banner banner banner
Yavuz Sultan Selim’den Halife Abdülmecit’e Yedi İklimin Sultanları Osmanlı Halifeleri
Yavuz Sultan Selim’den Halife Abdülmecit’e Yedi İklimin Sultanları Osmanlı Halifeleri
Оценить:
 Рейтинг: 0

Yavuz Sultan Selim’den Halife Abdülmecit’e Yedi İklimin Sultanları Osmanlı Halifeleri


Uzun süre dikkatini batıya veren Kanuni, İran’la bir türlü çözülemeyen sorunların üzerine gitmek için tekrar harekete geçti. Şah Tahmasb’ın kardeşi Elkas Mirza’nın Osmanlı topraklarına sığınması üzerine, Kanuni bu fırsatı yakaladığını düşündü. Şah Tahmasb’ın Şirvan’ı sıkıştırması, Sünni halkın müracaatları, Özbeklerin yardım istekleri İslam dünyasının koruyucusu olma, hilafet anlayışının kuvvetlenmesi gibi sebeplerle birlikte padişahı ilerlemiş yaşına rağmen yeni bir doğu seferine çıkmaya mecbur bıraktı.

İstanbul’dan yola çıkmadan önce Elkas Mirza ile genel bir değerlendirme yaptı ve 29 Mart 1548’de İstanbul’dan hareket etti. Adilcevaz ve Hoy üzerinden 27 Temmuz 1548’de Tebriz’e ulaşan Kanuni, 1 Ağustos’a kadar bu şehirde kaldı. Onun Tebriz’de bulunduğu dönemde ilk seferde olduğu gibi Şah Tahmasb yine Kanuni’nin karşısına çıkmadı.

Bu arada Tebriz’den dönüşte Başvezir Rüstem Paşa’yı Van Kalesi’ni almakla görevlendirdi. Van, 24 Ağustos 1548’de ele geçirildikten sonra şehir, beylerbeyilik merkezi yapıldı.

Kanuni, İstanbul’a dönmek için mevsimin uygun olmaması nedeniyle kışı geçirmek üzere 29 Eylül 1548’de Diyarbakır’a gitti. Orada iki ay kaldıktan sonra Halep’e geçti. Altı ay kadar burada kaldı ve bu müddet zarfında Yemen’den gelen başarı haberlerini aldı. Bu arada Şah Tahmasb, Erciş, Ahlat, Adilcevaz yöresini yağmalayıp Kars Kalesi’ni inşa eden Osmanlı askerlerini katletmişti. Buna karşılık padişah, Kum ve Kaşan’a kadar olan yerleri yağmalamak ve tahrip etmek için Elkas Mirza’yı gönderdi. Elkas emrindeki kuvvetlerle Şiraz’a kadar uzandı, Van Beylerbeyi İskender Paşa Hoy’u ele geçirdi, Vezir Kara Ahmet Paşa Gürcistan harekâtıyla görevlendirildi. Elkas’ın gönderdiği çok kıymetli hediyeler, tezhipli kitaplar ve değerli kumaşları ondan gelen haberlerle birlikte alan padişah ayrıca oğlu Şehzade Bayezid’i yanına çağırdı, onunla uzun süreli av şenliklerine katıldı, bu vesileyle Hama’ya kadar gitti. Sefer mevsimi geldiğinde yeniden Diyarbekir’e hareket etti ve Safevîler’e karşı yapılan harekâtı izledikten sonra askerin de baskısı üzerine İstanbul’a dönmeye karar verdi.

Kanuni, ikinci İran seferinden de istediği sonucu alamayınca sınır boylarında Safevîler’e karşı askerî tedbirleri artırma kararı aldı. Nitekim bu maksatla Hakkâri de Van, beylerbeyiliğine bağlandı.

1550’den Sonra Yaşlılık Belirtileri Başladı

Kanuni, Edirne’yi İstanbul’dan daha çok seviyordu. Bu nedenle, Edirne Sarayı’nda kalmak daha çok hoşuna gidiyordu. İran seferinden planladığı sonucu alamamanın da etkisiyle, İstanbul yerine Edirne’ye gitmeyi tercih etti.

