banner banner banner
Son Alperen Muhsin Yazıcıoğlu’nun Sır Görüşmeleri
Son Alperen Muhsin Yazıcıoğlu’nun Sır Görüşmeleri
Оценить:
 Рейтинг: 0

Son Alperen Muhsin Yazıcıoğlu’nun Sır Görüşmeleri


“İstifa Dilekçesi Yazdı”

Meclis çalışmaya başlamadan önce 19 kişi bir araya gelirdik, grup gibi toplantı yapardık. Muhsin Başkan, Türkeş’e “Bize müsaade et, katılmayalım.” dedi. Türkeş, Muhsin Başkan’ın koluna girdi ve Meclisin içine götürdü. Biz de dışarıda bekliyoruz, Muhsin Başkan çıkmadı. Ben içeri girdim. Vardığımda Muhsin Başkan A-4 kâğıdına milletvekilliğinden istifasını yazıyordu. “Ya girmem ya da oy vermem.” görüşünü dile getirdi. Muhsin Başkan’a “Hele onu bana ver, bırak.” dedim. Kolundan tutup dışarı çıkarttım. Türkeş zannetti ki Muhsin Başkan’ı ikna edeceğim. O nedenle çıkmamıza engel olmadı. Muhsin Bey’in yazdığı dilekçeyi yırtıp attık.

“Bahçeli: Bundan Sonra Sizinle Birliktelik Yok”

Oylama yapıldı, neticede biz girmedik. 4 kişi oy kullanmadık; Ökkeş, Saffet, Muhsin Başkan ve ben. Psikolojik bir suçluluk içinde Çankaya’da Mustafa Mit’in bürosuna gittik. Girer girmez Mit “İyi mi yaptınız?” dedi. O zamana kadar beraber hareket ediyorduk. Devlet Bahçeli “Bundan sonra sizinle hiçbir siyasi birlikteliğimiz yok.” dedi. Güvendiğimiz insanlar, kafamızdan kaynar su döküldü. Girdiğimizle çıktığımız bir oldu.

Cezaevinden çıkan arkadaşlarımızda bir fanatizm vardı. Radikal içeriği olan bir dergi çıkardılar, Ocak oraya baskın yaptı.

Birleşme kongresinde size engel çıkarıldı mı?

MÇP, MHP ile birleşti. Birleşme o zaman iltihak şeklinde oluyordu. “Çarşaf liste olacak.” dendi, Türkeş bize tavır koydu. Aksaray Milletvekili İsmet Gür’e de cephe aldı. Çarşaf olursa biz seçileceğimize eminiz. Olmazsa biz de liste çıkaracağız. Listede iki de görevli vardı; Hasan Çağlayan ve Şefkat Çetin. Onlar MÇP Başkanlık Divanındalar, biz de Demokratik Parti’yi kurduk, oraya katılmak için. Kongre sabahı baktık, çarşaf liste yok. Oylama başladı, bizler yedekteyiz. Tecrübesizlik de var. Delege bizi seviyor, organize olduk. Listeye girdik.

Bütün bu olanlardan sonra Muhsin Başkan ayrılmayı kafasına koydu. Ben ise karşı idim. Mücadele taraftarı idim. Mamak İlçe Kongresi’ne gittik. Olaylar oldu. 5 milletvekili toplantı yaptık. “Ayrılalım.” dendi.

Muhsin Başkan Kırıkkale’ye gitmiş, orada ayrılmadan bahsetmiş. Türkeş “Ne ayrılması!” diye bizi görevlendirdi. Saffet de o zaman Divan’da idi. Mahir sürekli “Ankara, Sivas, Maraş kaynıyor ne duruyorsunuz, ayrılalım.” diye söyledi. “Ben Maraş milletvekiliyim, önce bana gelmesi lazım, rastgele ayrılamayız.” dedim. Önce gidip ilerde “Danışma yapalım.” dedim. Maraş’ta ben girmedim, Ökkeş ile Saffet toplantılar yaptılar ve neticede ayrılma kararı verdiler. Ayrılmakta kararsız olunca, gelmedim.

