Книга Türkistan'da Büyük İsyan 1916 - читать онлайн бесплатно, автор Baktıbek Maksütov. Cтраница 2
bannerbanner
Вы не авторизовались
Войти
Зарегистрироваться
Türkistan'da Büyük İsyan 1916
Türkistan'da Büyük İsyan 1916
Добавить В библиотекуАвторизуйтесь, чтобы добавить
Оценить:

Рейтинг: 0

Добавить отзывДобавить цитату

Türkistan'da Büyük İsyan 1916

Yerli halk arasında cıngar çıkarıp onların birlik ve beraberliğini bozarak kanı, dini ve kökü bir olan kardeş halkı birbirine düşman hâline getirmişlerdir.

Bir kriz batağına saplanıp ekonomik bakımdan zayıflayıp, Japonya ile yapılan savaştan sonra hazinesi tamtakır kalan, aklını yitirmiş çaresiz Rusya’yı bu karanlık ve dipsiz kuyudan çıkarma yolunu aranırken toprak reformundan sonra (1906) durum daha da zor hâle geldi. Cetisuu bölgesine gelen muhacirler başına buyruk bir biçimde yerleşmişler, sulak ve verimli arazileri sahiplenerek göç ve iskân kanununa aykırı olarak kendi menfaatleri doğrultusunda kanunları bozarak yerli halkın haklarına tecavüz etmiş ve üstelik onları hor görmüşledir.

1883 yılında Buğu boyundan Ömürzak ve Karaç adlı ağaların yönettiği halkı zorla Atbaşı’na göçe zorladıklarında, 19. yüzyılın ünlü ozanlarından biri olan Ozan Soltobay “ Isıkgöl’e Veda” adlı şiirini söylemiştir.

Küngöy, teskey barında,Cırgap catkan bizdin el,Ir kılganın Isıkköl,Isılayt beleñ kayran el,Caylooñ menen törüñay,Caynap catkan kölüñ ay,Cakañ menen çölüñay.Köz açkanda körgön cer,Kiçinemden köngön cer,Aydagan malım öngön cer,Aştığım kumday kömgön cer.Tokunuñ ay, şarıñ ay,Tokoyuñ ay, talıñ ay.Canıbarım Isıkköl,Cer ötpös senden maktanıp…

diyerek Ozan Soltobay kendi imkanları çerçevesinde bilgisine göre doğup büyüdüğü yerin haysiyetine uygun ifadelerle dönüp dönmeyeceğini bilmeksizin kendilerini zorla yerlerinden eden yöneticilerden memnun olmadığını dile getirmiştir.

Kazakların değerli evlatlarından biri olan, ünlü etnograf, büyük tarihçi, edebiyatçı, eleştirmen, mütercim Alihan Nurmuhammedoğlu Bököyhanov (müstear adı Kır Balası) Şestakov ile Kazak ve Kırgız halkının millî bağımsızlık hareketinin 10. yılına ithaf ettiği özel bir eser yazdılar. Bu değerli eser, 1926 yılında Moskova’da SSCB halkları merkezi basımevinde kitap olarak basılmıştır. O eserde şöyle denmektedir:

Halk Meclisine üye olan asillerden Markov adlı biri: “Kazaklar ve Kırgızlar; Cengiz Han ile Aksak Timur’un halkıdır, bunlara Amerika’daki Kızılderililere yapılan muamele gibi davransak bile bir şey olmaz.” diyerek galiz ifadelerde bulunmuştur. Amerika’daki Kızılderililer toprak sahibi bir halk idi. Amerikalılar onları birer birer vurarak öldürmüşler, topraklarını da ellerinden almışlardır. Çarlığın fedailerinden Markov, Kazak ve Kırgız halkına aynı şekilde davranmaya büyük bir istek ve şiddetle hazırlanmıştır. Bu durumdan dolayı kendi topraklarında köle olarak kullanılan çiftçi Ruslar, bizim topraklarımıza gelerek geniş çiftliklere sahip olup üst yöneticilerle kendi hükümetinden cesaret alarak dün köle sopası niteliğinde olanlar bugün böylece ne yazık ki gümüş kamçılı bey oldu. Ne çare ki, suyuna, toprağına Rus’un sahip olduğu Kazak ve Kırgızlar çaresizce boynunu büküp işte böyle adamlara köle oldular. İkiz kardeş gibi olan iki halk, bu şekilde tan yerinin ağarmasından ve güneşin doğuşundan bile ümidini kesmişlerdi. Gelen fakir Rusların gün geçtikçe zenginleştiği görülüyordu. Güzel topraklar da, bolluk da, lüks hayat da Kazak ve Kırgız topraklarındaymış meğer biçimindeki haberler, Rusya’da kalan aç çiftçilere ulaştıktan sonra onlar âdeta “açlara aş, çıplağa don verecek Kazak, Kırgız yurdu neredesin?” diye çekirge sürüsü gibi kaplamışlar her tarafı.”3

