Книга Osmanlı’da Devlet Tekke Münasebetleri – Meclis-i Meşâyih - читать онлайн бесплатно, автор Zekeriya Akman
bannerbanner
Вы не авторизовались
Войти
Зарегистрироваться
Osmanlı’da Devlet Tekke Münasebetleri – Meclis-i Meşâyih
Osmanlı’da Devlet Tekke Münasebetleri – Meclis-i Meşâyih
Добавить В библиотекуАвторизуйтесь, чтобы добавить
Оценить:

Рейтинг: 0

Добавить отзывДобавить цитату

Osmanlı’da Devlet Tekke Münasebetleri – Meclis-i Meşâyih

Dr. Zekeriya Akman

Osmanlı’da Devlet Tekke Münasebetleri Meclis-i Meşâyih

ÖNSÖZ

İslam ve Türk tarihi içerisinde önemli bir yere sahip olan Osmanlı Devleti, idari yapısı, hüküm sürmüş olduğu asırlar boyunca toplumu yönetme şekli ve oluşturmuş olduğu kurumlar itibarıyla insanlığa örnek teşkil etmiştir. Osmanlı Devleti, kurmuş olduğu idari yapıyla asırlar boyunca dünyanın önde gelen güçlerinden biri olmuştur. Şeyhülislamlık makamı da dinî kuralları önemseyen bir yönetim tarzı sürdüren bu devletin, en önemli müesseselerinden birisidir. XIX. yüzyıl, Osmanlı Devleti’nin içeride ve dışarıda çok sayıda huzursuzluklarla mücadele etmiş olduğu bir dönemdir. Bu dönemde devlet, yönetim tarzında değişikliklere gitmiş, idari yapıda yeni kurumlar oluşturmanın yanı sıra bazı müesseselerin yapısında da değişiklikler yapmıştır. Bu bağlamda XIX. yüzyıl, Osmanlı idari teşkilatının yeniden yapılandırıldığı ve klasik devir müesseselerinin yeni ihtiyaçlara göre ıslah edildiği bir dönemdir. Bu yüzyılda, devletin en önemli müesseselerinden biri olan meşihat kurumunun yapısında da yeni düzenlemelere gidilmiştir. Merkezîleşme anlamında ciddi reformlar yapan Osmanlı Devleti, tarikatlara yönelik de denetim siyasetinin somut bir örneği olarak Şeyhülislamlık kurumu bünyesinde Meclis-i Meşâyih’i 1866 yılında kurmuştur.

Tarikatlar, İslam toplumunun vazgeçilmez birer unsuru olarak her dönemde etkilerini hissettirmiş ve bir yaşam tarzı olarak da varlıklarını günümüze kadar devam ettirmişlerdir. Halka, dinî, ahlaki ve sosyal alanda hizmet vermeyi amaçlayan tarikatlar, Osmanlı döneminde toplum üzerinde her zaman etkili olmuşlardır. Toplumun gönüllü sivil kuruluşları olarak nitelendirilebilecek tarikatlar, tekke ve zaviyeler aracılığıyla halka sosyal alanda hizmet veren müesseseler olmuşlardır. Osmanlı Devleti’nde toplum hayatında tarikatlar önemli roller üstlenmişlerdir. Devletin kuruluş ve yükseliş dönemlerinde idari, askerî, ilmî ve içtimai hayatın şekillenmesinde tekke ve tarikatların önemli etkisi olmuştur. Tarikatlar çoğu zaman devlet ve halk arasında bir köprü görevi görmüşlerdir. Tarikatların halk üzerinde var olan gücü ve camianın içerisinde ortaya çıkan problemler, devlet idaresinin, bu kesime müdahale etmesine ve kontrolü altına alma yoluna başvurmasına neden olmuştur. XIX. yüzyılda devletin birçok kurumunda baş gösteren bozulma ve çöküş süreci, tasavvuf camiasında da görülmeye başlamıştır. Bütün bu sebepler sonucunda tarikatları kontrol altına almak, bu camiada dinî ve ilmî olmayan davranışları engellemek, cahil kişilerin şeyhlik görevine gelmelerine mâni olmak gibi nedenlerle meşihat makamına bağlı Meclis-i Meşâyih kurulmuştur.

