20. Dostluk üzerine daha önce söylediklerim, evlenmeye daha da çok uygun düşer. Ulu tanrılarım! Hepsi de benim maiyetimden olan yüze gülme, oyunlar, gönül alma, mürailik ve kurnazlıklar, kadınla erkek arasındaki bağı durmadan destekleyip beslemeseydi eğer, her gün gözümüzün önünde ne kadar boşanma, ne kadar uğursuz olay görecektik. Ah, eğer yarınki güveyi, şimdi öyle alçak gönüllü, öyle temkinli görünen küçük Agnes’inin, düğünden çok önce oynadığı bütün oyuncukları özenle soruşturmak ihtiyatlılığını gösterseydi pek az evlenmenin gerçekleştiğini görecektik. Eğer, kocaların kayıtsızlığı veya budalalığı sevgili kadınlarının yapıp ettiklerini görmeyecek kadar gözlerini kör etmeseydi gerçekleşmiş olanlardan da bağını uzun müddet sürdürebilecek kaç tanesi bulunurdu?
“Bütün bunlar delilikten başka bir şey değil.” demekte haklıdırlar ama yine de kadının kocasının hoşuna gitmesini sağlayan deliliktir; ev ocağında barışı koruyan, ayrılmalarla boşanmaları önleyen odur. Koca ile alay ederler, boynuzlu derler, pezevenk derler, ona taktıkları bütün adları ben nereden bileyim; oysaki o esnada zavallı adamcağız sadakatsiz kadının vefasız gözyaşlarını öpücüklerle kurutmaktadır. Ama kıskançlığın işkencelerine ve insanın içini kemiren kuruntularına kendini kaptırmaktansa, şiddetli ve feci sahneler yaratarak ortalığı karmakarışık etmektense, kendini o tatlı hataya kapıp koyvermek bin defa yeğ değil midir?
21. Hasılı, ben olmasam hoşa giden veya sürekli hiçbir bağ göremezsiniz. Müstebit kral halkını, uşak efendisini, cariye hanımını, çömez öğretmenini, dost dostunu, koca karısını, ev sahibi misafirini, arkadaş arkadaşını hata, yüze gülme, gönül alma veya başka bir delilikle birbirlerini aldatmasalar, pek kısa zamanda biri öteki için çekilmez olur. Bütün bu söylediklerimin sizi hayrete düşürdüğünden hiç şüphem yok. Ama daha birçok şey işiteceksiniz.
22. Rica ederim, söyleyin bana; insan kendinden tiksinince, herhangi bir kimseyi sevebilir mi? Önce kendi yüreğiyle anlaşmayınca başkalarıyla geçinebilir mi? Kendi varlığından bezip bıkınca topluma neşe verebilir mi? Bütün bu sorulara müspet bir karşılık verebilmek için, deliliğin kendinden daha deli olmalı. Oysaki beni toplumdan sürüp çıkardılar mı başkalarını çekebilmek şöyle dursun, insan kendini çekemez olur; o zaman, kendisiyle ilgisi olan her şeyden tiksinecek, kendi gözünde kendisi bir kin, bir iğrenme ve bir tiksinme konusu olacaktır. Çünkü çoğu zaman anadan çok üvey ana olan tabiat, bütün insanlara, bilhassa az çok bilgeliği olanlara ellerindekini küçümsemeye götüren kara bahtlı bir eğilim, hayatın bütün faydalarını, bütün zevklerini, bütün cazibelerini bozup berbat eden uğursuz bir eğilim vermiştir. Ölümsüzlerin insana bağışladıkları en değerli bağış olan güzellik, bu güzelliğe sahip kimse, kendinden hoşlanmayan biri ise neye yarar? Kara sevdanın kara zehri ile zehirlenmiş bir gençliğin faydaları neler olabilir? Burada sağımda gördüğünüz, menfaatlerime karşı gösterdiği candan ilgi ile muhabbetime iyice hak kazanmış olan “Benbenlik”in yardımı olmadıkça hayatta, tam yerinde (Çünkü tam yerinde, yalnız sanatların büyük prensibi değil, aynı zamanda, hayatın bütün işlemlerinin de prensibidir.) yürekten bir istekle yapabileceğiniz hiçbir genel veya özel işlem yoktur.
İnsanın her yaptığından memnun olması, kendi kendine hayran olması kadar büyük delilik olur mu? Böyle olmakla beraber, itiraf edin ki güzel, hoş olarak yaptığınız ne varsa hepsini bu deliliğe borçlusunuz. Evet, benbenlik olmadıkça bütün işlemlerinizde ne hoşluktan, ne zarafetten, ne de uygunluktan eser kalır. Hayatın bu tatlı cazibesi bir kere yok olup gitti mi artık ne güzel söz söyleyenin işleminde sıcaklık, ne musikicinin seslerinde hoşluk ne de zevzeğin tavırlarında güldürücülük kalacak, şairle ve Musalar ile alay edilecek, ressam ve sanatı küçümsenecek ve ilaçlar ortasında hekimin açlıktan ve sefaletten öldüğü görülecek. Sonuç olarak, bir Nireos bir Thersites, bir Phaon bir Nestor sanılacak, zarif adama budala, değerli bir adama çocuk, en nazik kavalyeye de kaba bir köylü gözüyle bakılacak. Demek oluyor ki, herkesin kendi kendini okşaması, kendisine başkalarının değer biçmesini istemeye kalkışmadan önce, kendisinin kendine değer biçmesi gerektir.
Herkesin neyse o olmaktan, elinde bulunandan memnun olması saadetin en büyük payı değil midir? Öyleyse, bu faydayı da size sağlayan yine benim sevgili Benbenliğimdir, herkesi kendi yüzünden, zekâsından, doğuşundan, yerinden, ahlakından, vatanından memnun kılan odur. Onun sayesindedir ki, İrlandalı İtalyan’dan, Trakyalı Atinalı’dan, İskit Saadet Adaları’nda oturandan kendini daha mesut sanır. Ölümlülere dağıttığı bağışların türlü türlü olmasına rağmen, her birine verilen nimetleri her zaman haklı bir denklem içinde tutan tabiatın uzgören ihtimamlarının o hayran olunacak etkisi, bağışlarından birkaçını herhangi bir ölümlüden esirgese bile, ona armağan olarak biraz fazla benbenlik verir. Ama tabiat ondan bir şeyler esirger demekle, ben de ne delilik ettim! Tabiatın ona bağışlayabileceği en büyük bağış benbenlik değil miydi? Ama şimdi size ispat edeceğim; hiçbir güzel işlem yoktur ki, sebebi ben olmayayım; biraz sağlık vermeye değer hiçbir bilim, hiçbir sanat yoktur ki varlığını bana borçlu olmasın.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
1
Yunancada, Latincede “delilik” kelimesinin karşılıkları dişi kelimeler olduğundan bu yüzden Erasmus deliliğin kendisini “tanrıça” olarak adlandırıyor. (ç.n.)
Вы ознакомились с фрагментом книги.
Для бесплатного чтения открыта только часть текста.
Приобретайте полный текст книги у нашего партнера:
Полная версия книгиВсего 10 форматов