Türkistan Genel Valisi Kaufman’ın genelgesiyle Kırgızistan’dan zorla alınan sulak, çiftçiliğe uygun düz arazilere muhacirlerin evleri yapılmaya, köyleri kurulmaya başlamıştır. İlk kurulan yerleşim yeri 1874 yılında Karabalta’da, çok geçmeden 1877’de Çaldıbar’da, Talas’ta, Dimitriyevskoye, Mihalovka kasabaları oluşturulmuştur. Ondan sonra beş yıl içinde Talas’ta yeni 5 kasaba daha kurulmuştur. Verimli topraklara sahip Güneyde 1893 yılında Kurşap’ta Pokrovskiy kasabası kuruldu. Muhacirlerin yoğun olarak oturmaya başladığı yerlerden biri de suyun bol, tabiatın çok güzel olduğu Kökart vadisi oldu.

Esasen muhacirler ilk geldiğinde yerli halk, onlara saygı göstermiş, onlarla iç içe olup dostâne ilişkiler beklemiş, bağrına basmış, elindeki ekmeğini paylaşıp saygı göstermiştir. Onlardan ev ocak kurmayı, çiftçilik yapmayı, dilini, geleneklerini öğrenerek onların koruyucu ve destekleyici olduklarını düşünmüşlerdi. İçinde zerre kadar kötülüğü olmayan, dağda doğup dağda yetişen, tabiatın verdiği, cömertliği, bilgeliği sınırsız sunan, arkasına bakmadan daima ileri bakan Kırgızlar, Çarlık yönetiminin daha önce planlanan “kuyusunun kazıldığını, suyunun kaynatıldığını hissetmeden, kötü düşünceler ve kokuşmuş siyasetini bilmiyordu maalesef!”

“…1900 yılında Prejevalsk bölgesinin % 11’ini oluşturan Ruslar, bölgenin bütün işlenen topraklarının % 23,8’ine sahip bulunuyorlardı. 1916’da bölgenin %21,1’ini oluşturan Rus halkı işlenen bütün arazinin % 67,3’üne sahip olmuşlar ve 1920’de toprak reformu yapılana kadar tüm nüfusun %34,1’ini oluşturan Ruslar, bölgenin ekili arazisinin % 84,7’sine sahip olmuşlardır. Pişpek bölgesinin de aynı durumda olduğunu görüyoruz. …”4

Bu bilgilere göre yerli halk yıldan yıla öz topraklarından ayrılarak hayvancılıkla hayatını devam ettirmeye çalışan zavallı halkın gittikçe zorluk içinde kaldığı, geçim zorluğu nedeniyle ölüm ve kayıplara duçar olmasından dolayı halkın gelişme ve çoğalma oranı çok düşük kalmıştır. Ellerindeki topraklar da çok verimsizdi. (Kırgızların ekip biçtiği yerlere boş yere “Taştak” (Taşlık), “Korumduu” (Çoraklı) diye ad verilmemiş olmalı. Mesela, Isıkgöl’deki Carkınbayev Köyü (adı değiştirilen yerlerden biridir…) sulama suyundan da istediği kadar faydalanma imkânına sahip değildi. Bir başka deyişle, su Kırgızlara ancak muhacirlerden (Rus yerleşimciler) arttığında veya sadece pazar günleri verilirdi.

Çarlık yönetimi Kırgızların topraklarını zorla almalarının çeşitli yollarını buldular. Verimi yüksek ve sulak yerler hazineye bırakılacak bahanesiyle ellerinden alınıp muhacirlere kiralanmıştır. Belli bir zaman geçtikten sonra muhacirler o toprakları sahiplendiler ve o toprakları eski (asıl) sahiplerine yeniden kiralaya verdiler, kurnazlıkla gelir elde ettiler. Yerli halkı çok ezdiler, fakirleştirip sonunda kendilerine kâhya veya dilenci kıldılar.

“Çarlığın sömürge siyasetinin en büyük zararı, Kazak ve Kırgız halkının nüfusunun yavaş yavaş azalmasına sebep olmasıdır. 1902-1913 yılları arasında Kazak ve Kırgız halkının nüfusu yaklaşık olarak % 8 – 9 oranında azaldığı anlaşılıyor, bunun yanı sıra Tarancıların ve Dunganların da nüfusunun epey azaldığı görülmüş, ancak muhacirlerin nüfusu ise %10 artmıştır.”5

“Çarlık yönetiminin başka bir taraftarı ve Duma üyesi A. L. Tregubov’un neler yazdığını bir okuyalım:

“Cetisuu gibi bereketli bölgede çok iyi topraklarımız olmasına rağmen başka yerlere göç ettirilmesi, çözümsüz bir sorun olarak karşımıza çıkan Rus çiftçilerinin o yerleri bile beğenmeyip yerleşmemelerinden dolayı Allah huzurunda büyük bir günah işlenmiş olması insanlara karşı da ayıp sayılmaz mı!6”

Birilerinin ekmeğini kazandığı, hayatını idame ettirmeye katkı sağlayan toprakları zalimce ellerinden çekip almanın Allah’ın da razı olmayacağı, insanlık dışı, rezil ve utanılacak bir iş olduğunu anlamayan Duma üyesi A. L. Tregubov’un bunlara aklı yetmiyorsa eyvallah!

“Kuropatkin, Çar’a 1917’de savaş ihtiyaçlarını karşılamak için Türkistan’dan gönderilen malların ve malzemelerin miktarıyla ilgili verdiği raporda şunları yazmıştır:

Savaş ihtiyaçları için Türkistan’dan 40.889.244 pud7 pamuk, 38.004 arşın keçe, 3109 pud pamuk yağı, 299 pud sabun, 300 bin pud hazır et, 473.928 pud balık, 70.000 yılkı, 12.799 deve, 13.441 inek gönderildi.8

Kırgızlar, tâ Avusturya-Almanya Savaşı başladığında Çarlık ordusunun savaşta zafere ulaşması için elinden gelen yardımı hiç esirgememiştir. Böyle bir durum Cetisuu bölgesi Garnizon Komutanı Vekili A. İ. Alekseyev’in II. Nikolay’a 1916’daki isyan hakkında 4 Mart 1917’de yazdığı raporda şunları yazdığı görülüyor:

“… Bütün yerli halk (tuzemler), savaş ihtiyaçlarını karşılamak için gönüllü ve cömertçe aynî ve nakdî olarak yardım etmişlerdir. 1914-1915 yıllarındaki savaşa bizzat katılmak için de gönüllüler yeterli sayıda idi. İhtiyat askerlerinin ve savaşa çağrılan askerlerin ailelerine başta tarla işlerinde olmak üzere her konuda Kırgız toplumu samimiyetle yardımcı olmaya çalıştı. Bunların dışında karşı gelmeksizin gönüllü olarak yöneticilerin bütün taleplerini yerine getiriyorlar. Bu taleplerin başında yer alan askerler için çadır, keçe ve çul veriyorlar, ayrıca vergilerini de tam ve eksiksiz veriyorlardı.”9

Muhacir Ruslar yüzünden asırlarca sahip oldukları meraları daralmış ezelden beri hayatının temel kaynağı olan beslediği hayvanlara yem yetmediğinden, hayat seviyesi kötüleşmişti. Bir taraftan vergilerin, diğer taraftan yönetimin adamlarıyla yerli ağaların eziyetinden sıkboğaz edilip canlarına tak ettirildiği bir dönemde, savaşın devam ettiği bir sırada at koşumlarını hazırlama, çeşitli eşyaları temin etme, gıda maddesi bulmaya, ölmeyecek kadar da olsa geçinmeye çalışan bîçare halk ayakta artık duramayacak hâle getirmişti. Yönetimdekilere olan nefret duyguları içten içe kaynıyordu, memnuniyetsizlikler sınırsız idi. Beyaz Çarın (Rusya İmparatorluğunun) asker alımıyla ilgili fermanı âdeta yağ küleğine ot basılmış gibi oldu. Kırgız ve Kazaklar Beyaz Çarın zulmüne dayanamayarak kendilerini öldürmeye kadar varmış, çocukları için, hürriyet için kendilerini ateşe ya da akarsuya atmaktan çekinmez hâle gelmişlerdi.

Topraklarından edilen Kırgızlar, nesillerinin tükenmemesi için kendilerini feda ederek güçlü iktidara karşı büyük isyana kalkıştı.

Sizin de farkına vardığınız gibi Kırgız halkının asırlarca kanını döküp canını vererek koruduğu kutsal toprakları kendi babasından miras kalmış gibi bölenlerin zalimce ağlatıp inleterek, tavuk gibi ciyaklatıp zorla ellerinden çekip aldıklar. Allah’tan korkmadan apaçık, zulüm yoluyla ve âdeta bir yırtıcı hayvan gibi utanmadan insanların asabını bozarak rencide edici bir anlayış ve fikirde olmaları, yüzsüzlüğün, nadanlığın, onursuzluğun en son haddi değil midir?!

Kendi hayatlarını zorluklar içinde geçirmelerine, yoklukla boğuşmalarına, hastalıkların yaygınlaşmasına, atalarından kendilerine miras kalan topraklarında muhacirler tarafından itilip kakılmasına, toprağından, suyundan, malından ayrılmasına rağmen Türkistan’da yaşayan yerli halk yukarıda bahsedilen yardımları sadece savaş ihtiyaçlarını karşılamak için vermişlerdir.

Eski Frunze bölgesindeki Kızılasker beldesine bağlı Cogorku Arçalı köyündeki yüksek sosyalizm kolhozunda yaşayanların (eski adıyla Küntuu halkı) Dalbay Satayev gibi şahsiyetlerin hatıralarına yer verelim:

“… Tarihî şahsiyet Baytik’in adını koydukları Baytik-Pavlovski adlı büyük bir köyü, Alaarça deresinin başına, dağın dibine, göç yoluna engel olacak biçimde kondurmaları sonucunda eskiden beri orada yerleşmiş olan Küntuu, Kanay, Monoldor gibi küçük boyları kovmuşlardır. Bay-tik – Pavlovsk oraya kurulduktan sonra çevrede yaşayanlar çeşitli bahanelerle, yok yere Kırgızların malına veya insanlarına yakalayıp zarar verdiler. Dağa, ovaya göçenlere büyük engel çıkarırlardı. Sadece bunlar değil, araziye su dağıtıcılığı yapan Bekkoco Mamayev’i Kırgızların arazisine suyu koy verdin diye kazmayla başına vurarak öldürdüler. Bunun dışında Baytik-Pavlovski’nin zengin Rusları o köyün halkından Toktokeyev ailesinin merada otlanan koyun sürüsünü yağmaladılar. Bu tür zararlarla hayvancılığımız gerilemiş ve susuz kalmış olan halk hizmetkârlığa düşmüştür. Böyle eza çekilen bir dönemde 1914 yılında Rusya Almanlarla savaşmaya başladığında savaşın ağır vergilerini bizim halkımıza daha fazla yüklemiştir. Mesela; halkın elinden aygır, at, keçe, kocuk, çorap, börk vb. çok almışlardır. O yokluk yıllarında 1916 yılının Haziran ayının başında Çarlık yönetiminden Kırgız halkından zorunlu asker alınmasıyla ilgili buyruk duyuldu…10

