banner banner banner
Cimri
Cimri
Оценить:
 Рейтинг: 0

Cimri


HARPAGON: İçiniz rahat etsin diye söylüyorum, ağzımdan çıkanları yanlış anlayıp on bin altınım var zannetmeyin diye.

CLÉANTE: Biz sizin işlerinize burnumuzu sokmayız.

HARPAGON: Keşke on bin altınım olsa ama nerede!

CLÉANTE: Sanmıyorum ki…

HARPAGON: Neler yapardım o altınlarla.

ÉLISE: Bu mevzular…

HARPAGON: Paraya o kadar çok ihtiyacım var ki bugünlerde.

CLÉANTE: Bildiğim kadarıyla…

HARPAGON: O kadar çok işime yarardı ki…

ÉLISE: Ama siz…

HARPAGON: Param olsaydı hâlimden hiç bu kadar yakınır mıydım?

CLÉANTE: Aman Tanrı’m, baba, siz yakınacak bir durumda değilsiniz, herkes yeterince paranızın olduğunu biliyor.

HARPAGON: Nasıl? Yeterince param mı varmış? Bunu söyleyenler yalan söylemiş. Bundan daha büyük bir yalan olamaz. Bu söylentiyi çıkaranlar alçak heriflerdir!

ÉLISE: Öfkelenmeyin baba.

HARPAGON: Olmaz olsun böyle şey! Kendi çocuklarım kuyumu kazarak bana düşman kesiliyorlar.

CLÉANTE: Paranızın olduğunu dile getirerek size düşmanlık mı etmiş oluyoruz?

HARPAGON: Tabii! Bir tarafta bu tür söylentiler, diğer yanda da sizin çarçur ettiğiniz paralar yüzünden beni boğazlamaya gelecekler.

CLÉANTE: Çarçur ettiğimiz paralar da nedir?

HARPAGON: Ne mi? Şehirde gezintiye çıktığınızda üzerinize giyindiğiniz ihtişamlı kıyafetler? Daha dün kız kardeşinizin giyimini eleştiriyordum fakat sizinki daha beter. Tanrı bu denli ihtişamlı olmanızdan hoşnut olmaz, o giysilerinizi biri üzerinizden çalacak olsa zengin olup mağaza işletmeye başlar. En az yirmi kez söyledim, yaşam tarzınız hoşuma gitmiyor. Hele o marki hâlleriniz! Markilere benzemeye çalışırken akıl sağlığınızı kaybedeceksiniz! Bir şeylerimi çarçur ettiğiniz aşikâr.

CLÉANTE: Size ait bir şeyi nasıl çarçur edebilir ki bir insan?

HARPAGON: Ben nereden bileyim? Üzerinize giydiklerinizi satın almak için nereden para alıyorsunuz?

CLÉANTE: Ben mi? Ben kumar oynayarak kazanıyorum harcadığım parayı.

HARPAGON: Yanlış yapıyorsunuz. İyi oynayabiliyorsanız o hâlde kazandıklarınızı harcamak yerine bir yere yüksek faizle verip artmasını beklemelisiniz. Bu konuda daha fazla konuşmak istemiyorum fakat merak ettiğim bir şey var. Bu tepeden tırnağa üzerinizde taşıdığınız kurdeleler ne işe yarıyor? Beş-altı tanesi yetmez miydi? İnsan hiç kendi saçlarından vazgeçerek peruğa para verir mi? Bu kurdeleler ve peruk yılda yirmi altın eder. Yirmi altını en azından yüzde beş buçuk faizle versen yılda on sekiz lira doksan kuruş eder.

CLÉANTE: Haklısınız.

HARPAGON: Neyse başka şeylerden konuşalım. Ne oluyor orada? Biri ötekine işaret ediyor. Kesemi çalacaklar. Bu jestler ne anlama geliyor?

ÉLISE: Kardeşimle aramızda hangimizin daha önce konuşacağı konusunda pazarlık ediyoruz. İkimizin de size söylemesi gereken şeyler var.

HARPAGON: Benim de ikinize söylemek istediğim şeyler var.

CLÉANTE: Bizim sizinle konuşmak istediğimiz şey, evlilik konusu…

HARPAGON: Benim de sizinle konuşmak istediğim şey evlilik konusuydu.

ÉLISE: Eyvah!

HARPAGON: Eyvah mı? Neden böyle bir tepki verdiniz? Sizi ürküten şey evlilik kelimesi mi yoksa evliliğin kendisi mi?

CLÉANTE: Evlilik ikimizi de korkutabilir. Sizin düşüncelerinizdeki evlilik nasıl bilemiyoruz. Sizin kararınız bizim duygularımızla uyuşamayabilir.

HARPAGON: Sabredin ve korkmayın. İkinizin de kalbinden geçenleri biliyorum. Söylediklerimi duyduktan sonra ikinizin de yakınmasına gerek kalmayacak. Hadi bakalım en baştan başlayalım; Mariane diye birini tanıyor musunuz? Bu civarda oturuyor.

CLÉANTE: Evet, baba.

HARPAGON: Ya sen, Élise?

ÉLISE: İsmini duymuştum.

HARPAGON: Kızı nasıl buluyorsunuz oğlum?

CLÉANTE: Oldukça zarif bir kadın.

HARPAGON: Dış görünüşü?

CLÉANTE: Narin ve hoş.

HARPAGON: Peki ya hâli, davranışları?

CLÉANTE: Daha iyisini görmedim.

HARPAGON: Sizce de üzerinde durulmaya değer bir kadın değil mi?

CLÉANTE: Evet, baba.

HARPAGON: Onunla evlenmeyi arzular mısınız?

CLÉANTE: Evet, baba.

HARPAGON: İyi bir eş olur, değil mi?

CLÉANTE. Kesinlikle!

HARPAGON: Bana zorluk çıkartan bir düşünce var kafamda, varlıklı bir kadın mıdır acaba? Varlıklı olmaması beni korkutuyor.

CLÉANTE: Ah! Baba, bu kadar değerli bir kadınla evlenecekken fakir olup olmadığına bakılır mı hiç?