1- Zeno Güney İtalya’da bir kasaba olan Elea’da dünyaya geldi. Bu kasabanın günümüzdeki adı Velia’dır. Zeno’nun doğduğu dönemde bölge İyonyalı Yunanlılar tarafından kontrol edilmekteydi.
2- Zeno’nun bir başka bilmecesi ok paradoksudur. Bir ok gerçekten hareket edebilir mi? Hareketsiz her nesne boşlukta bir yer kaplamaktadır. Hareketli oldukları düşünülen nesnelerin de her an için boşlukta kapladıkları sabit bir yer vardır. Tam o anda onu sabit bir oktan ayırt etmek mümkün olmadığına göre nasıl olur da okun hareket halinde olduğunu söyleyebiliriz?
3- Zeno’nun ölümünden sonra Yunan dünyasında geliştirilen bazı hesaplama ilkeleri kimi paradokslarının çözülmesini sağlamıştır. Diğerleri ise filozofların kimi temel varsayımlarının reddiyle “çözülmüşlerdir”. Örneğin ok paradoksu, okun verili bir anda hareketsiz durduğunu varsayar. Dünyanın sürekli hareket halinde olduğu anlaşıldığından beri durumun gerçekte böyle olmadığı anlaşılmıştır.
Hipokrat
Can yakma!
– HipokratTıbbın babası ve ilk hekim sayılan Hipokrat (MÖ 460-375) insan bedeni ile ilgili bilimsel çalışmalarda bir çığır açmış ve pek çok hastalığı tespit etmiştir. Günümüzde bir çok kişi onu Hipokrat yemini ile hatırlamaktadır. Göreve yeni başlayan doktorlar tarafından edilen bu yemin doktorluk mesleğinin ahlaki temellerine işaret eder.
Hipokrat Türkiye sahiline çok yakın bir Yunan adası olan Kos’ta doğmuştur. Babası ve dedesi de doktordur. Sağlık eğitimini adadaki asklepieion denen sağlık tapınağında almıştır.
Antik Yunan’da hastalıklar insanlara verilen ilahi cezalar olarak yorumlanırdı. İzlenen tedavi ise genellikle dualar ve tanrılara adanan kurbanlardan ibaretti. Hipokrat hastalıkların doğal nedenlerden kaynaklandığına, dolayısıyla ilaçlarla ve beslenme şeklinin değiştirilmesiyle tedavi edilebileceğine inandı.
Kos’ta bir tıp okulu kurduktan sonra Yunan adalarını dolaşmaya başladı. Kısa zamanda şifacı olarak tanındı. Çeşitli tedavi yötemlerinin listelendiği ve Hipokrat yeminini içeren Corpus Hippocraticum’u onun yazdığına inanılmaktadır.
Hipokrat yemini doktorlara hastaların mahremiyetine saygı göstermelerini öğütler. Uygun ilaçlar vermeli, hastalarla cinsel temastan kaçınmalıdırlar. Öğrendiklerini diğer doktorlarla paylaşmaktan çekinmemelidirler. Hipokrat yemini ve mesleğin kurumsallaşması, Antik Yunan doktorlarından geriye kalan belki de en önemli mirastır.
Pek çok antik düşünür gibi Hipokrat’ın biyografisi de ölümünden çok sonraları yazılmıştır. Hayatı hakkında kesin olarak bilinen pek az şey bulunmaktadır. Kimi kaynaklara göre yüz yıla yakın bir süre yaşamış ve bir Yunan şehri olan Larissa’da ölmüştür.
Ek Bilgiler1- Kimi hastalık ve bozukluklar Hipokrat adıyla bilinmektedir. Örneğin “Hipokrat Yüzü” suratın son derece süzgün gözüktüğü bir durumu betimleyen ve genellikle ölmek üzere olan hastalar için kullanılan tıbbi bir terimdir.
2- Günümüz doktorları Hipokrat yemininin modifiye edilmiş bir biçimini kullanırlar. Orijinal yeminde bulunan kimi unsurlar günümüzdeki metinden çıkarılmıştır. Örnek vermek gerekirse yeminin orijinal versiyonunda bıçak kullanılarak cerrahlık yapılmasına getirilen yasak güncel metinde yer almamaktadır.
3- Bugün Hipokrat yemini farklı versiyonlarıyla da olsa yaşamaktayken, Yunan doktorun çoğu tıp teorisi bilimsel tıp tarafından reddedilmiştir. Hipokrat insan bedeninin dört unsur tarafından yönetildiğini düşünüyordu: kan, siyah safra, sarı safra ve sümük. Bu ve benzeri düşünceler modern tıp tarafından kabul edilmemektedir.
Coriolanus
Gaius Martius Coriolanus, Volscianlar2 karşısında büyük bir zafer kazanmış olan Romalı komutandır. Daha sonra, Romalılar tarafından takdir edilmemesine öfkelenerek Roma şehrinin baş düşmanlarından biri haline gelmiştir. İhaneti, William Shakespeare’in (1564-1616) ünlü Coriolanus trajedisine konu olmuştur.
Her ne kadar Roma tarihçileri Plutarch (46-120) ve Livy (MÖ 59-MS 17) ondan bahsediyor olsalar da gerçek bir tarihi karakter olup olmadığı kesin değildir. Oyununu Plutarch’ın aktarımına dayandıran Shakespeare’in tarihi bilgilere çok da sadık kalmadığı bilinmektedir.
Plutarch’ın söylediğine göre Coriolanus, Roma’da aristokrat bir ailenin çocuğuydu. Babası gençken ölmüştü. Coriolanus Shakespeare’in Volumnia karakterine ilham kaynağı olan annesi tarafından yetiştirildi. Orduya katıldı ve şehrin sürgün edilmiş Tarquin krallarına karşı verdiği savaşlarda çarpıştı.
Volscianlar Roma şehrinin güneybatısında yaşayan bir kabileydi. Romalılarla pek çok savaş yapmışlardı. Coriolanus’un ismi, MÖ 493 yılındaki Corioli kuşatması sırasında gösterdiği cesaretten gelmektedir. Corioli, Volscian şehirleri arasında en önemlisiydi.
Coriolanus savaştan sonra Roma’ya döndü. Roma siyasetinde yaşanan tartışmalarda bir Pleb (halk sınıfı) düşmanı ve sıkı bir demokrasi karşıtı olarak ün kazandı. Coriolanus askeri başarısından dolayı saygıyı hak ettiğine inanıyordu. Saygı görmek bir yana hasımları tarafından şehirden sürgün edilince düşmanları olan Volscianlara katıldı ve Volscian başkenti Antium’a taşındı. Ancak Volscianlar Roma’ya saldırmayı reddedince onu öldürdüler.
Roma tarihindeki yeri basit bir dipnottan ibaret olsa da Shakespeare’in oyunu ona Batı kültürü içerisinde önemli bir yer kazandırdı. Kiss me, Kate (Öp Beni, Kate / 1948) isimli müzikalde bile adı geçmektedir. Öyküsü, toplum tarafından önemsenmemiş ve yaptığı savaşlardan sonra unutulmuş bir komutanın acıklı hikayesi olarak anılır.
Ek Bilgiler1- Laurance Olivier (1907-1989), Richard Burton (1925-1984) ve Morgan Freeman (1937-) gibi oyuncular çeşitli yapımlarda Coriolanus’u canlandırmışlardır. Ralph Fiennes (1962-), Shakespeare’in oyununu beyazperdeye aktardığı bir Hollywood filmini hem yönetmiş hem de filmde başrol oynamıştır.
2- Antium şehri günümüzde “Anzio” adıyla bilinmektedir. II. Dünya Savaşı sırasında 1944 yıllında Müttefikler’in büyük bir çıkartmasına sahne olmuştur.
3- Ludwig van Beethoven (1770-1827) 1807 yılında Coriolanus’la ilgili Coriolan Overture adını verdiği bir orkestra eseri bestelemiştir. Komutan aynı zamanda Bertol Brecht’in (1898-1956) Coriolan adlı oyununa da konu olmuştur (1952). Brecht’in oyunu Shakespeare’in metnini temel almaktadır.
Aiskhylos
Öğrenen insan acı çekmelidir.
– Aiskhylos, Agamemnon’danTragedyanın kurucusu olarak kabul edilen Aiskhylos (MÖ 525-455), oyunları günümüze kadar ulaşan sayılı antik çağ oyun yazarından birisidir. Demokratik Atina’nın kuruluş döneminde yazılmış olan oyunları, hem Batı dramasının başlangıç noktası hem de antik Yunan kültürüne açılan bir pencere olarak görülebilir.
Atina kentini çevreleyen Attica adlı bölgede doğan Aiskhylos, Atina ordusunda görev yaptı. MÖ 490 yılındaki Marathon Savaşı’nda ve MÖ 480 yılındaki Salamis Savaşı’nda yer aldı. Pers İmparatorluğu’na karşı kazanılan bu zaferler Atina’nın bağımsızlığını korumasını sağladı. Bu mücadeleler Aiskhylos’un en eski oyunu olan The Persians’ın (Persler / MÖ 472) tarihsel arka planını oluşturmaktadır.
İlginç olan Aiskhylos’un bu oyununda savaşı muzaffer Yunanlıların değil Perslerin gözünden anlatmasıdır. Olaylar Pers başkenti Susa’da geçmektedir. Perslerin yenilgisi Kral Xerxes’in (MÖ 519-465) kibri yüzünden yaşanan bir trajedi olarak ele alınmaktadır. Aiskhylos’un tasvirine göre Xerxes, Hellespont üzerine bir köprü inşa ederek tanrıların öfkesini üzerine çekmiştir.
Bir oyun üçlemesi olan Oresteia (MÖ 458), Argos’un efsanevi kralı Agamemnon’u konu alır. Tıpkı Persler gibi, bu üçlemede de kahramanlar sonlarını getiren ölümcül hatalara imza atarlar. Oresteia, Batı edebiyatının ünlü karakterlerine hayat vermiştir. Örnek olarak kehanet yeteneği olan, ancak insanların ona inanmadığı Cassandra verilebilir. Aiskhylos’un trajedileri Batı dramasının temellerini atmıştır. Kendinden sonra gelen Sophocles (MÖ 496-406) ve Euripides (MÖ 484-406) gibi oyun yazarları üzerinde çok önemli bir etkisi olmuştur.
Bunlar dışında Aiskhylos’un hayatı hakkında pek az şey bilinmektedir. Atina’da düzenlenen birkaç tiyatro yarışmasını kazanmıştır. Yazdığı oyunların toplam sayısının doksanın üzerinde olduğu tahmin edilmektedir. Bunlardan yalnızca yedisi günümüze kadar ulaşabilmiştir. Bir ziyaret için bulunduğu Sicilya Adası’nda ölmüştür. Efsaneye göre bir kuş taşıdığı bir kaplumbağayı başına düşürerek ölümüne neden olmuştur.
Ek Bilgiler1- Aiskhylos tarafından yazıldığı düşünülen Prometheus Bound (Prometheus Zincire Vuruldu) oyunu, İngiliz romantik şair Percy Bysshe Shelley’nin (1792-1822) destansı şiiri Prometheus Unbound’a (Prometheus Zincirini Kırdı) ilham kaynağı olmuştur.
2- Eski Atina’da sahnede şiddet gösterilemezdi. Bu nedenle Aiskhylos’un oyunlarında bol bol yer verdiği şiddet, sahne dışında gerçekleştirilir ve ayrıntılar izleyicinin hayal gücüne bırakılırdı.
3- Aiskhylos’un oyunlarının büyük bölümü Atina’daki Dionysos tiyatrosunda sahnelenmiştir. 17 bin kişilik kapasitesi olan tiyatronun kalıntıları Akropolis’in güneyinde yer almaktadır.
Lucius Junius Brutus
Roma Cumhuriyeti’nin efsanevi kurucusu Lucius Junius Brutus, Roma şehrinin son kralını devirmiştir. Monarkı sürgüne gönderdikten sonra Roma’yı yönetme gücünü senatonun ellerine teslim etmiştir. Bu temsili organ, şehri ve sonraki beş yüz yıl boyunca büyüyen bir imparatorluğu yönetecektir.
Roma Cumhuriyeti, yüzyıllar sonra Amerika Birleşik Devletleri’nin anayasasını yazanlara da bir örnek teşkil etmiştir. Antik Roma’dan etkilenen anayasa komisyonunun delegeleri, yasama organının bir kısmını teşkil eden üst parlamentoya senato adını vermişlerdir (1787).
Romalı tarihçilere göreyse cumhuriyetin kurucusu olan Brutus kesinlikle bir idealist değildi. Roma kralına karşı isyanı, tamamen kişisel bir intikam hikayesinden ibaretti. Kralın oğullarından birisinin Brutus’un bir akrabasına tecavüz etmesi onu başkaldırıya sürüklemişti. Sextus Tarquinus’un Lucretia’ya tecavüz etmesi Antik Roma’nın en ünlü skandalları arasında yer almaktadır. Aynı şekilde şehrin tarihinde de bir dönüm noktası olmuştur.
Etrüsk asilzadeleri olan Tarquinler kuruluşundan itibaren (MÖ 753) Roma’yı yönetmişlerdi. Brutus’un döneminde tahtta “Onurlu Tarquin” olarak da bilinen Lucius Tarquinus Superbus bulunuyordu. Kayınpederi Servius Tullius’u öldürerek iktidarı ele geçirmişti. Bu, onun döneminde işlenecek olan bir dizi cinayetin sadece ilkiydi.
Tarquinlerin uzak bir akrabası olan Brutus başlangıçta onların dostuydu. Ne var ki MÖ 509 yılında savaş meydanındayken Lucretia’nın tecavüze uğradığını öğrendi. Hızla Roma’ya geri döndü. Aile şereflerine leke sürüldüğünü düşünen Lucretia intihar edince Brutus’un kanlı hançeri onun elinden aldığı ve kralı devirmeye yemin ettiği söylenir.
Kralın devrilmesinin ardından, Brutus Tarquinlerin tahtta dönmek için düzenledikleri çeşitli saldırıları bertaraf etti. Efsaneye göre Brutus kendi oğulları olan Titus ve Tiberius’u dahi monarşiyi geri getirmek için hazırlanan bir komploya karıştıkları gerekçesiyle idam ettirmiştir. Bunun ardından Brutus, Roma vatandaşlarını bir daha asla kral egemenliğini kabul etmemeleri için yemin etmeye zorladı. Monarşi karşıtlığı gelecekte de pek çok Romalının siyasal kimliğinin merkezinde yer alacaktı.
Livy olarak da bilinen Roma tarihçisi Titus Livius’a (MÖ 59-MS 17) göre Brutus savaşırken hayatını kaybetmiştir. O ve eski kralın oğlu Arruns Tarquinius karşılıklı dövüşürken birbirlerini öldürmüşlerdir.
Ek Bilgiler1- Brutus, monarşi düşmanlığını kendi soyundan gelenlere de aktarmıştı. Bunlardan biri de Marcus Junius Brutus’tu (MÖ 85-42). Julius Sezar’a (MÖ 100-44) suikast düzenleyenlerden birisi olan Brutus, Sezar’ın kendisini kral ilan etmesini engellemek istemişti.
2- Çeşitli Shakespeare oyunlarında karşımıza çıkan Lucretia, 1594’te yazılan The Rape of Lucrece (Lucrece Tecavüzü) isimli şiirsel anlatının da ana karakteridir.
3- Senato kelimesi esas olarak bir araya gelmiş Roma asilleri anlamına gelmektedir. Latince’deki senex (yaşlı adam) kelimesinden türetilmiştir. Roma Senatosu bin yıldan uzun bir süre boyunca ayakta kalmış, Roma İmparatorluğu’nun çöküşünün ardından 7. yy’da dağılmıştır.
Zerdüşt
Zerdüştlük, günümüzde İran’ı, Hindistan’ı ve Çin’i kapsayan çok geniş bir bölgede yaklaşık 2 bin yıl boyunca hakim olan bir dindir. Bu inancın kurucusu aynı zamanda bir şair olan Zerdüşt’tür. MÖ 7. yy’da Pers ülkesinde yaşadığına inanılmaktadır.
Öğretisi Asya kültürü ve dünya dinleri üzerinde büyük bir etki yapmışsa da Zerdüşt’ün yaşamı hakkında pek az tarihi bilgi bulunmaktadır. Doğduğu yüzyıl bile tartışmalıdır. MÖ 628 yılında muhtemelen bugün İran sınırları içerisinde kalan bir yerde doğduğu tahmin edilmektedir. Yerel bir tapınakta rahip olarak yetiştirilmiştir.
Mitolojide görüşlerini kabul ettirmek için mücadele eden ileri görüşlü bir din adamı olarak tanıtılan Zerdüşt en sonunda fikirleriyle üstün gelmiştir. Ailesinin karşı çıkmasına rağmen yirmili yaşlarındayken evden ayrılmıştır. Bundan sonraki on yılını “iyi din” olarak adlandırdığı inancın ortaya çıkmasıyla son bulacak olan ruhsal bir yolculuk yaparak geçirmiştir. Takip eden on yıl boyuncaysa kendisine müritler aramıştır. Uzunca bir süre büyük başarılar elde edemese de Bactrian Kralı’nın hasta olan atını tedavi edince talihi dönmüştür. Kral kısa süre içerisinde Zerdüştlüğü benimsemiştir. Zerdüşt 79 yaşındayken bilinmeyen bir sebeple öldürülmüştür.
Ölümünden sonra Zerdüşlük Asya’da hızla yayılmış ve Pers İmparatorluğu’nun hakim inancı haline gelmiştir. Zerdüştlüğün tanrısı olan Ahura Mazda, üstün bir güç ve ruhların nihai yargıcıdır. Zerdüştler iyiyle kötünün birbirinden ayrılacağı ölümden sonraki hayata inanırlar. Tek tanrı inancının altını çizmesi ve ölümden sonra gerçekleşecek nihai bir yargılama düşüncesi ile Zerdüştlük, Yahudilik ve Hıristiyanlık inançlarının öncülü konumundadır. Aralarında Hinduizm ve Budizmin de bulunduğu pek çok Doğu inancı ile de benzerlikler taşımaktadır.
İran’ın 7. yy’da Müslümanlar tarafından fethi ile birlikte Zerdüştlüğün merkezi Batı Hindistan’a kaymıştır. Zerdüşlerin sayısı 20. yy’da hızla azalmıştır. Günümüzde dünyanın dört bir yanına dağılmış iki yüz binden az Zerdüştün yaşadığı tahmin edilmektedir. Bunların büyük bir bölümü ise İran ve Hindistan’da yaşamaktadırlar.
Ek Bilgiler1- Zerdüştler dinlerini yaymak için çalışmamakta ve yeni insanları dinlerine kabul etmemektedirler. Bu durum onların sayılarının sürekli bir biçimde azalmasına neden olmaktadır.
2- Günümüzde yaşayan ünlü Zerdüştlerin arasında New York Filarmoni Orkestrası eski şefi Zubin Mehta (1936-) da bulunmaktadır.
3- Alman Filozufu Nietzsche (1844-1900), 1885 yılında Böyle Buyurdu Zerdüşt isimli bir kitap yazmış ve bu kitabında Zerdüştlerin birçok ahlaki önermesine karşı çıkmıştır. Kitap bestekar Richard Strauss’a (1864-1949) aynı adlı bir senfonik şiir yazması için ilham vermiştir. Bu beste daha sonra 1968 yapımı 2001: A Space Odyssey (2001: Bir Uzay Yolculuğu) filminde çalınmıştır.
