banner banner banner
Türkiye’yi Sarsacak 10 Gün
Türkiye’yi Sarsacak 10 Gün
Оценить:
 Рейтинг: 0

Türkiye’yi Sarsacak 10 Gün

Tanrı’dan başka yoktur tapacak.
Şüphesiz bilirim, bildiririm
Tanrı’nın elçisidir Muhammed.
Haydin namaza, haydin namaza
Haydin felaha, haydin felaha
Tanrı uludur, Tanrı uludur
Tanrı’dan başka yoktur tapacak.”

***

Kilis halkının ileri gelenleri kendi aralarında toplanarak Evkaf Genel Müdürlüğünün satışa çıkardığı camilerle ilgili ne yapacaklarını tartışıyorlardı gizliden gizliye.

1927 yılından bu yana Evkaf Genel Müdürlüğü, Türkiye’nin her yerinde binlerce cami ve mescidi fazla olduğu iddiasıyla satışa çıkarmış ve bunlardan 2 bin 815 tanesi satılmıştı.

Önceleri cami ve mescitlerin satış ihalelerine kimse girmeyince bu defa Evkaf Genel Müdürü Fahri Bey formülü bulmuştu.

Bir kısım cami ve mescitler yıkılacak; enkazı ayrı, arsası ayrı satılacaktı.

Kilis eşrafı bunun üstüne satışa çıkartılan camilerin ihalelerine girmeye karar vermişti.

1947 yılıydı.

Özellikle Hacı Derviş Camisi yıkılmadan, enkaz ayrı, arsa ayrı satışa çıkmadan almaya karar verdi Kilis eşrafı.

Hacı Derviş Camisi’nin medresesinde Mehmet Vakıf Efendi ve Muallim Rıfat Bilge gibi önemli âlimler yetişmişti.

Eşraf kendi arasında topladığı paralarla ihaleye Durmuş Karadeniz’in girmesine karar verdi.

İhale günü gelip çatmıştı.

Durmuş Karadeniz ihaleye girip camiyi satın alacak ve yeniden vakfedecekti.

Karadeniz, ihalede camiyi almıştı.

Tapuyu kendi adına tescil ettirmişti.

Karz-ı hasen olarak para veren ahali şaşkındı.

Kimse gerçeği açıklayamıyordu.

Tek parti iktidarında yaşıyorlardı.

Aldatılmışlardı.

Caminin avlusu bir süre sonra dükkân olmuştu.

Millet kahırla, çaresizce bakınmış, sonra yapacak bir şey olmadığı için işin peşini bırakmıştı.

Fahrettin Karadeniz babasından sonra ailenin en büyüğü olduğu için işin başına geçmişti.

İşleri büyütmüş, beyaz eşya bayiliği bile almıştı.

Hem tüp hem de beyaz eşya ticareti yapıyordu.

Dükkâna sığmaz olmuşlardı.

Kardeşi Turan ve güvendiği birkaç adamla bir gece sabaha karşı dükkânı genişletmek için caminin ana binasını ve minaresini yıkmaya başladılar.

Ertesi gün kıyamet kopmuştu Kilis’te.

Caminin ve minaresinin yıkıldığını haber alan bütün Kilisliler Hacı Derviş Camisi’nin önünde toplanmıştı.

Halk galeyana gelmişti.

O anda birkaç kendini bilmez, Karadeniz Ticaretin kepenklerini sallamaya başlamıştı.

Bir anda kepenkleri alaşağı eden bir kısım insanlar mağazada ne var ne yoksa yağma ettiler.

Kalabalık patlamış bir volkanın lavları gibi akmaya devam etti.

Kaymakam lojmanının hemen yanı başındaki apartmanda aileye ait bir evi taşladılar.

İş kontrolden çıkmıştı.

Gaziantep Valiliği sokağa çıkma yasağı ilan ederek askerden ve çevre şehirlerden kolluk kuvvetlerini takviye etti.

Olayların elebaşı oldukları iddiasıyla Nihat Ferah, Nihat İslam ve MSP Kilis İlçe Başkanı Selim Diyarbakırlı gözaltına alındılar.

Hacı Derviş Camisi’nin yıkılmasını protesto, amacından sapmış ve yağmada hiçbir dahli olmayan masum insanlar önce gözaltına alınıp ardından tutuklanarak gelecekleri mahvedilmişti.

Tek parti döneminin barbarlıkları 30 yıl sonra bile bazı hayatları karartmıştı.

***

CHP Eski Genel Başkanı Deniz Baykal elindeki “Yeni Şafak” gazetesini okurken kahvesinden bir yudum daha aldı. Bırak siyasi hayatının tamamını, sadece kaset komplosundan sonra bile binbir ihanet yaşamıştı.

Hangi birini saysaydı? Kemal Kılıçdaroğlu’nu mu, Önder Sav’ı mı, avukatı olarak seçtiği Şahin Mengü’yü mü? Haberi okumaya başladı.

CHP’yi yeniden dizayn etmek için piyasaya sürülen skandal kasetin örgütlü suç kapsamında incelemeye alınması, kaset sayesinde liderliğe gelen CHP lideri Kılıçdaroğlu´nu rahatsız etti. Eski lider Baykal´a ait kaset soruşturmasını değerlendiren Kılıçdaroğlu, “Önümüzdeki günlerde göreceksiniz, özel yetkili savcı, CHP ile ilgili bir dosya çıkaracaktır. İsimsiz ihbar mektuplarını koyacaktır herhâlde.” dedi. Diğer taraftan olayın arkasındaki örgütün ortaya çıkarılmaması için CHP´deki Brütüs´ler ne gerekiyorsa yapmış. Baykal´ın o dönemdeki avukatı Şahin Mengü´nün, soruşturmanın kadük kalmasına yol açacak şekilde başvuru yaptığı anlaşıldı. Soruşturmayı savsaklayan savcı ise Ülker Tarhan döneminde YARSAV´a girdi ve daha sonra başkan yardımcılığına getirildi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, CHP Eski Genel Başkanı Deniz Baykal ile milletvekili Nesrin Baytok´a ait olduğu ileri sürülen uygunsuz görüntülerle ilgili soruşturmayı “örgütlü suç” kapsamına alırken dosyada yaklaşık iki yıldır hiçbir ilerleme kaydedilmemesinin arkasında yatan gerçekler de gün yüzüne çıkmaya başladı. CHP´yi yeniden dizayn için piyasaya sürülen, Baykal´ı koltuğundan eden, Kemal Kılıçdaroğlu´nu da CHP genel başkanlığına taşıyan kaset skandalının arkasındaki isimlerin ortaya çıkmaması için Kılıçdaroğlu ve Sav ekiplerinin seferber olduğu anlaşıldı. Kısa süreli beraberliğin ardından birbirlerine cephe alarak “düşman kardeşler” hâline gelen Kılıçdaroğlu ve Sav ekibinin kaset skandalının üzerini örtme amacıyla kurduğu koalisyonun ise kalıcı olduğu görülüyor.

Skandal görüntülerin Mayıs 2010 tarihinde internette yayınlanmasının ardından Deniz Baykal partinin genel başkanlığından ayrılmak zorunda kaldı. Avukatı CHP Manisa Milletvekili Şahin Mengü ise konuyla ilgili olarak “örgütlü suç” şikâyeti yerine, olayın boyutunu küçültüp “özel hayatın gizliliğini ihlal” şikâyetiyle suç duyurusunda bulundu. Ankara Başsavcılığı da bunun üzerine dosyayı bilişim suçlarına bakan Savcı Bülent Yücetürk´e verdi.

Yine bu sıralarda dönemin CHP Genel Sekreteri Önder Sav´ın desteklediği Kemal Kılıçdaroğlu CHP liderliğine gelirken Baykal´ın avukatlığını yapan Şahin Mengü de Önder Sav´ın yanında yer aldı. Kılıçdaroğlu´nun genel başkan adaylığının açıklandığı MYK toplantısında Baykal yanlılarının “Bu ortaya çıkartılsın, Baykal´a komplo örgüt işi!” çıkışına rağmen Mengü´nün de içinde yer aldığı Sav ekibi, konunun kişisel bir suç olduğu üzerinde durarak olayın örgüt yanını göz ardı etti. Böylece Sav´ın isteğine boyun eğen CHP yönetimi komplo kurbanı olduğu belirtilen eski genel başkanlarını kaderiyle baş başa bıraktı.