56 yaşına geldiğinde kendini yorgun hissetmeye başladı. Oğulları arasında iktidar çekişmesine paralel, Hürrem Sultan ve Rüstem Paşa’nın da Kanuni üzerindeki nüfuzları çok artmıştı. En büyük kaygısı dedesi II. Bayezid’in akıbetine uğramaktı. Nitekim Katarolu Vicento Buchia, İspanya Sarayı’na yolladığı bir mektupta padişahı hayli sinirli ve üzgün diye anlatmış, melankolik bir ruh hâli içinde bulunduğunu belirtmiş, Hürrem Sultan’ın onu mutlu edip sakinleştirmek için afyonlu ilaçlar hazırladığını ifade etmişti. Nitekim 1551 tarihli raporlarda padişahın Hürrem Sultan’ın devlet işlerine müdahalesine karışmadığı ve onun etkisiyle donanmayı damadı Rüstem Paşa’nın kardeşi Sinan Paşa’ya emanet ettiği bilgileri yönetimin durumu hakkında bir fikir verir.

Oğlu Mustafa’yı Boğdurdu

Osmanlı Devleti’ni batıda Avusturyalılar, doğuda ise Safevîler yıpratmaya çalışıyordu. Osmanlı’ya kaptırdığı toprakları almak isteyen Avusturyalılar, sınır boylarında saldırılar düzenliyorlardı. Bunun için Macaristan’a yeni bir sefer yapılması söz konusu idi. Ancak Kanuni Sultan Süleyman, ordunun başına geçmedi. Zira doğudaki Safevîler’in saldırısı daha tehdit ediciydi. Aynı şekilde Amasya’daki oğlu Mustafa’nın babasının yerine geçeceği söylentileri de çok yayılmıştı. Mustafa da çevresinin beklentilerini doğrular nitelikte davranışlar sergiliyordu. Babasının hasta olduğunu, devleti yönetebilecek durumda olmadığını o da düşünüyordu. Kardeşlerinin en büyüğü olması nedeniyle tahtın kendi hakkı olduğuna inanıyordu. Bu durum, onu devre dışı bırakmak ve oğullarından birine taht yolunu açmak isteyen Hürrem Sultan ile Rüstem Paşa ekibinin işine geldi ve padişah oğlunu tamamen gözden çıkardı.

Yeni bir İran seferine çıkmak için 28 Ağustos 1553’te İstanbul’dan ayrılan Kanuni Sultan Süleyman öncelikle Mustafa’yı hedef aldı. Yol esnasında sürekli şekilde Mustafa aleyhtarlarının olumsuz propagandalarıyla çeşitli dedikodular kulağına geliyordu. Yanında hastalıklı oğlu Cihangir de vardı. 8 Eylül’de Yenişehir’e vardığında, diğer oğlu Bayezid tarafından karşılandı. 4 Ekim’de Konya Ereğlisi mevkisinde iken Şehzade Mustafa babasının yanına geldi, ertesi gün babasının huzuruna çıkmak için otağa girdiğinde karşısında cellatları buldu. Kanuni, halk ve yeniçeriler tarafından çok sevilen Mustafa’nın katlinin doğuracağı tepkileri dengelemek için İran seferine hız verdi.

Sefer yolunda Başvezir Rüstem Paşa’yı da azleden ve yerine Kara Ahmet Paşa’yı getiren Kanuni Sultan Süleyman, 8 Kasım 1553’te Halep’e ulaştı. Fakat buraya ulaştıktan 19 gün sonra da oğlu Cihangir’i kaybetti. İki oğlunu arka arkaya kaybetmek, Kanuni’nin yaşama keyfini yitirmesine neden oldu. Buna rağmen Safevîler üzerine yürüme iradesini kaybetmedi.

