banner banner banner
Sherlock Holmes Baskerville’lerin Tazısı Bütün Maceraları 6
Sherlock Holmes Baskerville’lerin Tazısı Bütün Maceraları 6
Оценить:
 Рейтинг: 0

Sherlock Holmes Baskerville’lerin Tazısı Bütün Maceraları 6


“Bir araba çağırmanızı, ön kapımı sürekli tırmalayan köpeğinizi durdurmanızı ve son olarak da Sör Henry Baskerville’i karşılamak için Waterloo İstasyonu’na gitmenizi tavsiye ediyorum.”

“Ya sonra?”

“Bu mesele hakkında birtakım kararlara ulaşana kadar ona bir şey anlatmamanızı isteyeceğim.”

“Kararınızı vermeniz ne kadar sürer?”

“Yirmi dört saat. Yarın saat onda buraya gelirseniz size minnettar kalacağım Dr. Mortimer ve ayrıca Sör Henry Baskerville’i de yanınızda getirirseniz daha sonrası için bazı planlar yapmakta bana yardımcı olacağına emin olabilirsiniz.”

“Dediğiniz gibi olsun Bay Holmes.” Randevu saatini kol manşetine karaladıktan sonra tuhaf ve dalgın tavrıyla odadan hızla çıktı. Holmes arkasından seslenerek merdivenlerin başında onu durdurdu.

“Bir soru daha sormak istiyorum Dr. Mortimer. Sör Charles Baskerville ölmeden önce birkaç kişinin bu hayvanı bozkırlarda gördüğünü söylemiştiniz, öyle değil mi?”

“Üç kişiydiler.”

“Daha sonra onu gördüler mi?”

“Böyle bir şey duymadım.”

“Teşekkür ederim. İyi sabahlar.”

Holmes koltuğuna döndü. Dişine göre bir şeyle karşılaştığındaki o sessiz, içsel tatmini gözlerinden okuyabiliyordum.

“Dışarı mı çıkıyorsun Watson?”

“Yardımım dokunacaksa kalabilirim.”

“Hayır, gerek yok sevgili dostum. Biliyorsun harekete geçtiğimiz zaman istiyorum senin yardımını. Ancak bu müthiş bir olay, hatta bazı yönlerden de eşsiz sayılır. Bradley’s’in yanından geçerken en kuvvetli tütünlerinden yarım kilo kadar göndermelerini söyler misin? Teşekkür ederim. Sen de akşam olmadan eve dönmezsen çok memnun olacağım. Sonra da bize bu sabah anlatılan o ilginç problem hakkındaki görüşlerimizi karşılaştırırız.”

Zihinsel yoğunlaşmaya ihtiyacı olduğu zamanlarda inzivaya çekilmeyi tercih ettiğini çok iyi biliyordum. Böyle anlarda ipuçlarının her ayrıntısını kafasında tartar, alternatif teoriler üretir, bunları dengeler ve hangi noktaların önemli, hangilerinin önemsiz olduğuna karar verir. Bu nedenle günümü kulüpte geçirmeye karar verdim ve akşama kadar Baker Caddesi’ne dönmedim. Kendimi bir kez daha oturma odasında bulduğumda saat dokuza yaklaşıyordu.

Kapıyı açtığımda ilk izlenimim, bir yangının çıktığı idi; çünkü oda o kadar duman içindeydi ki masanın üzerindeki lambanın ışığı bile zar zor görünüyordu. Ancak içeriye girdikten sonra korkularım boşa çıktı. Meğer boğazımı yakan ve öksürmeme neden olan yoğun duman, Holmes’un keskin tütününden geliyormuş. Dumanların içinde dudaklarının arasına yerleştirdiği siyah, kilden piposu ile ropdöşambırını giymiş Holmes’u, bir koltukta iki büklüm oturmuş bir hâlde belli belirsiz görebilmiştim. Etrafında rulo hâlinde birkaç kâğıt duruyordu.

“Üşüttün mü Watson?” diye sordu.

“Hayır, şu zehirli hava beni öksürttü.”

“Gerçekten biraz fazla duman olmuş. Sen söylemesen fark etmeyecektim.”

“Fazla mı? Burası dayanılmaz!”

“O zaman pencereyi aç! Anladığım kadarıyla gününü kulüpte geçirmişsin.”

“Sevgili Holmes!”

“Haksız mıyım?”

“Haklısın ama nasıl anladın?”

