banner banner banner
Cimri
Cimri
Оценить:
 Рейтинг: 0

Cimri


CLÉANTE: Sizi yalnız gördüğüme çok sevindim kardeşim, sizinle konuşmayı ve sırrımı açmayı arzuluyordum.

ÉLISE: Sizi dinlemeye hazırım kardeşim. Bana söyleyecek neyiniz var?

CLÉANTE: Söyleyecek çok şeyim var kardeşim fakat tek kelimeyle: Seviyorum!

ÉLISE: Seviyor musunuz?

CLÉANTE: Evet, seviyorum. Fakat şimdilik yalnızca sevmekle yetiniyorum. Her şey babama bağlı, bilmiyorum. Onun dediğine uymak zorundayım. Yaşantımızı borçlu olduğumuz kişiye danışmadan kimseye bağlanamayız. Yüce Tanrı içimizde doğabilecek istekleri babamızın emrine vermiş. Onlar bizim için ne isterlerse bizim de onu yapmamız münasiptir; onlar bizden çok daha az yanılabilecek ve bize uygun olanı çok daha iyi görecek bir konumdalar; tutkumuzun körlüğüne inanmaktansa onların sağduyusunun ışıklarına inanmayı tercih etmemiz gerektiğini ve gençlik patlamasının çoğu zaman bizi talihsiz uçurumlara sürüklediğini düşünüyorum. Bütün bunları size söylemeye zahmet etmeyesiniz diye anlatıyorum kardeşim çünkü kalbim söz dinlemek istemiyor. Size yalvarıyorum, beni azarlamayın.

ÉLISE: Sevdiğiniz kişiyle nişanlandınız mı kardeşim?

CLÉANTE: Hayır fakat kararım kesin, yeniden yalvarıyorum size, lütfen beni kararımdan vazgeçirmeye çalışmayınız.

ÉLISE: Ben o kadar anlayışsız bir insan mıyım gözünüzde?

CLÉANTE: Hayır, kardeşim fakat siz sevmediğiniz için beni anlayamazsınız, sevginin insanı deli eden tarafını bilemezsiniz. Hem siz çok bilge bir insansınız.

ÉLISE: Ne yazık ki! Kardeşim, benim bilgeliğimden söz etmeyelim: Hem dünyada bir kez olsun aklını kaybetmemiş kimse var mı? Kim bilir, belki ben de içimden geçenleri size anlatsam beni kendinizden daha akılsız bulursunuz.

CLÉANTE: Ah! Yoksa siz de mi?

ÉLISE: Önce sizin konunuzu bitirelim, sevdiğiniz kişi kim?

CLÉANTE: Kısa bir süredir bu mahallelerde yaşayan ve kendisini gören herkesi çılgına çeviren bir kız! Doğa, ondan daha sevimlisini ve güzelini yaratmış olamaz! Onu görür görmez âşık oldum. Adı Mariane, neredeyse her zaman hasta olan annesiyle birlikte yaşıyor. Kız annesini o kadar çok seviyor ki anlamak imkânsız. Ruhunuza dokunacak bir şefkatle ona hizmet eder, ona acır ve onu teselli eder. Yaptığı işlere dünyanın en çekici havasıyla bağlanır ve insan; onun tüm eylemlerinde parıldayan binlerce zarafet, çekiciliklerle dolu bir tatlılık, her şeyi içine alan bir iyilik, sevimli bir dürüstlük görür. Ah! Kardeşim, keşke onu görseydiniz!

ÉLISE: Siz anlattıkça onu görür gibi oluyorum. Nasıl biri olduğunu anlamam için sizin onu seviyor olmanız yeterli benim adıma.

CLÉANTE: Onların iyi bir şekilde barınmadıklarını ve sağduyulu davranışlarının, sahip olabilecekleri iyiliği tüm ihtiyaçlarına yaymakta zorluk çektiklerini gördüm. Bir düşünün, ne büyük bir sevinçtir sevdiğini dardan kurtarıp biraz olsun kalkındırmak fakat belli etmeden, gururunu kırmadan. Babamızın cimriliği yüzünden bunu yapamıyorum, sevdiğim insana cömertlik gösteremiyorum. Bundan duyduğum üzüntüyü anlıyor musunuz?

ÉLISE: Anlamaz olur muyum? Üzülmekte haklısınız.

