banner banner banner
Nutuk
Nutuk
Оценить:
 Рейтинг: 0

Nutuk

Komutayı Terk Etmemek Emri

Maalesef, bu durumun şahidi olan ve kendisine kuvvetlerinin yanından ayrılmaması tavsiye olunan Selahattin Bey’in de bir müddet sonra İstanbul’a gittiğini haber aldık. Cemal Paşa’nın gösterdiği bu kötü örnek üzerine, 7 Temmuz 1919 tarihinde, şu umumi tebligatta bulundum:

1- İstiklalimizi korumak uğrunda kurulmuş ve teşkilatlanmış olan millî kuvvetlere hiçbir şekilde müdahale ve tecavüz edilemez. Devlet ve milletin mukadderatında, millî irade söz sahibi ve hâkimdir. Ordu, bu millî iradeye tâbi ve onun hizmetindedir.

2- Müfettiş ve komutanlar, herhangi bir sebeple komutanlıktan uzaklaştırıldıkları takdirde yerlerine geçecek kimseler, birlikte çalışabilecek vasıflara sahip bulunursa, komutayı bırakacaklar fakat salahiyet bölgelerinde kalarak millî vazifelerini yapmaya devam edeceklerdir. Aksi takdirde, yani bir ikinci İzmir hadisesine meydan verebilecek kimselerin tayini hâlinde, komutanlık asla terk olunmayacak ve bütün müfettiş ve komutanlar tarafından, kendilerine emniyet ve itimat edilmediği ileri sürülerek, yapılan tayin reddolunacak ve kabul edilmeyecektir.

3- Memleketimizi kolayca işgal maksadıyla İtilaf Devletleri tarafından yapılacak baskılar neticesinde, Hükûmet, herhangi bir askerî birliği ve millî teşkilatımızı dağıtmak için emir verirse, kabul edilmeyecek ve yerine getirilmeyecektir.

4- Hedef ve gayesi, millî istiklali kurtarmak olan Müdafaaihukuk-i Millîye ve Reddiilhak Cemiyetlerinin ve teşebbüslerinin zaaf ve başarısızlığına sebep olacak herhangi bir tesir ve müdahaleyi ordu kesinlikle önleyecektir.

5- Devlet ve milletin istiklalini kurtarmak uğrunda devletin bütün sivil memurları, Müdafaaihukuk-i Millîye ve Reddiilhak Cemiyetlerinin ordu gibi meşru yardımcılarıdır.

6- Vatanın herhangi bir bölgesine saldırılması hâlinde bütün millet haklarını savunmaya hazır bulunduğundan bu gibi hadiseler olduğunda iş birliği için derhâl taraflar birbirini süratle haberdar ederek müşterek hareket edilmesi sağlanacaktır.

Bu tebligat, Anadolu ve Rumeli’de bulunan bütün ordu ve kolordu komutanlarına ve diğer ilgililere tebliğ olunmuştur.

Refet Bey’in Üçüncü Kolordu Komutanlığını Bırakması

Bu umumi tebligatımızdan beş-altı gün sonra, Kavak’tan “3’üncü Kolordu Komutanı Refet” imzalı, 13 Temmuz 1919’da yazılmış bir şifre telgraf aldım. Telgrafın metni aynen şudur:

İstanbul’dan bir İngiliz gemisiyle Harbiye Dairesi Başkanı Albay Selahattin Bey benim vazifemi devralmak üzere geldi. Benim de aynı gemiyle dönmemi Nezaret emrediyor. Selahattin Bey, gaye uğrunda çalışacak. Memleket şartlarını göz önüne alarak komutayı kendisine devretmeyi uygun buldum ve Harbiye Nezaretine hitaben istifamı verdim. Ayrıca geniş bilgi veririm. Sivas’a doğru hareket ediyorum. 5’inci Tümen Komutanı Arif Bey vasıtasıyla Amasya’ya cevap veriniz.

Efendiler, itiraf etmeliyim ki bu tarz ve tavırdan pek memnun olmadım. Refet Bey’in benimle olan iş birliği İstanbul’ca malum. Bu faaliyetlere taraftar olan bir kimse, onun vazifesini devralmaya ve hem de bir İngiliz gemisiyle gelince, derhâl verilmesi tabii olan hüküm, bu kimsenin İngilizlerin hizmetinde olabileceği hususunda kendisine itimat edilmiş olmasıdır. Bu hüküm, bir zan derecesinde olsa dahi Refet Bey’in komutayı devretmekte acele etmemesi, hiç olmazsa bizim de fikrimizi alması gerekirdi.

