banner banner banner
Türk Masalları
Türk Masalları
Оценить:
 Рейтинг: 0

Türk Masalları

Türk Masalları
Anonim

Kültürümüzün kuşaktan kuşağa aktarımında pek çok araç vardır. Şüphesiz ki masallar da bu araçların en başında gelir. Çocukluk ve gençlik çağlarında okunan bu metinler, genç okurların hem hayal dünyasının hem de kelime dağarcığının gelişmesinde katkıda bulunacaktır. Türk kültürünün köklü birikimlerinden günümüz sayfalarına ulaşan masallarda birbirinden farklı dünyalara yolculuk edecek, o dünyalardaki mekânların ve karakterlerin birer misafiri olacaksınız. Türk masallarının en güzel seçme metinlerinden oluşan bu eser Emir Nur, Altın Perçemli İkizler, Keloğlan, Yedi Başlı Dev, Melik Aslan ve Talih Baba gibi yıllardan beri severek okunan birçok masalı içeriyor.

Türk Masallarý

Altın Ayak Dilrüba Sultan

Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde bir oduncu babayla kızı varmış. Fakat kızın gözleri şaşıymış. Oduncu bir gün odun kesmeye gitmiş. Yolda bir dervişe rastlamış.

Derviş ona:

“Baba, bugün odun kesme de beni gezdir, sana bir altın vereyim…” demiş.

Oduncu aksilik etmek istemişse de altını duyunca razı olmuş. Beraber ormana gitmişler. Dolaşırlarken bir yokuşa gelmişler.

Derviş:

“Baba!” demiş. “Şu yokuşu çıkmak için önce beni arkana al! Sonra da ben seni alayım!”

Oduncu Baba:

“Oo! Koca abanla, koca sarığınla ben seni nasıl sırtıma alayım?” demiş.

Giderlerken yolda bir cenazeye rastlamışlar.

Derviş:

“Bunun içinde yatan diri midir, ölü müdür?” diye sormuş.

“Diri olsa tabuta koyarlar mı?” demiş bizim oduncu.

Akşam olmuş, oduncu evine dönmüş.

Kızı:

“Baba nerede kaldın?” demiş.

O da başına gelenleri anlatmış. Derviş’in, “Şu yokuşu çıkmak için beni sırtına al, sonra da ben seni alayım.” dediğini söylemiş.

Kız, babasına cevap vermiş:

“O sana öyle dememiş. ‘Yokuşu güle oynaya çıkalım.’ demek istemiş!”

Babası:

“Sonra yolda bir cenaze gördük. ‘Bu tabutun içindeki ölü mü, diri mi?’ diye sordu.” demiş.

Kız da:

“Hayır, babacığım, o sana öyle dememiş. ‘Bu adam zengin midir, fakir midir?’ demek istemiş.” diye karşılık vermiş.

***

Sabah olmuş. Kız, babasına:

“Baba, yumurta kırayım da o Derviş’e götür, yesin.” demiş. Bir sahana on tane yumurta kırmış. Bir tane de ekmek vermiş. Oduncu bunları alarak evden çıkmış, ormana gelince Oduncu Baba:

“Aman!.. Yumurtaların hepsini o pis Derviş’e mi vereceğim?” diyerek sahanın kapağını açmış, yumurtaların beşini yemiş… Sahanın kapağını kapatarak Derviş’i beklemiş, Derviş geldiği zaman sahanı önüne koyarak:

“Al, bu sahanı kızım sana gönderdi.” demiş.

Derviş sahanın kapağını açınca:

“Altı lodos, üstü poyraz… Ay eksik, gün gedik!..” demiş.

Bu sözleri duyan oduncu, Derviş’in ne demek istediğini anlamadığı için, içinden “Aklımda tutayım da akşam kızıma sorarım.” demiş.

Akşam olunca kızına Derviş’in söylediklerini anlatmış.

Kız da:

“Baba, o sana yumurtaların yarısını yediğini anlatmak istemiş! O Derviş’i bu akşam yemeğe çağıralım.” demiş.

Oduncu, Derviş’i yemeğe çağırmış; Derviş gelmiş, yemek yerlerken kız, Derviş’e kapı aralığından bakıyormuş. Bunu gören Derviş, kızın babasına:

“Eviniz güzel amma bacası eğri!” demiş.

Kız da oradan:

“Bacası eğridir amma dumanı doğru tüter…” diye seslenmiş.

Bunu duyan Derviş, kızı Oduncu’dan istemiş ve onunla evlenmiş. Meğer bu Derviş, bir hakanmış. Kılık değiştirerek gezermiş. Birkaç ay Oduncu Baba’nın yanında kalmış… Sonra karısına:

“Hanım, ben memleketime gidiyorum. Eğer bizim çocuğumuz oğlan olursa bu pazubendi koluna takarak bana yollarsın. Eğer kız ise bu pazubendi satar, kızına çeyiz yaparsın.” diyerek oduncunun evinden ayrılmış.

***

Gel zaman, git zaman kadının bir oğlu olmuş.

Oğlanın adını “Gök” koymuş. Oğlan on altı, on yedi yaşlarına gelince sokaktaki arkadaşları ona “Torun” demeye başlamışlar…

Çocuk, annesine:

“Anne, benim babam yok mu?” dediği zaman annesi:

Kendi babasını gösterirmiş…

Nihayet çocuk da buna inanmaya başlamış. Kadıncağız, çocuğunu babasına göndermek zorunda kalmış. Pazubendi koluna takarak oğlunu Hakan’a yollamış. Hakan, oğlunun yola çıktığını duyunca memlekette eğlenceler yaptırmış. Bunu duyan bir keloğlan, Gök’ü uzaktan karşılamaya gitmiş.