Perikles
Atina’nın altın çağında, en etkili liderlerinden biri olan Perikles (MÖ 495-429) bir komutan ve politikacıdır. Şehir devletinin aynı zamanda hem büyük bir askeri güce hem de bir sanat ve felsefe merkezine dönüşmesine yardımcı olmuştur. Şehrin başarısındaki rolü çok büyüktür. Öyle ki MÖ 460-429 arasındaki refah dönemi kimi zaman “Perikles Çağı” olarak da adlandırılmaktadır.
Yunan tarihçi Thucydides (MÖ 460-404) “Perikles Atina’nın en önde gelen insanıydı; sözü dinlenir, yaptıkları saygı görürdü,” diye yazar.
Perikles’in anne ve babası Atina’nın aristokrat ailelerindendir. Müzik, retorik ve felsefe alanlarında son derece iyi bir eğitim almıştır. Atina’nın Pers saldırılarını püskürttüğü bir dönemde yetişmiştir. Marathon Savaşı (MÖ 490) o henüz küçük bir çocukken meydana gelmişti. Salamis Savaşı’na (MÖ 480) ise ilk gençlik çağında tanıklık etmiştir.
MÖ 461 yılında Perikles politikaya atıldı. Şehir meclisinde asillerin güçlerinin azaltılmasını amaçlayan bir oylamanın düzenlenmesine yardımcı oldu. Oylamadan sonra Perikles şehirdeki en önemli politik figürlerin arasına girmiştir. En büyük rakibi olan Cimon (MÖ 510-450) o yıldan sonra sürgüne gönderilmiştir. Bu sayede Perikles’in önü açılmış, sonraki otuz yıl boyunca Atina’yı rakipsiz bir biçimde yönetme şansını yakalamıştır.
Perikles bir halk kahramanı ve demokrasinin savunucusu olarak tanınmaktadır. Savaşta öldürülen Atinalı askerler için yaptığı konuşma demokrasinin bilinen en iyi savunuları arasında yer almaktadır: “Bizim yönetimin azınlığın değil çoğunluğun elinde olmasına demokrasi adını verdiğimiz doğrudur. Ancak eğer adalet herkes için eşit bir biçimde uygulanabiliyorsa bu yapının mükemmel olduğu söylenebilir. Ve bir şekilde sıyrılıp kendilerini gösteren vatandaşların kamu hizmetinde yer almaları bir ayrıcalık değil, erdemin ödülü olmalıdır.”
Perikles Akropolis’i inşa etti. Tiyatrolar açtı. Aiskhylos (MÖ 525-455), Euripides (MÖ 484-406), gibi oyun yazarlarına maddi destekte bulundu. Akropolis’teki mermer figürleri yapan heykeltıraş Phidias (MÖ 490-430), Perikles’in dostu ve taraftarıydı.
Perikles Sparta ile yapılan savaş sırasında MÖ 429’da öldü. Onun ölümü ve şehrin savaşta yenilgiye uğraması Atina’nın altın çağının sonu oldu.
Ek Bilgiler1- Perikles Aiskhylos’un dostuydu. Onun yazdığı Persler adlı tarihi oyunun ilk gösterimini finanse etmişti (MÖ 472). Bu oyun Salamis Savaşı’ndaki Atina zaferinin sonuçlarını anlatmaktadır.
2- “Perikles Çağı” terimi zaman zaman bir ülkenin ya da sanayinin altın çağını anlatmak için kullanılmaktadır. Örneğin 2005 yılında Time Dergisi’ne yazan bir film eleştirmeni 1930’ları ve 1940’ları “Selüloid’in Perikles Çağı” diye tanımlayarak dönemin, film endüstrisi tarihi için taşıdığı öneme işaret etmiştir.
