banner banner banner
Billur Köşk Masalları
Billur Köşk Masalları
Оценить:
 Рейтинг: 0

Billur Köşk Masalları


“Ana, al şu parayı, güle güle harca, fakat senden Hicaz’a giden adamın kızını isterim, onu ne yap yap, ele geçir!”

Kadın, düşünerek cevap verdi:

“Oğlum, annesi o kızı hiçbir yere çıkarmaz. Kandırmak kolay iş değil!”

“Aman ana, bilmem artık, ne olursa senden olur.”

“Oğlum, hem kızı kandırsak bile nereye götürürsün? Yerin var mı?”

Müezzin, sakalını okşayarak epey zaman düşündü, düşündü… Sonra dedi ki:

“Yarın ben, boş bir hamam kiralarım, içine gizlenir, otururum. Sen koltuğuna yalancıktan bir bohça alır, evlerine gider kızını hamama götüreceğim, diye kadını kandırır, kızı bana getirirsin.”

Kadın bu hileyi beğendi. Ertesi sabah, koltuğuna yalandan bir bohça aldı, kızın evine giderek annesine dedi ki:

“Bugün, filan yerde gayet güzel bir hamam açılıyor. Memleketin ne kadar güzel kızları varsa hepsi o hamama davetlidirler, gelecekler… Saz, söz, çengi, ahenk, olacak… Bu güzel kızlar, hem yıkanacaklar hem de eğlenecekler… Ben de kızınızı alıp bu hamama götürmeye geldim. Yaşıtlarının hepsi orada bulunacaklar, eğer kızınız gelmezse kısmeti kapanır. Akşam olunca ben yine hanım kızımı kendi elimle buraya getiririm.”

Kızın annesi, bir an düşünmeden cevabını verdi:

“Benim kızım bu ana kadar hiçbir yere çıkmış insan değildir. Babası hacca giderken sıkı sıkıya tembih etti. Eğer sözünü dinlemezsem, el âlem: ‘Aaa bak, kızın babası evden ayrıldı da kendisi sokaklara düştü!’ der.”

Güngörmüş kadın, hemen cevap verdi:

“Yoo! Hanım, ben kızınızı hamama götüreceğim, el âlemin ne demeye ağzı varır? Herkesin kızı hamama gider. Ayıp bir şey değil ya!”

Kızın annesi düşünüyor, cevap veremiyordu. Kurnaz kadın, nihayet, onu kandırdı, kızını hamama götürmek için izin kopardı, kızı yanına alıp müezzinin tuttuğu hamama götürdü.

Hamamdan içeriye girdikleri zaman, kız dört tarafa bakmış, fakat kimseleri görememişti. Kadına dedi ki:

“Ayol, hani ya bu hamamı o kadar övdünüzdü? Hiç kimse yok!”

“Ah kızım, daha vakit erken. Davetliler sonra gelirler, sen içeriye gir, kalabalık basmadan bir köşeye çekil otur.”

Kız, bu sözlere inandı. Orada soyundu, peştamalını takarak içeriye girdi, kurnalardan birinin başına oturdu.

Kadın bu güzel kıza baktıktan sonra, kızı yalnız bıraktı, çıkıp gitti.

Kız yalnız kalınca, kendini seyretmeye başladı. Ama, halvetin kapısında bir nalın sesi işitti, başını kaldırınca bir de ne görsün, mahallenin müezzini karşısında değil mi!

Hemen, utanarak kendini topladı, peştamalla vücudunu yarım yamalak örtmeye çalıştı. Müezzine dedi ki:

“Müezzin efendi, işittim ki bu hamama İstanbul’un en güzel genç kızları gelecek, çengileri seyredeceklermiş. O kadar övülen hamam bu mu? Daha kimseler gelmemiş”

Müezzin, kıza doğru yaklaşarak cevap verdi:

“Sultanım, kimseler gelmezse biz ikimiz yıkanıp zevk ederiz.”