CLÉANTE: Ah! Ne kadar üzgün olduğumu anlamanız mümkün değil. Ne de olsa üzerimizde uygulanan bu sıkı tasarruftan, içinde hapsolduğumuz bu garip kıtlıktan daha acımasız bir şey var mı? Ah! Tadını çıkaracak yaşlarımız geçtikten sonra bu kadar zenginliğe sahip olmamız ne işimize yarayacak? İkimiz de iyi giyinebilmek için her gün tüccarları dolaşıp borç istedikten sonra yarınki zenginliği ne yapacağız? Son olarak, sizinle konuşmak istediğim bir diğer konu; birini sevdiğimi söyleyip babamızı yoklamanızdı. Bu dileğimi reddedecek olursa buralardan çekip gideceğim. Sevdiğim kadınla başka bir yere gider, Tanrı’nın bize bahşedeceği imkânlarla hayatta kalmaya çalışırız. Bu amaçla her yerde ödünç para arıyorum; kardeşim, eğer siz de benimle aynı durumdaysanız ve babamız isteklerimize karşı çıkacak olursa, ikimiz de onu bırakır gideriz, bunca zamandır cimriliği yüzünden çektiğimiz çileye bir son veririz.

ÉLISE: Her geçen gün bize annemizin ölümünden üzüntü duymamız için daha fazla sebep verdiği oldukça doğru…

CLÉANTE: Sesini duyuyorum. Biraz uzaklaşıp konuşalım. Daha sonra onun sert öfkesini yıkmak için güçlerimizi birleştirerek iş birliği yapalım.

ÜÇÜNCÜ SAHNE

HARPAGON, LA FLÈCHE

HARPAGON: Hemen çık git buradan! Cevap verme! Hadi defol git evimden! Seni düzenbaz! Seni ip kaçkını!

LA FLÈCHE: Bu lanetli yaşlı adam kadar pislik bir herif daha görmedim! İçinde şeytan var, belki de şeytanın ta kendisidir!

HARPAGON: Ne söyleniyorsun?

LA FLÈCHE: Neden kovuyorsunuz beni?

HARPAGON: Neden diye sormak senin ne haddine haydut! Çık diyorum çabuk! Elimde kalacaksın yoksa!

LA FLÈCHE: Size ne yaptım?

HARPAGON: Sana defol git diyorum!

LA FLÈCHE: Efendim, oğlunuz, onu beklememi emretti.

HARPAGON: Git, dışarıda bekle! Olup biteni öğrenmek ve yarar sağlamak için bir kazık gibi dikilme evimde. Bütün yaptıklarımı gözetleyen birini istemiyorum. Bir casus istemiyorum, kör olası gözlerin dört yanımı kuşatmış, bütün servetimi yemek istercesine bakıyorlar bana, evimde çalacak bir şeyler arıyorlar.

LA FLÈCHE: Sizden bir şey çalmak mı? Siz bir çöpünüzü bile çaldırmazsınız, her şeyinizi saklamışsınız, gece gündüz nöbettesiniz!

HARPAGON: İstediğim gibi nöbet bekler; istediğim şeyi istediğim yere saklarım. Şu muhbire bak sen! (Kendi kendine) Bu adam altınlarımın kokusunu almış olmasın! (Yüksek sesle) Sen gidip herkese bu evde saklı para olduğunu da söylersin! Senden her şey beklenir.

LA FLÈCHE: Bu evde saklı para mı var?

HARPAGON: Hayır, serseri, onu söylemiyorum. (Kendi kendine) Bu adam beni delirtecek. (Yüksek sesle) Söylemek istediğim, bana kötülük etmek için gidip insanlara para sakladığımı söylersin.

LA FLÈCHE: Olsun veya olmasın, sizin paranızdan bize ne fayda gelir ki?

HARPAGON: (Tokat atmak için elini kaldırır.) Ukala herif! Koparırım kafanı! Defol git buradan!

LA FLÈCHE: Gidiyorum.

HARPAGON: Dur. Benden bir şey mi çaldın?

LA FLÈCHE: İnsan sizin neyinizi çalabilir ki?

HARPAGON: Buraya gel, aç ellerini.

LA FLÈCHE: Buyurun!

HARPAGON: Diğer elini de aç.

LA FLÈCHE: Diğer elimi mi?

HARPAGON: Evet! Diğer elini!

LA FLÈCHE: Buyurun! İşte diğer elim!

HARPAGON: (Pantolonunu işaret ederek) Şurada bir şey yok mu?

LA FLÈCHE: Siz bakın.

HARPAGON: (Pantolonun diz kısımlarını yoklar.) Bu yüksek pantolonlar, çalınan şeylerin alıcısı olmaya meyillidir; böyle pantolon giyenleri asmalı!

LA FLÈCHE: Ah! Bu adam korktuğu şeyi hak ediyor! Ona ait bir şeyler çalmaktan zevk duyardım.

HARPAGON: Huh?