1- Romalı tarihçi Suetonius’a (69-130) göre Seneka kısa bir süreliğine vejetaryen olmuştu. Ancak vejetaryenlere güvenmeyen İmparator Tiberius (MÖ 42-MS 37) onu et yemeğe zorlamıştı.
2- Seneka’nın yazıları İngilizce’ye ilk olarak 1614 yılında çevrilmiştir.
3- Seneka’nın karısı Paulina kocasıyla birlikte intihar etmeye kalkmış, ancak Neron’un askerleri emrin sadece filozofa verildiğini ileri sürerek onu engellemişlerdir.
Cai Lun
Keşifler tarihinde Cai Lun’un (62-121) adına nadiren rastlanılır. Ancak Antik Çin’de bir devlet görevlisi olan Lun’un mükemelleştirdiği kağıt, dünyayı tereddüte yer bırakmayacak bir şekilde değiştirmiştir.
Kağıttan önce eski yazılar kolaylıkla dağılabilen papirüslere ya da hayvan derisinden yapılan nadir ve pahalı bir ürün olan parşömenlere işleniyordu. Çok daha ucuz ve dayanıklı olan kağıt, geniş kapsamlı kayıtlar tutmayı ve kitapların ucuza mal edilmesini mümkün kıldı. Kağıt imalatı, aşama aşama dünyaya yayılmış, okuma yazmanın yaygınlaşmasını sağlayarak Avrupa’da Rönesans’ın gerçekleşmesine bile katkıda bulunmuştur.
Aslen Hunanlı olan Cai Lun, Han Hanedanı’nın İmparatoru He’nin (79-105) sarayında yaşayan bir harem ağasıydı (hadım edilmiş erkekler, çocuk sahibi olamayacakları için imparatorluk hizmetlerinde tercih ediliyorlardı. Bu özellikleri nedeniyle hükümeti devirip yeni bir hanedan başlatma ihtimallerinin çok daha az olduğu düşünülüyordu). 89 yılında Cai Lun silah ve çeşitli aletler üreten bir departmanın başına getirildi. Burada kısa süre içerisinde ucuz ve dayanıklı bir yazı materyaline ne kadar ihtiyaç duyulduğunun farkına vardı.
Uzun denemelerden sonra 105 yılında buluşunu imparatora açıkladı. Cai Lun’un kendisinden önce gelen kağıt imalatçılarından ve yerel geleneklerden çok faydalandığı tahmin edilmektedir. Ancak ne olursa olsun dünyanın dört bir yanına yayılan onun ürettiği kağıt modeli olmuştur.
Büyük takdir toplamasına rağmen popülerliği uzun süre devam etmedi. İmparator 105 yılında öldü. Yerine geçen yeğeni İmparator An (94-125) danışmanlarının çoğuyla düşman oldu. Tutuklanacağını anlayan Cai Lun 121 yılında intihar etti.
Ek Bilgiler1- Han Hanedanı 220 senesine kadar devam etti. Çin kültürü üzerinde büyük bir etkisi oldu. Öyle ki “han” kelimesi halk anlamına gelen genel bir sözcüğe dönüştü.
2- Yaptığı buluş için Cai Lun’u onurlandırmak adına ona Lung-Thing Markisi unvanı verildi. “Kağıt yapımının koruyucu azizi” olarak kendisine Çin’de yüzyıllar boyunca büyük saygı gösterildi.
3- Çin İmparatorları Cai Lun’un ölümünden sonra kağıt yapımını bir sır olarak sakladılar. Bu sırrın 751 yılında, Çin kağıt imalatçılarının Araplar’la yapılan bir savaşta esir alınmalarıyla ortaya çıktığı söylenmektedir. Sırrı açığa vurmaları için zorlanmışlardı.
Agrippina
Agrippina (15-59) Roma İmparatoru Claudius’u (MÖ 10-MS 54) öldürmeye karar verdiğinde kolaylıkla onun yanına yaklaşabiliyordu çünkü evliydiler. 54 yılında imparatora bir tabak dolusu zehirli mantar verdi. Bu hareketiyle kocasını öldürüp Roma tarihinin en talihsiz dönemlerinden birinin başlamasına neden oldu.
