banner banner banner
Sherlock Holmes’un Dönüşü Bütün Maceraları 5
Sherlock Holmes’un Dönüşü Bütün Maceraları 5
Оценить:
 Рейтинг: 0

Sherlock Holmes’un Dönüşü Bütün Maceraları 5


Sesimiz yavaş yavaş kesilmek üzereyken çok şaşırtıcı bir şey oldu. Koridorun sonundaki çok sağlam gibi duran duvarda aniden bir kapı açıldı; ufak tefek, yaşlı bir adam sığınağından çıkan bir tavşan gibi dışarı fırlayıverdi.

“Mükemmel!” dedi Holmes sakince, “Watson, samanın üzerine bir kova su atabilir misin? Bu kadarı yeterli! Lestrade, seni en önemli kayıp tanığımızla tanıştırayım, Bay Jonas Oldacre!”

Dedektif tam bir şaşkınlık içinde adama gözlerini dikip bakakaldı. Adam koridorun parlak ışığında gözlerini kırpıştırıyor ve bir bize bir de için için yanan ateşe bakıyordu. İğrenç bir yüzü vardı; kurnaz, zalim, kötü niyetli… Beyaz kirpikleri ve açık gri renk gözleriyle pişkin pişkin bize bakıyordu.

“Neler oluyor?” dedi Lestrade en sonunda, “Bunca zamandır neyin peşindeydiniz?”

Oldacre yüzü kıpkırmızı olmuş müfettişin öfkeli bakışlarından kurtulmak için zorlama bir kahkaha attı.

“Kimseye zararım dokunmadı benim.”

“Zararınız dokunmadı mı? Masum bir adamın asılması için elinizden geleni yaptınız, daha ne olsun? Buradaki beyler olmasaydı eminim başarılı olurdunuz.”

Sefil adam sızlanmaya başladı.

“Eminim öyledir, efendim ama sadece bir eşek şakası yapmıştım.”

“Ah! Bir şakaydı, öyle mi? Sizi temin ederim ki buna pek fazla gülemeyeceksiniz. Onu aşağı götürüp ben gelene kadar oturma odasında tutun!”

“Bay Holmes…” dedi herkes dışarı çıktığında, “Polis memurlarının yanında konuşamazdım ama Dr. Watson’ın yanında şunu söylemekten çekinmiyorum: Yaptıkların her ne kadar benim için muamma olarak kalsa da şimdiye kadar giriştiğin vakalar arasında en iyisini çıkardın. Masum bir genç adamın hayatını kurtardın ve bizim merkezde benim şanımın mahvolmasına sebep olabilecek büyük bir skandala engel oldun.”

“Mahvolmuşluğun aksine sevgili bayım, şanının daha da artmış olacağını göreceksin. Hazırladığın raporda bir iki düzenleme yaptıktan sonra Müfettiş Lestrade’e çamur atmanın ne kadar zor olduğunu görecekler.”

“Adından söz edilmesini istemiyor musun?”

“Kesinlikle hayır. Bu işin bu şekilde bitmesi zaten benim için yeterli bir ödül. Belki ileride, bu şevkli tarihçimin olanları kâğıda dökmesine izin verdiğim gün gereken övgüyü alırım, değil mi Watson? Hadi o zaman bu farenin nerede pusuya yattığına bir bakalım.”

Bağdadi kaplamalı ince bir duvar, koridorun sonunda altı fit kadar uzanıyordu ve içinde bayağı kurnazca hazırlanmış gizli bir kapı vardı. Odacık, saçağa açılmış küçük delikler vasıtasıyla dışarıdan aydınlatılıyordu. Birkaç parça eşya, yiyecek ve su dışında kitaplar ile gazeteler vardı.

“İnşaatçı olmanın avantajlarını görebiliriz.” dedi Holmes dışarı çıkarken, “Kimseden yardım almadan gizli yerini kolayca hazırlamış. Yalnız o değerli hizmetçisi ona yardım etti ve onu da suçlular kervanına katarsan iyi edersin Lestrade.”

“Tavsiyelerine uyacağım ama bu yerin varlığından nasıl haberdar oldun Holmes?”

“Bu adamın evin bir yerinde saklandığından emindim. Üst koridorda yürürken oranın, alt koridordan altı adım daha kısa olduğunu anlayınca adamımızın nerede olduğunu anladım. Bir yangın alarmı verilirse sessiz kalabilecek kadar sinirlerine hâkim biri olmadığını düşündüm. Elbette içeri girip onu yakalayabilirdik ama kendi kendini ele vermesi fikri hoşuma gitmişti. Ayrıca senin bu sabahki sohbetinden sonra sana biraz gizem borcum olduğunu düşündüm, Lestrade.”