3- Parthenon, Atina kentinin Savaş Tanrıçası Atena’ya adanmıştır. İnşası on beş yıl sürmüş ve yirmi bin ton mermer kullanılmıştır. Yapı daha sonraları kilise ve cami olarak kullanılmış, son olarak 19. yy’da tarihi bir alan olarak koruma altına alınmıştır.
Sokrat
Sorgulanmayan hayat, hayat sayılmaz.
– SokratAtina’nın usta öğretmeni Sokrat (MÖ 470-399), antik Yunan filozoflarından oluşan son derece önemli bir nesil yetiştirmiştir. Günümüzde tarihin en etkili düşünürleri arasında yer almaktadır. Entelektüel bir kışkırtıcı olarak Atinalılarla sürekli olarak politika ve ahlak konularında sürtüşmeler yaşamış, onları inançlarını yeniden gözden geçirmeye teşvik etmiştir.
Büyük öğretmenin bitmek bilmeyen mücadelesi en sonunda kendi başına bela olmuştur. 71 yaşındayken şehir yöneticilerine hakaret ettiği gerekçesiyle tutuklanmış ve tarihin belki de en meşhur davasında yargılanmıştır. En sonunda baldıran zehiri içerek intihar etmeye zorlanmıştır.
Bu kadar büyük bir etkiye sahip olmasına rağmen Sokrat hiçbir şey yazmamıştır. Onu dünyaya tanıtan eski bir öğrencisi olan Platon (MÖ 429-347) olmuştur. Platon, Sokrat öldüğü sırada otuz yaşlarındaydı. Aslına bakılırsa Sokrat’ın hayatı ile ilgili bilgiler büyük ölçüde eksiktir. Öyle ki tarihçiler filozofun hayatı hakkındaki belirsizliği “Sokratik Problem” olarak tanımlamaktadırlar.
Sokrat Atina’nın Perikles’in (MÖ 495-429) etkisiyle yükselişe geçtiği altın çağını da, sonraki düşüş dönemini de görmüştür. Çeşitli savaşlarda yer almıştır. Genellikle politikadan uzak durmuş ve şehrin demokratik yönetim sistemine şüpheyle yaklaşmıştır.
Sokrat’ın ilgi çekici bir görünümü ve kendine özgü, Sokratik yöntem denen bir eğitim stili vardı. Eski kıyafetler giyer, saçlarını uzatırdı. Bilindiği kadarıyla düzgün gelir getiren bir işi yoktu. Atinalılar dersleri karşılığında ona ücret ödemeyi teklif etmişlerse de Sokrat bunu reddetmiştir. Öğrencilerin değer yargılarını ve temel varsayımlarını sorgulayan acımasız sorulara dayanan bir eğitim sistemi geliştirmişti. Öğrencilere bilgi yüklemesi yapmaktansa onlara din ve politikanın çelişki ve nüanslarını tartışmalarını sağlayacak sorular sormayı tercih etmiştir.
MÖ 5. yy’ın sonlarına doğru Atinalılar askeri yenilgiler nedeniyle büyük sorunlar yaşamaya başladılar. Demokrasi karşıtı kısa süreli bir darbe girişimi yaşandı. Şehir liderleri Sokrat’tan ve onun durmak bilmez sorularından yorulmuşlardı. Belki de bir günah keçisi arıyorlardı. Gençlerin yozlaşmasına neden olduğu gerekçesiyle onu tutuklayıp ölüme mahkum ettiler. Sürgüne gitme hakkı olsa da Sokrat filozofların ölümden korkmaması gerektiğine inanıyordu. Baldıran zehri içerek kendi isteğiyle hayatına son verdi.
Ek Bilgiler1- Sokrat, Bill and Ted’s Excellent Adventure (Bill ve Ted’in Mükemmel Macerası / 1989) filminde Tony Steedman (1927-2001) tarafından canlandırılmıştır.
2- Sokrat’ın içtiği baldıran zehrinin, baldıran ağacı ile herhangi bir ilgisi bulunmamaktadır. Kuzey Amerika ve Asya’da yaygın olan ve sürekli yeşil kalan baldıran ağacı zehirsizdir.
