banner banner banner
Dede Korkut`tan Çocuklara Seçme Hikâyeler
Dede Korkut`tan Çocuklara Seçme Hikâyeler
Оценить:
 Рейтинг: 0

Dede Korkut`tan Çocuklara Seçme Hikâyeler

Kesilsin oğlumun emdiği süt damarım
Yaman sızlıyor
Sarı yılan sokmadan akça tenim kalkıp şişiyor
Yalnızca oğul görünmüyor, bağrım yanıyor
Kuru kuru çaylara su saldım
Kara elbiseli dervişlere adaklar verdim
Aç görsem doyurdum, çıplak görsem donattım
Tepe gibi et yığdım, göl gibi kımız sağdırdım
Dilek ile bir oğul zorla buldum
Yalnız oğul haberini a Dirse Han söyle bana
Karşı yatan Ala Dağ’dan bir oğul uçurdunsa
Söyle bana
Taşkın akan koşan sudan bir oğul akıttınsa
Söyle bana
Aslan ile kaplana bir oğul yedirdinse söyle bana
Kara giyimli azgın dinli kâfirlere bir oğul aldırdınsa söyle bana
Han babamın katına ben varayım
Ağır hazine bol asker alayım
Azgın dinli kâfire ben varayım
Paralanıp cins atımdan inmeyince
Yenim ile alca kanımı silmeyince
Kol but olup yer üstüne düşmeyince
Yalnız oğul yollarından dönmeyeyim
Yalnız oğul haberini a Dirse Han söyle bana
Kara başım kurban olsun bugün sana

dedi ve feryat figan eyledi, ağladı. Böyle deyince Dirse Han hatununa cevap vermedi, o kırk namert karşı geldi ve:

“Oğlun sağdır, esendir; hâlâ avdadır. Bugün yarın nerede ise gelir, korkma kaygılanma. Bey sarhoştur, cevap veremez.” dediler.

Dirse Han’ın hatunu çekildi, geri döndü. Dayanamadı, kırk ince kızı beraberine aldı, büyük cins ata binip oğlancığını aramaya gitti. Kışları da yazları da karı buzu erimeyen Kazılık Dağı’na geldi. Alçaktan yüce yerlere koşturup çıktı. Baktı gördü ki bir derenin içine karga, kuzgun iner çıkar, konar kalkar. Büyük cins atını o tarafa çevirdi ve yürüdü.

Meğer Sultan’ım, oğlan orada yıkılmıştı. Karga, kuzgun kan görüp oğlanın üstüne konmak isterdi. Oğlanın iki köpekceğizi vardı. Kargayı, kuzgunu kovalardı, oğlanın üstüne kondurmazdı. Oğlan orada yıkılıp kalınca boz atlı Hızır, oğlana hazır oldu, üç defa yarasını eli ile sıvazladı:

“Korkma oğlan, sana bu yaradan ölüm yoktur, dağ çiçeği ile ananın sütü senin yarana merhemdir.” dedi ve ortadan kayboldu.

Oğlanın anası, oğlanın üstüne koşturup çıkageldi. Baktı, gördü ki oğlancığı alca kana bulanmış yatıyor. Çağırarak oğlancığına söyler, görelim Han’ım, ne söyler:

Kara çekik gözlerini uyku bürümüş aç artık
On iki kemikçiğin harap olmuş topla artık
Tanrı’nın verdiği tatlı canın seyranda imiş yakala artık
Öz gövdende canın var ise oğul haber bana
Kara başım kurban olsun oğul sana
Akar senin suların Kazılık Dağı
Akar iken akmaz olsun
Biter senin otların Kazılık Dağı
Biter iken bitmez olsun
Koşar senin geyiklerin Kazılık Dağı
Koşar iken koşmaz olsun taş kesilsin
Ne bileyim oğul aslandan mı oldu
Yoksa kaplandan mı oldu ne bileyim oğul
Bu kazalar sana nereden geldi?
O gövdende canın var ise oğul haber bana
Kara başım kurban olsun oğul sana
Ağız dilden birkaç kelime haber bana

Hatun böyle deyince oğlanın kulağına ses geldi. Başını kaldırdı, ansızın gözünü açtı ve anasının yüzüne baktı. Söylemiş, görelim Han’ım, ne söylemiş:

Beri gel ak sütünü emdiğim kadınım ana
Ak bürçekli izzetli canım ana
Akarlı sularına beddua etme
Kazılık Dağı’nın günahı yoktur
Biterli otlarına beddua etme
Kazılık Dağı’nın suçu yoktur
Koşan geyiklerine beddua etme
Kazılık Dağı’nın günahı yoktur
Aslan ile kaplanına beddua etme
Kazılık Dağı’nın suçu yoktur
Beddua edersen babama et
Bu suç, bu günah babamdandır

Oğlan yine:

“Ana ağlama, bana bu yaradan ölüm yoktur, korkma. Boz atlı Hızır bana geldi, üç kere yaramı sıvazladı, bu yaradan sana ölüm yoktur, dağ çiçeği ile ananın sütü sana merhemdir, dedi.”

Böyle deyince kırk ince kız yayıldılar, dağ çiçeği topladılar. Oğlanın anası memesini bir sıktı, sütü gelmedi; iki sıktı, sütü gelmedi; üçüncüde kendisini zorladı, iyice doldu, memesini sıktı, süt ile kan karışık geldi. Dağ çiçeği ile sütü oğlanın yarasına sürdüler. Onu ata bindirdiler, alarak yurduna gittiler. Oğlanı hekimlere emanet edip Dirse Han’dan sakladılar.

At ayağı çabuk, ozan dili çevik olur. Hanım, oğlanın kırk günde yarası iyileşti, sapasağlam oldu. Oğlan ata biner, kılıç kuşanır oldu, av avlar, kuş kuşlar oldu. Dirse Han’ın bunlardan hiç haberi olmadı; o, oğlancığını öldü sanıyordu.

O kırk namert, bunu duydu:

“Neyleyelim?” diye konuştular. “Dirse Han eğer oğlancığını görürse, bırakmaz, hepimizi öldürür. Gelin, Dirse Hanı tutalım, ak ellerini ardına bağlayalım, kıl sicimi ak boynuna takalım, alıp kâfir ellerine yönelelim.” diyerek Dirse Han’ı tuttular.

Ak ellerini ardına bağladılar, kıl sicimi boynuna taktılar; ak etinden kan çıkıncaya kadar dövdüler. Dirse Han yayan, bunlar atlı yürüdüler; alıp kanlı kâfir ellerine yöneldiler. Dirse Han’ın esir olduğundan Oğuz beylerinin hiç haberi bile olmadı.

Meğer Sultan’ım, Dirse Han’ın hatunu, bunu duymuş. Oğlancığına karşı varıp söylemiş, görelim Han’ım ne söylemiş:

Görüyor musun ay oğul neler oldu?
Sarp kayalar oynamadı yer oyuldu
Yurtta düşman yok iken
Senin babanın üstüne düşman geldi
O kırk namert, babanın arkadaşları babanı tuttular
Ak ellerini ardına bağladılar
Kıl sicimi ak boynuna taktılar
Kendileri atlıydı
Babanı ise yayan yürüttüler
Alıp kanlı kâfir ellerine yöneldiler
Hanım oğul kalkarak yerinden doğrul
Kırk yiğidini beraberine al
Babanı o kırk namertten kurtar