banner banner banner
Türkiye’yi Sarsacak 10 Gün
Türkiye’yi Sarsacak 10 Gün
Оценить:
 Рейтинг: 0

Türkiye’yi Sarsacak 10 Gün

Raporu istedi.

Özel kalem müdürü raporu masasına bıraktı.

Raporu eline aldı oy oranlarının olduğu sayfayı açtı.

CHP %24.9 olarak gösteriliyordu.

Raporu hiddetlenerek Beştepe’ye doğru fırlattı.

Yine hüsran, yine hüzün, yine başarısızlık! dedi kendi kendine.

TÜRKİYE’NİN NATO VE AB’DEN AYRILDIĞI GÜN

İngiltere’nin küçük bir şehrinde, Gloucestershire yakınlarındaki Stanton kasabasında 12. yüzyıldan kalan bir şatoda yaşıyorlardı.

Londra’ya son yıllarda gitmez olmuşlardı.

Bir zamanlar kapılarından görkemli arabalar eksik olmaz, ziyaretçilerin biri gider, öbürü gelirdi.

Aşçıları, şoförleri, bahçıvanları vardı.

Şato bir zamanlar görkemli davetlerle ziyaretçileri büyülerdi.

Sanki her bir köşesinden bir Norman’ın fırlayıp çıkacağı egzantrik bir ihtişama sahipti şato.

Şimdilerde müştemilatlarında bir çalışan dahi barınmıyordu.

Çocuklarının bir kısmı Londra’ya, bir kısmı New York’a yerleşmişti.

Laura Kathleen Clegg, kocası Lord Hastings Ismay’a çok saygı duyuyor ve her bir hizmetini eksiksiz yapmaya çalışıyordu.

Aslında kendisi de çok yorgundu.

Pek çok işi zorlanarak yapıyor, çocuklarının yanında olmamasına hayıflanıyordu.

Son uşağı işten çıkardığına üzülüyordu ama maddi imkânsızlıklar yüzünden buna mecbur kalmıştı.

Emekli maaşları yetmez olmuştu.

Çocukları şato dışındaki geliri yüksek mülkleri ve tüm birikimlerini paylaşmışlardı.

Lord Hastings Ismay bu duruma itiraz etmişse de olup biteni engelleyememişti.

Şatoya devamlı olarak İngiltere’nin her bir tarafından turizmciler gelip butik otel yapmak için çok cazip tekliflerde bulunuyorlardı.

Her defasında bu teklifleri yapanları kovmaktan beter ediyordu.

Bu küstah turizmciler kendilerini ne zannediyorlardı!

Kendisi, koskoca Britanya Hindistan’ı kara kuvvetleri komutanıydı.

Vakti zamanında üzerinde güneşin batmadığı bir imparatorluğun en önemli komutanlarından biriydi.

Hindistan’ı işgal eden İngiliz birliklerinin başındaydı.

Majesteye yürekten bağlı, Winston Churchill’in önem verdiği komutandı.

Winston Churchill’e, karacı olmasına rağmen, Çanakkale üzerinden bir savaşa girmemesi önerisinde bulunmuştu.

Ama Bay Churchill kendisini dinlememiş ve Gelibolu’da majestenin donanması ağır bir yenilgi almıştı.

Churchill daha sonra kendisine hak vermiş ama Osmanlı büyük bir psikolojik üstünlük kazanmıştı.

Kendisi Churchill’den daha az politika biliyor değildi.

Hindistan’da olmak savaş politikalarının uzağında kalmak anlamına geliyordu.

Bu duruma bazen çok içerliyor ve kendisine karşı koyan Hindulardan ve Müslümanlardan hıncını çıkarıyordu.

Bir defasında Keşmir’de pek çok Müslüman dokumacının her iki ellerinin başparmağını kestirmişti.

Çok insan ölmüştü bu esnada.

Parmağını kestirmemek için direnen Müslümanları anında kurşuna dizdirmişti.

Kendisinin yaptığı aslında küçük bir tarih tekrarıydı.

Asıl katliam 150 yıl önce yapılmıştı Hindistan’da.

İngiliz Doğu Hindistan Şirketi, İngiliz kumaşlarına pazar açmak için, kumaş dokumakta kararlı olan 40 bin Keşmirli Müslüman ve Hindu’nun başparmaklarını kestirmişti.

İngiliz Doğu Hindistan Şirketinin yönetiminde yer alan William Bolts; Karl Marx ve fabrikatör Engels tarafından da çok olumlu bulunan başparmak kesme uygulamasına katliam diyerek şirketten ayrılmış ve “Considerations on India Affairs” isimli bir kitap yazmıştı.

Kendisi Hindistan’a gelmeden önce, 1772 yılında yayımlanan ama British Library’deki nüshaları bile daha sonra imha edilen kitabı Kraliyet Kara Kuvvetlerinin kütüphanesinde buldurup okumuştu.

Karl Marx ilerici bir devrim olarak nitelendirdiği bu katliamla ilgili 25 Haziran 1853 günkü “New York Daily Tribune”e bir de makale döktürmüştü.

Hindistan’da çok uzun süre kalamayacaklarını biliyordu.

Bu sebeple Gandi ile uzlaşılmasını, Hindistan’ın en az üç dört parçaya bölünmesini, Müslümanların Hindularla çatışmasını sağlayacak formüller üretilmesini öneriyordu Londra’ya.

Osmanlı halifesinin Hindistan’a yardımına da mâni olunmasını istiyordu.

Parlak fikirleri ile Londra’ya sürekli “akıl verince” kraliçenin onayı ile Cephane Bakanı Winston Leonard Spencer-Churchill talimatıyla merkezde yeni görevine başladı.

İkinci Dünya Savaşı’nı az daha kaybediyorlardı.

Eğer Hitler Rusya’ya savaş açmamış olsaydı, her şey çok farklı olabilirdi.