banner banner banner
Robensonlar Mektebi
Robensonlar Mektebi
Оценить:
 Рейтинг: 0

Robensonlar Mektebi


“Bir milyon sekiz yüz bin dolar!” diye bağırdı.

J. R. Taskinar, bir saniye bile düşünmeden:

“Bir milyon dokuz yüz bin dolar!” diye karşılık verdi.

Bu sefer, William W. Kolderup da beklemeden:

“İki milyon dolar!” diye bağırdı.

Bu miktarı söylerken hafifçe sararmıştı. Buna rağmen yüzüne bakanlar, mücadeleyi bırakmayacağını derhâl anladılar.

J. R. Taskinar asabileşmişti. Yüzü, trenleri durdurmak için kullanılan kocaman kırmızı yuvarlaklara benziyordu. Rakibinin mücadeleyi terk etmeyeceğini o da anlamış olmalıydı. Pırlanta yüzüklerle süslü, kocaman parmaklarını çıtlatıyor, saatinin kalın altın kösteğiyle şuursuzca oynuyordu. Bakışlarında sonsuz bir kin okunuyordu.

Kısa bir sükûttan sonra rakibini yere sereceğinden emin bir tavırla:

“İki milyon beş yüz bin dolar!” diye bağırdı.

William W. Kolderup, gayet sakin bir sesle:

“İki milyon yedi yüz bin dolar!” diye cevap verdi.

J. R. Taskinar, beklemeden bağırdı:

“İki milyon dokuz yüz bin dolar!”

William W. Kolderup’un sakin sesi tekrar duyuldu:

“Üç milyon dolar!”

Salondakiler hayretle birbirlerinin yüzlerine baktılar.

Yanlış işitmiş olamazlardı. William W. Kolderup, üç milyon dolar demişti. J. R. Taskinar’ın bu miktarı çoğaltmayı düşüneceğini zannetmedikleri için, William W. Kolderup’u alkışlamaya hazırlanıyorlardı. Fakat, buna imkân bulamadılar. Stocktonlu inatçı milyonerin zayıf da olsa sesi tekrar duyuldu:

“Üç milyon beş yüz bin dolar!”

William W. Kolderup beklemeden, sakin ve kuvvetli bir sesle:

“Dört milyon dolar!” diye cevap verdi.

Bu, J. R. Taskinar’ın başına inen sonuncu balyoz darbesi oldu. Yüzü mosmor olarak, arkasındaki iskemleye yuvarlanır gibi oturdu. Alnında biriken terleri silmeye başladı. Cevap verecek hâlde olmadığı belliydi.

Satış memuru Dean Felporg da bunu anlamış olduğu için elindeki çekici mermer masaya vurarak, satışın kesinleştiğini belirtti. Spencer Adası, dört milyon dolara William W. Kolderup’a satılmıştı.

J. R. Taskinar salonu terk ederken, rakibinin yüzüne kin ve öfkeyle bakarak:

“Bunun intikamını alacağım!” diye mırıldandı.

3. BÖLÜM

İKİ NİŞANLI PİYANO BAŞINDA

William W. Kolderup müzayede salonundan, Montgomery Caddesi’ndeki köşküne dönmüştü. Bu cadde, milyonerlerin toplandığı bir caddeydi.

Köşkü anlatmaya lüzum görmüyorum. Çocuk oyuncağı gibi milyonlarla oynayan bir adamın evini hayalinizde pekâlâ canlandırabilirsiniz. Lüks, konfor ve zevk birbirleriyle kucaklaşmışlardı. Burada hayatı kolaylaştıracak her şeye rastlamak mümkündü.

William W. Kolderup köşke döndüğü sırada, muhteşem salonlardan birinden akseden bir piyano sesi duymuş ve kendi kendine:

“Mükemmel!” diye söylenmişti. “İkisi de orada… Bankerime dört milyonu ödemesi için birkaç satır yazdıktan sonra onlarla konuşabilirim…”

Salonun kapalı olan kapısı önünde kısa bir an duraklamış ve çalışma odasına doğru yürümüştü. Spencer Adası’yla alakalı bütün işleri mümkün olduğu kadar kısa zamanda bitirmek ve bir daha düşünmemek istiyordu.

William W. Kolderup çalışma masasına oturmuş, zarif bir bloknotu önüne çekmiş ve duvardaki takvime bakmıştı. Mayıs’ın 15’iydi. Bankerine birkaç kelimeyle vaziyeti bildirdikten sonra, uzun zamandan beri zihnini kurcalayan mühim bir mevzuyu o gün kati bir neticeye bağlamak kararındaydı.

William W. Kolderup’un zihnini bu kadar ısrarla meşgul eden mevzunun iki kahramanı, birinci kattaki muhteşem salondaydı. Bu iki kişiden birisi genç bir erkek, diğeri genç bir kızdı.

Genç erkek, zarif bir kanepeye yarı uzanmış bir vaziyette, genç kızın çaldığı piyanoyu dinliyordu. Bakışları dalgındı.

Genç kız, narin parmaklarını fildişi tuşların üzerinde gezdirirken, başını hafifçe geriye çevirerek:

“Dinliyor musun Godfrey?” diye sordu.

“Gayet tabi!”

“Dinlediğinden eminim… Fakat anladığını pek zannetmiyorum!”

“Anlamadığımı nasıl iddia edebilirsin Phina? Auld Robin Gray’in bu varyasyonlarını hiç kimse senin kadar mükemmel çalamaz!”

“Fakat Godfrey! Bu çaldığım Auld Robin Gray değil ki! Bu… Happy Moment…”

Godfrey, dalgın bir sesle:

“Bu iki parçayı daima birbirine karıştırıyorum.” diye cevap verdi.

Genç kız iki elini havaya kaldırdı. Bir iki saniye bu şekilde durdu. Parmakları, mütereddit bir tarzda fildişi tuşların üstünde gezindi. Sonra, taburesine yarım bir dönüş yaptırarak, genç adamın gözlerinin içine baktı. Fakat Godfrey, bakışlarını genç kızınkilerden kaçırdı.

Phina Hollaney, William W. Kolderup’un en yakın dostunun kızıydı. William W. Kolderup, çok küçük yaşta yetim ve öksüz kalmış olan Phina’yı himayesine almış, kendi kızı gibi yetiştirmişti. Zamanla genç kız da ona hakiki babası gibi bağlanmıştı.

Phina Hollaney, on altı yaşında, sıcakkanlı, zeki bir kızdı. Sarı saçlı, mavi gözlüydü. Kendisini hayale kaptırmaz, zorluklara pratik çareler bulurdu.

Genç kız, Godfrey’in gözlerinin içine kısa bir an baktıktan sonra:

“Ne düşünüyorsun?” diye sordu.

Godfrey, dalgın bir sesle:

“Seni.” diye cevap verdi.

Phina, inanmayan bir sesle: