede her anlarının tadını çıkarabiliyor ve bu muhteşem hediyenin adına “şarap’’ dendiğini biliyorlardı.