“Ayrılık Sonrası İlk Tartışma: Sinan Ocak…”

İstifamız Meclise verilmiş, benim yerime Sinan Ocak imza atmış.

Ayrıldık, Millî Mutabakat Bildirisi yayımlandı. Siyasette güven çok esastır. Aramızda parası olan Sinan Ocak, Ahmet Özdemir var. Bizim normal milletvekili maaşlarımız var. Parti yerini Sinan Ocak tutmuş. Gündüz gazetesi çıkacak, yine Sinan finanse edecekti. Yaşar Yıldırım ve Hasan Çağlayan “Bu olmaz.” diye karşı çıktılar. Sinan buradan huylandı ve gitti. İlk tartışma, güven sarsıldı.

“Radikallerimiz ‘Fetih Partisi’ Önerdi…”

Parti ismini kim önerdi, alternatif ne idi?

Parti adını tespit edeceğiz. Bizimkiler biraz radikal ya, Fetih Partisi olsun diyenler var. Bir de partiye girerken herkes ayakkabısını çıkaracak, öyle girecek. Ben isim ve tespit komisyon başkanıyım. Salonda bulunanlara “Ayağa kalkın.” dedim, sokağa bakmalarını istedim. Bunlarla Azerbaycan’ı mı fethedeceksiniz? Bir bakın çevreye…

Ülkücü Hareket içindeki “İslami olaylar” devam etti. Muhsin Başkan Menzil cemaatine gider gelirmiş, sonradan öğrendim. İsmail Yıldızlı vardı, onların vekili. “Parayı nereye koydunuz?” diye soruyor. “Bankaya koyduk.” diyemiyorlar. O (İsmail Yıldızlı) şey ya, sonradan onu da attılar.

Hazineden 7.5 milyar yardım aldık. Onun 2.5 milyarı ile bir parti binası alacağız. 2.5 gelecek seçimlere harcanacak, 2.5 milyarı da mahallî seçimde harcamak üzere Başkanlık Divanında karar aldık. Mahallî seçimde çalışmaya gittiğimde Maraş’a, genel muhasipten para istedim. “Para kalmadı.” dedi. Nasıl kalmaz dedim. Para gelmedi bize. Mehmet Ekici genel sekreter, Yaşar Yıldırım için 18 çeşit promosyon basmış. Parti 500 milyon borçlu çıktı, seçimden. Kendi aramızda bir güvensizlik oldu.

“Eyüp Aşık’ı Dövdüler”

Mesut Yılmaz, Anavatan’la ittifak sırasında cumhurbaşkanlığı seçiminde dedi ki, “Bize oy verirseniz beraber ittifak yaparız.” Biz olur dedik. İttifak oluştu. MHP, DYP ile ittifak yapmaya çalışıyordu. Bu olmayınca, ANAP Divanı bizle ittifak yapmak istemedi. Yılmaz söz verince ittifak devam etti. Eyüp Aşık, bize ağır laf etmiş, Mahirler Aşık’ı Mecliste dövdüler.

İttifak sıkıntı olunca, RP-BBP ittifakı için Ökkeş Şendiller’in evinde Abdullah Gül’le bir araya geldik. 10 milletvekilliği garanti verdiler. ATV’de Siyaset Meydanı’na çağırdılar. MHP’den gelmişiz, oraya bir şey diyemiyorum. ANAP’la ittifak yapıyoruz, oraya bir şey diyemiyorum. RP’yle görüşme yapıyoruz. Ben susmak zorunda kaldım. Ertesi gün partide bana “Sen orada kız gibi oturmaya mı çıktın?” diye eleştirdiler. Diyemiyorsun ki ittifak görüşmeleri var.

İttifakta ANAP’ta kaldınız, neden BBP’ye dönmediniz?