Şahin Mengü´nün suç duyurusunu soruşturmanın “kadük” kalmasına yol açacak şekilde sadece “özel hayatın gizliliğini ihlal” üzerine oturtması ve savcılığın da bilişim suçu kapsamında dosyayı ele alarak ilerleme kaydedememesi üzerine Baykal devreye girdi. Önce Önder Sav´ın yanında yer alan Mengü´yü azleden Baykal, yerine de Ankara´da kriminal ve örgütlü suçlarla ilgili davalara bakan Muzaffer Yılmaz Hukuk Bürosuna avukatlık vekâletini verdi. Hukuk bürosunda basın toplantısı düzenleyen Baykal´ın yeni avukatı Muzaffer Yılmaz, davayı aldığı dönemde yaptığı açıklamada şikâyeti yenileyeceklerini ve örgüt işine bakılması için suç duyurusunu yeniden yapacaklarını bildirdi. O tarihlerde dosyayı devralan Yılmaz´a Mengü´nün dosya aktarımında yardımcı olmadığı öğrenildi. Yılmaz, özel hayatın ihlali genişletilerek kaset olayının örgütlü suç kapsamında değerlendirilmesi için savcılığa yeniden başvurdu. Soruşturma savcısının yeni başvuruları dikkate almaması üzerine başvurular birkaç kez “örgüt işi” şeklinde tekrarlandı. Avukat Yılmaz´ın başvurularını geri çeviren Soruşturma Savcısı Bülent Yücetürk, dosyada hiçbir ilerleme kaydetmedi. Baykal´a yakın isimler, Yücetürk´ün yurt dışından beklenen IP tespitlerini bile dosyaya koymadığını ve soruşturmayı bir adım ilerletemediğini savundu. Ardından dönemin YARSAV Başkanı Emine Ülker Tarhan tarafından derneğe üye yapıldı. Bir ay sonra Tarhan, CHP milletvekilliği için istifa etti ancak yeni genel başkanın seçildiği kongrede referansıyla Yücetürk başkan yardımcısı görevine getirildi. Böylece Tarhan, soruşturmayı savsaklayan Yücetürk´ü ödüllendirmiş oldu. CHP milletvekili seçilen Tarhan da Kılıçdaroğlu tarafından “grup başkanvekili” yapılarak ödüllendirildi.

Ancak Ankara Başsavcısı İbrahim Ethem Kuriş´in, sürpriz bir şekilde dosyayı 19 Eylül 2011 tarihinde Savcı Bülent Yücetürk´ten alarak, Özel Yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği öğrenildi. Dosyanın özel yetkili savcılığa verilmesinde Savcı Bülent Yücetürk´ün hiçbir ilerleme sağlayamamasının yanında, Baykal´ın Mengü´nün yerine getirdiği avukatı Yılmaz´ın selefinin aksine defalarca örgüt kapsamında değerlendirilsin başvurusu yapmasının etkili olduğu bildirildi. Dosyayı inceleyen Başsavcılığın, “Bu olay, CHP´nin yeniden dizayn edilmesi amacıyla yapılmış, arkasında yasa dışı örgüt olması muhtemel bir operasyondur.” değerlendirmesini yaptığı belirtildi. Başsavcılığın “Arkasında örgüt var!” diyerek gönderdiği soruşturma dosyası Özel Yetkili Ankara Savcısı Cemil Tuğtekin tarafından yürütülüyor.

CHP eski MYK üyesi Savcı Sayan, CHP yönetiminin kaset davasına duyarsızlığını, “Ankara Adliyesine bir kişi bile göndermeyenler KCK Davası’na gözlemci gönderdi. Uzun süre partiye hizmet vermiş Sayın Deniz Baykal´ı ise unuttular, unutturmak istediler!” sözleriyle ifade etti. “Olayın bilişim suçu olmadığını, örgüt işi olduğunu hep söyledim. Bugün bizim haklı olduğumuz ortaya çıktı.” diyen Sayan, dosyanın bilişim savcısında 2 yıl bekletilmesini de eleştirerek, “Delillerin ortadan kalkması ve özel yetkili savcının inceleyecek bir şey bulamaması için mi 2 yıl beklendi?” sorusunu sordu.