Onuncu ayın ortasında, Jia Qin her zamanki gibi aylıkları dağıtmak için geldi. Hemen gitmeye niyeti yoktu, bir fikri vardı.
“Aylıklarınızı getirdim.” dedi kızlara. “Maalesef bugün kapılar kapanmadan çıkmaya yetişemeyeceğim, burada kalmam gerekiyor. Böyle soğuk bir gecede, tesadüfen yanımda olan şarabı ve fıstıkları paylaşıp, küçük bir parti yapmaktan daha iyi ne olabilir?”
Kızlar çok heyecanlandılar ve hemen masaları hazırlamaya başladılar. Sudaki Ay Manastırı’ndaki rahibeleri bile davet ettiler. Sadece Fangguan onlara katılmayı reddetti. Birkaç kadeh şaraptan sonra Jia Qin içki oyunu oynamayı teklif etti.
“Biz onun nasıl oynandığını bilmiyoruz. Neden parmak tahmini oynamıyoruz? Kaybeden şarap içer, çok eğlenceli olur.” dedi Qinxiang.
Yaşlı rahibeler itiraz ettiler.
“Daha öğlen saatleri geçeli çok az zaman oldu. Bu saatte parti yapmak doğru olmaz. Bir iki kadeh içelim, sonra dileyenler gitsinler. Bay Qin’e eşlik etmek isteyenler kalıp içerler. Biz hiç karışmayacağız.” dedi birisi.
Tam o sırada gönüllü rahibelerden biri birden odaya daldı.
“Hemen durun! Rong Konağı’ndan uşak Lai geldi.” dedi.
Kızlar ortalığı toplamaya giriştiler ve Jia Qin’e saklanmasını söylediler. O ana kadar sarhoş olan Jia Qin atıp tutmaya başladı.
“Ne diye saklanayım? Ben aylıkları dağıtmaya geldim.”
O daha lafını bitirmeden, Lai Da kapıda belirdi. Henüz başlayan eğlencenin belirtileri aşikârdı. Lai Da’nın sadık yüreği öfkeyle doldu. Jia Zheng’ın sıkı gizlilik talimatı olduğundan, soğukkanlılıkla gülümsedi.
“Tesadüfe bakın, demek siz de buradasınız, Bay Qin.” dedi.
Qin yalpalayarak ayağa kalktı.
“Bay Lai! Sizi buraya getiren sebep nedir?” diye sordu.
“Burada olmanıza sevindim, beyefendi.” dedi Lai Da. “Genç hanımları mümkün olduğunca hızla hazırlayıp kente götürmemiz lazım. Saray’dan çağrıldılar.”
Jia Qin ve kızlar daha fazlasını öğrenmek istediler ama Lai Da fazla bir şey söylemedi.
“Gelin haydi. Geç oluyor. Kapılar kapanmadan yetişmek için acele etmemiz lazım.” dedi.
Hepsi kendilerini bekleyen arabalara doluştular ve Lai Da güçlü bir öküzün üstüne binip konvoyu kente götürdü.
***Şimdi Jia Zheng’a dönelim. Normalde bakanlığa giderken çok titizlik gösteren beyefendi, çalışma odasında yalnız başına oturuyor, derin derin nefes alıp imzasız notları düşünüyordu. Jia Lian evden ayrılmaya cesaret edemeyip yakınlarda bekliyordu. Sonunda kapıdan birinin sesi geldi ve bir haberci içeri girdi.
“Bu akşam görevde olması gereken Zhang Ekselansları hastaymış, sizin onun yerini almanızı istiyorlar, beyefendi.” dedi.
Jia Zheng her an Lai Da’nın içeri girmesini bekliyordu. Bu şekilde çağrılmaktan çok rahatsız oldu. Jia Lian yanına geldi.
“Lai Da öğle yemeğinden sonra gitmişti, amca. Manastır kentten yüz otuz kilometre uzakta. On birden önce burada olamaz. Bu akşam çağrıldığına göre, bence gitmelisin. Lai Da geri döndüğünde, rahibeleri bir yere kilitlemesini ve yarın sen gelip meseleyle ilgilenene kadar hiçbir şey söylememesini tembihlerim. Qin gelirse, bir şey demem. Bakalım yarın sen onunla konuştuğunda ne tepki verecek.”
Bu mantıklı görünüyordu, Jia Zheng istemese de bakanlığın yolunu tuttu.
O gider gitmez, Jia Lian kendi dairesine döndü ve yolda Xifeng’a ne diyeceğini düşündü. Öncelikle Qin’e bu işi verdiği için onu suçlayacaktı ama sonra hasta olduğunu hatırlayınca yumuşadı. Ona çok baskı yapmasa iyi olacaktı. Adımlarını yavaşlattı.
***Bu arada hizmetkârlar arasında haberler yayıldı. Kısa süre içinde Pinger’nın kulağına kadar geldi. O da hemen hanımına söylemeye gitti. Xifeng kötü bir gece geçirmişti ve keyifsizdi. Hâlsizliği, çeşitli kabahatler, özellikle de Sudaki Ay Manastırı’yla uygunsuz bağlantıları konusunda vicdanına yer eden her zamanki endişelerini daha da artırıyordu. İmzasız notu öğrenince, birden doğruldu.
“Ne yazıyor?” diye sordu Pinger’ya.
“Pek bir şey yok.” dedi Pinger düşüncesizce. “Sudaki Ay Manastırı’ndaki rahibelerle ilgili…”
Bu Xifeng’ı perişan etti. Vicdan azabı hikâyenin gerisini tamamladı. Mahvoldu! Dehşetten konuşamaz hâldeydi. İçinden bir ateş yükseldi, başı dönüyordu. Öksürmeye başladı ve yatağa çöktü, gözlerini önüne dikmişti.
Pinger endişeyle bağırmaya başladı.
“Demir Eşik Tapınağı’ndaki rahibeleri kastettim ben. Rahibe adaylarıyla alakalıymış. Senin üzerine alınmana hiç gerek yok.”
Demir Eşik Tapınağı kelimeleri Xifeng’ı kendine getirdi.
“Aptal şey! Bu ne böyle? Tapınak mı, manastır mı?” diye bağırdı.
“Önce manastır sandım.” dedi Pinger. “Sonra öğrendim ki tapınakmış. Bu yüzden dilim sürçtü.”
“Ben de tapınaktır diye düşünmüştüm.” dedi Xifeng. “Benim manastırla bir ilgim yok. Ama Qin’e tapınaktaki rahibelerle ilgilenme işini veren benim. Muhtemelen para aşırıyordur.”
“Hayır, hanımım.” dedi Pinger. “Parayla bir ilgisi olduğunu sanmıyorum. Birkaç kere skandal lafının geçtiğini duydum.”
“Bu beni ilgilendirmez. Lian nerede?”
“Sör Zheng’ın çok sinirli olduğunu söylediler, onu yalnız bırakamadı. Ben nahoş olaylar olduğunu öğrenince hizmetçilere bu konuda konuşmamalarını söyledim. Umarım hanımefendi duymamıştır. Efendi, Lai Da’yı kızları geri getirmesi için manastıra gönderdi. Neler olduğunu öğrenmek için birisini yollayacağım. Şimdi sen sakin ol, hanımım. İyi değilsin, böyle şeyler için endişelenmemen lazım.”
Tam o sırada Jia Lian içeri girdi. Xifeng ona detayları sormak istiyordu ama yüzündeki ifadeyi görünce vazgeçti. Çok keyifsiz olduğu belliydi, en iyisi haberi yokmuş gibi davranmaktı.
