banner banner banner
Türk Masalları
Türk Masalları
Оценить:
 Рейтинг: 0

Türk Masalları


Gök’e:

“Baban beni gönderdi. Şu kuyudan abdest alıp geçmezsen ölürsün!..” demiş ve oğlanı, beline bir ip bağlayarak kuyuya sarkıtmış.

Gök, abdest alıp:

“Beni yukarı çek!” dediği zaman, Keloğlan:

“Hayır çekemem!” demiş.

Gök:

“Neden çekmiyorsun?”

Keloğlan:

“Eğer ben senin yerine şehzade olursam sen de benim seyisim olursan seni kuyudan çekerim; ölümden kurtulursun.” demiş.

Gök:

“Vallahi, kimseye söylemem, sen de yerime geçersin. Yeter ki beni kurtar!” diye yalvarmış.

Keloğlan:

“Boynum cellada gelinceye kadar kimseye bir şey söylemeyeceğim, diye söz ver.” demiş ve Gök şehzade de Keloğlan’a söz vermiş. Keloğlan, Gök’ü yukarı çekmiş, oğlanın elbiselerini giymiş, kendisininkini de oğlana giydirmiş. Şehre geldikleri zaman, Hakan oğlunu hiç sevmemiş; fakat seyisi daha çok sevmiş.

Hakan, Keloğlan’a:

“Oğlum, seyisin yatağını da senin odana mı yaptırayım?” demiş.

“Hayır, babacığım!.. O ahırda atımla yatsın.” diye cevap vermiş.

Hakan ne yapsın? Buna razı olmuş. Günün birinde Keloğlan, Hakan’a giderek:

“Baba, bana bir altın top yaptır!” demiş.

Hakan, oğlunun isteğini yerine getirmiş. Keloğlan’la Gök karşılıklı top oynarken, Keloğlan, Gök’ün başına altın topu hiç durmadan atarmış. Çocuk, ne kadar “Yapma” dese de Keloğlan aldırmaz, devam edermiş.

Bir gün yine top oynarlarken, çeşmede su dolduran ihtiyar bir kadının testisine topu atmış.

İhtiyar kadın:

“Hey oğul! Sen bir padişah oğlusun, ne diyeyim? Altın Ayak Dilrüba Sultan’a âşık olasın!”

Keloğlan bu söz üzerine kendini yere atarak yalancıktan bayılmış. Hemen koşup gelmişler, onu ayıltmışlar.

Keloğlan gözlerini açınca babasına:

“Seyisim gidip Altın Ayak Dilrüba Sultan’ı getirsin!” diye tepinmeye başlamış.

Hakan:

“Oğlum, sen deli misin? Ben kaç ordu ile oraya gittim, fakat yine o kızı alamadım.” demiş.

Keloğlan:

“Hayır, hayır, muhakkak gidip alınacak!..” demiş.

Bunun üzerine Hakan, bir gemi hazırlatmış, Gök’ü de bu gemiye kaptan yapmış ve o diyara göndermiş.

Gemi giderken tayfalar:

“Ulan tutsana, tutamazsın!..” diye bağırmaya başlamışlar.

Gök:

“Ne yapıyorsunuz?” diye sormuş.

Tayfalardan biri:

“Balık tutuyoruz.” demiş.

Gök:

“Bırakın zavallı hayvanı… Nenize gerek!” demiş.

Gemi bir müddet daha yol alınca bir balık Gök’ün önüne çıkarak:

“Dile benden ne dilersen?” demiş.

Gök de:

“Senin gibi bir balıktan ne dileyebilirim ki?” demiş.

Bunun üzerine balık, pullarından üçünü kopararak oğlana vermiş ve:

“Başın sıkıya gelince bunları birbirine çakarsın!” demiş.

Gök, pulları alarak cebine koymuş. Birkaç gün sonra, güvertede uyurken bir hışırtı duymuş. Bir de bakmış ki, yanına büyük bir ejderha gelmiş. Derhâl kılıcını çekerek ejderhayı öldürmüş, tekrar olduğu yere uzanmış.

Başı üzerinde bir Zümrüdüanka kuşunun kanat çırptığını duymuş. Kuş, oğlana:

“Dile benden ne dilersen?” demiş.

Gök de:

“Senin gibi bir kuştan ne dileyebilirim ki?” demiş.

Zümrüdüanka üç tüy vermiş: