banner banner banner
Hz. Muhammed, Halifelik, Dört Halife ve Hz. Hasan
Hz. Muhammed, Halifelik, Dört Halife ve Hz. Hasan
Оценить:
 Рейтинг: 0

Hz. Muhammed, Halifelik, Dört Halife ve Hz. Hasan

Yeni devlet yapılanması için öncelikle Müslümanların bütün güçlerini Medine’de toplamaları gerekiyordu. Hz. Muhammed, Medine’yi iyice tahkim etmek ve güçlü bir sosyal yapı ortaya çıkartabilmek için kendisine biat eden bütün Müslümanların Medine’ye göç etmesini istedi. Zira o dönemde Medine’de Evs ve Hazrec kabilelerinin yanı sıra Beni Kaynuka, Beni Nadir ve Beni Kurayza olmak üzere üç Yahudi kabilesi vardı. Bu sosyal yapının altıncı kanadı muhacirler oldu. Ayrıca Evs ve Hazrec kabileleri sürekli çatışma içinde idi. Üstelik o dönemde Arabistan Yarımadası’nda örgütlü bir devlet yoktu. Her kabile kendi başkanının yönetiminde yaşıyordu. Hz. Peygamber, Mekkeli muhacirler ile ensar arasında birlik sağladıktan sonra Yahudi kabileleri ile henüz Müslüman olmamış Arapların ve Müslümanların barış ve güven içinde yaşaması için bir şehir devleti hâlinde teşkilatlanmanın şartlarını bir metinle belirledi. Günümüzde yazılı ilk anayasa olarak nitelendirilen bu anlaşma, şehrin asayişinin sağlanması, dış tehditlere karşı savunulması, bireyler arasındaki anlaşmazlıkların giderilmesi ve bazı ekonomik faaliyetlerin yürütülmesi gibi konuları içeriyordu. Bu noktada öncelik Medine’nin savunmasında idi. Mekkelilerin her an Medine’ye saldırması söz konusu idi ve bu noktada Yahudilerden, Müslümanlarla iş birliği yapmaları ve düşmana yardım etmemeleri istendi.

Aynı anlaşmada savaş giderlerinin, fidye ve diyet gibi giderleri her inanç grubunun kendi imkânlarıyla karşılaması, her inanç grubunun yargı görevini kendi içinde bağımsız olarak yürütmesi, farklı inançlara mensup kişilerin anlaşmazlıklarında ise son karar verme yetkisinin Hz. Peygamber’e ait olması kararlaştırıldı. Böylece Hz. Muhammed’e, Medine’de inşa edilen yeni devletin başkanı statüsü tanındı. Yahudilerle Müslümanların din ve vicdan hürriyetine sahip bulundukları da açıkça belirtildi. Bu arada Medine’nin sınırları da tespit edildi ve bundan sonraki siyasi ve askerî faaliyetler bu sınırlara göre yürütüldü. Ayrıca bir kamu hizmeti olarak Medine’de Müslümanlar için bir pazar yeri yaptırıldı ve günümüzde de defin işlemlerinin yapıldığı Baki mevkisi mezarlık olarak kararlaştırıldı.

Mekke dönemi Müslümanlar için sabır ve tahammül dönemiydi. Hz. Muhammed, kendisine yapılan kötülüklere karşılık vermedi. Bu dönemde indirilen ayetler de sabrı tavsiye ediyordu. Medine’ye gelindiğinde ise yeni şartlar ortaya çıktı. Mekke’de kim Müslüman, kim müşrik bilinirken, Medine’de münafık denilen bir grup ortaya çıktı. Şehirde yaşayanların çoğunluğu İslam inancını benimsemiş olsa da şehrin dış mahallelerinde yaşayan Yahudi kabileleri her fırsatta sorun çıkartıp ihanete varan davranışlarda bulunuyorlardı.

Yahudilerin Hz. Muhammed’in tebliğ ettiği dini benimsememelerinin önemli bir nedeni, Tevrat’ta müjdelenen yeni peygamberin İsrailoğullarından çıkmamış olmasıydı. Bu nedenle Müslümanları inançlarından vazgeçirmek için çeşitli faaliyetler yürütüyor, müşrikler gibi şiddete başvurmadan Hz. Muhammed’i insanların gözünde küçük düşürmeye çalışıyorlardı. Evs ve Hazrec kabileleri arasına çeşitli fitneler sokuyor ve münafıklara cesaret veriyorlardı. Beni Kaynuka kabilesi’nin ileri gelenlerinden bazıları İslamiyete girdiklerini söyleyip münafıklar arasına katıldılar.

Hz. Muhammed’in Medine’ye göç ederek Tevhit inancını yeni bir evreye taşımasına engel olamayan Mekkeliler, yeni sürece karşı kendilerini nasıl koruyacaklarını düşünmeye başladılar. Akıllarına ilk gelen çözümlerden biri, Medine ileri gelenlerine mektup yazarak Hz. Muhammed’e sahip çıkmamalarını istemek oldu. Ebu Süfyan ve Ubey b. Halef, yazdıkları mektupta Hz. Muhammed’e yardım etmenin utanılacak bir davranış olduğunu, şayet yardım edecek olurlarsa aralarında savaş çıkabileceğini söylediler. Aynı zamanda karşı hamle yaparak ekonomik tedbirler almaya başladılar.

Bedir Zaferi Bir Başlangıçtı

Arap yarımadası büyük bir islam hareketine hazırlanırken, bütün kabileler gelişmeleri sıcağı sıcağına takip ediyorlardı. Mekke’nin bütün zenginliklerini elinin tersi ile iten Çölün Efendisi, yeni bir çekim merkezi yaratmıştı. Medine artık kendini koruyabilecek bir örgütlenmeye doğru gidiyordu. Hz. Muhammed, hicretten yedi ay sonra hazırladığı müfreze ile Mekke kervanlarına gözdağı verdi. Bu gözdağını daha sonra takip ve gözetleme şeklinde yapılan diğer sekiz harekât izledi. Bu harekâtlarla birlikte Medine ile Mekke arasında savaş hükümlerinin yürürlükte olduğu bir dönem başladı ve bu durum Hudeybiye Antlaşması’na kadar devam etti.

Mekke’nin can damarı ticaret kervanları idi. Ticaret yapamayan bir Mekke, bütün zenginliğini yitirirdi. Mekke’nin can damarına ilk darbe, hicretten on yedi ay sonra Batn-ı Nahle’de vuruldu. Yemen’den dönen Kureyş kervanına yapılan baskın ile Kureyşli müşriklere gözdağı verildi. Bunu, Ebu Süfyan’ın idaresinde Suriye’den dönen bir başka ticaret kervanına Bedir’de düzenlenmek istenen baskın takip etti. Ancak Ebu Süfyan, baskın teşebbüsünü fark edince Mekke’den yardım istedi. Ebu Süfyan, Bedir mevkisinin uzağından geçerek kervanını baskından kurtarırken, Mekkeliler, Ebu Cehil kumandasında oluşturdukları bin kişilik kuvvetle Bedir’de ticaret kervanına baskın yapmak için bekleyen Müslümanların üzerine yürüdüler. 13 Mart 624 Cuma sabahı üç yüz beş kişilik Müslüman kuvvetiyle müşrik ordusu arasında geçen savaşta Ebu Cehil dahil yetmiş kişi öldürüldü, yetmiş kişi esir alındı. Müslümanlar ise on dört şehit verdi. Bedir Savaşı, Müslümanların moralini yükseltirken, itibarlarını da arttırdı. Hz. Muhammed, zalime karşı zafer kazanmış bir komutan olarak yeni dini anlatmaya başladı.