Yüzümdeki sersem ifadeye güldü. “Watson, sende şaşırtıcı, küçük güçlerimi üzerinde denerken keyif aldığım hoş bir tazelik var. Bir beyefendi yağmurlu ve çamurlu bir günde dışarı çıkıyor. Sonra akşam eve döndüğünde şapkası ve çizmeleri kusursuz bir şekilde ve lekesiz geliyor. Demek ki bütün gün bir yere takılıp kalmış, çok fazla arkadaşı olan bir adam da değil. O hâlde nereye gitmiş olabilir? Aşikâr değil mi?”

“Evet, aşikâr.”

“Dünya böyle aşikâr şeylerle dopdolu ama kimse bunları fark etmiyor. Sence bugün neredeydim?”

“Sen de burada takılıp kaldın.”

“Aksine. Devonshire’a gittim.”

“Ruhen mi?”

“Evet. Vücudum bu koltukta kaldı ve yokluğumda iki büyük bardak kahve ve çok miktarda tütün tüketti; bunları yaptığıma da çok pişmanım. Sen gittikten sonra bozkırların o bölgesine ait bir haritayı bulmak üzere Stamford’a gittim ve ruhum, bütün gün haritada dolaşıp durdu. Geri dönüş yolunu bulabildiğim için gururum okşandı doğrusu.”

“Galiba büyük ölçekli bir harita.”

“Evet, öyle.” Haritanın bir kısmını açarak dizlerinin üzerine yaydı. “Bizi ilgilendiren bölge şu tarafta kalıyor. Şu ortadaki yer de Baskerville Malikânesi.”

“Ormanla çevrili kısım mı?”

“Aynen öyle. Porsuk ağaçlı patika görünmese bile sanıyorum şu hat üzerinde uzanıyor ve bozkır da gördüğün gibi hemen sağında kalıyor. Buradaki evler topluluğu ise arkadaşımız Dr. Mortimer’ın da yaşadığı Grimpen mezrası olacak. Beş millik çapta, etrafa dağılmış mesken görebiliyoruz. Hikâyede adı geçen Lafter Malikânesi de şurada. Burada gösterilen ev eğer adını yanlış hatırlamıyorsam şu Doğa Bilimcisi Stapleton’ın evi olacak. Arazi üzerinde iki çiftlik evi daha var: High Tor ve Foulmire. On dört mil uzağında da Princetown Hapishanesi var. Bu dağınık yapıların aralarında ve etraflarında ıssız, hayat belirtisi olmayan bozkırları görebiliyoruz. Sanıyorum şu nokta, trajedinin sahnelendiği yer olacak ve biz de orada ikinci perdenin oynanmaması için elimizden geleni yapacağız.”

“Tekinsiz bir yere benziyor.”

“Evet, tarif edilen olay yeri buraya uyuyor. Eğer şeytan insanların işlerine karışmak istiyorsa…”

“Sen de bu doğaüstü açıklamaya inanma eğilimindesin demek…”

“Şeytanın temsilcileri etten kemikten olamaz mı? Başlangıçta bizim cevaplamamız gereken iki soru var. İlki, gerçekten herhangi bir suç işlendi mi? Diğeri ise işlenen suç nedir ve nasıl işlendi? Tabii, eğer Dr. Mortimer’ın şüpheleri yerinde çıkarsa doğaüstü güçlerle baş etmeye çalışıyoruz demektir ve bu da soruşturmamızın sonu anlamına gelir. Ama bu varsayıma dönmeden önce diğer varsayımların hepsini elememiz gerekiyor. Eğer sorun olmazsa şu pencereyi kapatmak istiyorum. Sana biraz tuhaf gelecek ama kapalı ortamlarda düşüncelerimi daha iyi toparlayabiliyorum sanki. Tabii düşünmek için ufacık bir kutuya girecek kadar ileri gitmeyeceğim; ama yine de mantıklı bir düşünce sayılır! Sen bu davayla ilgili neler düşünüyorsun?”

“Evet, konu üzerinde bugün bayağı düşündüm.”

“Ne diyorsun?”

“Çok şaşırtıcı.”

“Kendine has bir özelliği var. Bazı noktalara dikkat etmemiz gerekiyor. Örneğin ayak izlerindeki değişiklik. Buna ne diyorsun?”

“Mortimer, adamın, sokağın o kısmında ayak uçlarında yürüdüğünü söylemişti.”

“O sadece bir budalanın soruşturmada söylediğini tekrarladı. Bir adam neden sokakta parmak ucunda yürüsün ki?”

“Sence?”

“Çünkü koşuyordu Watson, hayatını kurtarmak için umutsuzca koşuyordu. En sonunda tabii kalbi buna dayanamadı ve adamcağız yüzüstü düşüp öldü.”

“Neyden kaçıyordu?”

“İşte bütün mesele de burada yatıyor. Bence koşmaya başlamadan önce korkudan çıldırmıştı.”