3- Suçlu bulunmasının ardından Sokrat’a kendi suçu için nasıl bir cezayı uygun gördüğü sorulmuştur. Buna yanıt olarak Sokrat, liderlerin cehaletini ifşa ettiği için kendisine maaş bağlanması gerektiğini söylemiştir.
Aristarkus
Yunan astronom ve matematikçi Aristarkus (MÖ 310-230), Kopernik’ten çok önce Dünya’nın Güneş’in etrafında döndüğünü ileri sürmüştür. Ne var ki buluşları, çağdaşı Yunanlılar tarafından reddedilmiş ve ortaya attığı fikirler neredeyse 2 bin yıl sonra doğrulana dek büyük ölçüde unutulmuştur.
Aristarkus günümüzde Türkiye sahiline çok yakın olan Yunan adası Sisam’da doğdu. Burası aynı zamanda matematikçi ve dini lider Pisagor’un da (MÖ 580-500) doğum yeriydi. Aristarkus’un bazı düşüncelerinin Pisagorcu inançlardan etkilendiği düşünülmektedir. O dönemde bu inanç, kurucusunun ölümü üzerinden yüzyıllar geçmiş olmasına rağmen hâlâ etkindi.
Sisam’dan ayrılan Aristarkus İskenderiye’ye yerleşti. Lampsacus’lu Strato’nun (MÖ 335-269) öğrencisi oldu. Strato Atina’dayken Aristo’nun talebelerinden biriydi. Aristo çağının diğer önemli Yunan düşünürleri gibi Dünya’nın evrenin merkezinde hareketsiz bir şekilde durduğuna inanıyordu. Aristarkus’a da bu düşüncenin kesinlikle doğru olduğu öğretilmişti.
Aristarkus’un çalışmalarından geriye sadece Ay ve Güneş’in Uzaklık ve Büyüklükleri isimli çalışması kalmıştır. Çalışmada Aristarkus bu iki gök cisminin büyüklüklerini ve Dünya’ya olan uzaklıklarını hesaplamaya çalışmaktadır. Hesaplamaları doğruluktan çok uzak olsa da Güneş’in Dünya’dan çok daha büyük olduğunu doğru bir biçimde bilmiştir.
Bu buluş onu daha küçük olan Dünya’nın evrenin merkezi olup olamayacağı sorusunu sormaya sevk etmiştir. Ne yazık ki Aristarkus’un sonraki çalışmalarının tamamı kaybolmuştur. Ancak Yunan mühendis Arşimet (MÖ 287-212) Aristarkus’un, merkezinde Güneş’in olduğu yeni bir evren modeli kurduğunu anlatır. Aristarkus aynı zamanda yıldızların da Güneş gibi gök cisimleri olduğunu ve çağdaşlarının aksine Dünya’dan çok uzak olduklarını düşünmüştür. Aynı zamanda gökyüzündeki yıldız hareketlerinin Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki dönüşü ile ilgili olduğu fikrini ortaya atar. Bu düşüncesi de sonradan doğrulanacaktır.
Güneş merkezli evren modeli Yunanlılar tarafından görmezden gelinip alay konusu olacaktır. Arşimet de bu alaycıların arasında yer almaktadır. Yaklaşık olarak 400 yıl sonra astronom Batlamyus (100-170) Dünya merkezli görüşü savunan Almagest’i yayınlar. Bu yapıt Orta Çağ boyunca Batı’nın temel astronomi kaynağı olacaktır. Nicolaus Copernicus’un (1473-1543) De revolutionibus orbium coelestium libri vi’yi 1543’te yayınlaması ile birlikte nihayet bir başka bilim adamı Aristarkus’un görüşlerini doğrulamış olacaktır.
Ek Bilgiler1- Ay’daki en önemli kratere Yunan astronomun adı verilmiştir. “Aristarkus” göreli olarak genç bir kraterdir. 450 milyon yıl önce oluştuğu tahmin edilmektedir. Çoğu zaman dünyadan çıplak gözle görülebilmektedir.