Bu çalışmamızda amaç, Osmanlı Devleti’nin modernleşme sürecinde, tekke ve zaviyeleri kontrol etmek ve yönetmek amacıyla kurulmuş olan Meclis-i Meşâyih’i tanıtmaktır. Çalışmamızda, tarikatlar ve tekkeler arasındaki tartışmalara girmeden, tasavvufi boyutundan ziyade bir kurum olarak Meclis-i Meşâyih’i, tarihçi bakış açısıyla tanıtmak hedeflenmektedir. Zira Meclis-i Meşâyih döneminde görülmüş olan tarikatlar arası çekişme ve mücadelelerin, bu bağlamda yaşanan tartışmaların, tasavvuf dalında çalışma yapanlara bırakılmasının daha doğru olacağı inancındayım. Biz, tarihî bir olgu olan bu müessesenin kuruluşunu, faaliyetlerini ve arşivini tanıtmaya çalıştık. Bir kurum olarak Meclis-i Meşâyih’i bütün yönleriyle tanıtmaya gayret gösterdiğimiz bu araştırma, muhakkak her yönü ile mükemmel değildir. Fakat mevzunun bütünü ile ilgili olarak yapılan bu çalışmayla, daha sonra bu alanda araştırma yapacakların dikkatine konuyu sunmuş olmayı ümit ediyorum.

Elli yılı aşkın bir süre faaliyetini sürdürmüş olan Meclis-i Meşâyih’i tanıtmak için öncelikle kurumun bütün arşivini inceledik. Müesseseyi, kurumun 8200 sayfa civarındaki kayıtlarından faydalanarak tanıtmaya çalıştık. Çalışmamızdaki hedeflerimizden biri de Meclis-i Meşâyih arşivini tanıtmaktı.

Bu çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde; Meclis-i Meşâyih öncesi Osmanlı döneminde, devlet ile tarikatlar arasındaki münasebetleri özet bir şekilde değerlendirdik. Meclis-i Meşâyih’in kuruluş nedenlerini, konu ile ilgili yapılan çalışmalardan yola çıkarak tespite çalıştık. Kurumun kuruluşunu ve nizamnamelerini tanıtarak bu müessese için öngörülen faaliyet alanını ve üstleneceği görevleri de arşiv belgelerinden yola çıkarak tanıtmayı amaçladık.

İkinci bölümde; Meclis-i Meşâyih’in faaliyetlerini tanıtmaya gayret gösterdik. Kurumun kuruluşundan kapanmasına kadar geçen süreçte yapmış olduğu faaliyetleri, benzerliklerine göre başlıklara ayırarak tanıtmaya odaklandık. Bu bölümde, kurum arşivinde yer alan karar defterlerinden ve gelen taleplerden yola çıkarak yapılan faaliyetleri belirlemeye çalıştık. Meclis-i Meşâyih’in almış olduğu kararlar ve toplantılarda konu edinilen gündemleri tarih sırasına göre değil, konuların içerik benzerliğine göre sınıflandırarak ele aldık. Bu bağlamda benzer kararlardan sadece birer örnek verilerek kurumun yapmış olduğu faaliyetler tanıtılmıştır.

Üçüncü bölümde ise Meclis-i Meşâyih’in arşivi tanıtılmaya çalışılmıştır. Meclis-i Meşâyih’in arşivi, elli iki defter hâlinde tasnif edilmiştir. Bu defterlerin içeriği 8200 sayfadan oluşmaktadır. Kurumun her defterini ayrı ayrı ele alarak ve içeriğinden bir örnek vererek bu arşivi tanıtmaya ve sonraki araştırmacıların dikkatine sunmaya çalıştık. Çalışmamızın sonuç bölümünden sonra, Meclis-i Meşâyih nizamnamelerini ve kurumun yayımlanmış olduğu talimatnamelerin tam metnini koyarak okuyucuların dikkatine sunduk.

Son olarak, bu çalışma nedeniyle kendilerine yeterli zaman ayıramadığım çocuklarım ve her zaman desteğini gördüğüm değerli eşime müteşekkirim. Bütün çabalara rağmen çalışmamızda görülebilecek kusur ve hataların şahsımızdan kaynaklandığını itirafla beraber, affedilmesini temenni ederiz.

ANKARA 2013

KISALTMALAR

AÜİFD: Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi

BEO: Bab-ı Âli Evrak Odası

Bkz.: Bakınız

BOA: Başbakanlık Osmanlı Arşivleri

DİA: Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi

DUİT: Dosya Usulü İradeler Tasnifi

K.evvel: Kânunuevvel

K.sani: Kânunusani

C.ahir: Cemaziyelahir

C.evvel: Cemaziyelevvel

T.evvel: Teşrinievvel

T.sani: Teşrinisani

TCTA: Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Türkiye Ansiklopedisi

İA: İslam Ansiklopedisi Age.: Adı geçen eser

Agm.: Adı geçen makale

Agmd.: Adı geçen madde

Agtz.: Adı geçen tez

Der.: Derleyen

Ed.: Editör

C: Cilt

H: Hicri

s.: Sahife

S.: Sayı

Trc.: Tercüme

Trs.: Tarihsiz

yy.: Yüzyıl

GİRİŞ

Kaynaklar ve Araştırmaların Değerlendirilmesi

Kaynaklar

Çalışmamız için gerekli olan temel veriler arşiv belgelerinden oluşmaktadır. Diyanet İşleri Başkanlığı İstanbul Müftülüğünde bulunan meşihat arşivinde, çalışmamızın ana kaynağını oluşturan belgeler bulunmaktadır. Bu arşivde Meclis-i Meşâyih’e ait olan elli iki defter mevcuttur. Kurumun faaliyetlerinin yanı sıra tekkeler ve şeyhler ile ilgili bazı bilgilerin kayıtlı olduğu bu defterler, çalışmamızın temel verilerini oluşturmaktadır. Meclis-i Meşâyih’e ait olan bu defterler, Şeyhülislamlık arşivi defter kataloğu hazırlanırken bir tasnife tabi tutulmuş, on iki başlık altında değerlendirilmiştir.1 8200 sayfayı aşan bir içeriğe sahip olan bu defterlerde, kurumun faaliyetleri düzenli bir şekilde kaydedilmiştir. Çalışmamızın özellikle iki bölümü için temel verilerimiz, meşihat arşivinde yer alan bu defterlerdir. Çalışmamızın bir bölümünde, Meclis-i Meşâyih arşivini tanıtmayı amaçladık. Bu nedenle çalışmada temel kaynağımız olan bu arşivle ilgili detaylı tanıtımı bu bölüme bıraktık.

Meclis-i Meşâyih kurumunu tanıtırken bu müessesenin kuruluşu ile ilgili bilgilerin ve nizamnamelerinin yer aldığı Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinden de faydalanmamız gerekti. Bu arşivde, kurumun faaliyetlerine dair herhangi bir bilgi bulamadık. Fakat kurumun kuruluşu ile ilgili bazı yazışmalar, nizamnameleri ve özellikle meclisin üye sayısı artırılırken çıkartılmış olan kanun ile ilgili belgelere ulaştık. Başbakanlık Osmanlı Arşivinde, kurumun ilk nizamnamesi ve sonradan tadil edilen 1891 tarihli nizamnameleri yer almaktadır. Dosya usulü irade tasnifinde yer alan 37-2 numaralı dosyada; Meclis-i Meşâyih’in üye sayısını artıran, 1918 yılına ait kanun, kurumun nizamnamesi ve esbab-ı mucibe layihası bulunmaktadır. Bunların yanı sıra kurum ile ilgili bazı yazışmaların yer aldığı belgeler de bu arşivde bulunmaktadır. Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde yer alan bu belgeler, çalışmamızın ikinci ana kaynağını oluşturmaktadır.

Çalışmamızın diğer önemli bir kaynağını da dönemin süreli yayınları teşkil etmektedir. Meşihat makamının yayın organı olan “Ceride-i İlmiye” dergisinde Meclis-i Meşâyih ile ilgili yapılmış olan bazı tasarruflar kaydedilmiştir. Bu dergide, Meclis-i Meşâyih’e yapılan atamalar ile kurumla ilgili alınmış olan bazı kayıtlar da yer almaktadır.2 Dergide ayrıca Meclis-i Meşâyih’in yapmış olduğu bazı etkinlikler ve kurumun yayımlamış olduğu talimatnameler bulunmaktadır. “Takvim-i Vekayi” gazetesinde ise kurumun 1918 yılında yayımlanmış olan nizamnamesine yer verilmiştir.3 Dönemin basınında Meclis-i Meşâyih’i doğrudan ilgilendiren yazılara rastlamadık. Fakat kurum üyeleri, dönemin ilim ve fikir adamlarından oluştuğu için bunlardan bazılarının yazmış oldukları makaleler o günün basınında yer almıştır.