Bedir Savaşı öncesinde Yahudilerin ikili davranışları sabırla önlenmeye çalışılırken, Bedir Savaşı sonrasında kesin önlem alma yoluna gidildi. Buna neden olan olay ise Beni Kaynuka çarşısına giden Müslüman bir kadının tacize uğraması oldu. Tacize uğrayan kadına yardım için gelen sahabinin tacizci Yahudi’yi öldürmesi ve kendisinin de şehit edilmesi üzerine Medine’deki barış hükümleri terk edilmiş oldu. Hz. Muhammed, Bedir zaferinden bir ay sonra Beni Kaynuka’nın üzerine yürüdü ve onları İslam’a davet etti. Onlar daveti reddedip kalelerine çekildiler. Bunun üzerine Hz. Muhammed kaleyi ablukaya aldı ve Müslüman olmayı kabul etmeyen Yahudilerin üç gün içinde Medine’yi terk etmelerini istedi.

Bedir Yenilgisi Mekkelileri Öfkelendirdi

Bedir’de uğradıkları kayıpları hazmedemeyen Mekkeliler, yeni bir savaş için hemen hazırlığa giriştiler. İntikam duygularını kamçılayan önemli bir neden de Müslümanların Suriye-Mısır ticaret yolunu kesmeleri ve kervanlarına baskın düzenlemeleri idi. Bu sebeple, Bedir’de topladıkları askerin üç katını donatarak 625 yılında yeniden Medine’nin üzerine yürüdüler.

Hz. Muhammed, bin kişilik bir ordu ile onları Uhud mevkisinde beklemeye başladı. Fakat Mekke ordusu gelmeden Abdullah b. Ubey’e bağlı üç yüz kişilik münafık grup ordudan ayrıldı. Abdullah b. Ubey, Medine’nin başkanı olma hayalini kuran bir kişi idi. Hz. Muhammed’in Medine’ye gelişiyle bu hayali suya düşmüş, o da yaptığı bozgunculukla hayatı boyunca peygambere zarar vermeye çalışmıştı.

23 Mart 625’te Müslümanlar ve müşrikler bir kez daha karşı karşıya geldiler. Müslümanlar başlangıçta Kureyşlileri çekilmeye mecbur ettiyse de Resulullah’ın stratejik önem taşıyan bir tepeye yerleştirdiği okçuların talimata uymayarak burayı terk etmeleri üzerine Halit b. Velid komutasındaki müşrikler arkadan saldırıp savaşın seyrini değiştirdiler. Başta Hz. Peygamber’in amcası Hamza olmak üzere yetmiş Müslüman Uhud’da şehit oldu. Müslümanları büyük korkuya sevk eden bu savaşta Hz. Muhammed de yaralandı. Dişi kırılan ve vücuduna yara alan Hz. Muhammed’in öldüğü haberleri Müslümanların savaşma azmine darbe indirdi. Müslümanlar, aldıkları büyük darbe ile Uhud Dağı’nın eteklerine çekilirken, müşrikler de Ebu Süfyan’ın etrafında toplandılar, böylece iki ordu birbirinden ayrılarak savaşı sona erdirdi.

Savaşta beklemedikleri bir yenilgi alan Müslümanlar, müşriklerin Medine’ye de saldıracakları haberini alınca yeniden toparlanarak beş yüz kişilik bir kuvvetle Medine’ye birkaç kilometre mesafedeki Hamraülesed mevkisine giderek beklemeye başladılar. Müslümanların kendilerini beklediğini öğrenen müşrikler, Medine’ye gitmekten vazgeçip Mekke’ye geri döndüler.

Tebliğciler Şehit Edildi

Müslümanlar, Uhud Savaşı’ndan moralsiz bir şekilde ayrılsalar da Arabistan Yarımadası’nda güçlerini arttıran olaylar devam etti. Birkaç ay sonra Adal ve Kâre kabilelerinden bir heyet Medine’ye gelerek Resulullah’tan kendilerine İslamiyeti öğretecek sahabiler göndermesini istedi. Aslında bu bir tuzaktı. Nitekim Temmuz 625’te Hz. Muhammed’in gönderdiği on kişilik tebliğ heyeti Recî Suyu yanında konaklarken Lihyânoğulları’ndan yüz kişilik bir grup Müslümanlara baskın düzenledi. Baskında tebliğcilerden sekizi şehit edildi. İkisi de köle olarak Kureyş’e satıldı. Mekkeli müşrikler bir müddet sonra bu iki sahabiyi de şehit ettiler.

Aynı tarihte Amir b. Sa’saa Kabilesi’nin reisi Ebu Bera Amir b. Malik de kabilesine İslam inancını anlatması için tebliğciler istedi. Hz. Muhammed, bu sefer tebliğcilerin can güvenliği teminatını aldıktan sonra Suffe ehlinden bir grubu Münzir b. Amr el-Hazrecî başkanlığında yolladı. Heyet, Medine-Mekke yolu üzerinde Amir b. Malik’in öldüğünü haber aldı ve orada bir süre bekledi. O esnada çevredeki kabilelerden oluşan bir grup, üç kişi hariç bütün heyet mensuplarını öldürdü.

Müslümanların yetişmiş insanlarına karşı girişilen bu katliamlar Hz. Muhammed’de büyük bir keder yarattı. Hatta daha önce kendisini Taif’te taşlayanlara etmediği bedduayı bu olaya sebep olanlara ettiği söylenir.

Medine Yahudilerinden Nadiroğulları da aynı dönemde kışkırtıcı hareketlerde bulunuyorlardı. Uhud Savaşı öncesinde başladıkları tahriklerini savaş sonrasında daha da arttırmışlardı. Hz. Muhammed, Medine’ye geldiğinde, yaptıkları anlaşmaya uymalarını istese de olumlu bir sonuç alamadı. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir, Ömer ve Ali ile beraber onların yerleşim merkezine gitti. Nadiroğulları kendilerini iyi karşılamakla birlikte oturdukları yerin üstünden taş yuvarlamak suretiyle onları öldürmeye teşebbüs ettiler. Durumu fark eden Hz. Peygamber şehre döndü ve onlardan on gün içinde şehri terk etmelerini istedi. Nadiroğulları göç hazırlıklarına başlamışken Abdullah b. Ubey onlara yardımcı olacağını söyleyerek gitmelerini önledi. Resulullah da onları ablukaya alıp Ağustos 625’te anlaşmaya davet etti. Bir süre direnen Yahudiler on beş gün süren ablukanın ardından Medine’den ayrıldılar.

Yanlış Anlamadan Doğan Şüphe Üzerine Ayet Gönderildi

Nadiroğulları’ndan başka Müslümanlara karşı düşmanca tavır takınan kabilelerden biri de Mustalikoğulları idi. Kabilenin reisi Haris b. Ebu Dırar, Medine’ye saldırmak amacıyla asker toplamaya başlamıştı. Kendisine karşı yürütülen hazırlığı haber alan Hz. Muhammed, Şubat 627’de yedi yüz kişilik bir kuvvetle Mustalikoğulları üzerine yürüdü. Güç oyunu bozar misali, Hz. Muhammed’in üzerlerine sefer düzenlemesi, Mustalikoğulları’nın yanında savaşa hazırlanan kabileleri dağıttı. Yalnız kalan Müstalikoğulları, girdikleri savaşta yenildiler. Çarpışmanın sonunda Müslümanlar birçok esir ve ganimet ele geçirdiler. Hz. Muhammed, esirleri ve ganimetleri sefere katılanlar arasında paylaştırdı. Bu sırada Haris b. Ebu Dırar’ın kızı Cüveyriye Müslümanlığı kabul ettiğini söyledi. Bunun üzerine Hz. Muhammed, kendisini azat edip onunla evlendi. Bunu gören Müslümanlar ellerindeki esirleri serbest bırakınca Mustalikoğulları İslam dinini kabul ettiler.

İslam tarihine Cemel Vakası olarak geçen olay da bu seferin dönüşünde yaşandı. Hz. Ayşe de bu sefere Hz. Muhammed ile birlikte katılmıştı. Sefer dönüşü konakladıkları bir yerde sabaha karşı hareket emri verildiğinde Ayşe ihtiyaç için ordugâhtan uzaklaştı, dönüşte gerdanlığını düşürdüğünü fark ederek aramaya koyuldu ve konakladıkları yere geldiğinde kafilenin hareket ettiğini görüp beklemeye başladı. Ordunun artçılarından Safvan b. Muattal, Ayşe’yi devesine bindirip kafileye yetiştirdi. Başlangıçta kimsenin dikkatini çekmeyen bu olay, münafıkların başı Abdullah b. Ubey ve adamlarının dedikodusu yüzünden önemli bir soruna dönüştü. Hz. Muhammed, yapılan dedikodulardan etkilenerek Hz. Ayşe’ye kırıldı ve onu, babası Hz. Ebu bekir’in evine gönderdi. Hz. Muhammed, Ayşe ile birlikte geçirdiği sıkıntılı günlerden, indirilen ayet ile kurtuldu.

Müşrikler Son Saldırılarından da Sonuç Alamadı

Mekkelilerin Medine’ye karşı son saldırısı Hendek Savaşı olmuştur. Bu sefere, Kureyşliler dışında çeşitli Arap kabileleriyle Medine’den çıkarılan Beni Nadir ve o sırada Medine’de kalan Beni Kurayza Yahudilerinden oluşan kalabalık bir grup katıldı. Hayber Kalesi’nde yaşayan Nadiroğulları’nın tahriki ile Mekkelilerin topladığı asker sayısı on bin kişiye ulaştı. Ebu Süfyan’ın komutasında harekete geçen Mekkelilere karşı Hz. Muhammed daha önce Arabistan yarımadası’nda hiç kullanılmamış bir savunma yöntemine başvurdu. Azatlı kölelerden Selman-ı Farisi, memleketi İran’da gördüğü savunma yöntemini Hz. Muhammed’e anlattı. Bu yöntemi uygulayan Hz. Muhammed, Medine’nin kuzey kesiminde büyük hendekler kazdırdı. Üç bin kişinin katıldığı bu çalışma kısa sürede tamamlandı. O tarihe kadar Arabistan Yarımadası’nda toplanmış en büyük ordu ile hendeklerin önüne gelen müşrikler, ilk defa karşılaştıkları bu savunma yöntemi karşısında ne yapacaklarını şaşırdılar. Yirmi gün boyunca sürdürdükleri kuşatmaya daha fazla dayanamayarak çıkan şiddetli bir fırtınanın ardından Nisan 627’de Mekke’ye döndüler.

Bu savaş sonrasında Medine içinde yeni bir hesaplaşma yaşandı. Medine’de kalan son Yahudi kabilesi Kurayzaoğulları, Hendek Savaşı’nda şehrin savunmasına yardımcı olmadıkları için anlaşma hükümlerini ihlal etmeleri nedeniyle kendi topraklarına gittiler. Hz. Muhammed, önce onları Müslüman olmaya davet etti. Reddetmeleri üzerine teslim olmalarını istedi. Onlar bu teklifi de reddedince bulundukları yeri kuşattı. Bir aya yakın süren kuşatmadan sonra Kurayzaoğulları eski müttefikleri Evs kabilesi’nden Sa’d b. Muaz’ın vereceği hükme razı olacaklarını açıkladılar. Sa’d savaşacak gücü bulunanların öldürülmesine, kadın ve çocukların esir edilmesine ve mallarının ganimet olarak alınmasına karar verdi. Hz. Muhammed de ihanetin cezasının ölüm olduğunu bildiren Yahudilerin kutsal kitabı Tevrat’a uygun düşen bu kararı uyguladı.