İtimat edip komutanlığı teslim ettiğine göre de hiç olmazsa, bir müddet ondan ayrılmayıp durumumuzu ve görüşlerimizi tamamen benimsetebilecek kadar beraber çalışması ve kendisini bizimle temasa geçirdikten sonra uzaklaşması makul olurdu, kanaatinde bulundum. Bununla beraber oldubitti karşısında bırakılmış olduğuma göre, iki noktada teselli aramakla yetinmeye mecburdum. Birincisi, Refet Bey’in telgraf metnindeki “Selahattin Bey, gaye uğrunda çalışacak!” cümlesi, diğeri de Refet Bey’in hiç olmazsa İstanbul’a gitmemiş olmasıydı.

Bu durum üzerine, “Komutanların İstanbul’a gitmek hususunda en küçük bir gafletlerinin pek pahalıya mal olacağını ve programımızı en iyi şekilde uygulamaya devam edeceğimizi” bütün komutanlara bildirmek suretiyle hemen dikkatlerini çektim. Refet Bey’e de aynı tarihte (14 Temmuz 1919) “Selahattin Bey’in kararlarımızı istenildiği gibi uygulayacağı, buradaki arkadaşlar arasında pek ziyade memnuniyet yaratmış ve daha da kuvvet kazandırmıştır.” cümlesi de bulunan bir şifre telgraf çektirdim.

Selahattin Bey’in kendisine de aynen şu telgrafı çektirdim:

    14 Temmuz 1919

Amasya’da 5’inci Tümen Komutanlığına,

Refet Bey’edir: Aşağıdaki telgraf metnini uygun görürseniz, lütfen Selahattin Bey’e iletiniz ve neticesini bildiriniz.

    Mustafa Kemal

Selahattin Beyefendi’ye: İstanbul’un düşmanlarca sarılmış muhitinden milletin mübarek sinesine gelmeniz ve fedakâr arkadaşlarınızın azim ve vatanseverlik meydanına sizin de şeref vermeniz büyük bir sevinçle karşılandı. Kutsal gayemizin gerçekleştirilmesi uğrunda gösterilecek müşterek gayrette Cenabıhak cümlemizi zafere ulaştıracaktır. Gözlerinizden öperim.

    (Mustafa Kemal)
    3’üncü Ordu Müfettişliği
    Kurmay Başkanı Albay
    Kazım

Selahattin Bey hakkında ilk şüphe ve tereddüt, yine Selahattin Bey’in “Gaye uğrunda çalışacağını” söyleyerek ona güvenen ve hemen komutayı teslim edip Sivas’a doğru uzaklaşan Refet Bey tarafından gösterilmiş oldu.

Refet Bey’in Amasya’dan yazdığı bir telgraf, yalnız Selahattin Bey hakkında tereddütü değil, daha birkaç noktayla ilgili düşünceleri de ortaya koyuyordu. Müsaade buyurursanız, aynen arz edeyim:

    Amasya’dan 15.7.1919

Aceledir.

Asayiş konusundadır.

719

Erzurum’da 15’inci Kolordu Komutanlığına,

Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine,

Selahattin Bey’i tanırsınız. Birdenbire ürkmemesi lazımdır. Evvela Kazım Paşa, tebrik vesilesiyle, yumuşak ifadelerle kendisiyle haberleşmeye girişmelidir. Hamit Bey’in azli hakkında henüz bir şey yok. Fakat yerinde bırakılması için teşebbüslerde bulunuldu. Azlolunmuşsa, buralarda kalacağını pek ümit etmiyorum. Bununla beraber tesir ediyorum. Benim dönmem için İngilizlerin hükûmete baskı yapacakları muhakkaktır. Ben duruma göre gerekeni yaparak buralarda kalacağım. İngilizlerden ve buradan geçen Amerikalıdan anladığıma göre, Kazım Paşa’nın durumu da tehlikelidir. Daima aşırılıktan kaçınılmasını ve vaziyetin iyi idare edilmesini tekrar tavsiye ederim. (Refet)

    5’inci Tümen Komutanı
    Arif

Bu telgrafta ismi geçen Hamit Bey, mutasarrıf bulunuyordu. Hamit Bey, Samsun’a gelişimin ilk günlerinde Refet Bey’in eski hukuk ve dostlukları sebebiyle, müşterek gaye uğrunda, sonuna kadar bizimle beraber fedakârca çalışacak vasıfları haiz bir arkadaş olduğuna itimadı bulunduğu için bana tavsiye ettiği ve benim Sadrazamlığa ve özel olarak Erkânıharbiyeiumumiye Reisi Cevat Paşa’ya durumu bildirmem üzerine Samsun’a getirebildiğimiz zattı.