Araştırmalar

Osmanlı Devleti’nin son döneminde kurulmuş, önemli müesseselerden biri olan Meclis-i Meşâyih ile ilgili çok fazla araştırma yapılmamıştır. Bu kurumu, bütün yönleriyle ele alan müstakil bir araştırma bulunmamaktadır. Yapılmış olan bazı çalışmaların bir kısmında Meclis-i Meşâyih ile ilgili bilgilere yer verilmiştir. Meclis-i Meşâyih, hem tarihçileri hem de tasavvuf araştırmacılarını ilgilendiren bir kurumdur. Bu kurumla ilgili bilgilerin bulunduğu bazı tezler hazırlanmış, makaleler yazılmış ve bazı kitaplarda bölümlere konu olmuştur. Bu çalışmaların tamamı da değerli bilimsel gayretler olmasına rağmen, kurumun bütün arşivini göz önünde bulunduran ve Meclis-i Meşâyih’i bütünüyle tanıtma amacındaki faaliyetler değildir. Elli yılı aşkın bir süre faaliyet sürdürmüş olan Meclis-i Meşâyih kurumu ile ilgili daha çok sayıda çalışma yapılmasının önemli bir ihtiyaç olduğu görülmektedir. Kurumla ilgili daha önce yapılmış olan çalışmalar, bu konuda bizim için de kaynaklık teşkil etmiştir.

Konu ile ilgili doğrudan ve dolaylı olarak yapılmış bazı araştırmalar şunlardır:

Meclis-i Meşâyih ile ilgili bilgilerin yer aldığı bazı tezler hazırlanmıştır. Konu ile doğrudan bağlantılı olan bir çalışma, Osman Sacit Arı’nın yüksek lisans tezidir.4 Bu tezde Meclis-i Meşâyih ile ilgili genel bilgiler verilmiş ve kurumun arşivinde yer alan iki defter esas alınarak bir döneme ait faaliyetleri tanıtılmıştır. Kurum arşivinde yer alan elli iki defterden 1762 ve 1769 numaralı defterler esas alınarak Meclis-i Meşâyih’in 1878-1890 yıllarındaki faaliyetleri değerlendirilmiştir. Bir meclis olarak kurumun işleyişi, konuların ele alınışı, faaliyetleri, verilen kararların niteliği ve tartışma konuları açısından önemli bilgiler içermektedir. Bu tez, Meclis-i Meşâyih’in bütün arşivini değil de iki defterini dikkate almasına rağmen konuyla ilgili ilk çalışma olması açısından önemlidir.

Konu ile ilgili bilgileri içeren diğer bir çalışma ise Ekrem Özer’in doktora tezidir.5 Osmanlı’da II. Mahmut dönemi ve sonrasındaki tekke ve tarikat ıslahatlarının anlatılmış olduğu bu tezde, Meclis-i Meşâyih’e de bir bölüm ayrılmıştır. Tezde, konu ile ilgili daha önce yapılmış olan araştırmalara dayanarak, Meclis-i Meşâyih’in kuruluşu, yapısı ve faaliyetleri ile ilgili bilgiler verilmiştir. Kurumun faaliyetleri anlatılırken, Osman Sacit Arı’nın da kullanmış olduğu, çoğunlukla 1762 ve 1769 numaralı defterlerdeki karar örneklerinden faydalanılmıştır.

Meclis-i Meşâyih ile ilgili yapılmış olan önemli bir çalışma da Muharrem Varol’a aittir.6 Bektaşiliğin ilgasından sonra Osmanlı Devleti’nde tarikat politikalarını ele almış olduğu doktora tezinde Meclis-i Meşâyih’e bir bölüm ayırmıştır. Meclis-i Meşâyih’in kuruluşu ve bu kurum ile ilgili yapılan tartışmaların yer aldığı tezde, kurumun nizamnamelerine yer verilmiştir. Varol, Meclis-i Meşâyih’in uzun süre bulunamayan ilk nizamnamesini Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nden tespit ederek, bu tezinde yayımlamıştır. Varol ayrıca yazmış olduğu bir makalede; Meclis-i Meşâyih ile ilgili bilgilere yer vermiş, kurumun 1866 yılına ait bir nizamnamesini ve 1891 yılına ait ta’dilen kaleme alınan talimatnamesini yayımlamıştır.7

Meclis-i Meşâyih ile ilgili bilgilerin yer aldığı bir diğer çalışma, Osmanlılar’da devlet ile tekke münasebetlerini anlatan, İrfan Gündüz’e ait araştırmadır.8 Gündüz, devlet tekke münasebetlerini anlatırken Meclis-i Meşâyih’e dair bilgilere de yer vermiştir. Bu bilgiler daha çok kurumun kuruluş sürecini anlatan ve devletin tarikatları kontrol etme girişimleri doğrultusunda yapılan düzenlemeleri içermektedir. İrfan Gündüz, bu çalışmasında Meclis-i Meşâyih ile ilgili bazı genel bilgilere yer vermiş fakat kurumun faaliyetlerine değinmemiştir.

Konu ile ilgili bilgilerin yer aldığı bir diğer çalışma da Mustafa Kara’ya aittir. Yazmış olduğu kitaplarda9 ve ansiklopedi maddelerinde,10 Meclis-i Meşâyih’e dair bilgiler vermiştir. Kurumu genel manada tanıtmış; faaliyetlerini, mecliste yer alan şahısların nitelik ve niceliği bakımından değerlendirmeye çalışmıştır. Kara, kitabında ayrıca Meclis-i Meşâyih’te başkan ve üye olarak görev yapan şeyhlerin listesine de yer vermiştir.

Meşihat arşivindeki Meclis-i Meşâyih defterlerinin tasnifini de yapmış olan Bilgin Aydın, bu kurumla ilgili bir makale11 ve ansiklopedi maddesi12 yazmıştır. Bu çalışmalarında kurumun kuruluşu, yapısı, faaliyetleri ve arşivi ile ilgili bilgilere yer vermiştir.

Bunların dışında da Meclis-i Meşâyih ile ilgili bazı özet sayılabilecek bilgilerin yer aldığı çalışmalar da bulunmaktadır. Osmanlı ilmiye merkez teşkilatındaki reformları ele alan İlhami Yurdakul, çalışmasında Meclis-i Meşâyih’e dair bazı genel bilgilere yer vermiştir.13 Bazı kitap ve makalelerde de Meclis-i Meşâyih’in kuruluşuna ve kurumun yapısına dair bilgiler bulunmaktadır. Fakat bu çalışmaların çoğunda, kurumun faaliyetleri yer almamış, daha çok özet bilgilere yer verilmesi ile yetinilmiştir.14

Meclis-i Meşâyih’in Kuruluşu Döneminde Meşihat Kurumunun Yapısı

Meclis-i Meşâyih, Osmanlı devlet yapısında, idari ve sosyal alanlarda çok sayıda yeniliğin yapılmış olduğu bir dönemde kurulmuştur. Tanzimat sonrası başlamış olan yenileşme sürecinde idari ve sosyal alanlarda çok sayıda reform yapılmış ve bazı kurumların yapısı yeniden düzenlenmiştir. Sultan Abdülaziz’in saltanatı döneminde, Tanzimat sonrası idari ve hukuki yenilikler sonucu oluşan meclisleşme sürecinin bir uzantısı olarak meşihat makamına bağlı Meclis-i Meşâyih Osmanlı Devleti’nde yer alan bütün tarikatları kontrol etmek amacıyla kurulmuştur. Kurumun kuruluşundan önce de tekkeleri kontrol amacıyla bazı adımlar atılmıştır. II. Mahmut döneminde çıkartılan reformlarla tekkeler ile ilgili bazı düzenlemeler yapılmış ve tarikatlar üzerinde devlet idaresinin kontrolü sağlanmaya çalışılmıştır. Osmanlı Devleti’nin son döneminde yapılmış olan bu düzenlemeler bir süreç içerisinde devam etmiş, devlet ve halk arasında bir ara kuruluş işlevi gören tekkelerin idaresi için de 1866 yılında Meclis-i Meşâyih kurulmuştur. Yeni kurulmuş olan bu meclis idari yönden şeyhülislamlık makamına bağlanmıştır. Osmanlı Devleti’nde on dokuzuncu yüzyıla kadar genel manada tekke ve tarikatların üzerinde devletin hâkimiyeti olmasına rağmen, bu yapıyı kontrol ve doğrudan müdahale eden bir kurum bulunmamaktaydı. XIX. yüzyıla girerken, tarikat çevrelerinde ve tekkelerde çeşitli sorunlar ortaya çıkmıştır. Tarikatlar arası problemler, yetersiz kişilerin şeyhlik görevini üstlenmesi, bazı dergâhlarda dine aykırı davranışların meydana gelmesi gibi çok sayıda sorun bu camiada bazı ıslahatların yapılmasını zorunlu kılmıştır.15 Toplumun belli kesiminin kendi meselelerini, bizzat yine kendilerinin çözmesi yönünde bir hedefi gaye edinen meclislerden biri olarak, tekkelerin tarikat usullerine göre idarelerini temin etmek amacıyla Meclis-i Meşâyih kurulmuştur. Meclis-i Meşâyih’in üyeleri tarikat camiası içerisinden belirlenmiş kişilerden seçilmiştir.