“Eh, o konuda gerçekten berabere kaldık. Ama evin içinde olduğunu nereden anladın?”

“Başparmağının izinden Lestrade. Bu işin bittiğini söylemiştin, aslında evet bitmişti ama başka bir açıdan. Bir önceki gün duvarda o izin olmadığını çok iyi biliyordum. Fark ettiysen ayrıntılara çok dikkat ederim ve oradaki holü incelediğimde duvarda hiçbir şeyin olmadığını çok iyi hatırlıyorum. Bu nedenle bu iz, gece yapılmış olmalıydı.”

“Ama nasıl?”

“Çok basit. Kâğıt paketleri mühürlenirken Jonas Oldacre, McFarlane’in, parmağıyla yumuşak bal mumuna bastırmasını sağladı. Bu o kadar çabuk ve doğal gerçekleşmiştir ki genç adamın bile hatırladığından şüpheliyim. Olanlar normaldi ve Oldacre’nın bunu hangi amaçla kullanacağını o an düşündüğünü sanmıyorum. Sığınağındayken bu dava hakkında düşüncelere daldığında McFarlane’in başparmağının izini kullanarak ona karşı çok ezici bir delil elde edebileceği geldi aklına birdenbire. Bundan sonra mühürden bal mumu bir kalıp çıkarıp bu kalıbı iğneyle deldiği parmağından gelen biraz kanla ıslatmak ve gece yarısında da izi, kendisi ya da hizmetçisinin yardımıyla duvara çıkarmak zor değildi. İnzivaya çekildiğinde yanına aldığı evrakları incelersen bahse girerim ki üzerinde başparmak izi olan mührü bulabilirsin.”

“Harika!” dedi Lestrade, “Harika! Senin anlatmanla her şey açığa çıktı. Ama herkesi böyle kandırmaktaki amacı neydi, Bay Holmes?”

Dedektifin otoriter tavırlarının, birdenbire küçük bir çocuğun öğretmenine soru soruyormuş gibi değişmesi beni oldukça eğlendirmişti doğrusu.

“Ah, bunun açıklaması hiç de zor değil. Aşağıda bizi bekleyen adam kötü niyetli ve kindar bir insandır. Bir zamanlar McFarlane’in annesi tarafından reddedildiğini biliyor muydunuz? Bilmiyor muydunuz? Size önce Blackheath’e sonra da Norwood’a gitmenizi söylemiştim. Her neyse, kalbi kırılmıştı bir kere ve bu içine dert olmuştu. O kötü, entrika çevirmeye müsait beyni, hayatı boyunca intikam almak için çalışmış ama o şansı hiç yakalayamamış. Son birkaç yıldır işleri pek yolunda gitmemiş ve zor duruma düşmüş. Borçlularını atlatmak için Bay Cornelius adında birine -ki bunun da aslında farklı isim altında yine kendisi olduğunu tahmin ediyorum- yüklü ödemeler yapmış. Bu ödemelerin izini sürmedim ama Oldacre’nın ara sıra farklı bir kişiliğe bürünerek gittiği bir bankaya yatırıldığına dair hiç şüphem yok. İsmini hepten değiştirip bu parayı çekerek ortadan kaybolmayı ve hayata başka bir yerde yeniden başlamayı planlıyor olmalıydı.”

“Evet, bu oldukça mantıklı bir açıklama.”

“Ortadan kaybolarak alacaklılarının takibinden kurtulacaktı ve ayrıca eski sevgilisinin tek çocuğu tarafından öldürüldüğü intibasını vererek aynı zamanda ondan çok büyük ve ezici bir intikam almış olacaktı. Alçaklığın en büyük mimarı oldu ve bunu büyük bir ustalıkla başardı! Vasiyet fikri -ki bu da suçu işlemek için onu harekete geçirmeye yeterli bir nedendi- ailesinin bile bilmediği gizli buluşmaları, bastonu alıkoyması, kan izleri, hayvan ölüleriyle düğmelerini odun yığınına yerleştirmesi, hepsi takdire şayandı. Birkaç saat öncesine kadar kurtuluşun mümkün olmadığını düşündüğüm bir ağ kurmuştu. Ama onda sanatçıların o üstün sezgisi, nerede duracağını bilme yetisi yoktu. Zaten mükemmel olan bir planı daha da iyileştirmek, talihsiz kurbanının boynundaki ilmeği daha da sıkmak istiyordu; ama gördüğünüz gibi sonunda her şeyi berbat etti. Hadi inelim, Lestrade. Ona bir iki soru sormak istiyorum.”

Zalim yaratık her iki yanında birer polis ile kendi oturma odasında oturuyordu.

“Şaka yapmıştım, sevgili bayım. Sadece bir eşek şakasıydı.” diyerek devamlı vızıldayıp duruyordu, “Sizi temin ederim bayım, ortadan kaybolarak nasıl bir etki yaratacağımı görmek istedim. Zavallı genç Bay McFarlene’e zarar gelmesine izin vereceğimi düşünmüş olacağınızı kesinlikle tahmin etmiyorum.”

“Buna jüri karar verecek.” dedi Lestrade, “Her neyse sizi cinayete teşebbüsten olmasa bile komplo kurmakla itham edeceğiz.”

“Alacaklılarınızın Bay Cornelius’un banka hesabına kanuni yollardan el koyacaklarını da bilmenizde fayda var.” dedi Holmes.

Küçük adam aniden sıçrayarak uğursuz gözlerini arkadaşıma dikip baktı.

“Size teşekkür etmemi gerektiren birçok şey yaptınız.” dedi. “Belki bir gün borçlarımı öderim.”

Holmes keyifle gülümsedi.

“Sanıyorum önümüzdeki birkaç yıl oldukça meşgul olacaksınız.” dedi, “Bu arada eski pantolonlarınızın yanı sıra odun yığınına başka ne koymuştunuz? Ölü bir köpek… Bir tavşan… Neydi peki? Söylemeyecek misiniz? Ah, ne kadar da kötü niyetlisiniz! Her neyse sanıyorum bir iki tane tavşan hem kanı hem de kömürleşmiş külleri açıklayacaktır. Eğer bir gün bu meseleyi yazarsan, Watson, kayıtlarına tavşan olarak geçebilirsin.”

Dans Eden Adamlar

Holmes hiç konuşmadan kimya köşesinde, kötü kokulu bir malzemeyle uğraşıp saatlerce durmuştu. Başı göğsüne düşmüş, ince ve uzun gövdesiyle yaptığı işe kaptırmıştı kendini. Bu hâliyle, soluk gri tüyleri ve ibiği olan tuhaf bir kuşa benziyordu.

“Watson…” diye seslendi birden, “Demek Güney Afrika hisselerine yatırım yapmaya niyetin yok ha, öyle mi?”

Şok olmuştum. Holmes’un ilginç yeteneklerine her ne kadar alışık olsam da bu, düşüncelerimi okuyabilmiş olmasının bir açıklaması olamazdı.

“Bunu nasıl bildin?” diye sordum.

Buharı tüten bir tüpü elinde tutarken taburesinde döndüğünde derinlere dalmış gözlerinde neşeli bir pırıltı gördüm.

“Şimdi Watson, tamamen afalladığını itiraf et!” dedi.

“Öyle oldu.”

“Ama şimdi sana bununla ilgili bir kâğıt imzalatmam gerekir.”

“Neden?”

“Çünkü beş dakika sonra ne kadar da basitmiş diyeceksin de ondan.”

“Öyle bir şey demeyeceğime eminim.”

“Bak, sevgili Watson…” diyerek deney tüpünü rafa dayadı ve sınıfına hitap eden bir profesör gibi ders vermeye başladı: “Her biri diğerini takip eden ve her biri kendi içinde son derece basit olan bir dizi akıl yürütmede bulunmak aslında hiç de zor değil. Tabii eğer sonunda, ortadaki süreci atlayıp insanlara sadece başlangıç ve bitiş noktalarını anlatırsan, gereksiz yere abartılı bir tepkiyle karşılaşman da doğaldır. Bu durumda sol işaret parmağınla başparmağın arasındaki aralığa bakıp, birikimlerini altın madenlerine yatırım için kullanmamaya karar vermiş olduğunu anlamamak çok zor olur.”

“Ben hâlâ bir bağlantı kuramıyorum.”

“Kuramazsın zaten. Ama sana aralarındaki ufak bağlantıyı hemen anlatabilirim. Öncelikle bu basit zincirin kayıp halkalarından bahsedeyim: 1. Dün gece kulüpten eve döndüğünde sol işaret parmağınla başparmağın arasında tebeşir izi vardı. 2. Bilardo oynarken sopayı düzgün tutabilmek için tebeşiri tam oraya sürersin. 3. Thurston’dan başka kimseyle bilardo oynamazsın. 4. Dört hafta önce, Thurston’ın Güney Afrika’daki madenlerin hisselerine sahip olduğunu ve bunu seninle de paylaşmak istediğini söylemiştin. 5. Çek karnen çekmecemde kilitli ve benden anahtarı istemedin. 6. Demek ki paranı yatırmak istemiyorsun.”