Kız düşündü:

“Peki!” dedi. “Evvela sen beni yıka, sonra ben de seni yıkarım.”

Müezzin razı oldu. Kurnanın başına oturdu, kızı kendisine çekti ve güzelce yıkadı.

Sıra kıza gelince kız, müezzini önüne oturttu, başına sabun sürdü. O kadar çok sabun sürdü ki müezzinin başı bembeyaz köpükler içinde kaldı. Bunun üzerine kız ayağa kalktı, çıplak ayaklarının ucuna basarak bütün muslukları dolaştı, hepsinin ağzını birer bezle tıkadı. Kendi kendine: Bak, insan nasıl yıkanıyormuş, görürsün sen!diyerek yerden nalınları aldı, müezzinin yanına geldi. Başına, gözüne öyle şiddetli vurmaya başladı ki müezzin, avazı çıktığı kadar bağırıyor, haykırıyor, hamamın kubbelerini çın çın öttürüyordu. Nihayet bu acıya dayanamayarak düşüp bayıldı.

Kız, müezzini aygın baygın bırakarak dışarı çıktı, elbiselerini giydi, koşarak evine gitti ve kendisini kurtardı.

Annesi, kızına: “Kızım, hamam nasıldı?” diye sordu.

Kız:

“Anneciğim, pek güzel, emsalsiz bir hamamdı. O kadar eğlendim o kadar eğlendim ki tarif edemem!” dedikten sonra, bir sürü yalanlar uydurarak hamamı övdü.

Onlar orada konuşadursunlar, biz gelelim müezzine.

Adam, sonunda ayıldı. Aklı başına gelerek gözlerini açmak istedi ama köpüklerden korkarak su aradı. O kurnada su aradı, yoktu; öteki kurnalarda su aradı, yoktu; kısacası bütün hamamın içinde bir damla su bulamadı. Çok telaşlandı. Bereket versin, artık vakit gecikmiş, hamamcı da hamama gelmişti. Hamamcı, müezzini bu hâlde görünce şaştı:

“Ayol, müezzin efendi sana ne oldu böyle? Başın köpükler içinde kalmış?”

Müezzin şu cevabı verdi:

“Ah, hamamcı efendi, su bulamadım, başım köpükler içinde kaldı, muslukları açmayı unutmuşsun.”

Hamamcı musluklardan birini açtı, müezzin yıkandı, dışarı çıktı, elbiselerini giyip doğru evine geldi. Her tarafı yara bere içindeydi. Hastalandı, yatağa girdi.

Günlerce hasta yattı.

Hastalıktan kalkınca kızdan bir temiz intikam almak istedi. Hacdaki babasına bir mektup yazdı, bu mektupta dedi ki:

Senin kızın kötü yola düştü. Birlikte olmadığı kimse kalmadı.

Kızın babası, bu mektubu alınca:

“Eyvah, bak başıma gelenlere! Benim kızım kötü yola düşmüş, bu yaştan sonra namusumu bir paralık etti, hay edepsiz, hayasız kız!” diye saçını başını yoldu. Sonra, öfke ile oğluna dedi ki:

“Koş, eve git, kızımın başını kes, gömleğini kana bulayarak bana getir!”

Oğlu, baba emrini yerine getirmek için, ister istemez yola çıktı. Mahallesine geldi, komşulardan meseleyi soruşturdu. Komşular dediler ki:

“Hayır oğlum, biz senin kız kardeşinin sokağa çıktığını bile görmedik!”

Delikanlı, bu sözler üzerine evinin kapısını çaldı. Kız kardeşi:

“Vay, biraderim gelmiş!” diye, koşa koşa merdivenleri inerek kapıyı açtı. Kardeşini kucakladı, yukarıya aldı.

“Babam nerede?” diye sordu. Kardeşi

“Yolda, geliyor… Haydi seninle gidip onu karşılayalım!” diye cevap verdi.