banner banner banner
Balonla Beş Hafta
Balonla Beş Hafta
Оценить:
 Рейтинг: 0

Balonla Beş Hafta


Ayın 17’sinde bütün gün, gaz üretiminde kullanılacak aygıtın ayarlanmasına harcandı. Bu aygıt, suyun içerisinde demir parçaları ve sülfürik asidin birleştirilmesiyle suyun ayrıştırılmasının tetikleneceği otuz fıçıdan oluşmaktaydı. Düzenek boyunca ayrıştırılan hidrojen, kocaman bir fıçıya ve ardından borularla balonlara doluyordu. Bu işlem esnasında her iki balon da tam olarak hesaplanmış miktarda hidrojenle dolu oluyordu.

Bu işlem için 1.866 pound sülfürik asit, 16.050 pound demir ve 9.166 galon su kullanmak gerekti. Bu işlem, bir sonraki gece saat üç civarında başladı ve yaklaşık sekiz saat sürdü. Ertesi gün, balon toprakla dolu bir sürü çuvalla ağırlaştırılmış sepetinin üzerinde salınmaktaydı. Genleşme aygıtı özenle yerleştirildi ve balondan gelen borular silindir hazneye geçirildi. Çıpalar, aletler, halatlar, muşambalar, tente, erzak ve silahlar sepetteki önceden belirlenmiş yerlerine yerleştirildi. Su takviyesi Zanzibar’dan yapıldı. 200 pound safra elli çuvala eşit olarak konuldu ve kolayca ulaşılabilecek şekilde sepetin dibine yerleştirildi.

Bu hazırlıklar, saat beş sularında nöbetçiler etrafta kuş uçurtmazken ve Resolute filikaları kanalda devriye gezerken son buldu.

Zenciler, bağırtı ve yüz ekşitmelerle hoşnutsuzluklarını belirtmekteydi. Obi-man[13 - Obi: Zenci büyüsü (ç.n.)] ya da büyücüleri, fanatizm alevine körükle giderek kızgın kalabalıkların arasında dolaşıyordu. Diğerlerinden daha öfkeli ve cüretkâr olan bazı fanatikler, yüzerek adaya ulaşmayı denese de kolayca püskürtüldüler.

Ardından büyüler ve okuyup üflemeler başladı; bulutların efendisi gibi davranan yağmur yağdırıcılar, fırtınaları ve doluyu -zencilerin deyimiyle “taş yağmurları”nı- yardıma çağırdı. Bunun olması için bir yandan ülkenin her yerinde yetişen ağaçların yaprakları kör bir ateşte kaynatılırken diğer yandan bir koyun, kalbine bir şiş saplanarak kurban ediliyordu.

Bunların ardından zenciler, kendilerini Hindistan cevizinden yapılan “tembo” adındaki bir içkiye ve “togwa” diye anılan hayli sarhoş edici bir tür biraya verdiler. Melodiden yoksun fakat hep bir ağızdan söylenen ilahileri gecenin geç saatlerine kadar devam etti.

Akşam saat altıda kaptan, kamarasında, yolculara ve subaylara bir veda yemeği verdi. Artık kimsenin soru sormadığı Kennedy, gözlerini doktordan ayırmadan anlaşılmaz sözler mırıldanıyordu. Aslında bu akşam yemeği biraz iç karartıcıydı. Son anın yaklaşmakta olması herkesi hüzünlendiriyordu. Kader bu cesur maceraperestler için neler hazırlamaktaydı? Bir daha arkadaşlarının arasında, tanıdık bildik bir ortamda olabilecekler miydi? Eğer araçlarına bir şey olursa bu sınırsız çöllerin ortasında, daha önce ayak basılmamış yerlerde, acımasız vahşi kabilelerin arasında onlardan geriye ne kalırdı?

O ana kadar pek gün yüzüne çıkmayan bu ve benzeri birçok düşünce, bu ayrılış anında hiç olmadığı kadar kuvvetlice ortaya çıkmıştı. Hâlâ sakin olan Dr. Ferguson, havadan sudan konuşuyordu fakat salgın hastalık gibi yayılan bu karamsarlığı dağıtmaya gücü yetmedi.

Doktor ve arkadaşlarına karşı gösteri yapılmasından korkulduğu için o gece üçü de Resolute’ta yattılar. Sabah saat altıda, kamaralarından ayrılıp Koumbeni Adası’na çıktılar.

Balon sabah esintisinde hafifçe sallanıyordu. Onu yerde tutan kum torbalarının yerini güçlü kolları olan yirmi denizci almıştı ve Kaptan Bennet ile subayları, arkadaşlarının bu törensel ayrılışına tanıklık etmek için hazır bulunmaktaydı.

Tam bu anda Kennedy doktorun kolunu tutup şöyle dedi:

“Samuel, gerçekten gitmeye kararlı mısın?”

“Kesinlikle kararlıyım, sevgili Dick.”

“Seni caydırmak için elimden geleni yaptım değil mi?”

“Hem de her şeyi!”

“Öyleyse vicdanım rahat, ben de seninle geliyorum.”

“Geleceğinden emindim!” diye ekledi doktor, suratında belli belirsiz bir duygu ifadesiyle.

Sonunda kati ayrılış vakti gelip çatmıştı. Kaptan ve subayları bu cesur dostlarını coşkulu bir sevinçle kucaklıyor ve bir prens kadar mutlu ve gururlu olan sadık Joe’yu bile es geçmiyorlardı. Herkes son kez doktorun elini sıkabilmek için çabalıyordu.

Saat dokuzda, bu üç gezgin, sepette yerlerini aldılar. Doktor silindiri ateşledi ve hızlıca ısı üretecek şekilde ateşi harladı. Toprakta tam bir denge içinde durmakta olan balon, birkaç dakika içinde yükselmeye başladı ve tayfalar ipleri bırakmak zorunda kaldılar. Sepet tayfaların başları üzerinde 20 fit kadar havalandı.

İki arkadaşının arasında duran doktor şapkasını sallayarak aşağıdakilere seslendi: “Dostlarım, hava gemimize ona şans getirecek bir isim verelim. Adı Viktorya olsun!”

Bu konuşma, “Yaşasın Kraliçe Viktorya! Yaşasın İngiltere!” çığlıklarıyla karşılandı.

Tam bu anda balonun yükselme gücü büyük bir hızla arttı ve Ferguson, Kennedy ve Joe son kez el salladılar.

“Hepsini bırakın!” diye bağırdı doktor.

Ve Victorya, Resolute’un dört topu, onuruna top atarken havada yükseldi.

BÖLÜM XII

Boğazı geçiş – Mrima – Dick’in fikri ve Joe’nun teklifi – Kahve tarifi – Uzaramo – Talihsiz Maizan – Duthumi Dağı – Doktorun kartları – Bir kaynanadili altında geçen gece


Вы ознакомились с фрагментом книги.
Для бесплатного чтения открыта только часть текста.
Приобретайте полный текст книги у нашего партнера:
Полная версия книги
(всего 490 форматов)