Lai Wang gelip, “Lai Da geri dönmüş, sizi dışarıda bekliyorlar.” dediğinde, Jia Lian yemeğini bitirmemişti henüz.
“Bay Qin de yanında mı?”
“Evet, efendim.”
“Lai Da’ya söyle, bu akşam beyefendinin bakanlığa gitmesi gerekti. Şimdilik kızları Bahçe’ye yerleştirsin, yarın beyefendi döndüğünde, onları Saray’a gönderme konusuyla ilgileneceğiz. Bay Qin beni kütüphanede beklesin.”
Lai Wang çıktı.
Jia Qin kütüphaneye gitti. Yolda hizmetkârların aralarında fısıldaşarak kendisini gösterdiklerini fark etti. Bir anlam veremedi ama kendisiyle ilgili bir şeyler olduğu belliydi. Sanki Saray’dan bir çağrı falan yokmuş gibi görünüyordu. Olup bitenleri birisine sormayı çok istiyordu ama huzursuz oldu ve gitgide artan bir endişeyle orada bekledi. Jia Lian gelince, onu selamladı ve elleri yanlarında durdu.
“Acaba Majesteleri rahibeleri neden böyle acele istedi?” diye sordu cesaretle. “Alelacele gelmek zorunda kaldım. Neyse ki bugün maaşları dağıtmak için oradaydım, Lai Da’yla birlikte geldim. Ama zaten her şeyi bildiğinizden eminim.”
“Neyi bildiğimden? Asıl bilmesi gereken sensin!”
Jia Qin hiçbir anlam veremiyordu, sesini kesip dikildi orada.
“Her şeyi berbat ettin!” diye devam etti Jia Lian. “Sör Zheng öfke saçıyor!”
“Ama ben bir şey yapmadım ki!” diye karşı çıktı Jia Qin. “Her ay tam zamanında aylıkları dağıtıyorum. Kızlar ayinleri ezbere biliyorlar…”
Jia Lian, onun hiçbir şeyden haberi olmadığını anladı. Çocukken beraber oyun oynarlardı, derin bir iç geçirdi.
“Kes sesini! Şuna bir bak!” dedi.
Çizmesinin kenarından notlardan birini çıkardı, Jia Qin’e doğru fırlattı. Jia Qin kâğıdı yerden alıp okudu. Yüzü kül gibi oldu.
“Bunu kim yazmış olabilir? Kimseye bir zararım dokunmadı benim. Neden biri benim adımı böyle lekelemek ister ki? Ben sadece ayda bir kere para dağıtmaya gidiyorum, bütün bunlar yalan! Sör Zheng canıma okuyacak, biliyorum yapacak! Utancımdan öleceğim! Annem duysa, beni öldürür!”
Etrafta kimsenin olup olmadığın kontrol etti ve Jia Lian’in önünde diz çöktü.
“Amca! Lütfen bana yardım et! Lütfen.” dedi.
Başını yere vurmaya başladı, yüzünden yaşlar süzülüyordu. Jia Lian’in aklından türlü türlü düşünceler geçti.
“Ahlaksızlık, Zheng amcanın en nefret ettiği şeydir. Eğer gerçekten de böyle şeyler olduğunu öğrenirse, başımız büyük belada. Ailemizin ismini de lekeler. Notun isimsiz yazarını da çok sevindirecek, sonra benzer notları da gelir. Yo, en iyisi amcamın yokluğundan faydalanıp, Lai Da’yla konuş, olayı örtbas et. Şu ana kadar böyle şeyler olduğuna dair bir kanıt yok.” Bu karara varan Jia Lian sözlerine devam etti. “Hiç beni kandırmaya çalışma. Pis numaralarından haberim olmadığını sanma sakın! Şimdi dinle. Bu işten kurtulmak istiyorsan, Sör Zheng ne kadar baskı yaparsa yapsın, her şeyi inkâr etmelisin, hem de her şeyi. Anladın mı? Şimdi yerden kalk, utanmaz yaratık!”
Jia Lian, Lai Da’yı çağırttı ve fikrini sordu.
“Aslına bakarsanız, efendim, Bay Qin çok yakışıksız davranıyordu. Manastıra gittiğimde, hep beraber içki içiyorlardı. Bence notu yazan kişi doğru söylüyor…”
“Duydun mu, Qin?” dedi Jia Lian. “Lai Da sana iftira mı atıyor?”
Jia Qin mosmor oldu ve utancından konuşamadı. Jia Lian, Lai Da’nın elinden tutup yalvardı.
“Acı bu gence, Lai. Onu evde bulduğunu söyle. Beyefendinin yanına götürdüğünde, benimle görüştüğünü söylemene gerek yok. Yarın beyefendiyi rahibelerle konuşmasına gerek olmadığı konusunda ikna et. Bir aracı getirip hepsini sat. Majesteleri tekrar onlara ihtiyaç duyarsa, başkalarını satın alırız.”
Lai Da, bir skandalın hiç kimseye faydası olmayacağını düşündü bir süre. Sadece ailenin adı lekelenirdi. Bu yüzden Jia Lian’in teklifini kabul etti.
“Sen şimdi Lai ile git, Qin.” dedi Jia Lian. “Ne derse öyle yap.”
Jia Qin, bir kere daha secde edip Lai Da’yla gitti. Tenha bir yere geldiklerinde, Lai Da’ya da secde etti.
“Beni affedin ama çok ileri gittiniz, Efendi Qin.” dedi Lai. “Kimin canını sıktınız, bilmiyorum. Kim yapmış olabilir sizce?”
Jia Qin bir süre düşündü ama bir düşman gelmedi aklına. Sessizce Lai Da’yı takip etti.
Bu işten nasıl kurtulduğunu öğrenmek için gelecek bölümü oku.
94. BÖLÜM
Büyükanne Jia, yaban elması ağaçlarının çiçek açışını kutlamak için parti verir.
Baoyu’nün Manevi İdrak Taşı’nı kaybetmesi sorun yaratır.
Lai Da, beyefendinin sabah dönüşünü beklesin diye Jia Qin’i götürmüştü.
Küçük rahibe adayları tekrar Bahçe’ye geldikleri için çok heyecanlıydılar ve ertesi gün Saray’a gitme hazırlıkları yapacaklarını sandıklarından, bugün en sevdikleri yerleri ziyaret etme hevesindeydiler. Ama tutsak olduklarını gördüklerinde yaşadıkları üzüntüyü bir düşünün! Lai Da, yaşlı kadınlara ve genç hizmetkârlara, kızların yemeklerini odalarında yemeleri ve kapalı tutulmaları talimatını vermişti. Kızlar kendilerine neden böyle davranıldığını bilmiyorlardı, geceyi merak içinde oturarak geçirdiler. Bahçe’deki dairelerin hizmetçileri onların Saray’a götürülmek üzere geldiklerini duymuşlardı, işin aslını bilmiyorlardı.
Gece görevini tamamlayan Jia Zheng, ertesi sabah erkenden bakanlıktan ayrılmak üzere hazırlanmıştı ama acil bir iş daha verildi. İki bölge başkentinin şehir duvarlarının tamir edilme masrafları için tahmini bir hesap çıkaracaktı. Epey gecikeceğini öngörerek Jia Lian’e bir mesaj gönderip, kendisini beklemeden incelemeyi yürütmesi, Lai Da’yı sorgulayıp, uygun gördüğü şekilde konuyu halletmesi için yetkilendirdi.
Jia Lian, bu talimatları genç Qin adına memnuniyetle karşıladı, amcasının gazabından kurtulacaktı. Biraz daha düşününce, eğer olayı örtbas ederse, Jia Zheng’ın şüphelenebileceği geldi aklına. Wang Hanım’a danışmak akıllıca olabilirdi. En azından Jia Zheng sonucundan memnun kalmazsa tek sorumlusu kendisi olmazdı.
Böyle yapmaya karar veren Jia Lian, Wang Hanım’ı görmeye gitti ve olanları anlattı.
“Zheng amca imzasız not yüzünden çok öfkelendi ve Lai Da’ya genç Qin’i ve bütün kızları sorguya çekilmek üzere hemen getirmesini emretti. Bugün amcam bu pis işle ilgilenemeyecek kadar meşgulmüş. Bu yüzden sana danışmamı istedi. Sence ne yapalım yenge?”
“Hiç böyle bir rezillik duymamıştım!” diye bağırdı Wang Hanım dehşet içinde. “Eğer genç Qin gerçekten bunu yaptıysa, ailemizin onunla bir ilgisi kalmaz! İnsanlar hakkında böyle notlar yazıp asmak da çok çirkin! Sence doğruluk payı var mı? Qin’e sordun mu? Ne diyor?”
“Birkaç dakika önce onu sorguya çektim.” dedi Lian. “Tabii ki her şeyi inkâr etti. Ama düşünsene, yenge, yapmış olsa bile kabul eder mi hiç? Şahsen ben hiç sanmıyorum. Kızların her an Saray’a çağrılabileceğini bildiğinden, bir skandal çıkmasından korkar. Gerçeği kolaylıkla öğrenebiliriz. Peki o zaman ne olacak? Sen ne diyorsun?”
“Kızlar neredeler şimdi?” diye sordu Wang Hanım.
“Bahçe’de bir yere kapattık.” dedi Jia Lian.
“Herkes orada olduklarını biliyor mu?”
“Şimdiye kadar öğrenmişlerdir herhâlde. Saray’a gideceklerini sanıyorlar. Herkese böyle söylendi.”
“İyi.” dedi Wang Hanım. “Onlardan derhâl kurtulmalıyız. Zaten ben bizimle kalmalarını hiç istememiştim, Xifeng’la senin fikrindi bu. Sonunda bir sıkıntı çıkacağını söylemedim mi? Lai Da’ya söyle, onlarla tek tek konuşsun ve bir yerlerde akrabaları var mı öğrensin. Ailesi olanların kontratları çıkarılsın, bir tekne kiralanmak üzere hesaptan birkaç tael çekilip, güvenilir bir refakatçiyle birlikte nereden geldilerse, oraya gönderilsinler. Azat edilsinler, böylece bu mesele kapansın. Eğer bir iki tanesi yanlış davrandı diye hepsini dünyevi yaşama geri göndermeye zorlarsak, bu kalpsizlik olur. Eğer yetim kızlara koca bulan resmî bir aracıya teslim edecek olursak, biz para istemesek bile, kesinlikle birisi çıkıp, başlarına ne geleceğini umursamadan onların üzerinden para kazanmaya kalkışır. O zaman kim bilir neler olur! Qin’e gelince, kesin bir tavırla hakkında ne düşündüğümüzü anlat. Adak toplantıları ya da diğer büyük etkinlikler haricinde bir daha buralarda görünmesin! Başı gerçekten belaya girsin istemiyorsa Sör Zheng’ın karşısına çıkmasa iyi olur. Muhasebecilere ilgili ödenekleri iptal etmelerini söylemeyi de unutma sakın. Tapınağa birisini gönder. Mezarlıkta ruh parası yakılması gibi özel durumlar dışında sülaleden hiçbir erkeğin içeri alınmayacağı konusunda Sör Zheng’ın kesin talimatı olduğunu bildir. Eğer başka bir saçmalık daha olursa, başrahibe dâhil bütün rahibeleri göndeririz.”
