Dağa çıkmak: Yasalara karşı gelmek için dağları yurt tutmak. İsyan etmek.
Dağdan gelme: Kaba.
Dağdan gelip bağdakini kovmak: Sonradan geldiği bir yerde eskileri küçümsemek.
Dağlara düşmek: Perişan olmak.
Dağarcığındakini çıkarmak: Hazırladığı bir sözü söylemek.
Dağarcıkta bir şey kalmamak: Bir konuda söyleyebileceklerini tüketmek.
Dal budak salmak: Büyümek, yayılmak, çoğalmak.
Dal gibi kalmak: Çok zayıflamak.
Daldan dala konmak: Kararsızlık, bir şeyde sebat etmemek.
Dalına binmek: Birini ısrarla sıkıştırmak.
Dalına basmak: Kızdırmak.
Dalga geçmek: Elindeki işiyle uğraşmayıp zihni başka yerde olmak.
Dallandırıp budaklandırmak: Bir şeyi büyütmek.
Damarı bozuk: Huysuz, geçimsiz.
Damarı tutmak: Aksileşmek.
Damarına basmak: Kızdırmak.
Damarına çekmek: Soyuna çekmek.
Dananın kuyruğu kopmak: Korkulan sonucun gerçekleşmesi.
Dara boğmak:
Вы ознакомились с фрагментом книги.
Для бесплатного чтения открыта только часть текста.
Приобретайте полный текст книги у нашего партнера: