banner banner banner
Lâ Havle – Lütfî Divânı
Lâ Havle – Lütfî Divânı
Оценить:
 Рейтинг: 0

Lâ Havle – Lütfî Divânı


Bir şiirlik hürriyetim kaldı
Alın onu da benden
kalıplarınızda dondurun
Ne gecenin sesleri
Ne bendeki gölgeler
Sabahsız uykularıma dalmak istiyorum

DÖNER ZEYBEĞİN MOR CEPKENİ[6 - Muhatabımızın N. Kemal Zeybek olduğu anlaşılıyor hemencecik… Muhtemelen 1988 sularıdır. Zeybek, kültür bakanı olmuş. ANAP’ta siyasi hayatını sürdürmektedir. Kenan Evren’le aynı sahneyi paylaşmaktadır. Yoksa daha önce mi yazıldı? Mesela, Avukatlar Bürosu’nda Alparslan Türkeş’in de bulunduğu son toplantı sonrasında… Hasan Celal mi Ayvaz Gökdemir mi daha milliyetçi? Ara seçimde Gaziantep’te hangisi için çalışmalı? Artık ceketlerimiz ve koyun cebindeki kâğıtların üzerindeki isimler değişmiştir. Yeni dostlar, yeni çevreler… Ama mahkeme sıraları aklımızdan bir türlü çıkmaz… Anılar… Kervanlar ve devranlar…]

Döner zeybeğin mor cepkeni
Döner de döner hey
Döner kürsüleri mahkemelerin
Döner de döner hey
Durdu sanılan devran durmaz
Döner de döner hey
Dönmemek üzre çıkan kervanlar gider ve
Döner de döner hey
Demir döner, su döner, un döner, yıldız döner
Döner de döner hey
Baş döner, ayak döner, yürek döner
Döner de döner hey
Bir dönülmez yolda gideriz düşe kalka
Herşey döner durur döner durur
Aşağıda
Yukarıda
Önümüzde
Arkamızda
Ve yanlarda ne varsa

Döner zeybeğin mor cepkeni
Döner zeybeğin mor cepkenindeki kalemler
Koyun cebindeki kâğıtlar, üstündeki yazılar
Döner zeybeğin belindeki kılıçlar
Başı döner zeybeğin, ayağı döner
Yüreği döner

Döner zeybeğin mor cepkeni
Döner de döner hey

HERKES OLMAYANLAR AĞLASIN[7 - 12 Eylül öncesi (1978) çıkardığımız “Divan” dergisinin ilk sayısında Derviş Edip müstearıyla yayımlandı. Bir genç niçin intiharı düşünür? Veyl mağluplara! Fatih olabilmenin yolu ne? Tirajik bir aşkın üçüncü, hayır dördüncü şahsın sahneye girmesiyle trajikomik hâle gelmesi…]

Ağladım gene… Gözyaşlarımı içime akıtarak
Bir mektup aldım mürşidimden
Çöplükte çırpınışlarımı sezmiş olmalı
Sezmiş olmalı ümitsizliğini
Arayışımın

Okudum saman kâğıdı üzerindeki el yazması dersimi
Çarpıldım, sendeledim
Yıkıldım her cümlesinden
Anladım neden kabul edilmediğimi divanına
Nasıl anlamak istediysem eskiden
Geç kalışın ağır hükmü uygulanacaktı gayrı
Artık duraklarda beklemenin faydası yok
Yayan uzanacağım yollarca
Tırnaklarımla arşınlayacağım eğrileri
Eğrileri ve dimdikleri -tırnaklarım sökülünceye
Acılı ruhum acıya doyuncaya dek çile çekecek
Ömür boyu yaram yaralar yeşertecek
Buğulu gözlerle bakacağım evrene
Her şey körlüğümce karanlık görünecek
O’ndan duymak hem iyi, hem kötü
Anladığını anlamak iyi
Anladığını anlamak geç, kötü

Muhip acı çekerken hüznün harabe cennetinde
Mürşid ilkeli ve vakur, gerçeği biliyor gibi
Ya o ben
Ne uyuyabilmektedir savaştan
Ne okuyabilmektedir ocak ateşinden
Savaş sanki ebedî
Ve ocak sönmede sanki
-ah bir herkes gibi olabilseydim
Eşyanın parlaklığınca eşya
Hayatın doyumsuzluğuyla cıvıl cıvıl
Koskoca bir denizin dalgaları arasında

Bir aşk böceği gibi
Doğum ile ölüm arası bir nefestir hayat
Hayat ve görünen-duyulan her şey ikisi arası
Evrenin bu bir kısa anı için
Saadetin kadehini kaldırmak için
Sonluluğumla bağlansam sonlu olana
Ah bir olabilse
Hiçbir duygu ulaşmasa hedefine

Her şey yarı yolda kalsa
Ve gülsem küllere tomurcuk tomurcuk
Kahkahalar patlatsam sonra suratına sahtekârların
Bütün maskelerimi takınarak

-Yeter artık, yeter bu kadar
Bu denli ağlattığın kader
Benim de bir mutluluk güneşim olmasın mı idi
Gözyaşlarımı silecek bir el
Gölgesinde oturacağım bir ağaç
Yakıcı güneşe perde olabilecek bir bulut
Çok mu bana