Meşihat makamı, Osmanlı devlet idaresinin idari yapısı içerisinde büyük öneme sahip olan ve şeyhülislamın başında bulunduğu kurum için kullanılan bir tanımdır. Kelime anlamı olarak yaşlı, bilge, reis manalarını taşıyan “şeyh” kelimesinin İslam’a izafesi ile oluşan, hicri 5. ve miladi 10. asrın ikinci yarısında ortaya çıkan “şeyhülislam” tabiri, fukaha arasındaki tartışmalı konuları çözüme bağlayan uzman âlimler için bir yüceltme ve şeref unvanı olarak kullanılmıştır. İslam tarihi boyunca pek çok şeref unvanı, iktidar sahipleri tarafından kullanılmış fakat şeyhülislam tabiri sadece ulema ve din mensupları için kullanılmıştır. Osmanlılar’dan önceki İslam devletlerinde de şeyhülislam tabiri bazı şahsiyetler için kullanılmıştır.16 Fakat Osmanlılar’da olduğu gibi ilmiye sınıfının en yüksek resmî makamında bulunan kişi şeklinde olmamıştır. Osmanlı öncesinde bu tabir, daha çok fetva verme kabiliyetindeki dinî ve ilmî bilgilere sahip kişiler için kullanılmıştır.17

Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan itibaren, fetva verme görevini üstlenen ve bu manada görüşleri devlet yönetimi tarafından kabul gören şahıslar olmuştur. Fakat ilk dönemde bu kişilerin bütünü müftü unvanıyla anılmışlardır. Kaynaklarda, Osman Bey’in kayınpederi Şeyh Edebali’yi müftü olarak tayin ettiği yer almaktadır.18 Bu nedenle Osmanlı Devleti’nin ilk müftüsü ve şeyhülislamı Şeyh Edebali olarak kabul edilmektedir. Bu tarihlerde müftü ve şeyhülislam tabiri aynı şeyi ifade etmiş ve birlikte kullanılmıştır.19 Osmanlı Devleti’nde, kuruluşundan on altıncı yüzyılın ortalarına kadar dinî örgütlenme alanının en yüksek makamını kazaskerlik temsil etmekteydi. Fakat bu dönemden sonra şeyhülislam unvanıyla görevlendirilen başkent müftüleri, ilmiye teşkilatının başına geçmişlerdir. Osmanlı Devleti’nde, İstanbul müftülüğüne bu unvan verildikten sonra, tarihî süreçte bu kurum için meşihat makamı, bab-ı meşihat, meşihat dairesi, meşihhat-ı İslamiye, bab-ı fetva gibi isimler kullanılmıştır.20 Osmanlı Devleti’nde şeyhülislamlık unvanını ilk kullanan kişi Molla Fenari olarak bilinmektedir.21 Bazı kaynaklarda, bu unvanın ilk defa I. Murat döneminde, Elvan Fakih’e verildiği de yer almaktadır. Şeyhülislamlığın kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Kaynaklarda farklı kişiler için bu vasfın ilk defa kullanıldığına dair bilgiler bulunmaktadır.22 İstanbul’un fethinden sonra, burada fetva veren müftülerle bu müessesenin başladığı ve göreve, kadılık vazifesi ile birlikte Hızır Bey’in getirildiği bilgisi bazı kaynaklarda yer almaktadır.23