Beş ay Halep’te kalan Kanuni, 12 Mayıs 1554’te Diyarbakır’a ulaştı. Burada büyük harp divanını topladı, askerin moralini düzeltmek için konuşmalar yaptıktan sonra Kars’a yöneldi ve burada Safevîler’e savaş ilan etti. 13 Temmuz’da, bugün Ermenistan’ın başkenti olan Erivan’a gitti ve etrafı tamamen tahrip ettirdi. Oradan 28 Temmuz’da Nahçıvan’a geçti ve burayı da tahrip ettirdi.

Kanuni’nin amacı, Safevîler’in Osmanlı topraklarında yaptıkları yağma ve tahribatların öcünü almaktı. Bu arada Çoruh Vadisi’nden Kerkük’e kadar uzanan güzergâhta da önemli başarılar kazanıldı. Ancak mevsim kışa denk geldiği için İran seferine, 1555’te devam etmek üzere ara verdi. Kışı da İstanbul’a dönmeyerek Amasya’da geçirdi.

Safevîler’le Barış Yapıldı

Kanuni’nin Amasya’da kaldığı 7 aylık dönemde, devletin merkezi de Amasya oldu. Elçi kabullerini burada yaptı. Anlaşmaları burada imzaladı. Safevî Hükümdarı Tahmasb da elçi Kemaleddin Ferruhzad Bey’i göndererek, barış teklifinde bulundu. 1 Haziran 1555’te Osmanlı-Safevî anlaşması imzalandı. Barış anlaşmasının hükümlerinde dinî sorunlar ön planda tutuldu. Kanuni, Tahmasb’a gönderdiği mektupta da Safevîler’den müfrit Şiilerin Hz. Aişe’ye ve üç halifeye karşı olan küfürlerinin yasaklanmasını beklediğini ifade etti. Bu anlaşma ile Osmanlı-Safevî sınırları da belirlendi.

Bu arada Şehzade Mustafa’nın boğdurulması, bazı meczupları da harekete geçirmişti. Kanuni, İran seferindeyken Selanik taraflarında Şehzade Mustafa olduğunu iddia eden biri de çıkmıştı. Tarihte kendisine Düzmece Mustafa denilen bu kişi, kendisinin şehzade olduğuna inanan kişileri de etrafında toplamıştı. Kanuni, Düzmece Mustafa isyanını ancak İran seferinden döndükten sonra bastırabildi.

Gut Hastalığından Çok Çekti

Kanuni, hükümdarlığının son on yılında, gut hastalığı olarak da bilinen nikris hastalığından çok sıkıntı çekti. Bazı tarihçiler, Kanuni’nin bu hastalığı nedeniyle Hürrem Sultan’a daha çok bağlandığını ileri sürmüşlerdir. Hatta 29 Eylül 1555’te Kara Ahmet Paşa’yı idam ettirerek yerine tekrar Rüstem Paşa’yı getirmesinde de Hürrem Sultan’a duyduğu bağlılığın etkisi olduğu ileri sürülmüştür. Böylece devlet işlerinde yine Hürrem Sultan, Mihrimah Sultan ve Rüstem Paşa ekibi öne çıkmıştır.

Süleymaniye Camii 1557’de Tamamlandı

Kanuni’ye hükümdarlık onurunu yaşatan en önemli çalışmalardan biri de Süleymaniye Camii’nin açılışı oldu. İnşaatı altı yıl süren Süleymaniye Camii 7 Haziran 1557’de ibadete açıldı. Açılışta Şah Tahmasb’ın elçisi de hediyeleriyle hazır bulundu.

Açılıştan iki ay sonra Kanuni tekrar Edirne’ye döndü. Ancak Hürrem Sultan’ın yakalandığı şiddetli hastalık nedeniyle 1558 yılı Şubat ayında tekrar İstanbul’a geldi. Hürrem Sultan, Nisan ayının ortalarında hayatını kaybetti. Kendisi için büyük bir dayanak olan Hürrem Sultan’ın vefatı, Kanuni’de büyük bir kedere yol açtı. Bu arada oğulları Beyazıt ve Selim arasındaki hükümdarlık mücadelesi de Kanuni’yi devletin geleceğiyle ilgili endişeye sevk etti. Bu nedenle çıkmayı planladığı Macaristan seferini erteledi.

