banner banner banner
Kerem ile Aslı
Kerem ile Aslı
Оценить:
 Рейтинг: 0

Kerem ile Aslı


Kurnaz Keşiş hiç düşünmeden bir yalan uydurdu:

“Zengi’ye giderken yolda fakir bir kadına rastladık. Kucağında çocuğu vardı. Parayla çocuğu satın alıp evlat gibi büyüttük; yanımızdaki kız işte odur.”

Hükümdar inandı. Çünkü Keşiş’i, katiyen yalan söylemez, doğruluktan ayrılmaz bir adam olarak tanıyordu. Sadece dönerek:

“Artık evlatlığın değil, kızın demektir. Allah’ın emriyle Peygamber’in kavliyle onu oğluma istiyorum.” dedi.

Keşiş yerinden üç karış yukarı sıçradı:

“Aman hükümdarım nasıl olur? Dinimiz ayrı değil mi?” dedi.

Hükümdar:

“Bu bir mâni teşkil etmez. Kızı Müslüman yaparak meseleyi hallediveririz.”

Keşiş:

“Aman devletlim. Onun yanımdan ayrılmasını istemiyorum. Malımı, mülkümü, bütün varımı al da kızımı benden ayırma.”

“Fakat oğlum onun için harap oluyor. Eğer güzellikle vermezsen zorla alacağım…”

Keşiş sapsarı kesildi ama kendisini çabuk topladı:

“Bana beş ay müddet ver de hazırlık yapayım. Mademki zorla almak niyetindesin, ben de buna meydan vermemek için razı oluyorum.”

“Anlaştık ama kızını oğlumla nişanla da öyle git.”

Keşiş, İsfahan hükümdarının elinden kurtulmak için bunu da yaptı.

Nişan alıp nişan verdikten sonra Zengi’ye geri döndü.

Meğer, Sofu konuşmaları dinliyormuş. Derhal Kerem’e müjde götürdü.

Kerem bu müjdenin sevinciyle sazını eline alıp çalmaya başladı.

Aldı Kerem:

Vadesi erince susam, sümbülün
Sefasın sürdükçe dal gelsin gitsin
Sürelim dünyanın zevk-i sefasın
Tek dola boynuma kol gelsin gitsin

Susam nedir, sümbül nedir, gül nedir
Mah yüzünde dane dane hâl nedir
Şeker nedir, şerbet nedir, bal nedir
Ver, ağzım içinde dil gelsin gitsin

Dost benimdir, evvel gelen benimdir
Ağzında söylenen kelam benimdir
Yârim seyre çıkmış âlem benimdir
Giyinmiş yeşili al gelsin gitsin

Şah geldi fethetti Kerem’in kanı
Gerçek âşık kapısında refik et beni
Dostu kapısında refik et beni
Uğrasın üstüne el gelsin gitsin

deyip kesti…

Fakat günler, haftalar geçtikçe Kerem’in sabırsızlığı artıyordu:

“Acaba babam benim sevdiğimi ne zaman getirecek?” diye acele ediyor, bazen de ağlıyordu.

Bir gün tahammül edemeyip sazını eline alarak babasının yanına gitti. Derdini söylemeye başladı.

Aldı Kerem:

Aştı gitti karlı dağın ardına
Han Aslı’m aklıma düştü ağlarım
Hey ağalar dayanamam derdine
Han Aslı’m aklıma düştü ağlarım

Yüce dağlar başı bana yurt olur
Dağ başında arslan, tilki kurt olur
Bu ayrılık bize yavuz dert olur
Sevdiğim aklıma düştü ağlarım

Yüce dağ başında ötüşür kuşlar
Meralin uçuşun kimler görmüşler
Derdimi anlamaz bunda Keşişler
Han Aslı’m aklıma düştü ağlarım

Ey ağalar dinlen sözüm ezeli
Güz gelince bağlar döker gazeli
Bizi anlamaz bu yerin güzeli
Sevdiğim aklıma düştü ağlarım

Dertli Kerem eder bu derdim bitmez
Yârimin sevdası serimden gitmez
Yüz bin öğüt versen biri kâr etmez
Han Aslı’m aklıma düştü ağlarım

deyip kesti…

Hükümdar, bir taraftan düğün hazırlığını yapadursun; Keşiş, Zengi’ye dönünce meseleyi karısına anlattı:

“Ben sana bu kız büyürse başımıza çok felaketler getirecek dememiş miydim? İşte korktuğum başıma geldi. Mirza Bey burada misafirken kızımı görmüş, ona âşık olmuş, babasına söylemiş. Şah da benden kızı istedi. Şimdi ne yapacağız?” dedi.