banner banner banner
Antikacı Dükkânı
Antikacı Dükkânı
Оценить:
 Рейтинг: 0

Antikacı Dükkânı


Neyse, ilk “kadril”de (halk oyunları bayağı sayıldığı için danslara bu ad veriliyordu) Sophy’nin elini tuttu; böylece de, bir köşede asık suratla oturup ortada dans eden genç hanımın güzelim vücudunu seyretmekte olan rakibine karşı bir üstünlük kazanmış oldu. Üstelik, bu Swiveller’in bahçıvana karşı kazandığı tek üstünlük de olmadı; bütün aileye hafife aldıkları adamın ne değerli bir insan olduğunu göstermek için, belki de içtiği içkinin etkisiyle,öyle kıvrak dönüşler yaptı, öylesine ustalıkla dans etti ki orada bulunanlar şaşırıp kaldılar. Özellikle, pek kısa boylu bir bilginle dans etmekte olan pek uzun boylu bir şey şaşkınlıktan olduğu yerde kalakalmıştı. Bn. Wackles bile o an için eğlenmeye pek hevesli görünen üç küçük kızı azarlamayı unutmuş, aile içinde böyle usta bir dans edenin bulunmasının gerçekten gurur verici bir şey olacağını düşürtmekten de kendini alamamıştı.

İşte bu gergin durumda Bn. Cheggs hararetli, faydalı bir müttefik olduğunu ispatladı: Swiveller’in başarılarını alaycı bir gülümsemeyle küçümsemekle yetinmemiş, her fırsatta da Sophy’nin kulağına böyle gülünç bir yaratık tarafından rahatsız edilmekten, her an Alick’in adama saldırması ihtimalinden korkan kıza avutucu sözler fısıldamaktaydı; Alick’in gözlerinin nasıl da sevgiyle, öfkeyle parıldadığını, gözlerine fazla gelen ihtirasın aynı zamanda burnuna da hücum ettiğini, kıpkırmızı bir parlaklık verdiğini anlatmaktaydı.

Sophy, Alick Cheggs ile iki kere dans edip pek gösterişli bir şekilde ona cesaret veriyormuş gibi davrandıktan sonra Dick Swiveller’e:

– Bayan Cheggs ile dansetmelisin, dedi. Öyle tatlı bir kız ki… Üstelik, ağabeyi de çok hoş.

Dick:

– Çok hoş ha? diye mırıldandı. Buraya bakışından da çok memnun olduğu belli diyebilirim.

Bu sırada, Jane de (önceden tembihlenmişti) saçlarının lülelerini aralayarak, ablasına B. Cheggs’in ne kadar kıskanç görüldüğünü fısıldadı.

Richard Swiveller de:

– Kıskanç mı? dedi. Küstah da ondan.

Jane başını sallayarak:

– Küstah da ondan mı, dediniz, Bay Swiveller? diye sordu. Dikkat edin duymasın, efendim, yoksa pişman olursunuz.

Sophy:

– Aman, sen de, Jane! diye söylendi.

Kardeşi:

– Saçma! diye karşılık verdi. Bay Cheggs’in canı kıskanç olmak istiyorsa niye olmasın yani? Elbette hoşuma gidiyor. Herkes kadar Bay Cheggs’in de kıskanmaya hakkı var, hatta belki de şimdi hak kazanmadıysa bile ileride kıskanmaya herkesten daha çok hak kazanacak. Bunu da en iyi sen biliyorsun, Sophy.

Richard Swiveller’i zamanında harekete geçirmek için iki kardeş arasında düzenlenmiş bir danışıklı dövüştü bu; pek de insancıl niyetlerle hazırlanmıştı ama etkiden yana başarılı olmadı; çünkü vaktinden önce edepsizleşip huysuzlaşan genç hanımlardan biri olan Jane rolüne öyle gereksiz bir önem vermişti ki Swiveller öfkeyle geri çekildi. Dans arkadaşını Alick Cheggs’e bırakırken ona öfkeyle baktı, öteki de buna azametle aynı şekilde karşılık verdi.

Alick Cheggs, Swiveller’i bir köşeye kıstırarak:

– Bana bir şey mi dediniz, efendim? diye sordu. Bizden şüphelenmemeleri için gülümsemek lütfunda bulunun, beyim… Bana bir şey mi dediniz, efendim?

Swiveller, aşağılayıcı bir gülümsemeyle, Cheggs’in ayaklarına baktı, sonra gözlerini ayak bileğine kaldırdı, oradan baldırına, baldırından dizine… Böylece, sağ ayağı hedef tutarak, bele varıncaya kadar gözlerini kaldırmaya devam etti. Belden sonra gözlerini düğmeden düğmeye kaldırarak çeneye vardı, doğruca burnun ortasına geldi. En sonunda gözlerine vardı, o zaman da diklenerek:

– Hayır, efendim, bir şey demedim, karşılığını verdi.

Cheggs, omzunun üstünden bakarak:

– Hınğ… dedi. Bir kere daha gülümsemek lütfunda bulunun, efendim. Belki de benimle konuşmak istemiştiniz, beyim.

– Hayır, efendim, onu da istemedim.

Cheggs, sertlenerek:

– Belki de şimdi bana söyleyecek bir sözünüz yoktur, efendim, dedi.

Bu sözler üzerine Richard Swiveller gözlerini Alick Cheggs’in yüzünden çekti, burnunun ortasından aşağıya doğru indirerek beline, derken sağ bacağına, yine ayaklarına getirdi, dikkatle inceledi; bunu yaptıktan sonra, öbür yana geçti, öbür bacaktan yukarı çıkmaya başladı; böylece, önce olduğu gibi beline yaklaştı, gözlerine varınca da:

– Hayır, efendim, yok, dedi.

Cheggs:

– Ya, gerçekten öyle mi? dedi. Buna sevindim. Bir diyeceğiniz olursa beni nerede bulacağınızı biliyorsunuz sanırım, efendim.

– Bilmek istediğim zaman kolayca araştırabilirim, efendim.

– Daha başka bir şey söylememize ihtiyaç kalmadı sanırım, efendim.

– Başka bir şey yok, efendim.

Bu sözlerden sonra, karşılıklı kaşlarını çatarak, bu muazzam konuşmayı bitirdiler. Cheggs elini Sophy’ye vermek için acele etti, Swiveller de pek küskün bir hâlde bir köşeye oturdu.

Bu köşenin yanı başında da Bn. Wackles ile kızları oturmuşlar, dansı seyrediyorlardı. Bn. Cheggs ara sıra, dans arkadaşı figür yapmakla meşgulken, onların yanına koşuyor, Richard Swiveller’in ruhunu kemirip bitiren bir iki sözcük söyleyiveriyordu. Okulun gündüzlü öğrencilerinden ikisi de birer sandalyeye oturmuşlar, cesaret alabilmek üzere, gözlerini Bn. Wackles ile kızlarına dikmişlerdi. Kızlarla anneleri gülümseyince iskemlede oturan iki küçük kız da aynı şekilde gülümseyerek ilgi toplamaya çalıştılar ama yaşlı kadın bunu hemen fark edip kaşlarını çattı, bir daha böyle bir küstahlık yaparlarsa hep birden evlerine gönderileceklerini söyledi. Bu korkutma kızlardan pek zayıf, pek ürkek bir yaradılışta olan birinin gözlerinden yaşlar akmasına yol açtı, bu kabaca davranıştan ötürü kızların ikisi de öbür öğrencilerin hepsini dehşete düşüren bir çabuklukla dışarı fırladılar.

Bn. Cheggs bir kere daha yanlarına yaklaşarak:

– Size öyle haberlerim var ki! dedi. Alick, Sophy’ye öyle şeyler söylüyordu ki! Vallahi, inanın bana, bu çok ciddi, çok kesin; orası belli.

Bn. Wackles:

– Ne diyordu, şekerim? diye sordu.

– Her türlü şeyi söylüyordu. Nasıl açık konuştuğunu düşünemezsiniz.

Richard Swiveller daha fazlasını dinlememenin doğru olacağını düşündü, dansa ara verilmesinden, Bay Cheggs’in yaşlı kadına saygı gösterisinde bulunmak üzere o yana yaklaşmasından yararlanarak, büyük bir dikkatle büründüğü bir vurdumduymazlık havası içinde, kapıya doğru yürüdü. Yolu üzerinde o şahane lüle lüle saçları içinde, zayıf bir yaşlı adamla kırıştırmakta olan Jane Wackles’e rastladı (Daha iyisi bulunmayınca eldekiyle yetinmek iyi olur.). Kapının hemen yakınında da Sophy oturuyordu. Genç kız Cheggs’in göstermiş olduğu ilgiden ötürü hâlâ heyecan, şaşkınlık içindeydi. Richard Swiveller de kızın yanında bir saniye kadar durup, bir iki kelimeyle vedalaştı. Üzgün bir hâlle kıza bakarak: “Kayığım kıyıda, kalyonum denize açıldı ama ben bu kapıdan geçip gitmeden önce size elveda diyeceğim.” diye mırıldandı.

Çevirdiği oyunun sonunda neşesi kaçan Sophy de:

– Gidiyor musunuz? diye sordu ama, yine de ilgisiz görünmeyi başardı.

Dick:

– Gidiyor muyum? diye acı acı bağırdı. Evet, gidiyorum. Ne olmuş yani?

– Hiç… Yalnız, daha çok erken de. Yine de siz gönlünüzün efendisisiniz, nasıl isterseniz öyle yapın.

Dick:

– Kendimin hanımı da olsaydım sizi hiç düşünmeye kalmadan çeker giderdim, dedi. Ben sizin dürüst bir kız olduğunuza inanmıştım, bu inancımdan ötürü de mutluydum; şimdi de hem böylesine güzel, hem böylesine aldatıcı bir kızı tanıdığım için üzgünüm.

Sophy dudağını ısırdı, uzakta kana kana limonata içmekte olan Alick Cheggs’e büyük bir ilgiyle bakıyormuş gibi yaptı.

Dick, gelişinin gerçek amacını biraz da unutmuş gibi görünerek:

– Buraya bağrım açılmış, yüreğim kabarmış, duygularım uyanmış bir hâlde gelmiştim, dedi. Anlaşılan, öyleyken yine de anlatılmasına imkân olmayan duygularla gidiyorum; bu gece, en iyi duygularımın hiç edilmiş olması gerçeğini içimde duyarak gidiyorum.