Müşrikler Müslümanları Tanıdılar

Muhacirlerin sekiz yıldır uzak kaldıkları vatanlarına özlem duymaya başladıkları bir dönemde, Hz. Muhammed rüyasında Kâbe’yi tavaf ettiğini gördü. Mekke’ye duyduğu özlemi gidermek isteyen Hz. Muhammed, sahabeden hazırlık yapmasını istedi. Yaklaşık bin beş yüz kişilik kalabalık bir grupla Mart 628’de yola çıkan Hz. Muhammed, Mekke’ye on yedi kilometre mesafedeki Hudeybiye’de konakladı. Mekkeliler bu gelişi bir saldırı hazırlığı zannederek Halid bin Velid komutasında iki yüz kişilik bir süvari birliğini Müslümanların üzerine gönderdiler. Hz. Muhammed, amacının Kâbe’yi tavaf etmek olduğunu anlatmak için Hz. Osman’ı, Halid bin Velid’e gönderdi. Kureyşliler Müslümanların Mekke’ye girmesine izin vermeyeceklerini, ancak Osman’ın Kâbe’yi tavaf edebileceğini söylediler. Hz. Osman bu teklifi reddedince kendisini hapsettiler. Bu gelişme ortamın gerilmesine neden oldu. Hz. Muhammed, Hz. Osman’ı iade etmedikleri takdirde Mekkeliler ile savaşacaklarını açıklayınca Mekkeliler tedirgin olup Hz. Osman’ı serbest bıraktılar. Daha sonra da Süheyl b. Amr başkanlığında bir heyet yolladılar. Yapılan müzakerelerden sonra Hudeybiye Antlaşması imzalandı. Müslümanların aleyhine hükümler içerdiği düşünülen antlaşmaya göre Müslümanlar o yıl Mekke’ye girmeden geri dönecekler, umre için ertesi yıl gelip şehirde üç gün kalabileceklerdi. Bir Mekkeli Medine’ye kaçarsa iade edilecek, Medine’den biri Mekke’ye kaçarsa iade edilmeyecekti. Anlaşmanın geçerlilik süresi on yıl olarak kabul edildi. Bu süre içinde taraflardan biri bu ittifaka dâhil olmayan bir kabile ile savaşa girerse diğeri karışmayacaktı. Diğer Arap kabileleri istedikleriyle ittifak yapabilecek, bu şartlara, tarafların dışında kendileriyle müttefik olan kabileler de uyacaktı. Müslümanların çıkarlarını göz ardı eden antlaşma ile Kureyşliler ilk defa Müslümanları kendilerine denk kabul etmiş oldular. Yapılan antlaşma İslam’ın yayılmasını önleyemedi. Mekke’nin fethine kadar geçen iki yıllık süreçte Müslümanların sayısı çığ gibi arttı.

Hükümdarları İslam’a Davet Etti

İnsanlara gönderilen son kurtarıcı olarak görevi sadece Arabistan Yarımadası’nı aydınlatmak değildi. Ona gönderilen mesajların muhatabı bütün insanlık olduğu için çağdaşı olan hükümdarları İslam’ı kabul etmeye davet etti. Bu doğrultuda Hudeybiye Antlaşması’nı yapıp Medine’ye döndükten sonra Mayıs 628’de Arabistan’daki birçok kabile reisi ile birlikte Sasani Hükümdarı II. Hüsrev Peşrev’e, Habeşistan Hükümdarı Necaşi Ashame’ye, Mısır Hükümdarı Mukavkıs’a, Gassani Hükümdarı Haris b. Ebu Şemir’e, Bizans Hükümdarı Heraklios’a ve Beni Hanife Kabilesi’ne, “Muhammed Resulullah” mühürlü birer mektup gönderdi.