Toplumsal Kriz Baş Gösterdi

Devlet dışarıda zaferler kazanırken içerideki sorunlar da giderek birikti. 1550’li yıllardan itibaren artan sosyal ve ekonomik sorunlar, uzun vadede ortaya çıkacak sosyal krizin de ilk belirtileri oldu. Ayrıca padişahın uzun saltanatı giderek hem halk hem de devlet kademeleri arasında tekdüzelikten kaynaklanan, içten içe alevlenen ancak henüz parlamayan bir bıkkınlığa yol açmıştı. Yeni bir başlangıç beklentisinin kamuoyu üzerinde etkili olduğu, Şehzade Mustafa’nın idamından sonra meydana gelen Düzmece Mustafa hadisesinde kendini göstermişti. Öte yandan tasavvufi çevrelerde de merkeze karşı muhalefet arttı. Bu dönemde yazılan bir risalede toplumun bozuk yapısına, adaletsizlik, rüşvet ve zayıflamış dinî inanca vurgu yapılır. Birgivî’nin benzer görüşleri padişahın çevresini ve sarayı etkilemiş görünmektedir. Nitekim daha katı bir Sünni anlayışın temsilcisi olarak kendini görmekte olan padişah da bu karışık yıllarda sert bir dinî anlayışın takipçisi oldu. Etrafındaki eğlence takımını dağıttı, çalgıları parçalattı, altın ve gümüş tabakları ortadan kaldırdı, genel olarak şarap üretme ve içme yasağı getirdi. Beş vakit namazın cemaatle kılınması için 1546’da yayımladığı ferman da bu konuda takındığı tutumu anlamakta belirleyicidir.

Şehzade Bayezid, İran’a Kaçmak Zorunda Kaldı

Kanuni, kendinden sonra Selim veya Bayezid’in hükümdarlığı konusunda tarafsız kalmayı tercih etti. Hatta onlara eşit mesafede olduğunu göstermek için kendilerini bulundukları yerden daha iç bölgelere yolladı. Selim Konya’nın, Bayezid Amasya’nın yolunu tuttu. Bu durum aslında gizli bir tercihin de habercisiydi. Bayezid, Kütahya’dan Amasya’ya uzaklaştırılmasını kabullenmedi, bunu kendi yerine ağabeyinin tercih edilmesine yordu. Padişah, meselenin halli için Bayezid’e dördüncü vezir Pertev Paşa’yı yolladıysa da şehzade nasihat dinleyecek durumda değildi. Oğlundan çok ağır ve tehdit dolu bir mektup alan padişah giderek Selim’e temayül etti. Ona gönderdiği üçüncü vezir Sokollu Mehmet Paşa’nın söylediklerine yumuşak başlılıkla itaat eden Şehzade Selim babasının takdirini kazandı. Bayezid durumun tamamen kendi aleyhine döndüğünü anlayınca “yevmlü” denilen tüfekli asker toplamaya başladı. Selim de babasının direktifleri doğrultusunda askerî hazırlıklarını sürdürüyordu. İki kardeşin 30 Mayıs 1559 yılında Konya ovasında yaptıkları savaş Bayezid’in aleyhine sonuçlandı. Savaşı kaybeden Bayezid Amasya’ya çekildi.

Kanuni, oğlunu cezalandırmak amacıyla ordusuyla üzerine yürümek için 5 Haziran 1559’da Üsküdar’a geçtiğinde durumu haber alan Bayezid, İran’a kaçtı. Bunun üzerine Kanuni, tekrar saraya döndü. Ancak Şah Tahmasb’dan önemli tavizler vererek oğlunun iadesini istedi. Tahmasb, yüklü miktarda para ve Kars Kalesi karşılığında Bayezid’i iade etti. Şehzade 23 Temmuz 1562’de oğullarıyla birlikte idam edildi, cenazeler Sivas’a getirilip defnedildi.

