Книга Cadı - читать онлайн бесплатно, автор Hüseyin Rahmi Gürpınar. Cтраница 4
bannerbanner
Вы не авторизовались
Войти
Зарегистрироваться
Cadı
Cadı
Добавить В библиотекуАвторизуйтесь, чтобы добавить
Оценить:

Рейтинг: 0

Добавить отзывДобавить цитату

Cadı

“Nasıl?”

“Ben bu işi çoktan bitirirdim ama eşlerimde… Yalnız eşlerimde değil, evde oturanların hiçbirinde bu hareketime katılabilecek cesareti görmedim… Siz gösterirseniz pek tuhaf ve korkunç görünen bu dava tam başarı ile sona erer gider.”

“Ne kadar cesaretli görünmek istesem benim zayıf, âciz bir kadın olduğumu insaf gözünden uzak tutmamalı; benden sinirlerimin tahammülü üstünde davranışlar istememelisiniz…”

“Yok hanım yok… Bu işi görmek için Zaloğlu Rüstem derecesinde bir pehlivanlığa lüzum yok…”

“Ne yapacağım?”

“Cadıya rastlayınca korkudan ayılmak bayılmak gibi yılgınlıklara düşmeyerek soğukkanlılığınızı son derece korumaya çaba göstereceksiniz…”

“O, insanın elinde mi?”

“Gözüken şeyin cadı değil, o kılıkta görünmeye uğraşan bir sahtekâr olduğu yolundaki inanç ve güvenciniz tam olursa korkunuz azalır. Cesaretiniz artar…”

“E sonra?”

“Sonra… Onun saldırmasına meydan bırakmadan siz onun üzerine yürümelisiniz…”

“Aman… Aman…”

“Amanı zamanı yok…”

“Boğulduğu rivayet edilen eşinizin kalp hastalığından değil, şiddetli korku yüzünden tıkanıp gitmiş olduğunu şimdi anlıyorum…”

“Olabilir!..”

“Öbür kadınlara göre ben biraz cesaretliyim ama cinlerin, cadıların üzerlerine saldırabilecek kadar değil… Birden ölüveren hanımınıza da böyle uyarmalarda bulunmuş muydunuz?”

“Hanımcığım, lütfediniz sözümü bitireyim…”

“Dinliyorum…”

“Karşınıza çıkacak bu cinsin gerçek bir cadı olmadığını size kesinlikle temin ediyorum.”

“Gerçek olsun, düzme olsun, o cadının bu evde insan öldürmekte sabıkası yar. Ben korkarım. Üzerine varamam… Bunu yapamam efendim… Benim boğulmamdan sonra da kalpten ölümüm hakkında doktorlardan bir rapor alır, meseleyi kapatırsınız. Boğulan eşinize de cadıya karşı bu yolda saldırı yapmasını mı emretmiştiniz? Söyleyiniz, pek merak ediyorum…”

“Hiç olmazsa ne yandan savuştuğunu anlamak için cadıyı izleyebilecek kadar olsun soğukkanlılığınızı yitirmemiş olsanız…”

“Cadı, benden kaçarsa nereden savuştuğunu görmek için haydi arkasından koşayım. Ya kaçmayıp da üzerime saldırırsa? ‘Yetişiniz beni boğuyor!’ diye yardım istemek için haykırdığım zaman beni kurtarmaya koşan olur mu?”

“Ne demek!.. Ev halkının hepsi tembihlidir. O anda hepsi koşarlar…”

9

Yaman Avrat

Efendinin anlatışları ne kadar çelişikti. Buna karşı gerçeği elinden geldiğince örtmeye uğraştı. Önce bu garip söylentilerin hiç aslı, kökü olmadığından tutturdu. Benim keskin sorularımdan mızrağın çuvala giremeyeceğini anlayarak çaresiz bazı itiraflarda bulundu. Cadının yalıda ara sıra gözüktüğünü fakat bunun bir insan olmasının kesinliğini öne sürerek doğruladı. Belki bu ters doğrulama, bana cesaret vermek için yalnız ağzından çıkıyor, içinden o da cadının gerçek varlığından benden çok kaygılı ve kuşkulu bulunuyordu. Hele Binnaz Hanım’ın hayaline rastlayınca bana, bu mezar kaçkını hortlaktan daha atak davranarak ona saldırmayı öğütlemesi, gülünç olduğu kadar da deliceydi. Bu denli büyük bir cesaretin benim gibi güçsüz bir kadında değil, her babayiğit erkekte bulunabileceği pek söz götürürdü. Belki de gözümde cadının korkunçluğunu azaltmak için bu güç yetmez öneride bulunuyordu.

Eşimle aramızda geçen bu tuhaf konuşmadan sonra zihnim bütün bütün karıştı. Cadının varlığındaki olasılık; hayır, gerçekten var oluşu düşüncesi basbayağı zihnimde kuvvet buldu. Gece odadan dışarı yalnız çıkamaz oldum. Gittikçe korku bastırıyor, ürküntüm ve çarpıntım artıyordu.

Yalının geniş loş sofaları, karanlık koridorları, hele geniş bir ayazmaya benzeyen taşlığı, Orta Çağ’ın kanlı, perili kalelerini andıran arkada yalçın kaya üzerindeki o koru… Hep bu sıkıntılı ‘dekor’, bu cadı faciasına ne kadar uygun bir sahne oluyordu. Bu çekilmez yürek üzüntüsünden kurtulmak için ev değiştirmeyi eşime söyledim. Söylendiğine göre cadı, Rumelihisarı Mezarlığı’ndan çıkıyormuş. Uzak bir yere, örneğin İstanbul’a, Kadıköyü’ne taşınırsak aradaki bu uzaklık, bu karalar, denizler belki bu yürür cesedin her gece çocuklarını ziyaretine engel olur sanısına düştüm. Fakat önerimi kabul ettiremedim. Kaynanam kandırılamıyordu. Yaşlı kadın “Kırk yıllık baba yurdunu bırakamam. Vah zavallı akılsızlar! Cadıdan mı kaçmak istiyorsunuz? Bağdat’a savuşsanız yine gelir o sizi bulur. Onlar için yolun yakını, uzağı olur mu? Üsküdar neyse Mısır da odur. Ben atalarımın bucağında ölmek isterim. Ölümümden sonra neresi hoşunuza gelirse oraya gidiniz…” sözleriyle üsteleyerek ayak diriyordu.

Конец ознакомительного фрагмента.

Текст предоставлен ООО «Литрес».

Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

1

Evlenmesi yasak olan din görevlilerine verilen ad. (e.n.)

2

Vazgeçilmeyecek kârlı iş veya şey. (e.n.)

3

Papucu büyük: Okuyup üfleyerek ve muska yazarak büyü bozduğuna, sorun çözdüğüne inanılan kişi (e.n.)

4

Nazikter: Daha nazik, en nazik. (e.n.)

5

Fondan: Bir çeşit şekerleme (e.n.)

Вы ознакомились с фрагментом книги.

Для бесплатного чтения открыта только часть текста.

Приобретайте полный текст книги у нашего партнера:

Полная версия книги

Всего 10 форматов