banner banner banner
Dede Korkut`tan Çocuklara Seçme Hikâyeler
Dede Korkut`tan Çocuklara Seçme Hikâyeler
Оценить:
 Рейтинг: 0

Dede Korkut`tan Çocuklara Seçme Hikâyeler

Yürü oğul
Baban sana kıydı ise
Sen babana kıyma

Boğaç Bey, anasını kırmadı ve onun sözünü tuttu. Yerinden kalktı, kara çelik öz kılıcını beline kuşandı, ak kirişli sert yayını eline aldı, altın mızrağını koluna taktı, büyük cins atını tutturdu, sıçrayıp bindi. Kırk yiğidini de beraberine aldığı gibi babasının ardınca koşturup gitti.

O namertler de bir yerde konmuş, al şarabın keskininden içiyorlardı. Boğaç Han, atını sürüp onlara yetişti. O kırk namert de bunu gördü ve:

“Gelin varalım şu yiğidi tutup getirelim, ikisini bir arada kâfire yetiştirelim.” dediler.

Dirse Han:

Kırk yoldaşım aman
Tanrı’nın birliğine yoktur güman[3 - Güman: Şüphe.]
Benim elimi çözün
Kolca kopuzumu elime verin
O yiğidi döndüreyim
İster beni öldürün, ister diriltin
Bırakıverin

Elini çözdüler, kolca kopuzunu eline verdiler. Dirse Han, o yiğidin kendi oğlancığı olduğunu bilemedi, karşı geldi. Söyler, görelim Han’ım, ne söyler:

Boynu uzun büyük cins atlar gider ise benim gider
Senin de içinde bineğin var ise söyle bana
Savaşmadan, vuruşmadan alıvereyim dön geri
Ağıllardan on bin koyun gider ise benim gider
Senin de içinde etliğin var ise söyle bana
Savaşmadan, vuruşmadan alıvereyim dön geri
Develerden kızıl deve gider ise benim gider
Senin de içinde yük taşıyıcın var ise söyle bana
Savaşmadan, vuruşmadan alıvereyim dön geri
Altın başlı otağlar gider ise benim gider
Senin de içinde odan var ise yiğit söyle bana
Savaşmadan, vuruşmadan alıvereyim dön geri
Ak yüzlü ela gözlü gelinler gider ise benim gider
Senin de içinde nişanlın var ise yiğit söyle bana
Savaşmadan, vuruşmadan alıvereyim dön geri
Ak sakallı ihtiyarlar gider ise benim gider
Senin de içinde ak sakallı baban var ise yiğit söyle bana
Savaşmadan, vuruşmadan kurtarayım dön geri
Benim için geldin ise oğlancığımı öldürmüşüm
Yiğit sana günahı yok dön geri

Buna karşılık oğlan burada babasına söylemiş, görelim Han’ım, ne söylemiş:

Boynu uzun büyük cins atlar senin gider
Benim de içinde bineğim var
Bırakmam kırk namerde
Develerde kızıl deve senin gider
Benim de içinde yük taşıyıcım var
Bırakmam kırk namerde
Ağıllarda on bin koyun senin gider
Benim de içinde etliğim var
Bırakmam kırk namerde
Ak yüzlü ela gözlü gelin senin gider
Benim de içinde nişanlım var
Bırakmam kırk namerde
Altın başlı otağlar senin gider
Benim de içinde odam var
Bırakmam kırk namerde
Ak sakallı ihtiyarlar senin gider
Benim de içinde bir aklı şaşmış şuuru yitmiş
İhtiyar babam var

Bırakmam yok kırk namerde dedi ve kırk yiğidine tülbent salladı, el eyledi. Kırk yiğit büyük cins atını oynattı, oğlanın etrafına toplandı. Oğlan kırk yiğidiyle beraber at tepti, savaştı. Kiminin boynunu vurdu, kimini esir eyledi. Babasını kurtardı, çekildi, geri döndü. Dirse Han, burada oğlancığının sağ olduğunu anladı. Hanlar Hanı Bayındır, oğlana beylik verdi, taht verdi. Dede Korkut destan söyledi, deyiş dedi. Bu Oğuzname’yi düzdü koştu, böyle dedi:

Onlar da bu dünyaya geldi geçti
Kervan gibi kondu göçtü
Onları da ecel aldı, yer gizledi
Fâni dünya yine kaldı
Gelimli gidimli dünya
Son ucu ölümlü dünya
Kara ölüm geldiğinde geçit versin
Sağlıkla, akılla devletini Hak artırsın
O övdüğüm Yüce Allah dost olup yardım etsin

Dua edeyim, Han’ım: Yerli kara dağların yıkılmasın. Gölgeli büyük ağacın kesilmesin. Taşkın akan güzel suyun kurumasın, kanatlarının uçları kırılmasın. Koşar iken ak, boz atın sendelemesin. Vuruşunca kara çelik öz kılıcın çentilmesin. Dürtüşürken alaca mızrağın ufanmasın. Ak bürçekli ananın yeri cennet olsun. Ak sakallı babanın yeri cennet olsun. Hakk’ın yandırdığı çırağın yana dursun. Yüce Allah, seni namerde muhtaç eylemesin Han’ım hey!…

SALUR KAZAN’IN EVİNİN YAĞMALANMASI

Bir gün Ulaşoğlu, yırtıcı kuşun yavrusu, zavallının, biçarenin ümidi, Amıt suyunun aslanı, Karacuğun kaplanı, yağız al atın sahibi, Han Uruz’un babası, Bayındır Han’ın güveyisi, Kudretli Oğuz’un devleti, yiğit Kazan yerinden kalkmıştı. Doksan başlı otağını kara yerin üzerine diktirmişti. Doksan yerde alaca ipek halı döşenmişti. Seksen yerde büyük kaplar kurulmuştu. Altın kadehler, sürahiler dizilmişti. Dokuz kara gözlü, güzel yüzlü, saçı arkasında örülü, göğsü kızıl düğmeli, elleri bileğinden kınalı, parmakları süslü dilber, kâfir kızları kudretli Oğuz beylerine kadeh sunup içiyorlardı. Ulaşoğlu Salur Kazan içti içti ve sonunda sarhoş olup kendinden geçti. Dizleri üzerinde doğruldu ve dedi ki:

“Ünümü anlayın beyler, sözümü dinleyin beyler! Yata yata yanımız ağrıdı, dura dura belimiz kurudu. Yürüyelim beyler, av avlayalım, kuş kuşlayalım, yabani geyik yıkalım, dönelim otağımıza inelim, yiyelim, içelim, keyif çatalım.”

Kıyan Selçukoğlu Deli Dündar:

“Evet, Han Kazan uygundur.”

Kara Göneoğlu Kara Budak:

“Ağam Kazan uygundur.”

Onlar öyle deyince at ağızlı Aruz Koca iki dizinin üstüne çöktü:

“Ağam Kazan, pis dinli Gürcistan ağzında oturuyorsun, yurdunun güvenliğini kime bırakıyorsun?” diye sordu.

Kazan, onu şöyle cevapladı:

“Üç yüz yiğit ile oğlum Uruz, benim evimde kalsın ve evimin güvenliğini sağlasın.”