Mektuplarda hükümdarlar ve kabile reisleri, unvanları ile muhatap alınmış, davet dili kullanılmıştır. Allah’ın tekliğinin kabul edilmesi istenen mektuplarda, Hz. Muhammed’in onun elçisi olduğuna inanılması istenmiştir. Kabile başkanlarına gönderilen mektuplarda İslam inancına girmeleri hâlinde can ve mal emniyetinin güvence altına alınacağına dair söz verilmiş, bazı kabilelere de toprak imtiyazı vadedilmiştir. Ayrıca yapılan daveti kabul edenlerin namaz kılmaları, zekât vermeleri gerektiği belirtilmiştir.

Sasani hükümdarı kendisine yapılan daveti hakaret kabul ederek yırtıp atarken, onun Yemen valisi Bazan ise İslamiyeti öğrenmek için Medine’ye iki elçi gönderdi. Hz. Muhammed’den dinlediği İslam inancını beğenen Vali Bazan, İslam’ı benimsedi. Onun Müslüman olması Yemen’de de etkisini gösterdi. Halk da vali ile birlikte İslam inancını tercih etti. Vali Bazan, Müslümanlığı kabul edince Medine’nin ilk valisi olarak Yemen’deki görevine devam etti.

Daha önce Mekke’den kendisine sığınan Müslümanları himaye ederek sağduyulu bir hükümdar olduğunu gösteren Habeşistan Hükümdarı Necaşi de aldığı mektuptan etkilenerek Müslüman olmayı kabul etti. Kendisine mektubu getiren elçi ile birlikte Habeşistan’da kalan son sığınmacıları da Medine’ye gönderdi.

Mısır Hükümdarı Mukavkıs ise Müslüman olmayı kabul etmemesine karşılık Hz. Muhammed’e karşı açık bir düşmanlık göstermedi. Aksine, gelen elçiyi hediyelerle Medine’ye gönderdi.

Bizans İmparatorluğu’na tabi olarak Suriye’de hüküm süren Gassaniler’in hükümdarı Haris b. Ebu Şemir de getirilen mektubu yırtıp yere atmakla kalmadı, Medine’yi de tehdit etti.

Hanifeoğulları kabilesi’nin reisi Hevze b. Ali de yapılan daveti kabul etmedi.

Bizans İmparatoru Heraklios da kendisine yapılan daveti kabul etmemiş, ancak gelen elçileri dinleyip onlara iyi davranmıştır.

Hz. Muhammed, yaptığı bu davetleri peygamberliğinin dokuzuncu yılında da devam ettirmiş ve o yıl kendisine gönderilen cizye ayetinden sonra Müslüman olmayı kabul etmeyen Yahudi, Hristiyan ve Mecusilerden cizye alınacağı uyarısında bulunmuştur.

Egemenlik Sınırlarını Genişletme Harekâtı Başlatıldı

Hz. Muhammed’in daha önceki ikazlarına bir süre uymuş gibi görünen Nadiroğulları, yerleşik bulundukları Hayber Kalesi’nde düşmanca faaliyetlerini devam ettirdiler. Yaptıkları faaliyetler tehdit boyutuna ulaştığında Hz. Muhammed, bin beş yüz kişilik bir kuvvet ile Haziran 628’de Hayber Kalesi’ne sefer düzenledi. Burada Yahudilerin yaşadığı yedi kaleden dördü savaş yoluyla, üçü de teslim ol çağrısına uyulmasıyla ele geçirildi. Teslim olduktan sonra Hayber’de yaşamaya devam etmek isteyen Yahudiler, topraklarında yarıcı olarak kalma teklifini kabul ettiler. Hayber’den sonra Vadilkura ve Fedek halkı ile de Müslüman olmayı kabul etmedikleri için benzer anlaşmalar yapıldı.


Вы ознакомились с фрагментом книги.
Для бесплатного чтения открыта только часть текста.
Приобретайте полный текст книги у нашего партнера:
Полная версия книги
(всего 1010 форматов)