Antik Roma’nın en güçlü kadınlarından bir olan Agrippina, İmparator Augustus’un (MÖ 63-MS 14) soyundan geliyordu. Etkili bir politik hanedanın üyesiydi. Kardeşi Kaligula (12-41), 37-41 yılları arasında imparator olmuştu. 49 yılında üçüncü kocası Claudius’la evlendi. Agrippina’nin ilk evliliğinden Lucius Domitius Ahenobarbus (37-68) adında bir çocuğu vardı. Lucius, daha sonra imparator olacak olan ünlü Neron’dan başkası değildir.
Agrippina, Claudius’la evlendiği sırada dahi acımasız bir komplocu olarak tanınmıştı. Erkek kardeşini öldürmeyi amaçlayan bir komploya adı karışmış ve Akdeniz’de bir adaya sürgüne gönderilmişti. O sürgündeyken ailesi Roma’daki gücünü korudu. Aslına bakılırsa Claudius onun amcasıydı. Agrippina bu evliliği tamamen politik sebeplerle yapmıştı. Bu sayede oğlu Neron imparatorluğun halefi olacaktı.
Claudius ise 53 yılından sonra farklı düşünmeye başladı. Tahta kendi biyolojik oğlu Britannicus’un (41-55) geçmesini istiyordu. Agrippina kocasının Neron’u halefi olmaktan çıkarmasını engellemek için en uygun çözüm yolunun kocasını öldürmek olduğuna karar verdi.
Neron’un hükümranlığı, gaddarlığı ve beceriksizliği ile efsaneleşecekti. Hıristiyanlar’ı hedef alan ilk büyük zulüm onun döneminde gerçekleşti. Üvey kardeşi Britannicus’un da içinde bulunduğu binlerce muhalifini idam ettirdi. 64 yılındaki büyük yangın sırasında Roma cayır cayır yanarken Neron sadece keman çalmıştı. 68 yılında görevden alındı ve intihar etti.
İronik bir biçimde kurbanlarından biri de annesi Agrippina’ydı. 16 yaşında tahta geçtiği sırada büyük ölçüde annesinin etkisi altındaydı. Ne var ki annesi, Poppaea Sabina ile olan ilişkisini uygun görmedi. Poppaea ile evlenmek için önündeki bütün engelleri ortadan kaldırmak isteyen Neron, 59 yılında Agrippina’nın öldürülmesini emretti. Agrippina öldürüldüğü sırada 44 yaşındaydı.
Ek Bilgiler1- Barok bestekar George Handel (1685-1759), 1709 yılında Agrippina adlı bir opera yazmıştır.
2- Claudius’un üçüncü karısı Messalina (20-48), kötü bir üne sahipti. Yaşlı Pliny’e (23-79) göre bir fahişe ile yarışa girmiş ve yirmi dört saatte yirmi beş erkekle birlikte olarak onu yenmişti.
3- Poppaea Sabina’nın ikinci kocası olan Marcus Salvius Otho (32-69), 69 yılında imparator olmuş ve üç ay boyunca tahtta kalmıştır. Sık sık imparator değişimlerinin yaşandığı o yıl “Dört İmparator Yılı” olarak tarihe geçmiştir. Otho, rakiplerinden birine karşı verdiği savaşı kaybedince intihar etmiştir.
Virgil
Virgil (MÖ 70-19) bir Antik Roma şairidir. Roma’nın kuruluşunu anlatan destansı bir şiir olan Aeneid’in yazarıdır. Antik dönemin en etkili Latin metinlerinden biri olan bu yapıt Romalıların şehir tarihi ve Roma’nın dünyadaki yeri ile ilgili düşüncelerinin şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır.
Tam adı Publius Vergilius Maro olan Virgil’in hayatının erken dönemi ile ilgili ayrıntılar bilinmemektedir. Julius Sezar (MÖ 100-44) suikastinden sonraki dönem boyunca, Virgil birdenbire daha sonra geleceğin imparatoru Augustus (MÖ 63-MS 14) olacak olan Sezar’ın evlatlık oğlu Octavian’ın müttefiki ve propagandacısı olarak ortaya çıkmıştır.
Virgil’in ilk büyük eseri olan Eclogues, Sezar’ın ölümünün hemen ardından yazılmıştır. Kimi yerleri erotik kimi yerleri ise politik olan bu uzun şiir, Octavian’ın gücü eline geçirmesinin meşru bir hareket olduğunu anlatmaktadır.
Virgil’in bir sonraki şiiri olan Georgics, MÖ 29 yılında Octavian’ın büyük düşmanı, Mark Antony’i (MÖ 83-30) mağlup etmesinin ardından tamamlanmıştır. Söylendiğine göre Virgil bu şiiri, hasta yatağında iyileşmeye çalışan Octavian’a okumuştur.
Aeneid’i yazmak Virgil’in on yılını almıştır. Ölümüyle yarım kalan eseri, Aeneas’ın mitolojik öyküsünü anlatmaktadır. Aeneas, Truva yenilgisinden sonra kaçan Truvalı bir savaşçıdır. Ordan oraya dolaşmış, çeşitli zorlukların ardından İtalya’ya varmıştır. Efsaneye göre Roma’yı onun ataları kurmuştur. Şiir, Roma emperyalizminin ulusun kutsal kaderi olduğunu belirterek son bulur. Bu düşünce, Roma’nın sonraki dört yüzyıl boyunca gerçekleşecek olan yayılmasını destekleyen bir ideoloji haline gelecektir.
Kimileri bronzla çalışır ve mermerden yüzler yaparlar. Diğerleri yasalarla konuşur, etkili savunmalar yaparlar. Ya da gökyüzündeki patikaları ölçer, yükselen yıldızları önceden tahmin ederler. Sen kendine bak Romalı! Ulusları kanunla yönetmek (sana yakışan budur) ve barışa giden yolu inşa etmek. Fethedilenlerin canını bağışlamak ve onların şanını yerle bir etmek.
Virgil, Augustus’a eşlik ettiği Yunanistan seyahati sırasında hayatını kaybetmiştir. Aeneid, şairin ölümünden sonra yayınlanmıştır. Eseri, Homer’in Yunan destanları İlyada ve Odyssea’nın geleneğini sürdüren bir başyapıt olarak büyük beğeni kazanmıştır. Aynı zamanda ulusal kuruluş mitlerini inşa ederek Roma imajının inşasına katkıda bulunmuş ve imparatorluğun büyümesine meşruiyet kazandırmıştır.
Ek Bilgiler1- Virgil’in çalışmalarındaki pek çok söyleyiş, Batı kültürünün bir parçası haline gelmiştir. “Omnia vincit amor: Aşk her şeyi fetheder” deyişi ilk olarak Virgil’in Eclogues eserinde geçer. “Timeo Danaos et dona ferentes: Hediye getirdiklerinde bile Yunanlılar’dan korkarım” sözü ise Aeneid’de yer alır. Ve Amerika Birleşik Devletleri’nin mottosu olan “E pluribus unum: Birlik çoklardan oluşur” Virgil’in şiirlerinden birinden alınmıştır.
2- Aeneid’in yıpramış bir orijinal kopyası, Thomas Jefferson (1743-1826) tarafından ABD Kongre Kütüphanesi’ne bağışlanmıştır.
3- Virgil’in Dante (1265-1321) üzerinde büyük bir etkisi vardır. Virgil İlahi Komedya’da (1321) bir karakter olarak ortaya çıkar.
Boudica
Keltlerin savaşçı kraliçesi Boudica’nın dış görünümü bile Romalıların korkması için yeterliydi. Dizlerine kadar uzanan kızıl saçları vardı. Boğumlu altın bir gerdanlık takıyordu. Romalı tarihçilere göre yanında her zaman korkunç bir kılıç taşıyordu ve “görünümü dehşet vericiydi.”
