Книга Nasreddin Hoca Fıkralarından Seçmeler - читать онлайн бесплатно, автор Неизвестный автор. Cтраница 2
bannerbanner
Вы не авторизовались
Войти
Зарегистрироваться
Nasreddin Hoca Fıkralarından Seçmeler
Nasreddin Hoca Fıkralarından Seçmeler
Добавить В библиотекуАвторизуйтесь, чтобы добавить
Оценить:

Рейтинг: 0

Добавить отзывДобавить цитату

Nasreddin Hoca Fıkralarından Seçmeler

“Hoca Hazretleri…” demiş. “Kadı Efendi acele seni istiyor; dün verdiği kâğıtta bir bozukluk varmış; düzeltilmesi gerekiyormuş!”

“Var git Kadı’ya söyle…” demiş Hoca. “O bozukluk ilamda değil, bal çömleğinde!”

Boy Abdesti

Elde münasebetsiz mi yok; kum gibi mübarek… İşte bunlardan bir tanesi:

“Hoca’m, sen bu işleri bilirsin, Akşehir Gölü’nde boy abdesti alırken ne yana döneyim?” diye sormasın mı?

Hoca:

“Madem bana sordun…” demiş. “Elbisenin olduğu tarafa dön!”

Bu Adam Bendir Diye

Hoca, çarşıda bir adamla uzun uzun sohbetten sonra, damdan düşer gibi sormuş:

“Birader, sahi sen kimsin?”

“Madem tanımıyordun beni…” demiş adam. “Ne diye konuştun yahu?”

Hoca istifini bozmadan:

“Ne bileyim.” demiş. “Kavuğun kavuğuma kaftanın kaftanıma benziyor, seni kendim sandım!”

Bu Baş Tanıdık Ama…

Hoca’nın eşeğinin yuları çalınmış. Bir gün Akşehir pazarında dolaşırken bakmış ki Karakaçan’ın yuları uyuz bir eşeğin boynunda.

“Yahu!” demiş. “Bu eşeğin başı bizim olmasına bizim de gövdesini çıkaramadım.”

Buğu Hakkı

Yoksul bir adamcağız, birinin yemek tenceresinden çıkan buğuda bayat ekmeğini yumuşatıp yemiş. Sen misin bunu yapan, diğer adam, ver buğumun parasını, ver buğumun parasını, diye fakirin yakasına yapışmış. Neyse, uzatmayalım, kadılık olmuşlar. Kadı da kim olacak, bizim Nasreddin Hoca. Her iki tarafı da dinledikten sonra birkaç akçe çıkarıp şöyle bir şangırdatmış. Sonra hakkımı isterim diyen zengin adama dönüp:

“Hakkını aldın artık.” demiş. “Daha ne istiyorsun?”

Henüz bir şey anlamayan adam itiraz edecek olunca Hoca:

“Aldın ya paranın sesini be adam.” demiş. “Ne diye duruyorsun karşımda? Yemeğin buğusunun hakkı, paranın sesidir.”

Bulma Zevki

Hoca bir gün eşeğini kaybetmiş. Önüne gelene soruyor kim bulursa müjdelik olarak eşeği, bulana vereceğini söylüyormuş. Herkes eşek aramaya çıkadursun, Hoca’nın bir dostu:

“Etme Hoca’m.” demiş. “Madem bulana vereceksin eşeği, niye arıyorsun?”

Hoca cevap vermiş:

“Bulma zevkini tatmayan vermeden anlayamaz.”

Burnum Ensemden Belli

Hoca’ya bir gün:

“Burnunu göster.” demişler.

Hoca tutmuş, işaret parmağını ense çukuruna koyup:

“İşte burnum.” demiş.

“Yapma Hoca’m.” demişler. “Tam da zıddını gösterdin?”

“Biliyorum.” demiş, Hoca. “Bir şeyin zıddı bilinmezse kendisi hiç bilinip anlaşılmaz!”

Buyurun Cenaze Namazına

Can çıkar, huy çıkmaz derler; Hoca bu, çenesi durur mu? Bir gün nalbantta üç beş kişiyi bir arada bulunca, başlamış Aksak Timur hakkında atıp tutmaya. İçlerinden biri:

“Hoca.” demiş. “Maşallah adama söylemediğini bırakmadın!”

Hoca daha neler neler söyleyecekmiş ama içine mi doğdu nedir, işkilleneceği tutmuş. Renk vermeden adamın yüzüne bakarak:

“Kardeşlik.” demiş. “Memleket nere?”

“Maveraünnehir!”

“Ya mübarek adınız?”

“Emir Timur!”

Artık rengi mengi kalmayan Hoca:

“Ey Müslümanlar!” demiş. “Buyurun er kişi niyetine, cenaze namazına!”

Cenaze Evi

Hoca’nın komşusu ölmüş. Cenaze, mezarlığa götürülürken karısı başlamış ağıt yakmaya:

Gittiğin yerin adı var,Ne tuzu var ne tadı var,Ne odu ne ocağı var,Böyle nereye gidersin!