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
1
Kaderin Dört Sütunu, Çin’in en yaygın astrolojisidir. Bu yöntem, bir kişinin doğum yılı, ayı, günü ve saatinden oluşan dört sütuna dayanan “sekiz karakter” çıkarmayı içerir. Burada zamanın her ögesi iki karakterle anlatılır. Yani yıl, ay, gün ve saat sütunları bir element ve bir hayvanla sembolize edilir. Bu yöntemin merkezinde iki yön vardır: Birlikte çiftler hâlinde yerleştirilen on “Göksel Sap” ve on iki “Dünyevi Dal” Bu analizle, kişinin ilişkileri, kariyeri, riskleri, parasal durumu, evlilik hayatı, sağlığı değerlendirilir. (ç.n.)
2
Qin: Guqin de denir. Çin’in en eski telli müzik aleti olarak bilinir. Guqin, kelime anlamı olarak “eski telli çalgı” demektir. Yedi teli olan geleneksel bir enstrümandır.
Tablature: Bir müzikal eserin belirli bir çalgıyla ve bu çalgı üzerindeki hangi tel ve perdelere basılarak çalınacağını, nota yerine çeşitli rakam, harf ve işaretlerle gösteren sistemdir. (ç.n.)
3
Konfüçyüs, orkideyi asil karakterli bir çiçek olarak görür ve ‘çiçeklerin kralı’ diye adlandırır. “Orkide, ormanın derinlerinde yetişir ve kıymetini bilecek kimse olmasa da güzel kokusunu saçar. Aynı şekilde, asil karakteri olan kişiler de fakirliğin yüce ilkelerini engellemesine izin vermezler.” der. Bilinen en eski yazılmış müzik parçası, Konfüçyüs’e adanan Youlan yani Yalnız Orkide’dir. (ç.n.)
4
Zihinsel takıntılara bağlanıp kalmaktan kaçınmanın yöntemlerini öğreten kısa bir sutradır. Yaklaşık kırk dakikada okunabilmesinden dolayı, genellikle Budist manastırlarda ezberlenip okunur. Bu sutra bin yılı aşkın bir süre Mahayana Budist geleneğinde, özellikle de Doğu Asya Zen geleneğinde büyük rağbet görmüştür. (ç.n.)
5
Sekiz büyük dragon kraldan biri olan Sāgara’nın sekiz yaşındaki kızıdır. Lotus Sutra’nın on ikinci bölümünde belirtildiğine göre, Dragon Kız, Dragon Kral’ın sarayında Bodhisattva Manjushrī’yi Lotus Sutra okurken duyunca aydınlanmaya erişmiştir. (ç.n.)
6
Kuzey Song Hanedanlığı döneminde Çinli bir antikacı, ressam ve politikacıdır. (ç.n.)
7
Geç Tang Hanedanlığı döneminde Çinli bir şair ve politikacıdır. (ç.n.)
8
Hem düz hem de tersten okunuşlarında bir değişme olmayan kelime ve cümlelere verilen ortak isimdir. (ç.n.)
9
Byssal denen lifler, midye ve diğer kabukluların kayalara ya da başka sert yüzeylere bağlanmak için kullandıkları, proteinden yapılmış, güçlü, ipeksi salgılardır. Bu hayvanlar, ayaklarında bulunan bysus beziyle bu lifleri üretirler. Kumaş yapımında kullanılmıştır. (ç.n.)
10
Shengqiang, geleneksel Çin operasında, aryalar sırasında çalınan müziğin yüzlerce bölgesel tarzının sınıflandırılmasını sağlayan bir kavramdır. Müziğin sınıflandırılması, tarzın evrimsel sürecini anlamaya da yardımcı olur. Günümüzdeki başlıca dört shengqiang, bangzi qiang, pihuang qiang, kun qiang ve gao qiang (yiyang qiang)’dır. (ç.n.)
Вы ознакомились с фрагментом книги.
Для бесплатного чтения открыта только часть текста.
Приобретайте полный текст книги у нашего партнера:
Полная версия книгиВсего 10 форматов