Romalıların gerçekten de Boudica’dan korkmak için haklı gerekçeleri vardı. 61 yılında Roma lejyonları ile kanlı, acımasız bir savaşa girişmişti. Romalı işgalcileri İngiltere’den atmak isteyen Boudica ve müttefikleri, Roma yerleşimlerini yakıp yağmaladılar. Londra’yı yerle bir ettiler ve binlerce Romalıyı öldürdüler.
Boudica için Romalılarla olan savaş hem Keltlerin onur mücadelesi hem de kişisel bir intikam davasıydı. Yirmi yıldan daha az bir süre önce Romalılar İngiltere’yi işgal etmişler ve pek çok Kelt kabilesini kontrol altına almışlardı. Bu durum Romalılara karşı yerlilerde yaygın bir kinin ortaya çıkmasına neden olmuştu. Romalı askerler aynı zamanda Boudica’nın henüz genç kız olan iki kızına tecavüz ederek onları öldürmüşler ve bu Boudica’nın işgalcilere karşı kişisel bir kin beslemesine de sebep olmuşlardı.
Boudica’nın kabilesi Doğu Anglia’nın bir bölümüne yerleşmişti. Burası Londra’nın kuzeydoğusunda kalıyordu. Boudica tahtı, kocası Prasutagus’tan devralmıştı. Ne var ki Romalılar krallığın bir kadına geçmesini kabul etmediler ve tahtta hak iddia ettiler.
Savaş 61 yılında Roma’nın İngiltere valisi Galler’de bir takım askeri faaliyetler yürüttüğü sırada başladı. Valinin yokluğunu fırsat bilen Boudica, diğer Kelt savaşçıları ile birleşti. Roma’nın Britanya’daki başkenti olan Colchester’e saldırdılar. Pek çok şehri yakıp Londra’yı yağmaladılar. Kıyıma ilişkin muhtemelen taraflı olan Roma kayıtları, on binlerce Romalının öldürüldüğünü söylemektedir.
Keltlerin organize olmayan barbarlar olduğunu düşünen Romalılar savunmasız yakalanmışlardı. Valinin isyanı bastırmak için alelacele Londra’ya dönmesi gerekti. Boudica kaçmak zorunda kaldı. Daha sonra intihar ettiğine inanılmaktadır.
Ek Bilgiler1- Boudica’nın mezarı bilinmemektedir. BBC’ye göre onun Londra’da gömülü olduğuna dair popüler bir mit ortaya çıkmıştır. Söylendiğine göre mezarı King’s Cross demiryolu istasyonundaki 9 numaralı platformun altında bulunmaktadır.
2- Boudica isyan ettiği sırada Camulodunum olarak bilinen Colchester, Roma’nın İngiltere’deki ana yönetim merkeziydi. Eski adı Londinium olan Londra ise 100 yılında başkent olmuştur.
3- Bazı İngiliz savaş gemilerine Kelt kraliçesinin adı verilmiştir. Bunlardan biri olan HMS Boedica, Almanlar tarafından 1944 yılında batırılan bir İngiliz destroyeridir.
Hz. İsa
İsa Mesih gerçekte kimdi? Onun öğretisi dünyanın en yaygın dinine ilham verdi. Ne var ki 1-33 yılları arasında yaşayan bu Yahudi marangozun hayatına ilişkin pek çok ayrıntı halen bilinmemektedir.
İncil’de anlatıldığına göre Hz. İsa Beytüllahim’de doğdu. Kızıl Deniz yakınlarındaki Celile bölgesinde bir köy olan Nasıra’da büyüdü. Tipik bir Yahudi evinde yetişmişti. Büyük ihtimalle Aramice konuşuyordu. O zamanlar Aramice, Orta Doğu’nun en çok konuşulan diliydi.
