banner banner banner
Sherlock Holmes Baskerville’lerin Tazısı Bütün Maceraları 6
Sherlock Holmes Baskerville’lerin Tazısı Bütün Maceraları 6
Оценить:
 Рейтинг: 0

Sherlock Holmes Baskerville’lerin Tazısı Bütün Maceraları 6


“Bunu da nereden çıkardın?”

“Korkularının sebebinin bozkırda olduğunu düşünüyorum. Eğer durum böyle ise ancak aklını kaçırmış bir insanın eve değil de evden uzağa doğru koşacağını tahmin ediyorum. Bu da mantıklı bir açıklama. Eğer Çingene’nin söylediklerini doğru kabul edersek yardım gelme ihtimalinin en az olabileceği yöne doğru yardım çığlıkları atarak son sürat koşmuş. Ayrıca bir nokta daha var, o gece kimi bekliyordu ve onu neden kendi evi yerine patikada bekliyordu?”

“Birisini mi beklediğini düşünüyorsun?”

“Adam yaşlı ve kuvvetten düşmüştü. Onun akşam yürüyüşlerine çıkmasını normal karşılayabiliriz ama o gece yerler ıslaktı ve hava soğuktu. Dr. Mortimer’ın daha sağduyulu bir insan olduğu sonucuna varmıştım fakat onun dediği gibi, sigara küllerinden çıkardığı sonuca göre, sence bu adamın beş on dakika oralarda durması normal bir şey mi?”

“Fakat her gece dışarı çıkıyormuş.”

“Her gece bozkırın kapısında durup beklediğini sanmıyorum ama… Aksine, elimizdeki bulgulara göre oraya gitmekten hep kaçınmış. O gece orada bekledi. Londra’ya gitmeden bir önceki geceydi. Her şey yavaş yavaş şekillenmeye ve anlam kazanmaya başladı Watson. Sana zahmet bana kemanımı uzatabilir misin? Ve yarın Dr. Mortimer ile Sör Henry Baskerville ile karşılaşana kadar bu konudaki bütün akıl yürütmelerimizi ertelemeyi öneriyorum.”

4. BÖLÜM

Sör Henry Baskerville

Kahvaltı masamız erken kaldırılmıştı ve Holmes, ropdöşambırı üzerinde, kararlaştırılan randevu saatini beklemeye başladı. Müşterilerimiz çok dakikti. Dr. Mortimer içeri girdiğinde saat tam onu gösteriyordu. Hemen arkasından ufak tefek, uyanık görünen, siyah gözlü bir bey olan genç baronet içeri girmişti. Otuz yaşlarında olmalıydı. Gürbüz bir yapısı, kalın, siyah kaşları ve güçlü, hırçın bir yüzü vardı. Kırmızı tüvit bir takım elbise giymişti. Hayatının çoğunu açık havada geçirmiş ve her türlü hava koşuluna maruz kalmış birine benziyordu. Ancak yine de sakin bakışları ve sessiz tavırlarından, başka bir şeyler sezinlemiştim sanki.

“Sizi Sör Henry Baskerville ile tanıştırayım.” dedi Dr. Mortimer.

“Ah, evet…” dedi Henry Baskerville, “İşin ilginç yanı, eğer bu sabah bizim gelmemizi istemeseydiniz Bay Sherlock Holmes, herhâlde ben çıkıp gelecektim. Ufak tefek gizemleri çözmeyi sevdiğinizi duydum. Bu sabah başıma öyle bir şey geldi ki sanıyorum benim anlayabileceğimden çok daha fazlası var işin içinde.”

“Lütfen oturun Sör Henry. Londra’ya geldikten sonra başınıza ilginç bir olayın geldiğini mi söylemek istiyorsunuz?”

“Belki çok önemli bir şey değildir Bay Holmes. Belki sadece bir şakaydı. Bu sabah bana bir mektup geldi, tabii eğer mektup denilebilirse…”

Masanın üzerine bir zarf koydu. Hepimiz üzerine eğildik. Pek kaliteli olmayan gri renkli bir zarftı. Üstünde kabaca “Sör Henry Baskerville, Northumberland Oteli” yazıyordu. “Charing Cross”un posta damgası vurulmuştu ve mektubun bir önceki gün postaya verildiği anlaşılıyordu.

“Northumberland Oteline gideceğinizi kim biliyordu?” diye sordu Holmes ziyaretçimize dikkatle bakarak.

“Hiç kimse… Buna Dr. Mortimer ile buluştuktan sonra karar verdik.”

“Ama Dr. Mortimer herhâlde o otelde kalıyordu değil mi?”

“Hayır, ben bir arkadaşımda kalıyordum.” dedi doktor.

“Daha önceden bu otele gideceğimizi kararlaştırmamıştık.”

“Hım! Birisi sizin yaptıklarınızla çok ilgileniyor.” Zarfın içinden büyük boy bir kâğıdın yarısı çıktı. Bu da dörde katlanmıştı. Bunu açıp masanın üzerine yaydı. Tam ortasında tek bir cümle vardı ve basılı bir metinden kesilen harfler üzerine yapıştırılmıştı. Şöyle yazıyordu: “Hayatına veya aklına değer veriyorsan bozkırdan uzak dur.” Sadece “bozkır” kelimesi mürekkep ile yazılmıştı.

“Şimdi…” dedi Sör Henry Baskerville, “Belki bunun ne anlama geldiğini ve kimin benim işlerimle bu kadar yakından ilgilendiğini bana anlatabilirsiniz Bay Holmes.”

“Siz bu konuda ne diyorsunuz Dr. Mortimer? En azından bunu da doğaüstü güçlerin yaptığını söylemezsiniz sanırım.”

“Tabii ki hayır. Ama bu notun, olayların doğaüstü olduğuna inanan birinden gelmiş olabileceğini düşünebiliriz.”

“Hangi olaylar?” diye araya girdi Sör Henry, “Öyle görünüyor ki sizler, işlerimi benden daha iyi biliyorsunuz.”

“Bu odadan ayrılmadan önce her şeyi öğrenmiş olacaksınız Sör Henry. Buna söz veriyorum.” dedi Sherlock Holmes. “Eğer izin verirseniz şu an bize getirmiş olduğunuz bu ilginç kâğıt ile bir süre ilgilenmek istiyorum. Dün gece hazırlanıp postaya verilmiş olabilir. Dünkü ‘Times’ buralarda mı Watson?”

“Şu köşede duruyor.”

“Sana zahmet onu getirir misin? İlk sayfadaki başmakaleyi açar mısın lütfen?” Hızla bütün sütunlara teker teker göz attı. “Başmakale serbest ticaretle ilgili. İzin verirseniz size bir kısmını okumak istiyorum: Kendi özel ticaretiniz veya sanayinizin sizi koruyacak bir yasayla destekleneceğini sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Fakat böyle bir vergi yasası, uzun vadede ülkeden çok şey götürecek, ithalatın değerini düşürecek ve bu adadaki hayat standardını genel anlamda etkileyecek. Bu yüzden ülkemiz böyle bir tasarıdan uzak durmalıdır.”

“Buna ne diyorsun Watson?” diye bağırdı Holmes sevinçle. Büyük bir memnuniyetle ellerini ovuşturmaya başlamıştı. “Bunun övgüye değer bir görüş olduğunu düşünmüyor musun?”

Dr. Mortimer mesleği gereği Holmes’a ilgiyle baktı. Sör Henry Baskerville ise koyu renk gözlerini şaşkınlık içinde bana çevirmişti.

“Benim böyle vergi yasalarına aklım ermez.” dedi, “Ama konumuzdan biraz uzaklaştık gibi geliyor bana. Bana gönderilen mektuba geri dönelim.”

“Aksine, biz doğru izin üzerindeyiz Sör Henry. Watson benim izlediğim yöntemleri sizden daha iyi biliyor. Gerçi o bile bu cümlenin önemini henüz kavrayamadı.”

“Aralarında bir bağ göremediğimi itiraf etmeliyim.”

“Ama yine de sevgili Watson, aralarında çok yakın bir bağ var, hatta bir tanesi diğeri hakkında bilgi edinmemizi sağlıyor. Biraz önce okuduklarımı ve nottaki cümleyi karşılaştırın. Bu kelimelerin nereden alınmış olduklarını anlamadınız mı?”

“Aman Tanrı’m, haklısınız! Ne kadar akıllıca hazırlanmış!” diye bağırdı Sör Henry.

“Eğer aklınızda bir şüphe kaldıysa o da bazı kelimelerin birlikte kesilmiş olmasından kaynaklanıyordur.”

“Ah, gerçekten öyle!”

“Doğrusunu isterseniz Bay Holmes, kırk yıl düşünsem böyle bir şey aklıma gelmezdi.” dedi Dr. Mortimer şaşkın bakışlarını arkadaşıma dikerek, “Kelimelerin bir gazeteden kesildiğini söyleseler bu kadar hayrete düşmezdim belki ama siz, hem gazetenin adını hem de başmakaleden kesildiğini söyleyebiliyorsunuz. İşte bu duyduğum en ilginç şeylerden biri diyebilirim. Nasıl anladınız?”

“Sanıyorum doktor, siz bir siyah ile bir Eskimo’nun kafataslarını ayırt edebilirsiniz, öyle değil mi?”

“Mutlaka.”

“Ama nasıl?”

“Çünkü bu benim özel ilgi alanım. Aralarındaki fark çok açık. Göz çukurları, yüzün açısı, üst çene kemikleri, ayrıca…”

“Bu da benim ilgi alanım ve aralarındaki fark çok açık. Siz nasıl bir siyah ile bir Eskimo’nun kafatasını ayırt edebiliyorsanız, ben de bir burjuva gazetesi olan ‘Times’ın makaleleriyle kötü bir baskıya sahip olan yarım penilik bir akşam gazetesini ayırt edebiliyorum. Bu tür tespitler, özel eğitim görmüş bir suç uzmanı için en basit unsurlardandır. Ama itiraf etmeliyim ki ben çok küçük yaştayken ‘Leeds Mercury’ ile ‘Western Morning News’i birbirleriyle karıştırmıştım; ancak ‘Times’ın yazılarını diğerlerinden çok kolay ayırt edebiliriz. Bu kelimeler de başka bir gazeteden alınamazdı zaten. Bu mektup da dün yazıldığına göre bu kelimelerin dünkü baskıdan alındığını kolaylıkla söyleyebiliriz.”

“Söylediklerinizden anladığım kadarıyla Bay Holmes…” dedi Sör Henry Baskerville, “Birisi bu mesajı, kelimeleri makasla keserek hazırlamış…”

“Tırnak makasıyla.” diye düzeltti Holmes, “Kısa uçlu bir makasla kesildiğini görebilirsiniz. Bakın, yan yana olan kelimeleri iki kerede kesmek zorunda kalmış.”

“Peki. O hâlde biri bu mesajı tırnak makasıyla kesmiş. Sonra da tutkalla yapıştırmış…”

“Hayır, zamk ile yapıştırmış.” dedi Holmes.

“Zamk ile kâğıda yapıştırmış! Buraya kadar tamam da neden ‘bozkır’ kelimesini elle yazmış olabilir?”

“Çünkü onu gazetede bulamamış. Diğer kelimeleri istediği her baskıda kolayca bulabilirdi; ama ‘bozkır’ kelimesini her yerde bulamazdı.”

“Tabii ya, açıklaması basitmiş… Bu yazıdan başka bir anlam çıkartabiliyor musunuz Bay Holmes?”

“Bir iki ipucu var ama bütün izleri ortadan kaldırmak için elinden gelen her şeyi yapmış. Dikkat ederseniz adresi gelişigüzel yazmaya çalışmış ancak ‘Times’ gazetesini iyi eğitim almış kişiler dışında kimse pek okumaz. Onun için bunu, eğitimli birinin düzenlediğini ama bu kişinin cahil görünmeye çalıştığını söyleyebiliriz. Sizin tarafınızdan anlaşılacağından ya da tanınabileceğinden korktuğu için yazısını gizlemeye çalışmış. Bakın, kelimelerin tek bir çizgi üzerinde yapıştırılmadığını, bazılarının diğerlerinden daha yukarıda olduğunu gözlemleyebilirsiniz. Örneğin ‘hayat’ kelimesi çok dikkat çekiyor. Bu ya dikkatsizlikten ya da panikten dolayı aceleyle yapılmış. Bence ikincisinin olma ihtimali daha fazla; çünkü bu mesele oldukça önemli ve böyle bir mektubu düzenleyen kişinin dikkatsiz olabileceğini hiç sanmıyorum. Eğer aceleyle yaptıysa insanın aklına şu ilginç soru geliyor: Neden bunu panik içinde yaptı? Ne de olsa, sabah erken saatlerde postalanmış bir mektup, Sör Henry otelden ayrılmadan önce mutlaka ona ulaşırdı. Bunu hazırlayan kişi, ona engel olunacağını mı düşündü? Ama kim tarafından?”