Eski Tiyanşan bölgesindeki Kulanak ilçesine bağlı Kulanak kolhozunun reisi Soke Kazabolotov’un (1879’da Kulanak Köyünde doğmuştur) söyledikleri:

“…1893 yılının Haziran ayında bizim köye (Kulanak’a) dört kadastrocu memur geldi. Buğday, arpa vb. ekin ekilen yerlerin Rus muhacirlere verileceği haberi halk arasında yayıldı. Çok vakit geçmeden 1905 yılında 7 hane Rus muhacir geldi. Onlar ilk olarak kendilerine bölünüp verilen yerlere yerleştikten sonra komşu arazileri de ucuz fiyatla satın alamaya başladılar. Sonra bu araziler girilmez ve korunaklı yer hâline getirildi. O arazilere Kırgızların hayvanların ayağını bastığı ya da yanaştığı anda hemen alıkoyma, darp etme ve sahiplerine ceza kesme gibi işlere başladılar.

Onlar ilk gelişlerinde paralı geldiler, mal (sığır cinsi hayvanlar) vb. şeyleri satın alarak çok kısa zamanda zenginleştiler. Çok sayıda sabanla ve pullukla geldiler, bir yıl geçmeden kendilerine hizmetkâr tuttular, yerli zenginler grubuna ( karnı büyüklere) dâhil oldular.

1907 yılında muhacirlerin sayısı 27 haneye ulaştı. Göbeğinin kesildiği, çamaşırını yıkadığı, çağlayarak akan çılgın Narın suyundan su çıkarıp karasabanla bakir topraklara ekin eken çiftçi Kırgızlar, şimdi ne yazık ki ta uzaklardaki ancak dağ keçisinin kendine mesken ettiği yalçın kayalar arasına, cılız fundalıklardan başka hiçbir şeyin yetişmediği çorak yamaçlara, taş yığınları arasına gitmeye mecbur oldular…”11

İsyanı baştan ayağa kendi gözüyle görmüş 97 yaşındaki Koçkorlu ihtiyar Mambetsadık Ömüralı Uulu “Koçkor’da 1916 İsyanı Hakkında” adlı hatıratında şöyle yazmıştır:

“1913 ve 1914 yıllarında Koçkor Köyünden başka iklim şartları nedeniyle diğer yerlerde buğday olgunlaşmadığı için Söök ile Karabuluň arasında bazen buğday da ekilen boz tarla vardı. Oraya Rusların zenginleri gelip köy kurdular. Yararlanmak için de 500 hektar araziyi de böldürmüşler, oraları önceden kullanan halk malıyla bize yanaşmasın diye çok sert yasaklar koymuşlardı. Yerli halkın hayvanları o araziye girdiğinde ise el koyup cezalandırıyorlardı. Yerli halk yalnızca arpa ekmeği yerdi, arpa yarmasından şıra içip, kesme yapmak için buğday unu aramaya atla Şamşı belini aşarak Tokmok’a ulaşırlar, buğday unu satın alırlardı, bundan dolayı epey azap çektiklerinden Çarlık yönetiminden halkın çoğu memnun değildi.”12

Prjevalsk ve Tokmok bölgesinin ilçe idaresinin ukalâları 1881-1882 yıllarında Isıkgöl’ün güney tarafında Sarıbağış sülalesine bağlı Esengul boyunu, bununla birlikte Sarıbağış’ın Çerikçi ve Esengul boyunu Kiçikemin, Çoňkemin ve Çüy’den Koçkor’a sürmüşlerdir. Sülale reislerine itibar etmeyip onların halk nezdinde itibarlarını da zedelemişler ve küçük düşürmüşlerdir.