Hz. İsa’nın yaşadığı dönemde Yakın Doğu’daki Yahudiler arasında büyük bir karmaşa ve sosyal anlaşmazlık hüküm sürüyordu. Bir zamanlar bağımsız Yahudi krallıkları olan Judae ve Celile, MÖ 40 yılında Roma egemenliğine girmişti. Yahudi inancı çatışan mezheplere bölünmüştü. Bu mezheplerin en ünlüleri Farislik ve Sadukilik’ti.
Hz. İsa, bilinmeyen bir tarihte gezgin bir Yahudi vaizi olan Vaftizci Yahya ile tanıştı. Yahya’nın her iki mezheple de bir ilişkisi yoktu, ancak kıyametin yakında kopacağını iddia ettiği vaazları ile kendisine epeyce kalabalık bir takipçi grubu toplamıştı. Yahya Hz. İsa’yı vaftiz etti (İncil’e göre Ürdün Nehri’nde). Ne var ki Yahya kısa bir süre sonra sorun çıkardığı gerekçesiyle Roma otoriteleri tarafından idam edildi.
Yahya’nın yakalanmasının ardından Hz. İsa kendi vaazlarını vermeye başladı. Mucizeler gösterdi. Uzun yıllar Yahudiliğin merkezi olan Yahudiye’de (Judaea) dolaştı. Öğretisini yaydı ve cemaatini oluşturdu. Daha sonra mesajını yayacak olan havarilerini biraraya topladı. İncil’e göre diğer dini gruplara alaycı yaklaşıyor ve Farisiler gibi güçlü gruplara eleştiriler getiriyordu.
Hz. İsa, 33 yılının Hamursuz Bayramı öncesi Judaizmin merkezi olan tapınağın bulunduğu Kudüs’e geldi. Kısa zamanda Roma Valisi Pontius Pilate ile arası açıldı. Vali, Hz. İsa şehre vardıktan sadece birkaç gün sonra onun çarmıha gerilmesini emretti.
Hz. İsa’nın hayatı ile ilgili tarihi bilgiler son derece kısıtlıdır. Hayatı ve öğretisi ile ilgili geleneksel anlatılara ise ölümünden on yıllar sonra yazılan İncil kaynaklık etmektedir. Ancak çok geçmeden Hz. İsa’nın öğretisinden ilham alan takipçileri büyük bir hızla Roma dünyasının dört bir yanına yayıldılar.
Ek Bilgiler1- Aramice halen Suriye, Lübnan ve İsrail’de konuşulmaktadır; ancak bu dili konuşanların sayısı giderek azalmaktadır.
2- Hz. İsa kendi öğretisini Yahudilikten ayrı bir din olarak görmemişti. Hıristiyanlığın ayrı bir din haline gelişi onun ölümünden on yıllar sonra gerçekleşmiştir.
3- Roma İmparatorluğu’nda yaygın bir idam yöntemi olan çarmıha germe genellikle adi suçlar için uygulanmaktaydı. İmparatorluk 4. yy’da Hıristiyanlığı kabul edince bu ceza uygulanmamaya başlandı.
Kleopatra
Mısır’ın son firavunu olan Kleopatra (MÖ 69-30) antik dünyanın en ünlü ve en güçlü kadınları arasında yer almaktadır. Roma iç savaşlarındaki rolü, Julius Sezar (MÖ 100-44) ve Mark Antony (MÖ 83-30) ile olan duygusul ilişkileri ve dehşet verici intiharı ile halen büyüleyici bir tarihsel figür olarak görülmektedir.
Kleopatra, Ptolemaic Hanedan’ın bir üyesi olarak doğdu. Yunanca konuşan bu hanedan, Büyük İskender’in (MÖ 356-323) Mısır’ı fethinden beri ülkeyi yönetmekteydi. 18 yaşındayken kardeşi 13. Batlamyus (MÖ 61-47) ile birlikte müştereken tahta geçmiştir.