Böyle bir zatın, er geç azlolunacağına şüphe var mıydı? Fakat Refet Bey “Yerinde bırakılması için teşebbüslerde bulunuldu.” diyor. Hangi yerde? Kimlere başvurularak? Kim teşebbüslerde bulundu? Sonra “Azlolunmuşsa buralarda kalacağını pek ümit etmiyorum. Bununla beraber tesir ediyorum!” diyor; nereye? İstanbul’a mı gidecek? Nasıl? Bu zat, bugüne kadar bizimle çalışmıyor muydu?

Bu telgrafında Refet Bey, kendisinin dönmesi için İngilizlerin hükûmete baskı yapacaklarını muhakkak görüyor ve duruma göre gerekeni yaparak buralarda kalacağını söylüyor. Hâlbuki durum malum ve yapılacak şeyi, ben kendisine 7 Temmuz 1919 tarihli umumi talimatımda bildirdim. (Bu talimatın ikinci maddesi) Ondan başka yapılacak şey yoktu.

Refet Bey, İngilizlerden ve buradan geçen Amerikalılardan anlamış ki “Kazım Paşa’nın da durumu tehlikelidir.” Bu ne demektir? Sebat ve azimlerini en çok muhafaza etmeleri lazım gelen arkadaşların, herhâlde rahmet okumayacak kimselerin sözlerinden tehlikeler vehmetmeleri ve bunu inanarak söylemeleri ne demektir?

Refet Bey, telgrafının sonunda bana da ders veriyor: “Daima aşırılıktan kaçınılmasını ve vaziyetin iyi idare edilmesini tekrar tavsiye ederim.” diyor.

Buradaki, “aşırılıktan kaçınma” sözünden maksadın ne olabileceğinin tefsirini, izah sahibi kimselere bırakırım.

Bana iyi idareyi tavsiye eden zat, bu tavsiyeyi, benim verdiğim emir ve talimatı layığıyla yerine getirip vazifesi başından ayrılmadan önce yapmış olsaydı, daha samimi hareket etmiş olurdu, zannındayım.

Hamit Bey’in İstanbul Hükûmetince Azli

Efendiler, Hamit Bey, 14 Temmuz 1919 tarihinde, Samsun’dan bana şu kısa telgrafı yazmıştı:

“Azlolunduğumu inanılır bir yerden haber aldım. Şu bir iki gün içinde emrin gelmesini bekliyorum. Sonra İstanbul’a gideceğimi arz ederim.”

Refet Bey’in komutayı terk etmiş olmasından üzüntülüyken, aynı günde, önemli bir mevkide kendisinden fedakârca bir gayret beklediğimiz diğer bir arkadaşın da sanki tabii şartlar içinde bulunuyormuşuz gibi anlaşılmaz bir zihniyet göstermekte olduğunu öğreniyorum.

Hamit Bey’e 15 Temmuz 1919 tarihinde şöyle bir telgraf yazıldı:

Kardeşim Hamit Bey, sizin yerinize İbrahim Ethem Bey’in tayin olunduğunu haber aldık. Refet’e yazdım ve buluşarak beraberce iç taraflara doğru gelmenizi rica ettim. Bilmem hangi emniyet endişesi size İstanbul’a gitmek fikrini telkin ediyor? Bundan başka, biz değerli arkadaşlarımızı, İstanbul’dan Anadolu’ya çekip çıkarmaya ve bu şekilde ciddi vatanseverleri millî gayeden uzak tutmamaya çalışırken siz bu hareketinizle en azından düşmanlarca sarılmış bir muhite giriyorsunuz. Biz hiç doğru bulmadık. Refet’in yanına gidiniz. Ya Sivas civarında birlikte kalırsınız veyahut rahatça bizim yanımıza gelirsiniz. Kesin cevap bekleriz (Ves. 34).

Beş gün sonra (20 Temmuz 1919) Canik Mutasarrıfı Hamit Bey’in Samsun’dan gelen telgrafı şuydu:

Bizans’ın gittikçe artan rezaletleri karşısında ümitsizliğe düşen millet, doğudan bir ümit ışığı bekliyor.

Buralara ve buradakilere öyle hayalî şekil ve vücutlar veriyorlar ki acaba bir şey var mı diye ben de şüpheleniyorum. Kayıtsızlığımdan utanıyorum.