“Tokmok ilçe yönetimindekiler, 1866 yılının güz mevsiminde Kırgız Sarıbağış sülalesinin en güçlü kahramanı Töregeldi Abayılda Uulu’nu Tokmok’a çağırmışlar, onu suçsuz yere dövmeleri bütün Arka Kırgızları (Kuzey Kırgızları) ve zenginlerin tesiriyle de hareket eden fakir çiftçilerin gururuna dokunmuştur. Ruslar bize buraları yurt edindirmeyecek diye büyük ve derin bir endişe içindeydiler.”13

Çarlık yönetimi Kırgızların başka bir cesur kahraman evladı olan Buğu sülalesinin reislerinden biri Balbay Baatır’ı 1867’de içlerinden çıkan hainlerin yardımıyla Tekes’e göçtüğü yerde yakalamışlar, Vernıy (Alamatı) hapishanesine koymuşlar. Bazı bilgilere göre bu kahramana çok tesirli zehir verilmiş, böylelikle kasten öldürmüşlerdir.

“Çarlık yönetimi, Kazak ve Kırgızların hayatını devam ettirmeleri için halkın geçim kaynaklarından biri olan topraklarını ellerinden zorla çekip aldıkları halde, onların nasıl geçineceklerine yönelik hiçbir önlem almamış, önem de vermemiş, üstelik yeni yerlere el koymayı gözetlemiştir hep. Böyle çetin bir meseleye Çarlık yönetimi ilgi duymamış, tam tersine Kazak ve Kırgız halkının ekonomik ve siyasî gelişimini dibe vurdurmaya gayret etmişler, halkı mahvetmeye çalışmışlardır.”14

Bütün Fergana vadisince tanınmış, halk nezdinde kadir kıymet sahibi Alımbek Datka ile Kurmancan Datka’nın büyük oğlu Abdıldabek, Çarlık yönetimine karşı çıkmış, fakat denk olmayan güçlerin savaşında onlara karşı başarı sağlayamamış, yabancı ülkeye kaçmış, oralarda “milletim, vatanım” diyerek ölmüştür. Küçük oğlu Kamçıbek ise iftira sonucu Çarlık yönetimi tarafından annesi Kurmancan Datka’nın gözünün önünde dâra çekilmiştir. Datka’nın sağ kalan diğer oğulları da suçlanarak hapse atılmışlardır.

İşte bunların hepsi Kırgız halkının Çarlık Rusyasının yönetimine olan karşı olma duygularını artırmış, on yıllarca fark ettirmeden nefretini biriktirmiştir. Çaresizlikten baş eğerek, dayanacakları başka bir şey olmadığı için boyunlarını büküp itaate mecbur oldular. Böyle bir felaket yetmezmiş gibi 1916 yılında cephe gerisindeki işler için Kırgızların askere gönderilmesi de işin cabasıydı.

11 Ağustos 1931’de İntergelpo kulübünde işçilerin genel toplantısında Isake Uulu “1916’da Kırgızların Başkaldırısı Hakkında” başlığıyla hazırladığı konuşma metninde şöyle diyor:

“… Bundan başka da isyan çıkmasına sebep olacak bir durum, cephe gerisindeki işler için işçi alımı (seferberlik) oldu. Emperyalistlere karşı savaşta üç yıl aralıksız savaşan Çarlık hükümeti, güçsüz kaldığından askerî gücünü artırmak için çeşitli çareler araması isteniyordu. O dönemde askerlerin önemli bir kısmı cephede savaş karargâhı kurma, siper kazma, yol düzeltme işleri vs. ile uğraşıyordu. Kısaca ifade edecek olursak, bu işlerdeki askerleri alıp savaşa göndermek için iş gücüne ihtiyaç duyuluyordu. Çarlık yönetimi, asker yetersizliğini hissettikten sonra Türkistan bölgesindeki yerli halktan yararlanmayı düşünmüştü. Bu amaçla, Çarlık Hükümetinin Savaş Bakanlığı (Harbiye Nazırlığı) Türkistan’dan 19 ilâ 43 yaş arasındaki erkekleri ağır iş gücünde kullanmak üzere 25 Haziran 1916 ‘da bir genelge yayınladı.”15

Bu haber Kırgız ve Kazakları çok kaygılandırdı. Malımızı, mülkümüzü, soylu atlarımızı savaş için toplarlarsa, 19 yaşındaki delikanlılarımız ile 43 yaşına kadarki erkeklerimizi askerliğe alırlarsa biz ne yapacağız? Yaşlı başlı insanlar kendi hâllerine bakmaksızın savaş için gerekli hizmetleri yerine getirirse, verimli topraklarımızı da muhacirlere verdikleri için ekinimiz de olmayacağına göre, çoluk çocuk ve gençlerimiz kırılmaz mı diye akıl yürütüyorlar, bu yüzden âdeta bayılacak hâldeydiler.

