banner banner banner
Lâ Havle – Lütfî Divânı
Lâ Havle – Lütfî Divânı
Оценить:
 Рейтинг: 0

Lâ Havle – Lütfî Divânı


Heykeller şarkı söylüyorlardı
Betondan, bronzdan, tunçtan
Alkış tutuyordu sular

Lokmalar kırık kırıktı
Gözyaşı damar damar kan
Boynuna halat geçirdiler mâsumun
Boynu ıpılıktı
Kalbi buzdan

YÜREK[11 - “Doğuş Edebiyat” dergisinde yayımlandı. 12 Eylül sonrası… Yürekler inkılap(!) ardından şaşkın, ürkek, şüpheci, şüpheli… “Doğuş”ta zaman zaman sohbet ediyoruz. Ama bir şey kopmuş… Bir şey… Ne o?]

Sağır renk bir duyguyle unutur sevgiyi yürek
Çağısalar şüphe duyar kalender sofrasına

İcazet bekler vurmaya kötülerin üstüne
Nihani bir cenge girer kendi kendine bilek

Bir inkılap değirmeninde öğütür kanını
Nankör saplarına cumhurun herek olur yürek

İlmü-ledûn deryasına dalar da boğulmaz
Bir katresinde cebrin şaşırıp kalır yürek

İKİNDİ[12 - Nerede yayımlandı, unuttum. Bu da Eylül şiirlerinden biri… İkindi bir şifre… Akşam, yani kıyametimiz yakındır ve biz derin sohbeti onda ederiz. Günümüzdür ikindi, yaşadığımızdır. Hüzün, aşk ve sanki evlilik mevzubahis… Oysa baştan aşağı dava şiiri… Tükenmeye yüz tutan davanın dirilişi ümidi…]

O gün gelse yine gözbebeklerinde boğulsam
O gün gelse atsız pusatsız koştursam yeniden
Yatsı sonu vakitlerinde seni koynuma alsam
Kucak dolusu ülkülerimiz olsa yeniden

Sabaha nurtopu gibi çocuklarımız olsa
İkindi vakitlerini yaşasalar erkenden
Akşam bütün hüznüyle fakir soframıza dolsa
Bütün hüznüyle sevmek yatağına çekilirken

O gün gelse ve ben eritsem buz tutmuş bir kalbi
Aşk mağlubu kahraman soyunsa korkularından
Bir evcik bulsam ki ben nice sarayların sahibi
Bir sığınak, aşkın o harç tutmaz tuğlalarından

O gün gelse, evet o gün gelse de diyorum
Dağ başlarında yine pembe dumanlar yer etse
Bütün zamanlara hakkımı helal ediyorum

YÜRÜYÜŞ KARARI[13 - Mapushaneden çıkınca yazıldı. Naci’ye ithaf olundu. Aynı koğuşu paylaştık uzunca bir müddet. Naci “Yıldızlar” şiirini yazmıştı sevgilisine… Zulada fotoğraf saklayan kimler yoktu ki?.. B Blok 7. Koğuş’tan bir arkadaşın da iki fotoğrafı vardı zulasında… Biri sevgili karısı -ki yeni evlenmişti- diğeri kamyonu… O kamyon şoförünün ne kadar da naif bir kalbi vardı…]

Zil çaldı mı yatalım mı
Sabah erken kalkalım mı
Birden yüze sayalım mı
Bir ki üç dört, bir ki üç dört

Şu zamanı durduralım
Hangi boya vurduralım
Saya saya kuduralım
Bir ki üç dört, bir ki üç dört

Bu marş böyle söylenmezdi
Gönül böyle gücenmezdi
Sevda böyle tükenmezdi
Bir ki üç dört, bir ki üç dört

Yârdan mektup bekleyene
Baba evi gözleyene
Zulada aşk gizleyene
Bağırttılar; bir ki üç dört

Bir ki üç dört, bir ki üç dört
Ey adalet üstünü ört
Ayazda kaldı hürriyet
Bir ki üç dört, bir ki üç dört

İÇERDE 1[14 - “İçerde”, “İçerde – Dışarda”, “Dışarda” bu sürecin -Eylül süreci- şiirleri… Kuş kafesten çıkmıştır ama nereye gideceğini bilmiyor…]

Yer beton, emirler beton, ekmek de öyle
Şefkat lugatlerden silinmiş gibidir

Manasız komutların ardından süngülendim
Karşı duramam ölmeye
Ama bu el, bu beni vuran el
Elin değil ki

İÇERDE 2

Bu yükü ne vakit yüklendim söyleyin
Söyleyin bu yarayı kim açtı kalbe
Bu perişan hâlimi ona demeyin
Bu yağmur böyle tesir etmezdi
Dalgalar böyle vurmazdı sahillere

Hani duvarlar üstüne üstüne gelir
Ruhunda kafesten bir kuş uçar gibi olur ya
Akşam biner ya gün aydınlığının üstüne
Ey gönül, bu kederi nereden kaptın
Baktığım yerlere bulanan bu duman nereden

İÇERDE – DIŞARDA

Yapılacak işler mi var