banner banner banner
Lâ Havle – Lütfî Divânı
Lâ Havle – Lütfî Divânı
Оценить:
 Рейтинг: 0

Lâ Havle – Lütfî Divânı

Kadere başkaldırış bile kadere bir nevi bağlanıştır

Hayır, isyan sayfalarımı yırttım
İsyan değil, inkâr değil ama
Yazılana bir hırçınlık belki
Çeperleri kırma isteği
Hokkabaz, yapma bir bebek eli uzatmış
Kırık bir el

Gökten uzanmış güya
İstemiyorum artık
Sevgiler ve nefretler iç içe
Geçtiğimiz yollarda geriye dönüş yok
Ara sıra hissedilen bir sızı kalmış yalnız
Güneşin batma isteyişindeki uzun sabırsızlık örneği
Bir geç kalış hikâyesidir yaşanan
Güneş yerine ufukta görünen
Gözyaşı ve kan okyanusudur şimdi

Eskiden güneşin batmasını isterdim
Gecenin gelmesini hep
Karanlık bastırsın her yanı
Her şey sihrine bürünsün sonsuzluğun
İsterdim ki ay bulutların ardında kalsın
Kaynasın kara atlas neşeli kızlarla
Işıltılarında belirlensin mesafeler

ÖTELER SEMBOLLER TAKINSIN
RÜYALAR SABIR TAŞI OLABİLEN
TAŞ SABRIYLA BEKLEYEBİLECEK OLAN
SEVGİLİYE KASİDELER SÖYLESİN

Ve gerçek neyse öyle mantıklı
Öyle vakur ve somut
Zulmü yeşertsin

Dönüşü olmayan yollar bilirim
Gemilerimi yaktığım zamanlar oldu
Bazen hedefi 12’den vurdum
Vurulmam gerektiğinde açtım göğsümü
Tam hedef oldum arpacıklar için
Namlulara umarsız baktığım oldu
İki kaşımın ortasından

Ama bu sefer farklı
Bu girdiğim yolda yaşamak artık bir dönüş sanki
Dönüşü olmayan bir yol
Vaktin geç olduğu bir zaman
Ki artık ümit kalmamıştır yeşerecek
Yeşertilecek

Sonlu olanın kendi elleriyle hazırlanan
Aciz fakat kahramanca denilen bir başkaldırış sahnesi

Tekrarlanan bir dram nasıl komedi olursa
Öylesine güldürsün herkesi
Palyaçonun ölümü
Herkes olmayanlar ağlasın yalnızca
-Güçlü bir dram her an ağlatır
Ölümsüzleşir mazlumların kahramanlıkları
Fatihlerin fetih destanları unutulmaz
Tekerrür bile olsa-

KOĞUŞTA[8 - Mamak Askeri Cezaevi, A, B, C, D ve E bloklarından oluşuyordu. Hepsinin kendi içinde numaralandırmaları vardı; 1,2,3,4… A Blok 2. Koğuş veya B Blok 9. Koğuş… Fakat C Blok daha hafif suçlular için… C1, C2 diye gidiyor. D Blok ise D1, D2, D3 gibi geniş arazi üzerinde prefabrik binalardan oluşuyor. D1 kendi içinde üç ayrı koğuşa sahip: D1-1, D1-2, D1-3. D2 ve D3 de öyle… Kare biçiminde bir meydan dört tarafında prefabrik binalar… Üçü koğuşlar… Biri idare binası… Hapishanenin giriş çıkışı bu idare binasından yapılıyor. A ve B bloklarında zula ve şahsi kutular olması imkânsız ilk zamanlar; D bloklarında buna imkân var. Ve buralar açık olduğundan Samsun yolu üzerinde seyir hâlindeki özellikle ağır vasıtaların -otobüslerin- tekerlek ve motor seslerini sessiz bir gecede duyabilirsiniz. Şahsi kutulardaki bisküviler biraz daha serbestleşmenin emaresi… Zulada kim bilir kimlerin resimleri var? Anne, kardeş, sevgili…]

Vıınnnnnnnn
Havayı yırtan otobüs sesleri
Ankara’ya gidenler
Ankara’dan gidenler
Bilen var mı hürriyet hasretini
Tekerlerin asfalta resmini çizdiğini

Koğuş uykuda
Ranza tahtaları uykuda
Kafes demirleri, soba, zuladaki resimler[9 - Mamak Askeri Cezaevi, A, B, C, D ve E bloklarından oluşuyordu. Hepsinin kendi içinde numaralandırmaları vardı; 1,2,3,4… A Blok 2. Koğuş veya B Blok 9. Koğuş… Fakat C Blok daha hafif suçlular için… C1, C2 diye gidiyor. D Blok ise D1, D2, D3 gibi geniş arazi üzerinde prefabrik binalardan oluşuyor. D1 kendi içinde üç ayrı koğuşa sahip: D1-1, D1-2, D1-3. D2 ve D3 de öyle… Kare biçiminde bir meydan dört tarafında prefabrik binalar… Üçü koğuşlar… Biri idare binası… Hapishanenin giriş çıkışı bu idare binasından yapılıyor. A ve B bloklarında zula ve şahsi kutular olması imkânsız ilk zamanlar; D bloklarında buna imkân var. Ve buralar açık olduğundan Samsun yolu üzerinde seyir hâlindeki özellikle ağır vasıtaların -otobüslerin- tekerlek ve motor seslerini sessiz bir gecede duyabilirsiniz. Şahsi kutulardaki bisküviler biraz daha serbestleşmenin emaresi… Zulada kim bilir kimlerin resimleri var? Anne, kardeş, sevgili…]
Ve şahsi kutulardaki bisküvitler
Nöbetçiler-düdükler
Tekmil uykuda

Esaret uykuda
Hürriyet uykuda
Adalet uykuda

SEHPA[10 - Mustafa Pehlivanoğlu’nun idam edildiği gece yazıldı.]

Kapılarında dev sancılı atlar kişniyordu
Şehsuvârını kaybetmiş küheylanlar
Yusufiye medreselerinin

Yıldızlar akıyordu omuzbaşlarından
Toprağa göklerin selâmı gibi
Sefih ve mağlub

Zebaniler bayram ediyorlardı ellerinde zil
Ellerinde hürriyetin tokmağı
Zebaniler adalet kusuyorlardı

Çiçek tozları savruk savruktu
Yeni gelinler erkek çocuk düşlüyorlardı
Geceler mum ışığı kadardı