Hakikaten çocuklar babanın, kardeş ağabeyin sözünü dinlemez, dediğini yapmaz olduğu, mal değil sineğin bile olmadığı bir kaygı içinde bir vaziyette canlarından ümidi kestiler. Birbirinin sözlerini dinlemediklerinden yarasız hasta gibi oldular. Orduya işçi asker olarak gitmeyeceğiz diyenleri ise yöneticiler Karakol, Tokmok, Pişpek ve Aksuu’daki hapishanelere attırdılar.”16

Fransız Türkolog Remi Dor, Kırgızların zorluklar içinde yaşadıkları dönem hakkında Fransızca olarak yazdığı bir makale yayınlamıştır. O eserde şöyle deniyor:

“Kırgızlarla Kazaklar çok kötü durumda kaldıkları için isyan etmişlerdir. Birkaç hafta süreyle ilk zamanlar bir miktar başarıya ulaşan göçmen halkın isyanı sert bir biçimde kana boyanmış, Rus ordusunun silahlarıyla kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Bir bakıma önceden toprak tartışmasında içinde kin besleyen çiftçiler de öç almak için sabırsızlanıyorlardı, başka bir açıdan da kolayca ele geçirilen halkı çeşitli kötü niyetlilerin telef etmeye çaba göstermesi de işin cabasıydı.”17

Конец ознакомительного фрагмента.

Текст предоставлен ООО «Литрес».

Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

1

Bu belge orijinal eserde Rusçadan Kırgızcaya tercüme edilmeden Rusça olarak verilmiş olup Türkçeye Rusçasından tercüme edilmiştir.

2

G. İ. Broydo, “ 1916 – cıldagı Kırgız kötörülüşünün tarıhına materialdar” “Ala-Too”, 1991.c, No 6, 116-b.

3

Kırgız Madaniyatı, No 25, 1991-cıldın 20-iyunu

4

C. Abdrakmanovdun “Kırgızdardın 1916-cıldagı kötörülüşü cönündö” degen kitebinen. Ürkün, Bişkek, 1993, 15-b.

5

T. Rıskulov, “1916-cıldagı kazaktar menen kırgızdardın kötörülüşü cönündö”, Ala-Too” curnalı, 1991-cıl, No 8, 48-b.

6

C. Abdrakmanovdun kitebinen. Ürkün, Bişkek, 1993, 13-b.

7

Pud: Ruslarda eski bir ağırlık ölçüsü birimi. 1 pud 16,3805 gr.

8

T. Rıskulovdun “1916-cıldagı kazaktar menen kırgızdardın kötörülüşü cönündö” degen kitebinen.

9

TsGVİA, F. Glavnıy ştab. Aziatskaya cast, 1917 g. Ll 18-14. Podlinnik.

10

Kırgız Respublikasının UİAsının Koomduk ilimder bölümünün fondu. inv. No 1519(9), 9-10-bb.

11

Cogoruda atalgan materialda. İnv. No 1519(10), 9-10 bb.

12

“Ala-Too” curnalı, 1992-c, No 1, 85-b.

13

Belek Soltonoyev, “Kızıl Kırgız tarıhı”, 2-k, 93-b.

14

Turar Rıskulov, “1916-cıldagı kazaktar menen kırgızdardın kötörülüşü cönündö” Ala-Too” jurnalı, 1991-c, No 8, 43-b.

15

Ürkün, Bişkek, 1993-c. 110-b.

16

Belek Soltonoyev, “ Kızıl Kırgız tarıhı”, 2-k, Bişkek, 1993 – c. 94-b.

17

Kırgız Madaniyatı, No 52, 1991-cılın 26-dekabrı

Вы ознакомились с фрагментом книги.

Для бесплатного чтения открыта только часть текста.

Приобретайте полный текст книги у нашего партнера:

Полная версия книги

Всего 10 форматов