Hoca, karısına dönüp:

“Hanım.” demiş. “Galiba cenaze bizim eve geliyor!”

Cennet Cehennem Dolana Kadar

Bir gün Nasreddin Hoca’ya, Akşehir’in ileri gelenlerinden birinin cenazesinde:

“Hoca’m.” demişler. “İnsanlar ne zamana kadar böyle doğup ölecek?”

Hoca düşünmüş mü cevap vermiş, yoksa hemen mi söylemiş bilinmez ama şu cevabı vermiş:

“Cennetle cehennem dolana kadar!”

Çağırıyorum Ama Gelmiyor

Nasreddin Hoca, cuma vaazı için kürsüye çıkmış. “Ey cemaat…” diye söze başlamış. Fakat gerisi bir türlü gelmemiş. Düşünmüş, taşınmış, aklına bir türlü gerisi gelmiyor. Sonunda bakmış ki olmuyor:

“Ey cemaat.” demiş. “Çağırıyorum, ama aklıma bir şey gelmiyor.”

Hoca’nın hâline gülen cemaatten biri:

“Hoca’m.” demiş. “Aklına oradan inmek de mi gelmiyor?”

Çekirdeğin Parası

Hoca, artık Yemen hurması mıdır, Medine hurması mıdır, yoksa Acem hurması mıdır bir kilo hurma almış. Eve gelir gelmez de başlamış çekirdekleriyle birlikte yemeye. Karısı:

“İlahi Efendi.” demiş. “Sen ki gün görmüş bir ulu kişisin; hiç hurma çekirdeğiyle yenir mi?”

Hoca bir yandan hurmaları tıkıştırırken ağız ucuyla:

“Ne diyorsun hatun?” demiş. “Hurmacı çekirdekleriyle tarttı, onun da parasını ödedim!”

Çocuklaşan Kavuk

Mahallenin çocukları, Hoca’yı çok severmiş. O da onların muzipliklerinden hayli keyiflenirmiş. Çocukla çocuk olur, onların arasına karışırmış.

Bir gün Hoca, pazardan yorgun argın evine dönerken mahallenin çocukları her zamanki gibi çevresini sarmış. Hoca’dan kavuğunu istemişler.

“Kavuğu ne yapacaksınız?” demiş Hoca.

“Onu biraz gezdireceğiz, seveceğiz.” demişler.

Hoca, siz benimle dalga mı geçiyorsunuz, demeye kalmadan, kavuğu başından kaptıkları gibi birbirlerine atmaya başlamışlar. Hoca evine kavuksuz dönünce hanımı şaşırarak sormuş:

“Kavuksuz kendini çıplak sanırdın, kavuğun nerede?”

“Baktı ki büyük olmak hiç de iyi bir şey değil, çocuklarla biraz çocuk olmaya gitti.” demiş.

Dağ Yürümezse

Nasreddin Hoca, Sivrihisar’dan Bursa’ya giderken bir handa soluklanmak için durmuş. Nerelisin, kimlerdensin diye sorduklarında:

“Akşehirli erenlerdenim.” demiş.

Hoca’nın cevabından işkillenen birisi:

“Eren olmak kolay değil, şu yüce dağı ayağına getir de görelim Hoca.” demez mi? Hoca:

“Ey ulu dağ, rahatını bozacağım ama yanıma geliver.” diye seslenmeye başlamış.

Dağda hiçbir kıpırtı olmadığını görenler:

“Hoca.” demişler. “Nefesin hiç de kuvvetli değilmiş.”

Hoca dağa doğru yürümeye başlamış ve:

“Biz büyüklük yapmayız.” demiş. “Dağ yürümezse abdal yürür!”

Dağına Göre Kış

Hoca’nın kadılığında Akşehirliler hep birlikte huzuruna gelmişler.

“Dertlerimize çare olur, haksızları, hırsızları cezalandırırsın. Bu Aksak Timur başımızın belası kesildi, herifin astığı astık, kestiği kestik… Ne olur, onun gazabından bizi kurtar.” demişler.

Hoca ne yapsın? Bunca insan korku içinde yaşıyor. Dayanamamış, Timur’un huzuruna çıkmış. Timur, Hoca’nın ağzını aramak için sormuş:

“Söyle bakalım Hoca, adil miyim zalim mi?”

Hoca bakmış, durum nazik. Yanlış bir söz söylese kavuğu kanla dolacak.

“Hünkârım.” demiş. “Allah, dağına göre kış verir!”

Damda Sadaka

Nasreddin Hoca, dama yün sererken kapısı çalınmış. Zamansız gelen misafire sinirlenen Hoca, damdan seslenmiş:

“Kim o?”

Dilenci, eli boş dönme korkusuyla:

“Aşağıya in de söylerim.” diye cevaplamış.

Meraklanan Hoca, bin bir güçlükle damdan inmiş.

Dilenci; kan ter içinde damdan inen Hoca’ya:

“Allah rızası için bir sadaka!” demiş.

Öfkesi kabaran Hoca:

“Hele gel bir dama çıkalım da.” demiş!

Hoca’yla dilenci bin bir zahmetle dama çıkmışlar. Hoca, inip çıkmanın tutuşturduğu öfkeyi dilencinin yüzüne savurmuş:

“Allah versin!”

Damdan Düşenin Hâli

Nasreddin Hoca karısıyla bir yaz gecesi damda yatarken artık ne olduysa olmuş, damdan aşağı düşüvermiş. Gürültü patırtı derken Hoca’nın başına toplanmışlar. İçlerinden biri:

“Hoca’m, hâlin nicedir; ne yapalım?” deyince:

“Tez, bana bir damdan düşen getirin. Hâlimden ancak o anlar!” demiş.

Deli Dolu

Hoca, ağustos sıcağında yollara düşmüş. Konya’ya eşek bakmaya gidiyormuş. Yaz, ağustos sıcağı… Susuzluktan dili damağı kurumuş. Ne var ki çeşme akmıyormuş, kurnasını bir tahtayla tıkamışlar. Kerbela susuzu kesilen Hoca, tıpaya var gücüyle asılmış. Asılmış asılmasına da tıpanın çıkmasıyla, yüzüne gözüne su fışkırması bir olmuş.

Hoca, bir çeşmeye, bir güneşten cayır cayır yanan bozkıra bakıp şöyle demiş:

“Bre deli çeşme. Bu bozkırda bile deli dolu aktığın için ağzını tıkamışlar!”

Derya Olsan, Tuzla Neye Yarar?

Hikâye bu ya, Nasreddin Hoca, ilk defa denizi görüyormuş. Aman bu ne su bolluğu diyerek sahile seğirtmiş. Susuzluktan dili damağı kurumuş olacak ki eğilip kana kana içmek istemiş. Bir yudum almasıyla püskürmesi bir olmuş. Susuzluğu azalacağına daha da artmış, ağzı acılaşmış, boğazı yanmış. Can havliyle pınara koşmuş. Demir gibi soğuk suya ağzını verip yüreğini serinlettikten sonra; dalgalı denize bakarak:

“Ne kabarıp duruyorsun?” demiş. “Boyundan utan; şu pınarcık kadar olamadın.”

Dilin Arşını Yok

Nasıl hacı hacıyı, hoca hocayı bulursa; kadı da kadıyı bulur. Bir gün Nasreddin Hoca’ya İranlı bir kadı misafir olmuş. Hoca yedirmiş içirmiş, bir eksiği kalmasın diye Hanya’yı da Konya’yı da gezdirmiş. Söylemeyi unutmayalım, Hoca neyimiz iyi dese İranlı çok daha iyilerinin, çok daha büyüklerinin kendi ülkesinde olduğunu söylüyormuş. Bakmış ki İranlı ne söylese avcı ve atıcı muhabbetine dönüşüyor, geri kalmak istememiş. Hoca, ile İranlı karşılıklı övünürken ne konuşuyor bunlar, diye kulak kabartanlar da bulunuyormuş.

“Şahımız bir çeşme yaptırdı, boyu yedi yüz arşın, bin tane kurnası var, cümlesi som altından, içinden zemzem akar.” diyen İranlıya:

“O da bir şey mi?” demiş Hoca. “Bir hamam yaptırdı ki Sultan’ım kullarına, boyu tam on bin arşın, çıkılmaz surlarına, kırk bin kurna koydurdu, som altın duvarına…”

Yalnızca hamamın boyunun on bin arşın olduğunu duyan birisi:

“Yapma Hoca’m.” demiş. “Hamam olsa olsa en fazla elli arşın olur!”

Bir diğeri:

“Bak şimdi oldu mu, eni boyuna uymadı, gelin onu beş bin yapalım.” demez mi?

Hoca bakmış ki hava alay havasına çalacak, İranlı kadıya dönüp:

“Şu münasebetsiz olmasa…” demiş. “Enini boyuna uydurmasını bilirdim!”

Diş Çektirdim Bilirim

Hikâye bu ya, bir gün Hoca’ya, bir kendini bilmez ahlayıp sızlayarak ağrıyan başı için ne yapması gerektiğini sormuş. Hoca’da çözüm tükenir mi?

“Kardeşlik…” demiş. “Ben bu ağrı meselesini iyi bilirim, geçenlerde dişim ağrımıştı, gittim çektirdim. Hiç bekleme; git dişini çektir.”

Doğuran Kazan

Bilirsiniz ya Hoca, mal canlısı bir komşusundan kazan istemiş. İşi bittikten sonra da bir tencere güzeliyle birlikte kazanı komşusuna götürmüş.

“Sağ ol komşu.” demiş. “Bu kazanın, bu da yavrusu; doğurdu!”

Komşunun canına minnet, fırsatı kaçırır mı tencereyi aldığı gibi mutfağa yerleştirmiş.

Конец ознакомительного фрагмента.

Текст предоставлен ООО «Литрес».

Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

Вы ознакомились с фрагментом книги.

Для бесплатного чтения открыта только часть текста.

Приобретайте полный текст книги у нашего партнера:

Полная версия книги

Всего 10 форматов