banner banner banner
Nutuk
Nutuk
Оценить:
 Рейтинг: 0

Nutuk


Sivas Valisi Reşit Paşa’nın telgrafına cevap veren Adil Bey’in şu sözleri ne kadar garip ve hayret vericidir. Adil Bey bahsettiğim telgrafını şu cümlelerle bitiriyordu: “… Elbette Halife hazretlerinin yüce buyruklarına uymak gereğini takdir edersiniz.” (Ves. 70).

Efendiler, tesadüfen bu görüşme esnasında ben de telgrafhanede bulunuyordum. Bir aralık dayanamadım; şu telgrafı kaleme alıp çekilmek üzere memura verdim.

    11.10.1919

Dâhiliye Nazırı Adil Bey’e,

Milleti, padişahına maruzatta bulunmaktan men ediyorsunuz. Alçaklar, caniler! Düşmanlarla millet aleyhinde haince tertiplerde bulunuyorsunuz. Milletin kudret ve iradesini takdirden âciz olduğunuza şüphe etmiyordum. Fakat vatan ve millete karşı haince ve son bir ümitle alçakça harekette bulunacağınıza inanmak istemiyordum. Aklınızı başınıza toplayın. Galip Bey ve yardakçıları gibi aptalların ahmakçasına asılsız vaatlerine kapılarak ve Mister Nowil gibi milletimiz ve vatanımız için zararlı olan yabancılara vicdanınızı satarak yaptığınız alçaklıkların milletçe sorulacak hesabını göz önünde tutunuz. Güvendiğiniz şahısların ve kuvvetin akıbetini öğrendiğiniz zaman, kendi akıbetinizle mukayeseyi unutmayınız.

    Mustafa Kemal

Bütün komutanlar da gerektiği şekilde müracaatlarda bulundular.

12 Eylül’e kadar aldığımız raporlardan kaçakların 10-11 Eylül gecesini Rika’da geçirdiklerinin ve 11-12 Eylül gecesini de Rika’nın yarım saat yakınında bir köyde, bir aşiret reisinin yanında geçireceklerinin anlaşıldığı bildiriliyordu. (Ves. 71). Bu bilgi, 20’nci, 15’inci ve 13’üncü Kolordu Komutanlarına bildirildi. (Ves. 72).

11 Eylül’de ve 11-12 Eylül’de Malatya ile telgraf başındaki haberleşmeler, henüz Malatya’da kesin emir ve talimat almış olan şahısların zihinlerinin karmakarışık bulunduğunu gösterecek mahiyetteydi.

Elazığ’dan gelen Alay Komutanı İlyas Bey, “Mutasarrıf Bey’in gönderdiği özel bir adam tarafından, Vali Ali Galip ve Mutasarrıf Halil Beylerin bazı şartlarla mevkilerine dönmek istedikleri” ifade edilmiş. Bu bakımdan “Memleketin selameti adına bunların bu şekilde ileri sürülen tekliflerini kabul etmenin uygun olup olmadığı hakkındaki emrinizi beklemekte bulunduğumuz arz olunur.” demekteydi. (1 Eylül) (Ves.73).

Bunun arkasından, 11-12 Eylül gecesi de, yine telgraf başına gelen Süvari Alay Komutanı Cemal ve Mutasarrıf Vekili Tevfik ve Topçu Alay Komutanı Münir ve Jandarma Yüzbaşısı Faruk ve Baytar Binbaşısı Mehmet ve Elazığ’dan gelen Alay Komutanı İlyas Beyler adına, İlyas Bey şunları yazdırdı:

Malatya’dan İlyas Bey: Güvenilir bir kimse olan Jandarma Yüzbaşısı Faruk Bey’den şimdi alınan bilgiler aşağıda yazıldığı gibidir:

Faruk Bey, Kâhta ve civarında takipteydi. Malatya’ya beş saat uzaklıkta Rika köyünde Kürtlerin toplandıklarını ve şimdi Mutasarrıf ile arkadaşlarının orada bulunduğunu, Siverek’e kadar olan aşiretlerin peş peşe adı geçen yerlere gelmekte olduklarını ve Dersim işaretlerine varıncaya kadar Kürtlük adına çağrıldıklarını, Mutasarrıf’ın fikrince, evvela Malatya’ya hücum ve tamamıyla yağma edildikten sonra bütün kuvvetle Sivas’a doğru yürüyeceklerini, Malatya’da bulunan Türkleri katledeceklerini ve süreceklerini ve Dersimlilerin de aynı zamanda Harput’a yürüyeceklerini bildiriyor. Çünkü Mutasarrıf’ın Malatya’dan gitmesi Kürtlük adına kendilerine büyük bir aşağılama ve hakaretmiş gibi sayılıyormuş. Vali, bu yağma ve katliama taraftar ve razı olmadığını fakat Mutasarrıf’ın fikrine de engel olamayacağını bildirmiştir. Malatya’ya çarpışarak girdikleri zaman Kürt bayrağı çekileceğini ve beraberlerinde bulunan İngiliz binbaşısı da Urfa’da bulunan İngiliz tümeninin harekete hazır olduğunu bildirmişse de Hacı Bedir Ağa’nın da bunu kabul etmediği ve aşiretlerin Malatya’nın Kürdistan olduğunda ve Malatya’da Kürt bayrağı çekilmesinde ısrar ettikleri, dün akşam Vali Malatya’ya dönmek istemişse de bırakmadıkları hiç mübalağasız arz olunur. Şartları aşağıdadır:

1- Vali’nin yerine dönmesi,

2- Mutasarrıf’ın eskisi gibi yerinde kalması,

3- Elazığ’dan gelen askerin geri gönderilmesi, 4- Vali’nin yüz silahlı Kürt’le Malatya’ya girdiği zaman, asayişin sağlanması ve Sivas’a doğru yürümesi,

5- Aşiretlerden alınan, yedi tüfek, bir tabancanın geri verilmesi,

6- Yukarıda arz ettiklerime emirleri.

İlyas Bey’e şunu yazdım:

    11-12 Eylül 1919

Malatya’da İlyas Beyefendi’ye,

1- Verdiğiniz bilgiler heyetimizce dikkate alındı. Zatıalinize şartlar ileri sürenler kimlerdir? Elbette ki böyle bir münasebete girmek asla doğru değildir. Hıyanetleri ortaya çıkan Vali, Mutasarrıf ve yardakçılarının yakalanmaları ve tahrik etmeye çalıştıkları bazı gafil kimseleri uyarmak bahis konusudur. Bunun için tam bir şiddetle karşılık vermek lazımdır. 13’üncü ve 15’inci ve 3’üncü Kolordu Komutanları bu dakikada telgraf başında hep birlikte alınacak tedbirleri kararlaştırmaktalardır. Mümkün olan kuvvetler her taraftan harekete geçirilmiştir. Sükûnet ve ciddiyetle oraca gereken tedbirlerin zatıaliniz tarafından alınmış bulunduğuna emniyetimiz tamdır. O bölgede bulunan bütün telgrafhanelerin tutulması ve Mutasarrıf Vekili Tevfik Bey kardeşimizin hükûmetin kuvvetini ve nüfuzunu en üstün şekilde göstermesi dikkatle göz önünde tutulmalıdır.

2- Bu anda bütün Anadolu merkezlerinden, Zatışahane’ye, yapılan hıyanet arz edilmektedir. Oraca da aynı suretle hareket olunmalıdır.

3- İngiliz binbaşısının sözleri blöftür. Kürtlerin de toplanmaya muvaffak olsalar bile, askerî kuvvet karşısında ne dereceye kadar başarı göstereceklerini takdir buyurursunuz.

4- Bedir Ağa’yı ve Keven aşireti reislerini ve bu haince hareketlere karşı olan reisleri tarafınıza çekmeye çalışmanız uygun olur.

5- Hısnımansur’dan (Adıyaman) hareket eden süvari bölüğüyle Siverek ve Diyarbakır’dan hareket eden birer taburla irtibatınız var mı? Nerelere vardılar?

Telgrafhanede bulunan Kongre Heyeti adına

    Mustafa Kemal

Gerçi kongre toplantı hâlinde ve telgrafhanede bulunmuyordu. Fakat maneviyatı kuvvetlendirmek için Kongre Heyetinin alakasını göstermeyi uygun gördüğüm gibi imza olarak yalnız “Kongre Heyeti” diye de aynı mahiyette ayrıca bir telgraf da yazdım (Ves. 74).

Bu telgrafıma ek olarak, Urfa’da, Antep’te, Maraş’ta bulunan ve pek az olan yabancı kuvvetleri bildirerek “Size bir yabancı tümeninden bahsedenlerin söyledikleri, vatan ve millet hainlerinin yalanını naklederek maneviyatınızı kırmak alçaklığından…”dır dedim (Ves. ‘75).

İlyas Bey, telgrafıma verdiği cevapta “Taarruz hâlinde, şiddetle karşı konulması kesin olarak kararlaştırılmıştır.” dedikten sonra “Eldeki kuvvet, Malatya’yı uzun müddet bir Kürt taarruzuna karşı savunmaya yeterli değildir. Bunun için mümkün olan, süratle yardımcı kuvvetler gönderilmesinin temin buyrulması bir kere daha istirham olunur.” dedi (Ves. 76).

İlyas Bey’e, gerektiğinde bir şey bildirebilmek için telgrafhanede bir subay bırakarak, önemli olan işinin başına gitmesini rica ettim (Ves. 77).

İlyas Bey tarafından 12 Eylül’de çekilen bir telgrafı çeşitli bakımlardan, subaylarımız ve memurlarımız için faydalı olabileceği düşüncesiyle aynen arz edeceğim:

    Malatya, 12.9.1919

Sivas’ta 3’üncü Kolordu Komutanlığına,

Halep’teki İngiliz ordusuna mensup albay rütbesinde Mösyö P. Peel adında bir İngiliz subayı, bugün 12.9.1919 öğle üzeri Malatya’ya gelmiştir. Maksadının Malatya, Harput ve Diyarbakır bölgelerinde ileri gelen kimseler, sivil ve askerî memurlarla görüşmek olduğunu, kaçak Mister Nowil’in memuriyeti hakkında bir şey bilmediğini ve bu hususta İngiliz hükûmetinin kesinlikle bilgisi olmadığını ve böyle bir propagandacı subayın buralarda gezmesini kabul edemeyeceğini ve aşiretler içerisinden derhâl buraya getirilmesi için kendisine emir vereceğini söyledi. Eğer haince bir maksatla buralarda gezdiğine kanaat getirirse tevkif ederek Halep’e göndereceğini ilave etti ve Vali Galip Bey’in de kendisiyle görüşmek üzere hayatının korunması hususunda kendisine teminat vererek buraya davet etmesini istedi. Bu hususta, üst makamdan adı geçenin buraya gelebileceği hakkında emir almadan buraya gelmesinin mümkün olamayacağını ve bu hususta ilgili makamlara müracaat edeceğimi de söyledim. Bu izin emrinin süratle bildirilmesine aracı olmamı rica etti. Kendisi “Yüksek Siyasi Mutemet” adıyla bilinirmiş. İstanbul hükûmeti kendisini tanırmış. Kendisi burada iki gün kaldıktan sonra Harput’a gidecekmiş. Vesikası yoktur. Kendisine muhterem bir misafir olduğu ve özel hürmet gösterileceği söylenmiştir. Valiyi buraya getirtmesine ve bu zatın Harput’a doğru seyahat yapmasına müsaade edelim mi? Bildirilmesi, Sivas’tan iki subayın şimdi geldiği arz olunur.

    15’inci Alay Komutanı
    İlyas

Bu telgraf metninde söz konusu olan hususlar hakkındaki hareket tarzını gösterir görüşlerimiz şu suretle kısaca bildirildi:

    Sivas, 12.9.1919

Tel

Çok aceledir.

Malatya’da 15’inci Alay Komutanlığına, C: 12.9.1919

Kim olursa olsun, vesikasız bir yabancı subayın Osmanlı ülkesi içinde işi yoktur. Kendisine gayet nazik, fakat askerce kesin olarak durumu bildiriniz ve geldiği yere hemen dönmesini ihtar ediniz. Memleketten çıkıncaya kadar da oranın ileri gelenleri ve memurlar ile hiçbir siyasi temasa geçmemesi için yanına muktedir, uyanık bir subayı veriniz.

Kaçak valinin vatan ihanetiyle itham edildiğini, ele geçince yakalanarak kanunun adaletli pençesine teslim edileceğini, bu hususta, başka türlü bir şey yapmak imkânı olmadığını ayrıca izah edersiniz, efendim.

    Mustafa Kemal

Efendiler, alınan tedbir ve tertipler ve bilhassa gösterilen asabiyet ve şiddet sayesinde, Ali Galip ve Halil Beylerin kandırmaya çalıştıkları aşiretler dağılmış, hiçbir ümidi kalmayan Ali Galip, önce Urfa’ya ve oradan da Halep’e kaçmıştır. Mister Nowil de gözetim altında, rahatça Elbistan üzerinden gitmiştir. Diğerleri de çeşitli yollardan kaçmışlardır. Bu safhaları daha fazla anlatmakta bir fayda görmüyorum. Bu hususlara dair söylediklerime ek olarak yayımlanacak olan vesikaların okunmasından, bugün ve yarın için ibret alınacak dersler çıkarılacağını ümit ederim (Ves. 78, 79, 80, 81).

İhanetin Ortak Elebaşlarından Ferit Paşa Kabinesine Taarruz

Efendiler, Ali Galip teşebbüsünün, Padişah’ın ve Ferit Paşa hükûmetinin ve yabancıların ortak bir teşebbüsü olduğuna, arz ettiğim vesikaları gördükten sonra şüphe ve tereddüt edenler kalmaz, zannederim. Bu ihanetin ortak elebaşlarına karşı alınması lazım gelen vaziyet bellidir. Ancak karşı teşebbüste mümkün olduğu kadar cephe hücumundan sakınmak, o günün gereği olmakla beraber, teşebbüs kuvvetini çeşitli hedeflere yönetmekten kaçınarak bir noktada toplamak ihtiyata uygundu. Biz de taarruzun hedefi olarak yalnız Ferit Paşa kabinesini tespit ettik ve Padişah’ın da bu işin içinde olduğunu bilmemezlikten geldik. Ferit Paşa Kabinesinin Padişah’ı hakikatlerden haberdar etmeyip aldatmakta olduğu tezini tuttuk. Padişah, durumu öğrendiği takdirde, derhâl kendisini aldatanlara layık oldukları muameleyi tatbik edeceğinden emin olduğumuzu ileri sürdük ve hükûmetin ortaya çıkmış olan cinayeti üzerine kendisine itimadın kalmaması tabii olduğundan hakiki durumu yalnız ve ancak doğrudan doğruya Padişah’a arz etmekle vaziyetin düzeltilebileceği hususunu, teşebbüslerimiz için hareket noktası kabul ettik. Bu düşünceyle, Eylül’ün on birinci günü Padişaha hitaben bir telgraf hazırlandı; bu telgrafta tahmin buyuracağınız gibi zamanın icabı olan birçok basmakalıp sözler içinde, “Hükûmetin silah zoruyla Kongre’yi basarak Müslümanlar arasında kan dökülmesine sebep olacağı, Kürdistan’ı ayaklandırmak suretiyle vatanı parçalatmak planını para karşılığında taahhüt etmiş olduğunun vesikalarla ortaya çıktığı, hükûmetin bu işlere alet ettiği adamların perişan edilerek kaçmaya mecbur edildiği, yakalandıkları takdirde kanunun pençesine teslim olunacakları ve bu cinayetleri hazırlayan Dâhiliye ve Harbiye Nazırları tarafından tebliğ ve tatbik ettiren İstanbul hükûmetine milletin itimat ve emniyetinin kalmadığı belirtildikten sonra, namuslu kimselerden meydana gelen yeni bir kabinenin kurulmasıyla bu casus şebekesi hakkında bir an önce kanuni soruşturma yapılarak suçluların cezalandırılması isteniliyor ve adil bir kabine kuruluncaya kadar İstanbul ile hiçbir şekilde haberleşme ve münasebette bulunmamaya karar vermiş olan milletten ordunun ayrılamayacağını, hadisenin içyüzünü bilen ve o civarda bulunan kolordu komutanları zatışahanenize arz etmeye mecbur olduk.” deniliyordu (Ves. 82).

İşte bu telgraf suretinin bütün kolordularca İstanbul’a çekilmesinin uygun olacağı düşünüldü. 11 Eylül günü telgraf başında kolordu komutanlarına şu talimatı verdim: