banner banner banner
Dünya’nın Merkezine Seyahat
Dünya’nın Merkezine Seyahat
Оценить:
 Рейтинг: 0

Dünya’nın Merkezine Seyahat


“Öyle mi sizce?” diye sordu amcam, gözlerinden fışkıran heyecanını saklamaya ve sakin kalmaya çabalıyordu.

“Tabii ki daha hakkında pek az şey bilinen öyle çok dağ, buzul ve volkan var ki! Çok öteye gitmeye gerek yok. Şurada, ufuktaki dağı gördünüz mü? İşte o Sneffels’tir.”

“Ah!” dedi amcam olabildiğince sakin kalmaya çabalayarak, “Sneffels o mu?”

“Evet, Dünya’daki en ilginç volkanlardan birisidir ve kraterine de kimse ulaşamamıştır.”

“Sönmüş bir yanardağ mı?”

“Evet, beş yüz yıldan beri hiç patlamadı.”

“Tamam.” diye cevapladı amcam, sevinçten havaya fırlamamak için bacaklarını kenetlemişti. “İşte benim jeolojik çalışmalarıma başlamak istediğim yer orası, Seffel, Fessel… Adı ne demiştiniz?”

“Sneffels.” dedi iyi niyetli Bay Fridrikssen.

Konuşmanın bu kısmını Latince yapmışlardı, kelimesi kelimesine anlamıştım ve amcamın vücudunun her noktasından fışkıran heyecanını bastırmak için gösterdiği çaba karşısında gülmemek için kendimi zor tutmuştum. Kendine masum bir hava vermeye çalışsa da bu hâliyle yaşlı bir şeytana benziyordu.

“Evet.” dedi, “Söyledikleriniz kararımı vermemi sağladı. Sneffels’e tırmanmaya çalışacağız. Hatta belki kraterini de inceleme şansımız olur.”

“Üzgünüm…” diye cevapladı Bay Fridrikssen, “Ama çalışmalarım dolayısıyla buradan ayrılmam imkânsız, aksi takdirde sizinle gelmekten hem zevk alırdım hem de bu, yararıma olurdu.”

“Oh lütfen Bay Fridrikssen!” dedi amcam, “Kimseye rahatsızlık vermek istemeyiz. Yine de size kalben teşekkür ederim, sizin gibi değerli bir kişinin bize eşlik etmesi çok işimize yarardı fakat işleriniz…”

Ev sahibimizin İzlandalı ruhunun masumluğuyla, amcamın kötü niyetini sezmediğine memnundum.

“Şu volkandan başlamanızı kuvvetle tavsiye ederim Bay Lidenbrock. Çok ilginç gözlemlerde bulunacaksınız. Ama lütfen, Sneffels Yarımadası’na nasıl gideceğinizi söyler misiniz?

“Körfezi geçerek denizden gitmeyi planlıyorum. En kestirme yol bu.”

“Elbette ama imkânsız.”

“Neden?”

“Çünkü Reykjavik’te bir tek sandalımız bile yok.”

“Ne diyorsunuz!”

“Kıyıyı takip ederek karadan gitmek zorundasınız. Daha uzun fakat daha ilginç olacaktır.”

“Peki o zaman bir rehbere ihtiyacımız olacak.”

“Size birisini önerebilirim.”

“Güvenilir ve zeki birisi mi?”

“Evet, yarımadanın yerlisi. Kuzey ördeği avcısıdır ve çok da zekidir. Dancayı mükemmel konuşur.”

“Onu ne zaman görebilirim?”

“İsterseniz yarın.”

“Neden bugün değil?”

“Çünkü yarına kadar burada olmayacak.”

“Yarın o zaman…” diye iç çekti amcam.

Bu önemli konuşma, kısa süre sonra Alman profesörün İzlandalı meslektaşına içten teşekkürleriyle son buldu. Akşam yemeği esnasında, amcam önemli şeyler öğrenmişti: Saknussemm’in hikâyesini, belgenin şifreli olmasının nedenini, ev sahibinin ona gezide eşlik edemeyeceğini ve ertesi gün emrinde bir rehber olacağını…

XI. BÖLÜM

Dünya’nın Merkezine Götürecek Bir Rehber Bulundu

Akşam sahilde kısa bir yürüyüş yaptım ve tüm gece horlayarak uyuduğum tahta yatağıma geri döndüm.

Uyanınca, amcamın yan odada yüksek sesle konuşmakta olduğunu duydum. Hızla üstümü giyip yanına gittim.

Oldukça yapılı bir adamla Danca konuşuyordu. Bu adam, çok güçlü olmalıydı. Geniş ama çocuksu görünen yüzüne bakıp gözlerini görünce akıllı bir adama benzediğini düşündüm. Deniz mavisi gözlerdi bunlar. İngiltere’de bile kızıl denilebilecek uzun saçları, geniş omuzlarına dökülüyordu. Hareketleri kıvrak ve akıcıydı fakat konuşurken kollarını hiç oynatmıyordu. Vücut diliyle ilgili hiçbir şey bilmiyor veya umursamıyor gibiydi. Kusursuz bir dinginlik ve denge timsaliydi. Kesinlikle miskinlik değil, tam bir dinginlik örneğiydi. Daha ilk görüşte kimseye bağlı kalmayacağı, kendi kurallarına göre çalıştığı ve bu dünyada onun hayat felsefesini etkileyecek bir şeyin bulunmadığı anlaşılıyordu.

Bu İzlandalının karakterinin ince noktalarını, profesörün ağzından dökülen coşkulu konuşmayı dinlerken takındığı tavırdan sezebilmiştim. Kollarını kavuşturarak ayakta dikelmiş ve amcamın bitmek bilmeyen el kol hareketlerinden zerre kadar etkilenmemişti. Kafasını hafifçe soldan sağa oynatarak bir fikre katılmadığını belli ederken, katıldığını ise başını uzun saçlarının hareket etmesine fırsat bile vermeyecek kadar az eğerek belirtiyordu. Pintilik derecesinde az hareket ediyordu.


Вы ознакомились с фрагментом книги.
Для бесплатного чтения открыта только часть текста.
Приобретайте полный текст книги у нашего партнера:
Полная версия книги
(всего 440 форматов)