İttifaktan sonra ben seçildiğim partiden ayrılmadım, Anavatan’da kaldım. Güven bunalımından dolayı ayrılmadım. Siyasetin bizdeki esas problemi “yakın kapı”, “çevre” işi. Bizi de bu yıktı. Biz MHP’den ayrılırken 7 vekil serden geçmiştik. Yakın çevremiz bu güveni yıktılar. Gaziantep milletvekili aday listesinde Fevzi Koçoğlu ile Hüseyin Aras’ın listedeki yeri konusunda tartışma oldu. Koçoğlu hak etmesine rağmen Aras’ı koymak istediler. ANAP’lı Mustafa Taşar “Olmaz.” deyince Koçoğlu girdi. Muhsin Başkan bana “Aras’a söz verdik.” diye kızdı. Fevzi Başkan çok iyi biriydi, Muhsin Başkan üzülmesin diye istifa etmek istedi ama ANAP kabul etmedi.

“Başbakan Yardımcılığını Kabul Etmedi”

ANAP’ta kaldım. ANASOL kurulmaya çalışılıyor. Mesut Yılmaz bana “Muhsin Başkan’la konuş, bizim milliyetçi kanadımız zayıf, koalisyona girsin.” dedi. ANAP-DSP-BBP koalisyon için. Hüsamettin Özkan’la benim evde iki defa kahvaltı yaptık. Muhsin Bey başbakan yardımcısı olacaktı. Hatta Muhsin Bey’e “MHP Mecliste değil; sen başbakan yardımcısı olacaksın, ülkücüler sana yönelecek, koalisyona gir.” dedim. “Ben ‘Erbakan Hükûmeti’ni, Müslümanların hükûmetini yıktırdı.’ dedirtmem.” diye kabul etmedi. Mesut Yılmaz ve Hüsamettin Özkan gidince dedim ki Başkan’a “28 Şubat var, istemediğin şeyler varsa imzalamazsın, kahraman olursun. Zorla imzalatmak isterlerse yine istifa eder, yine kahraman olursun.” dedim. Muhsin Başkan o koalisyona girseydi, Ülkücü Hareket’i toparlardı. İslami kesim hassasiyeti engel oldu. Yasin Hatipoğlu, (RP) başkan vekili olarak bize konuşma hakkı vermezdi, Kamer Genç, (DYP) söz hakkı tanırdı çünkü RP’liler bizi rakip görürdü. Lider bazen acımasız olmalı, temiz-iyi olmak yetmiyor.

RP’yle ittifak görüşmelerinde “Onlarla ittifak olursa ayrılamayız.” görüşü hâkimdi. Muhsin Başkan’a dedim ki “Bir gün kendi içimizde bir toplantı sırasında Türkçü konuşma yaparım, onların Kürtçü kanadı rahatsız olur, otomatikman ayrılırız.” diye ikna etmeye çalışıyordum. “Ayrıldığımızda izahat yapamayız.” diye bir kanaat vardı arkadaşlarda.

Muhsin Başkan çok iyi niyetli, temiz bir insandı. Aynı karşılığı görmedi.

FERMANİ ALTUN KİMDİR?

1997 yılında kurduğu Dünya Ehl-i Beyt Vakfının genel başkanlığını yürütüyor. Yazıcıoğlu’nun “Emmioğlu” diye hitap ettiği bir isim. 1968-1972 yılları arasında Ehl-i Beyt gazetesi çıkaran grubun içinde yer aldı. Arıyorum kitabı 6 farklı dilde yayımlandı. Ticaretle uğraştı, 12 Mart sonrasında 4 yıl Avrupa’da yaşamak zorunda kaldı. Yazar ve şair.

EHL-İ BEYT VAKFI GENEL BAŞKANI FERMANİ ALTUN:

“Almanya’dan 12 Bin 500 Markla Geldi, ‘12 Binini Sen Al’ Dedi”

Sağ ve soldan birçok siyasetçi arkadaşınız oldu, önce sizi tanıyabilir miyiz?

Kahramanmaraş doğumluyum, 1968 kuşağıyım. 1966’da eğitim amaçlı İstanbul’a geldim. 1967-68’de rahmetli Bülent Ecevit ve Deniz Baykal’la tanıştım. Babı Ali’de sendika bana bir kat verdi, orada Ehl-i Beyt gazetesi çıkardım. O dönemin en faal kişilerinden biri oldum. Anadolu’da 150’ye yakın konferans verdim, çalışmalar yaptım. Pir Sultan Abdal’ın hayatını sahneye koydum. 68’de Beyazıt Meydanı’nda 200 bin kişilik o meşhur mitingdeki 4 konuşmacıdan biri bendim. 12 Mart gelince gazete yazılarım, plak ve şiirler nedeniyle 50’ye yakın dava açıldı. 2 defa içeri alındım. Daha sonra yurt dışına gittim. 1974’te yeniden Türkiye’ye döndüm. Yurt dışında iken uluslararası ekonomi alanına ağırlık verdim. Dönünce Başbakan Ecevit ve yardımcısı Necmettin Erbakan’ı ziyaret ettim. Erbakan’la o zaman tanıştım, dostluğumuz vefat edene kadar da devam etti. Yine Süleyman Demirel ile 68’de tanıştım, vefat edene kadar da diyaloğumuz sürdü.

Ekonomiye ağırlık verdim. 21 yıl boyunca Fındık Birliği başkanlığı, İhracatçılar Birliği başkanlığı yaptım. Bir gazetede ekonomi köşe yazarlığını yürüttüm. 25 yaşına kadar fındık yemedim, 2 milyar dolarlık fındık ihracatı yaptık. Turgut Özal, ANAP’a kuruculuk teklif etti, “Beni veto ederler.” diye kabul etmedim. SHP’nin kuruluşunda önemli rol oynadım. Baktım DYP-SHP koalisyonu yürümüyordu, Sivas Olaylarından sonra partiden ayrıldım. Gerekçelerim arasında ekonomik kriz, işkenceler vardı.

“Gök Kubbeyi, Sokakları Paylaşmayı Bilemedik”

28 Şubat’ta Erbakan Hoca’ya destek verdim ve 28 Şubat’a karşı çıktım. 1996’da Dünya Ehl-i Beyt Vakfının kuruluşunu yaptım. 11 kurultay yaptım, 80 ülkeden âlim-devlet adamı katıldı. Kim karşı çıkıyordu? Bizdeki ideolojik gruplar…

1980 öncesi Muhsin Bey başka, 12 Eylül darbesinden sonraki Muhsin Bey başka. Muhsin Bey “Benimle, Dev-Sol başkanını aynı hücreye koydular, orada arkadaş olduk, dost olduk. Tahliye olduktan sonra her ay görüşüyoruz.” derdi. Hatta şöyle tarif ediyordu; biz gök kubbeyi, sokakları paylaşmasını bilemedik. Emperyalizm elimize silah vererek bizleri vuruşturdu… Çok iyi etüt etmiş bir şahsiyetti.

“Sabahlara Kadar İşkenceden Duvara Yaslanırdım”

“İşkence devlet terörüdür, idam devlet cinayetidir.” diye benim bir vecizem var. Bu tanımı çok sevmişti. “Sabahlara kadar işkenceden duvarlara yaslanırdım, kahroluyordum, bir devlet eli kolu bağlı bir vatandaşına neden işkence eder?” derdi. “Senin bu vecizene can kurban.” derdi.

Beni Almanya’da bir kurultaylarına (Mannheim şehrinde) davet etti. Yaklaşık 3 bin kişi vardı. Kendisi anons etti beni, konuştum, büyük ilgi gösterildi. Benden sonra çıkınca “Helal olsun size, 24 ayar Alevi olmuşsunuz, sizin bu yüceliğinizi kutluyorum.” dedi, yarı şaka ile. Bir ay geçti, Hollanda’da bir toplantı vardı. “Ne olursun amcaoğlu (Bana öyle hitap ederdi.) illa geleceksin…” Yaklaşımı şu idi; biz de Horasan’dan geldik, o yüzden amcaoğluyuz…

İstanbul’a geldiğinde mutlaka ziyaretime gelirdi. Ankara’ya geldiğimde ise mutlaka ziyaret eder, saatlerce sohbet ederdik. Kurultaylarımıza, Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaş anma törenlerimize katılırdı.

“Almanya’dan Gelen Para…”

Sizin vakıf toplantısına katılır mıydı?


Вы ознакомились с фрагментом книги.
Для бесплатного чтения открыта только часть текста.
Приобретайте полный текст книги у нашего партнера:
Полная версия книги
(всего 591 форматов)