Kardeşler tahta geçmelerinin ardından birbirleriyle evlendiler. (Bu tarz ensest birleşmeler Antik Mısır kraliyet ailesinde hiç de nadir değildi. Aslında Kleopatra’nın annesi de babasının yeğeniydi) Kardeşler gücü tek başlarına ele geçirebilmek için birbirlerinin ardından dolaplar çeviriyorlardı. Bu mücadele MÖ 50 yılında Kleopatra’nın sürgüne gönderilmesi ile son buldu.
MÖ 48 yılında Kleopatra’nın Sezar’la olan ilişkisi başlamıştır. Sezar, Batlamyus ile olan savaşında Kleopatra’nın safında yer aldı. Sevgilisinin yardımıyla Kleopatra yeniden tahta geçmiştir. Batlamyus ise savaşta ölmüş ve böylece Kleopatra tahtı küçük kardeşi 14. Batlamyus (MÖ 59-44) ile paylaşmaya başlamıştır. 14. Batlamyus daha sonra Romalılar’dan kaçarken Nil’e düştüğünde boğularak ölecektir. Kleopatra MÖ 47 yılında Sezar’dan bir erkek çocuk doğurur ve adını Sezarion (MÖ 47-30) koyar.
Kleopatra, oğlunun Sezar’ın varisi olmasını istemişti. Ne var ki diktatörün MÖ 44 yılında ölümünün ardından Sezar’ın evlatlığı olan Octavian (MÖ 63-MS 14), Antony ve bir başka generalle birlikte ülkeyi yönetmeye başladı. Antony ve Kleopatra bundan sonra sevgili olmuşlar Roma’ya tek başlarına hakim olabilmek için Octavian’a karşı komplolar kurmuşlardır.
Octavian, MÖ 31 yılında Antony ve Kleopatra ile savaşmaya başlamış ve Actium Savaşı’nda donanmalarını yenilgiye uğratmıştır. Kısa bir süre sonra sevgililer intihar etmişlerdir. Kleopatra’nın bir engerek yılanına göğsünü sokturduğu söylenmektedir. William Shakespeare (1564-1616) en meşhur trajedilerden biri olan Antonius ve Kleopatra’da (1609) bu ilişkiyi konu almıştır.
Kleopatra Mısır firavunlarının sonuncusuydu. 3 bin yıllık bir zincirin son halkasıydı. Bundan sonra Mısır, Aegyptus adıyla bir Roma eyaleti olacak ve 20. yy’a kadar tam bağımsız olamayacaktır.
Ek Bilgiler1- Kleopatra aslında aynı adı taşıyan 7. Mısır kraliçesidir. 1. Kleopatra MÖ 180-176 yılları arasında hüküm sürmüştür.
2- Son Mısır kraliçesi “Cleopatra” (1963) filminde Elizabeth Taylor (1932-) tarafından canlandırılmıştır. Taylor’un filmde oynamak için aldığı 7 milyon dolar dönemin Hollywood rekorlarının arasına girmiştir.
3- Kleopatra’nın dört çocuğu vardı. Biri Sezar’dan diğer üçü ise Mark Antony’dendi. Sezarion, Octavian tarafından idam edilmiş ve diğer üçü de tutuklanmıştır. Çocuklar Octivian’ın zafer yürüşünde Roma sokaklarında gezdirilmişlerdir. Bu çocuklar daha sonra yanlarına verildikleri aileler tarafından yetiştirilmişlerdir.
Marcus Aurelius
Hem güçlü bir Roma imparatoru hem de bir filozof olan Marcus Aurelius (121-180) döneminin en önemli felsefi metinlerinden birini yazmıştır. İmparatorun Doğu Avrupa’daki savaşlar sırasında yazdığı Meditations kişisel erdem ve kadere boyun eğmenin önemini vurgulayan Stoa felsefesinin en bilinen metinleri arasında yer almaktadır.
Marcus Roma İmparatorluğu gücünün doruğundayken ülkeyi yöneten Beş İyi İmparator’un sonuncusu olarak tanınmaktadır. Pax-Romana ya da Roma Barışı olarak anılan bu dönemde sanat, felsefe ve ticaret alanlarında büyük gelişmeler yaşanmıştır. Filozof-imparator bu dönemi daha uzun bir süre devam ettirebilmek için mücadele vermiş, ancak ölümünden kısa bir süre sonra Roma Barışı son bulmuştur.