Osmanlı Devleti’nde şeyhülislamlık bir kişiden ziyade, içerisinde çok sayıda görevlinin çalıştığı bir teşkilat hâline gelmiştir. Bu teşkilatta ilim ile uğraşan âlimlerin yanı sıra, dinî görevler üstlenmiş olan müftü, kadı, müderris, imam-hatip, vaiz, na’kibu’l-eşraf ve meşâyih gibi dinî ve ilmî vazifeleri olan kişiler yer almıştır.24

Osmanlı Devleti’nde, şeyhülislamlık makamına, kuruluşundan 1920’ye kadar 129 kişi tayin edilmiştir. 1920 de bu makama son tayin edilen kişi Mehmet Nuri Efendi’dir. Devletin kuruluş döneminde, şeyhülislamlar “kayd-ı hayat”, yani ömürleri süresince bu makama tayin edilirlerdi. Ancak istifa etmeleri hâlinde görevlerinden ayrılırlardı. İlmî eserleri ve şahsiyetleriyle kendilerini kabul ettiren şeyhülislamlar, bazen en sert padişahları bile tesirlerine alarak, doğru yolu göstermek için onlara ters gelecek ifadeleri söylemekten çekinmemişlerdir.25

Osmanlı Devleti’nde, şeyhülislam ve başında bulunduğu kurumun yetki ve nüfuzu, ilk başlarda çok olmasına rağmen bu durum zaman içerisinde değişiklikler göstermiştir. On dokuzuncu yüzyıla kadar siyasi, sosyal ve kültürel hayatta önemli bir yetkiye sahip olan meşihat kurumu bu dönemden sonra başlayan yenileşme hareketleri doğrultusunda, nüfuzunu kademeli bir şekilde kaybetmiştir. II. Mahmut ve Tanzimat dönemlerinde yapılan reformlar neticesinde faaliyet alanları sınırlandırılmıştır. Bu dönemde kurulmuş olan Şura-yı Devlet nedeniyle şeyhülislamlık kaza-i yetkilerinin bir kısmını kaybetmiştir. Tanzimat Dönemi’nde başlayan laikliğe gidiş süreci içerisinde, 1876 yılında Kanun-i Esasi’nin kabulüyle meşihat makamı nezaret şeklinde kabul edilmiştir. Fakat şeyhülislamlık makamına yapılacak atama yetkisi padişaha bırakılarak diğer nezaretlerden farklı tutulmuştur.26 Tanzimat Dönemi’nde mahkemeler Adalet Nezaretine bağlanmış, sadece şeri mahkemeler şeyhülislamlık makamına bağlı kalmıştır. Yine bu dönemde Maarif Nezaretinin kurulmasıyla şeyhülislamlık makamının kontrolündeki eğitim görevi sınırlandırılmış, kuruma sadece medreseler bağlı kalmıştır. 1916 yılında ise meşihat makamının görev alanında daha da çok sınırlandırmaya gidilmiştir. Şeri mahkemeler Adalet Nezaretine, medreseler de Maarif Nezaretine bağlanmıştır.27

Osmanlı Devleti’nde, şeyhülislamlık müessesesinin kurulmasının amacıyla ilgili farklı kanaatler bulunmaktadır. Müsteşriklere göre Osmanlı padişahları Memluklu sultanlarının yanında bulunan Abbasi halifesinin sahip olduğu dinî otoriteyi taklit etmişlerdir.

Bir kısım Batılı araştırmacının iddiasına göre de Osmanlılar, Bizans’ta bulunan ekümenik patrikliğini örnek alarak bu kurumu oluşturmuşlardır. Fakat bu iddialar kurumun kuruluş amacını izah etmekten uzaktır. Şeyhülislamlık teşkilatının kuruluşu, dinî alanı kontrol etmek ve bu bağlamda ortaya çıkan aykırı görüşlerin önüne geçmek adına, dünyevi iktidarın yanında halkın dinî duygularını temsil edecek bir kuruma ihtiyaç duyulmasının neticesinde kurulmuştur. Osmanlı padişahları, yapmış oldukları icraatların dine uygunluğunu kontrol edecek bir makama ihtiyaç duymuşlar ve bunun neticesinde de meşihat makamı ortaya çıkmıştır.28

