banner banner banner
Lâ Havle – Lütfî Divânı
Lâ Havle – Lütfî Divânı
Оценить:
 Рейтинг: 0

Lâ Havle – Lütfî Divânı

Saçların boynuma dolansın e mi
Soluğunu hissedeyim bir de

Ellerin arasın ellerimi
Gözlerin bir de
Ellerim neden soğuk anla
Ve gözlerimde bu hüzün niye

Sonra güzel sözler söyle bana
Güzel bildiğin her şeyi
Ve ben göğsüne yaslanıp ağlıyayım
Sen de ağlar gibi yap

Yan yana oturup çimenler üstünde
Uzakta bir yere beraber bakalım
Yahut yan yana uzanıp sırtüstü
Göğümüzde bir yıldız arayalım

AKADEMİLİ

Sen güzeldin
Senin kadar
Bu şehir de küçük ve güzeldi
Akademiyi bitirdin sonra
Bu şehirde de nice akademiler açıldı
Sonra büyüdün, büyüdün
Önce bakışların değişti, tavrın
Sonra sözlerin, her şeyin de
Makyaj takımı edindin, tuvalet masası filan
Çoğaldı taklavatın, kırışıklığın
Bir gün hepten kayboldu güzelliğin
Bu şehrin de

BİR YÜREK SERGİLENİYOR[19 - “Doğuş” 83… Nihat Genç’le bir yayınevi kurmuştuk. Kitapçı dükkânımız da var… Kitap satıyorduk. Fuara katıldık. Zarar ettik. Bizi icraya verdiler. Işıksız kitap kokan odalarda hürriyetimizi yaşıyorduk. En azından içeride değildik. Şiirdeki “bir” ne kadar da çok… Sonraları Atatürk Kültür Merkezi’nin başkanı olan Prof. Dr. Sadık Kemal Tural, dergimiz müdavimlerinden. Ne kadar da şenlikliydi eskiden… Oturmuş “bir”leri saymış… Ne anlattığımı hiç kimse anlamadı…]

Bir kız ağlıyordu bir tavan arasında
Bin hıçkırık koptu bulutlar arkasında
İri ayaklarıyla bir küçük böcek
Daha küçük bir böceği parçalıyordu

Solgun yüzlü bir genç bir avuç kanını
Ufuk çizgisine fırlatıyordu
Kimse görmüyordu, kimse bilmiyordu
Bir devran kan kırmızı dönüyordu

Bir yürek bir fuarda sergileniyor
Nikotinsiz bir göğüs nefes alamıyordu
Kalın dudaklı takma kirpikli kadınlar
Pazarlıksız bir emekle pazarlık ediyordu

Işıksız, kitap kokan odalarda
Bir düşünce mahpusluğunu hürriyet sanıyordu
Bir âşık düşünce gibi yaşıyor
Bir kız bir tavan arasında ağlıyordu

YILMALARA ŞİİR[20 - Yılma Durak. Doğu’nun Başbuğu! Mahkemeye verdiği savunmasında herkesi ağlattı. Evliydi. Eşi ve çocuğu vardı. Zindanın karşısında ev arıyordu hanımı… Ne de çok geçim sıkıntısı çekmişti. Küçücük bir adamdı. Türkiye’nin yarısı bilirdi onu. Onun yarısı da yanlış bilirdi. Bazıları kocaman biri sanırdı. Doğunun Başbuğu ve içeridekilerin işkencesi… Devran dönecekti işte…]

Görüş gününü gözleyen analar için…
“Uzakta” yıl sayan babalar için…

Boynunu vurdular aşkın güzelin
Sevgili yerine ölümü seçtik
Silahlarınızı kuşanın gelin
Sırat Köprüsü’nden bin defa geçtik

Bekliyoruz o meydanda sizleri
Sol ellerinizde defterleriniz
Alnınızda günahların izleri
Ve ardınızdadır iblisleriniz

Sanmayın ki unutuldu olanlar
Annelerin gözyaşları, çilesi
Zindan karşısında ev arayanlar
O evlerde çocukların gözleri

Unutulmaz evet çocuk gözleri
Bir anda büyürler sanki çocuklar
Her şeyi anlatır apak yüzleri
Hesap günündeki şahidim onlar
Ah çekmenin geçti çoktan zamanı

Hem kimler duyar ki ahlarımızı
Ölgün kalpleri kim canlandırır
Kim geri verebilir aşkımızı

Bizi kandıramaz artık vaadler
Bir Allah’ımız var bir imanımız
Ayaktayız daha sıkı, daha dik
Gelecektir er geç bizim çağımız

Kurduğumuz güzel beyaz ülkeler
Kaldıracak kalplerdeki lekeyi
Kalmayacak evler artık babasız
Çocukların açılacak elleri

Ey insafa gelmez voltajcı seni
Gözleri kanlanmış çarmıhçılar ey
Emin olun affedecek sizleri
Yarını kuracak melek yüzlüler