Temel Hobisi Avcılıktı

Kanuni Sultan Süleyman, 1560’tan itibaren yaşlılığı ve hastalığının etkisiyle daha sakin bir hayatı tercih etti. Bayezid’i idam ettirdikten sonra İstanbul’da daha çok vakit geçirmeye başladı. Gününün çoğunu avda geçiriyordu. Av düşkünlüğü ata binemeyecek duruma gelinceye kadar sürdü. Hatta 21 Ağustos 1563’te çıktığı bir av sırasında, yakalandığı sağanak yağmur şiddetli sel meydana getirince Yeşilköy yakınlarındaki İskender Çelebi Bahçesi’nde sel sularına kapılmış ve ölümden son anda kurtarılmıştı. Geçirdiği bu tehlike sonrasında da İstanbul’daki su kemerlerini tamir ettirdi.

Çağının diğer hükümdarları gibi avlanma vesilesiyle ihtişamını halka göstererek bunu bir meşruiyet aracı hâline getirmiştir. Gerek bu vesileyle gerekse uzun seferleri dolayısıyla imparatorluğunun çeşitli bölgelerini tanıdı. Doğuda ve batıda pek çok yeri gördü, şehir ve kasabaları dolaştı. Bu bakımdan o, imparatorluğunu bizzat gezerek tanımış son Osmanlı padişahı oldu.

Bu arada Rüstem Paşa’nın 1561 yılında vefatından sonra Kanuni’nin yanında sadece çok sevdiği kızı Mihrimah Sultan kalmıştı ve onun sözüne büyük önem verir olmuştu. Kanuni’yi İstanbul’daki sakin hayatından çekip alan ise 1565’te uğranılan Malta bozgunu oldu. Bu bozgun Osmanlı’nın batıdaki imajında büyük tahribata yol açtı. Kanuni Sultan Süleyman bunun kötü izlerini gidermek, ayrıca tebaaya hâlâ iktidarın ve gücün kendi elinde bulunduğunu göstermek istedi. Zira halk Selim ile Bayezid’in iktidar mücadelesinden ve Malta kuşatmasından olumsuz etkilenmişti. Bu olumsuzluğu sufi çevrelerin söylentileri de besledi. Kanuni, devletin geleceği adına tehlikeli bulduğu bu söylentiyi boşa çıkartmak için, Sokollu Mehmet Paşa ile bir savaş planı yaptı. Hedef Zigetvar ve Eğri kaleleri idi.

1 Mayıs 1566’da İstanbul’dan yola çıkan ordu, Haziran’ın sonlarında Belgrat’a ulaşabildi. Osmanlı Devleti’ne bağlı olan Erdel Kralı Yanoş Sigismond’u Belgrat’ta kabul etti. Ardından ordusuyla Zigetvar’a hareket ederek kuşatma emrini verdi. Kuşatma sırasında Kanuni’nin otağı da şehrin kuzeyinde yüksekçe bir yere kuruldu. Bu sırada Kanuni’nin hastalığı şiddetini artırdı. Kuşatma devam ederken 6-7 Eylül 1566 gecesi hayata gözlerini yumdu. Ölümü askerden gizlendi. Sıcaktan kokmaması için iç organları çıkarılıp cesedi tahtın altına geçici olarak defnedildi.

Kale fethedildikten sonra da Kanuni’nin vefatı gizlendi. İstanbul’a dönmek için yola çıkıldığında cesedi 42 gündür gömülü kaldığı topraktan gizlice çıkartılarak taht arabasına konuldu ve yolculuk esnasında padişah yaşıyormuş gibi davranıldı. Nihayet daha önce kendisine haber gönderilen yeni padişah II. Selim’in Belgrat’a gelişi üzerine vefat haberi resmen ilan edildi. İstanbul’a ulaşıldığında cenaze merasimi üçüncü defa 23 Kasım’da Süleymaniye Camii’nde yapıldı, Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin kıldırdığı cenaze namazının ardından cami yanındaki türbesine defnedildi.


Вы ознакомились с фрагментом книги.
Для бесплатного чтения открыта только часть текста.
Приобретайте полный текст книги у нашего партнера:
Полная версия книги
(всего 1010 форматов)