Şeyhülislamlık makamı, Osmanlı devlet teşkilatı içerisinde önemli bir yere sahiptir. Devletin ilk dönemlerinde nüfuzu diğer kurumlarınkinden fazladır. Fatih Kanunnamesi’nde yer alan “Şeyhülislam ulemanın reisidir ve muallimi sultan dahi kezalik serdar-ı ulemadır. Veziriazam onları riayeten üstüne almak lazım münasiptir.” ifadesi ile şeyhülislamın bütün memurlar sınıfının üstünde bir mevkiye sahip olduğunu ortaya koymaktadır.29 XIX. yüzyıl başlarında şeyhülislamlık makamı belli bir mekânda faaliyetlerini sürdüren devlet dairesi hâline gelmiştir. Daha önceleri şeyhülislamlar kendi konaklarında görevlerini yürütürken, 1827 yılından itibaren Ağakapısı’nda, meşihat kurumuna yer tahsis edilmiş ve faaliyetler buradan yürütülmüştür.30

Meşihat makamının teşkilinden sonraki dönem içerisinde kuruma bağlı farklı birimler oluşmaya başlamıştır. XIX. yüzyılda kurumun bünyesinde, Fetva Emirliği, Meclis-i İntihab-ı Hükkam-ı Şer-i, Meclis-i Tatkikat-ı Şeriyye, Meclis-i İdare-i Emval-i Eytam, Meclis-i İmtihan-ı Kurra, Meclis-i Meşâyih, Darul Hikmeti’l İslamiye gibi müesseseler oluşturulmuştur. Kurumun bünyesinde oluşturulan bu yapıları, basit birimler olarak değerlendirmek doğru değildir. Çünkü şeyhülislamlık makamına bağlı oluşturulmuş olan bu birimlerin, faaliyetleri ve yapıları bakımdan önemli birer kurum olduklarını söylemek daha doğru olacaktır.31

Şeyhülislam, devlet protokolünde de önemli bir yere sahipti. Sadrazam kendisinden mevki olarak üstün olmasına rağmen şeyhülislam manen daha üstün kabul edilirdi.32

Meclis-i Meşâyih on dokuzuncu yüzyılda meşihat makamı bünyesinde oluşturulmuş yeni birimlerdendir. 1864 yılında dönemin şeyhülislamı Atıfzade Ömer Hüsamettin Efendi, Meclis-i Meşâyih’in kuruluş çalışmalarını başlatmıştır. Fakat bazı sebeplerle bu dönemde faaliyetlerine başlayamayan Meclis-i Meşâyih, Şeyhülislam Hacı Mehmet Refik Efendi’nin girişimleri sonucunda 1866 yılında kurulmuştur.

BİRİNCİ BÖLÜM

Meclis-i Meşâyih Öncesinde Osmanlılar’da Devlet Tekke Münasebetleri

Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan yıkılışına kadar tarikatların ve bunların sosyal örgütlenme tezahürü olan tekke ve zaviyelerin toplum içerisinde önemli rolleri olmuştur. Günümüz tabiri ile halk için sivil toplum kuruluşu şeklinde görevler üstlenmiş olan bu yapılar, çok farklı alanlarda sorumluluklar üstlenmiştir. Osmanlı döneminde tarikatlar, dinî, eğitsel, askerî, ekonomik ve sosyal alanlarda işlev görmüşlerdir. Osmanlı devlet yönetimi, birçok alanda faaliyetini sürdüren ve toplumun vazgeçilmez olgularından biri niteliğindeki tarikatlar ile doğal olarak irtibatlı olmuş ve bunları kontrol altında tutmaya çalışmıştır. Bazen tarikatlarla iç içe olmuş, faaliyetlerini desteklemiş ve bu yapıdan faydalanmıştır. Bazen de tarikatlara ihtiyatlı yaklaşmış, bir kısmını yasaklamıştır. Hatta tasavvufi zümrelerden bir kısım önde gelen kişiler, sürgün, hapis ve idam gibi cezalara maruz kalmıştır.33 Tarikatlar, vazife edinmiş oldukları toplumu dinî yönlerden aydınlatma, inançlar açısından insanlara derinlik kazandırma görevinin yanı sıra devletin uzanamadığı bölgelerde de sosyal faaliyetler yürütmüşlerdir.34 Tekkeler özetle “o devrin mektebidir, hastanesidir, spor yurdudur, moral kaynağıdır, dinlenme kampıdır. Tekke bulunduğu beldenin güzel sanatlar akademisidir, edebiyat ocağıdır, fikir ve kültür merkezidir.”35