Tam adı Marcus Annius Verus olan filozof, İmparator Trajan’ın (53-117) uzak bir akrabasıydı. Babası bir devlet görevlisiydi. Marcus, babasının kendisine alçakgönüllü ve erkekçe bir kişilik kazandırdığını ifade etmiştir. On yedi yaşındayken babası ölür. Bunun üzerine Marcus 138 yılında imparator olan Antoninus Pius (86-161) tarafından evlat edinilmiştir. Antoninus, çocuğun yetiştirilmesi için Roma’nın en iyi öğretmenlerinden biri olan Marcus Cornelius Fronto’yu (100-170) tutar.
Antoninus’un ölümünün ardından Marcus, 40 yaşındayken tahta çıkar ve Aurelius adını alır. Üvey kardeşi Lucius Verus (130-169), 8 yıl boyunca ülkeyi onunla birlikte ortaklaşa yönetmiştir. Tahtta kaldığı sürenin büyük bölümünde Asya’daki Parthia İmparatorluğu ve Avrupa’daki Alman kabileleri ile yapılan savaşlarla meşgul olmuştur.
Marcus’un, Meditations’ı Alman kabilelerinden biri olan Quadi ile olan savaş sırasında yazdığı tahmin edilmektedir. Bu kitap on iki kitapçıktan oluşan bir derlemedir. Hem imparatorun otobiyografisi hem de Stoacılık üzerine yazılmış eserlerin en ünlüsüdür.
Stoacılara göre ölümden sonra hayat yoktur. Her erkek ve kadının kaderinde unutulmak vardır. “Doğanın tüm yaratıkları ölüme yazgılıdır,” diye yazar imparator.
Marcus insanların erdemli bir şekilde yaşaması gerektiğine inanır. İnsanlar doğaya uygun bir biçimde yaşamalıdırlar: “Eğer böyle yaparsan, hiçbir şey ummaz, hiçbir şeyden korkmaz, yaptığın her işten ve söylediğin her sözden hoşnut olursan, ancak öyle mutlu olabilirsin.”
Bugünkü Viyana’ya yaptığı bir ziyaret sırasında öldüğünde 58 yaşındaydı. Yerine oğlu Commodus (161-192) geçti.
Ek Bilgiler1- Çocukluğundan itibaren çalışkanlığı ve zekası ile dikkat çeken Marcus, İmparator Hadrian (76-138) tarafından rahip yapıldığında sadece sekiz yaşındaydı.
2- Roma İmparatorluğu’nda tahta geçme hakkı sözde kalıtsal olmasına rağmen, Marcus selefinin biyolojik evladı olmadan ardarda tahta geçen beşinci Roma imparatorudur. Oğlu Commodus neredeyse son yüz yıl içerisinde tahtı babasından devralan ilk imparator olmuştur.
Zhang Heng
Çinli astronom, şair ve matematikçi Zhang Heng (78-139) dünyanın ilk sismografını icat ederek yaşadığı süre içinde büyük bir ün kazanmıştır. Bu alet, uzaktaki depremlerin bile tam yerinin tespit edilmesine imkan sağlıyordu. Depremlerin yaygın olduğu Çin’de, sismograf önemli bir ihtiyacı karşıladı. Bronz sismograf, yetkilileri yaşanan depremlerden haberdar ediyor ve böylece onlar da ihtiyaç duyulan bölgelere yardım gönderebiliyorlardı.
Ünlü bir hikayeye göre 138 yılının Şubat ayında sismograf bir sarsıntı algıladı. Ne var ki başkent Luoyang’ta kimse bir şey hissetmemişti. Zhang Heng’e şüpheci yaklaşanlar aletin uyarısının yanlış bir alarm olduğundan emindiler. Birkaç gün sonra 563 km uzaktan gelen haberciler yıkıcı bir deprem yaşandığını söylediler.
Zhang Heng yazdığı şiirlerle de tanınmaktadır. Bu şiirler günümüzde hâlâ Çin şiir antolojilerinde yer almaktadır. Zhang Heng aynı zamanda üç boyutlu bir evren modeli tasarlamış ve onun döneminde yaşayan hiçbir Çinli bilginin yapamadığı kadar isabetli bir şekilde pi sayısını hesaplamıştır.
Zhang Heng seçkin bir ailenin çocuğu olarak Orta Çin’deki Xi şehrinde dünyaya geldi. On yedi yaşındayken Çin’i gezmeye başladı. Bu seyahati sırasında yaptığı gözlemleri, en bilinen iki şiirinde dile getirdi. 103 yılında önemsiz bir memuriyete atandı. Bu sırada şiir yazıp matematik ve astronomi çalışmaya başladı.
İmparator An (94-125) 111 yılında Zhang Heng’i terfi ettirdi. Onu başkente çağırdı ve saray astronomu yaptı. Bu, imparatorluktaki en önemli görevlerden biriydi. Zhang Heng’in görevleri arasında hava ve deprem kayıtlarını tutmak, takvim derlemek, tutulma ve diğer sıra dışı olayları öngörmek vardı.
Sismografı icat ettiğini ilk olarak 132 yılında açıkladı. Bu, terfi ettirilmesini sağladı. Ancak sonraki birkaç yıl içerisinde saraydaki harem ağalarıyla sorunlar yaşadı. 136 yılında saraydan ayrıldı ve Hejian eyaletine vali oldu. 138 yılında emekli olmasının ardından bir yıl sonra öldü.
Ek Bilgiler1- Zhang Heng’in sismografı (Houfeng Didong Yi, “rüzgarı ve yer sarsıntılarını ölçme aracı”), 2005 yılında bir Çin müzesi tarafından yeniden yapıldı. Alet sekiz ejder figürüne bağlı bir kap ve kabın içindeki sarkaçtan oluşuyordu. Her bir ejder farklı bir yönü gösteriyordu. Makina bir deprem algıladığında sarkaç bronz bir topu harekete geçiriyor ve top ejderlerden birinin ağzından alete bağlı olan metal bir kurbağanın ağzına giriyor, böylece depremin merkezinin hangi yönde olduğunu gösteriyordu.
2- 1986 yılında dünyaya çarpan bir meteorda Çinli bilim adamları tarafından bulunan minerale Zhang Heng’in onuruna “zhanghenite” adı verilmiştir.
3- Zhang Heng, pi sayısının değerini kendisinden önceki Çinli matematikçilere göre gerçeğe çok daha yakın bir biçimde tahmin etmiştir. Onun hesabına göre pi sayısının değeri 3,1724’tür. Günümüzde ise pi sayısının değeri 3,14159 olarak kabul edilmektedir.
Diocletian
İmparator Diocletian (245-316) Roma tarihinde Hıristiyanlar’ı hedef alan en son ve en büyük şiddet dalgasını başlatmıştır. 303 ve 304 yıllarında yayınladığı dört ayrı fermanın sonucunda on binlerce insan öldürülmüştür. Hıristiyanlar’a yönelik kanlı baskıları bir tarafa bırakılırsa, Diocletian’ın dönemi Roma İmparatorluğu’nun çöküşünün geçici olarak durdurulduğu göreli barışçıl bir dönemdir.
Gaius Aurelius Valerius Diocletianus başarılı bir askerdi. 284 yılında kendi askerleri tarafından imparator ilan edildi. Kısa süren bir iç savaş sırasında hasmı Carinus’u yenilgiye uğrattı. 285 yılında imparatorluğun tartışmasız hakimi konumuna gelmişti.
Diocletian’ın gücü ele geçirdiği dönemde imparatorlukta çok ciddi karışıklıklar yaşanıyordu. 3. yy’da düzinelerce imparator başa geçmiş ve kimileri sadece birkaç ay hayatta kalabilmişlerdi. Çoğunun ömrü suikastlerle son bulmuştu.