banner banner banner
Lâ Havle – Lütfî Divânı
Lâ Havle – Lütfî Divânı
Оценить:
 Рейтинг: 0

Lâ Havle – Lütfî Divânı

Hep masamın üstündeydi, izmaritlerdeydi…
Ayrılık çöplükleri ayıklayan, didikleyen,
Yahut kim kemik verirse bir parça
Ona koşan başıboş itlerdeydi.

İpini koparmış kayıklar gibiyim
Yüzüyorum başıboş sokaklardan sokaklara

Düşmanı ilk görüp de haber verememenin acısını duyuyorum

Ne kadar turuncu bakıyor minareleri camilerin
Ne kadar ölçüsüz, hadnaşinas, sipsivri
Neden üç şerefeli yaparlar, dört minareli
Kubbesi tabak kadar mahalle camilerini?
Görmezler mi ecdâdın merhamet kokan camilerini?

Ben ne anlatıyorum, onlar ne anlıyor?
Özgürlük sanıyorlar esaretlerini.
Beni atın o hâlde ırmaklardan birine!
Belki biri çekip çıkarır ileride…
Ne balığa benzerim ne ayakkabı eskisine.
Atlantik’in sularına erişmek istiyor ırmaklar…
Atlantik’in suları çalkanıyor.
Hırıltısı, hışırtısı, kızıltısı derinlerin…

Atlantik’in suları çalkanıyor.
Kendimi gördüm suyun dibinde;
Elma yüzümü gördüm kırk yıl evvelinin,
Kendimi gördüm bir elma gibi yüzü,
Atlantik’in dibinde.

Gündüzü mü kovalıyorum, geceyi mi?
Atlantik’in altında işim ne?
12 Eylül’de bıraktım her şeyimi… Martıların ürkütücü sesini duyuyorum. İstanbul’un saadetini anlatıyorlar;

“Gak gak ediyorlar, vak vak ediyorlar.”
Tehlikeden habersiz huzuru paylaşıyorlar;
Küçük, geçici didişmeler yetiyor onlara.

Atlantik’in dibinde İstanbul’u dinliyorum.
Yeni istilacılarına ne kadar da hürmetkâr;
Yaşasın bunlar ne kadar da demokrat!
Alacaklar postalların çiğnediği kaldırımlardan
İntikamlarını…

“Geç oldu biliyorum.” diyor Üsküdar’daki kardeş
“Sen ki mağduruydun değil mi Eylüllerin?”
Hayır diyorum, gak gak ediyorum, vak vak ediyorum
Kimse beni edemez mağdur!
Ben ki toz kanatlı bir kelebeğim…
Mavidir tozlarım, mavi nurdan bir ırmak gibi uçuşur.
Medeniyet dirilişçiliğinin intikamla işi yok!
Unuttun mu Topçu’nun söylediğini def’aten?
“Hiç olur mu bir arada dinle kin?”
Leküm diniküm veliye din.

Herkes anayasasını alsın da gelsin…

EYLÜL SENELERİ[1 - “Doğuş Edebiyat”ta 1982’de yayımlandı. Arakesitin ardından… Beton kafes, Mamak Askerî Cezaevi ve A Blok içindeki kafes… Dokuzyüzelliyedi doğumlu tutukluların oranı diğerlerinden daha fazla… “Eylül Seneleri” 12 Eylül 1980 İhtilali ile birlikte yaşanan arakesit iklimini anlatıyor. Eylül ki hazan mevsimi artık birkaç seneyi kuşatmıştır. 80 sonrası hep Eylül’dür.]

Bir uzak iklimdir yaşanan
Güneş yerine ufukta görünen
Bir kan okyanusudur şimdi

Bu nedir gözlerimin önüne dolan
Kaldirin perdeleri artik aradan
Ne zaman bitecek hasretliğim

Yolunu şaşirir mi hiç rehber
Nerede dağ-bayir gezdirdiklerim
Dokuzyüzelliyedili çocuklar, ya onlar

Onlar yaşamadilar, yoktular
Ne yârlerini buldular ne yerlerini
Bir beton kafaste bin çocuk unutuldular

… Bin sevda yüklüydü gönlü
Bir kan okyanusudur şimdi…

GÖLGELER 1[2 - “Gölgeler 1”, Atatürk Site Yurdu’ndaki odamızda yazıldı. O oda, üç yataklı bir oda idi. Gecenin bir vaktinde girdiğimiz ve yataklardan boş bulduğumuza ceset hâline gelmiş bedenimizi bıraktığımız bir yurt odası… Bazen Burhan, bazen Naci, bazen Mümtaz’er, bazen Haşim ya da genel merkezden başka bir arkadaş sızmıştır diğer yataklarda… Gecenin bir vaktinde uyandığında yahut sabah ezanında Burhan’ın dürtmeleriyle gözlerini açtığında göreceğin gölgeler hakkındadır…]

Gölgeler gördüm bugün
Âşina gölgeler
Yıllar öncesinden bakar gibiydiler

Gölgeler kovalıyor gölgemi
Gölgeler gölgeme vuruyorlar
Siyah fon kâğıdına yazı yazıyor
Siyah adamların tuttuğu siyah kalemler
Siyah mürekkepli

Gölgeler gölgemden korkuyorlar
Dağları gögede bırakan gölgeler
Gözyaşının bile gölgesi var
Ki hayatın tek kıymet-i harbiyesi
Gölgeme düşüyorlar
Gölgemi eziyor gözyaşları

Neşeden kedere, yeisten ümide kadar
Uzayıp giden meçhul ve âşikâr